Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / YILDIRIM: BOĞAZLARDAN BAŞKA MİRAS YOK

YILDIRIM: BOĞAZLARDAN BAŞKA MİRAS YOK

YILDIRIM: BOĞAZLARDAN BAŞKA MİRAS YOK30.04.2012

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım, Kanal İstanbul Projesi ile Boğazdan tehlikeli yük geçişinin önlenleneceğini, Boğazların ise turizm alanı ve İstanbul'un ortak yaşam alanı olacağını söyledi.

 
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, DenizTemiz Derneği/TURMEPA ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''1.Uluslararası Marmara ve Karadeniz Konferansı''nın açılışında yaptığı konuşmada, Boğazlar'daki gemi trafiğine değindi.
 
 
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, boğazlardan geçen 50 bin geminin 9 bin 500'ünün tehlikeli yük taşıdığını ve bu yükün toplam tutarının da 150 milyon ton olduğunu belirterek, ''Geçmişte İstanbul büyük felaketle karşılaştı. Onun için petrol çıkaran ve bu konudaki hırsı, azmi, iştahı bir türlü dinmeyen ülkelere ve şirketlere diyoruz ki; bu Bağazlar'dan başka miras yok. Buraları korumak bizim öncelikli görevimizdir. Siz ticaretinizi yapmak isteyebilirsiniz ama boğazların fiziki sınırlarını büyütemeyiz'' dedi.

Yıldırım, DenizTemiz Derneği/TURMEPA ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''1. Uluslararası Marmara ve Karadeniz Konferansı''nın açılışında yaptığı konuşmada, denizlerin ve gezegenin temiz tutulmasının herkesin ortak sorumluluğu olduğunu, denizlerin bu büyük fotoğraf içerisinde çok daha önemli yer tuttuğunu, denizler olmasa insanlığın yarısının açlıktan, yarısının da soğuktan öleceğini söyledi.

Denizin 7 milyar insanı beslediğini, taşımacılığın yüzde 86'sının denizlerden yapıldığını dile getiren Yıldırım, denizlerin yüzde 95 oranında karasal ve endüstriyel atıklar vasıtasıyla kirletildiğini bildirdi.

Yıldırım, Türkiye'nin sahil şeritleri boyunca kıyıya sınırı olan il sayısının 28 olduğunu, bunun illerin üçte birini oluşturduğunu, nüfus olarak bakıldığında da yüzde 60'ın üzerinde olduğunu vurgulayarak, buna sahil şeridinin bütün sanayi tesislerinin ağırlıklı olarak mevcut olduğu ilave edildiğinde denizlerin ne kadar büyük tehdit altında olduğunun, ne kadar savunmasız olduğunun çok daha iyi anlaşılabileceğini kaydetti.

-''8 bin 484 kilometrelik sahil şeridini 24 saat izliyoruz''-

Titanik kazasının ardından 1915'ten itibaren denizcilerin uyandığını ve her kazanın ardından yeni yeni kurallar konulduğunu anlatan Yıldırım, en son Meksika Körfezi'ndeki kazadan sonra hangi kural geleceğinin beklendiğini, bu kazanın ardından oluşan kirliliğe ciddi müdahale yapılamadığını söyledi.

Yıldırım, ''Orada büyük bir felaket yaşandı. İnsanlık bir kez daha aciz kaldı ve bunun bedelini sadece kazaya maruz kalanlar değil bütün insanlık ödedi ve ödemeye devam ediyor'' dedi.

Türk milleti olarak denizle çok ilgili olduklarını, çocukların adının Deniz, Meltem, Tufan, Bora gibi isimlerle çağırdıklarını anlatan Yıldırım, bu sevgiyi korumaya ne kadar dönüştürebiliyor olduklarını konuşmaları gerektiğini söyledi.

Yıldırım, Türkiye'de denizlerin kirlilikten korunması için gerek kamu yönetimi, bakanlıklar, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde olduklarını ve önemli ölçüde başarı sağladıklarını kaydetti.

Çevre Kanunu'nun çevrenin ve denizlerin korunmasına yönelik çok önemli bir dönüm noktası olduğunu, yerel yönetimlere önemli ölçüde yetki ve sorumluluklar verdiklerini anlatan Yıldırım, o tarihten sonra atıkların toplanması ve bertaraf edilmesine ilişkin tesislerin müthiş bir şekilde yayıldığını söyledi.

Yıldırım, Bakanlık olarak Türkiye'nin 8 bin 484 kilometrelik sahil şeridini 24 saat gece gündüz izlediklerini, kurulan sistemle 100 mil mesafeye kadar münhasır bölgeleri, kendi karasularını izlediklerini, gemileri takip edebildiklerini söyledi.

Yıldırım, Türkiye'nin dünyada bu sistemi ilk uygulayan 10 ülke arasında olduğunu, ayrıca örnek bir uygulama geliştirerek 11 tane kuruluşa deniz temizliğinden ziyade, herhangi bir deniz kazası meydana geldiğinden neler yapacakları, kirlilikle mücadeleye nasıl katkı sağlayacaklarına ilişkin görev verdiklerini ve bugüne kadar da 12 tatbikat gerçekleştirdiklerini belirtti.

Bir kaza yaşandığında eğer krizi yönetmeye hazır değilseniz, benzer senaryoları önceden yapmamışsanız, o kazada başarılı olunmasının mümkün olmadığını dile getiren Yıldırım, hasarlarını önlemede ve asgari düzeye indirmede başarılı olunamadığını, başarının yolunun eğitim ve senaryolara bağlı tatbikatlardan geçtiğini söyledi.

-Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki kavga-

Yıldırım, uluslararası örgütlerin kural ve müeyyideler bakımından çok ileri konumda olduğunu, kaza durumunda verilen cezaların şirketin varlığını ortadan kaldıracak bedellere ulaştığını, 1-2 milyar dolar, Meksika Körfezi'nde 10-15 milyar dolarlık tazminatların söz konusu olduğunu vurguladı.

Bunların önemli caydırıcı tedbirler olmakla beraber olay olmadan tedbir almanın önemini dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:

''Bu konuda sicilimiz parlak değil. Geçmişten beri gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında büyük kavga var. Bu işin sorumlusu kim. Gelişmekte olan ülkeler diyorlar ki; 'biz sanayileşeceğiz, gelişeceğiz, halkımızın refahını artıracağız. Çevre projeleri, deniz ve kara temizliği bizim için lükstür. 100 liralık yatırım için 40 lira çevre ve arıtma için veremem. Kusura bakmayın sizin kirlettiğiniz kadar ben de kirleteyim, sonra oturup birlikte temizleyelim.'

Biz bunu önermiyoruz. Bizim önerdiğimiz şu; burada herkes elini taşın altına koysun. Bu sadece bizim İstanbul'u, Haliç'i korumamızla olmuyor. Karadeniz, Tuna... Avrupa'nın batısından toplaya toplaya getiriyor batıda renk başka doğuda renk başka. Nereden geliyor? Avrupa'dan geliyor. İMO yıllar önce Karadeniz'i Marmara Denizi, Ege ve Akdeniz'i özel bölge olarak ilan etti. Hiçbir şekilde denize atık atamayacaksınız. 25 mil mesafe de yok. Tamamı korunması gereken alan. Denizde işi bu kadar sıkı tutuyorsunuz, asıl kirletici olan kara tarafından aynı titizlik ve hassasiyet olmayınca, yapılan çalışma, ortaya konulan gayret anlamsız hale geliyor. Burada hiç kimse bir diğerinden bu hizmeti beklemesin. Hepimiz el ele vereceğiz. Bu işte farkındalık oluşturmamız gerekiyorsa bunu yapacağız. Burada da bu yapılıyor.''

-''Bu küresel mücadele''-

 
Denizcilik Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, hükümet, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda çaba gösterdiğini ve bu konunun eğitimle olacağını, bütün insanların da bu bilinçle hareket etmesi gerektiğini kaydetti.

Bu konuda o kadar kötümser olmaya gerek olmadığına işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:

''Geriye dönüş var. Ama sadece bizim yapmamız yetmez. Akdeniz'de 23 tane ülke var. Karadeniz'de 8 ülke var. Tuna 27 Avrupa ülkesinin 10-15 tanesi buraya dolaylı olarak ortak oluyor. Bütün bunların birlikte hareket etmesi, birlikte önlem alması lazım. Bu bir küresel mücadeledir. Bu küresel mücadelede birbirimizi daha iyi anlamamız, dayanışma içinde olmamamız lazım. Bir yandan kendi sınırlarımız içinde bu faaliyetleri sürdürürken, bir yandan da bölgesel ve uluslararası düzeyde de uyumu mutlaka sağlamamız gerekiyor. Gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkelerin çekişmesinin, çatışmasının sona ermesi lazım. Bunun ciddi faturası var. Bunu kim ödeyecek kavgası, işin, çevrenin, denizin korunmasının önüne geçiyor. Böyle olunca çevrenin temizlenmesi, denizin temiz tutulması, karasal atıklardan kaynaklı kirlenmenin önlenmesi bir başka bahara kalıyor.''

-''Boğazlardan geçen 9 bin 500 gemi tehlikeli yük taşıyor''-

Yıldırım, gidişatın fena olmadığını, daha radikal tedbirleri olduğunu, her 40 saatte bir Boğazlardan geçen gemilerde makine arızası olduğunu, son 10 yılda hiçbir olay yaşanmadığını söyledi.

Alınan çok sıkı tedbirler bulunduğunu, 24 saat  bazında bütün boğazların kontrol edildiğini dile getiren Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Boğazlardan geçen 50 bin geminin yaklaşık 9 bin 500'ü tehlikeli yük taşıyor. Tehlikeli yükün toplam tutarı da 150 milyon ton. Bir İndependenta, bir Nassia patlamasında neler yaşandı. Büyük bir felaketle karşılaşmıştık. Onun için diyoruz ki petrol çıkaran ve bu konudaki hırsı, azmi, iştahı bir türlü dinmeyen ülkelere, şirketlere diyoruz ki, bu Bağazlar'dan başka miras yok. Bunlar bize insanlığın mirasıdır, tarihin mirasıdır. Buraları korumak bizimi öncelikli görevimizdir. Siz ticaretinizi yapmak isteyebilirsiniz ama boğazların fiziki sınırlarını büyütemeyiz. O halde geçişleri alternatif yollara dönüştürmemiz lazım. Karadan boru hatlarıyla yapmamız lazım, başka kanallar açmamız lazım. Onun için Kanal İstanbul bizim çok önemsediğimiz bir proje. Kanal İstanbul yapıldığında İstanbul Boğazından geçen trafiğin tamamını rahatlıkla yönetebilecek bir su yoluna sahip oluyoruz. Dolayısıyla  boğazları eğlenceye, deniz turizmine, İstanbul'un ortak yaşam alanına dahil edeceğiz. Bu proje ile birlikte denizden tehlikeli ham petrol taşıyanlar çok büyük kar edecekler. Beklemelerden oluşan ticari kayıplardan da kurtulmuş olacaklar. Bu projeyi de önümüzdeki 5-6 yıl içinde İstanbul'a ve ülkemize kazandırmaya kararlıyız bunun çalışmalarını da yapıyoruz."

Kaynak:Deniz Haber