Üzerinde yaşadığımız Dünyamız, büyük bir çevre kirliliği tehdidi ile karşı karşıya. Yeşil alanlar azalmakta, denizler kirlenmekte, temiz su bulunması zorlaşmakta, hava kirliliği artmakta, şehirler daha gürültülü hale gelmekte, trafik yoğunluğu nedeniyle taşıma hızları düşmekte, atık malzemeler geniş alanları kaplamakta, kaybedilen ozon tabakası iklimi değiştirmekte, doğal felaketler artmaktadır.
Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin hazırladığı tüm sektör raporlarında çevrenin daha fazla kirlenmemesi, kirlenmenin geri döndürülmesi gerekliliği açıklanmaktadır. Her sektör kendi atığını temizlemek, enerji tüketimini azaltıp, yinelenebilir enerjilere çevirmek, çevreye duyduğu saygıyı işine de yansıtmak zorundadır.
Lojistik sektörü de, bir üretim sektörü kadar çevreyi kirletmese bile; taşımadaki fosil yakıt tüketimi, motorlardaki yağların atık olarak toplanamaması, ana yollarda trafiğin yavaşlayıp gürültünün artmasına yol açması, tarım alanlarının depolara ve lojistik merkezlere çevrilmesi, limanların deniz doldurmaları ile çevreye olumsuz etkiler yaratan bir sektördür.
Geçmiş yıllarda küçük ölçekli depolar kullanan sektör artık şehir dışında, geniş alanlar üzerinde büyük depolara ihtiyaç göstermektedir. 50.000 - 100.000 m2’lik depolama alanları projelendirilmekte hatta inşa edilmektedir. Bu depoların da çevreye olası olumsuz etkilerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Adına artık çevreci bina diyebileceğimiz bir uygulama ortaya konulmuştur. 1998 yılında ABD’de kurulan (USGBC-US GREEN BULDING COUNCIL) Amerika Çevreci Binalar Konseyi bu konuyu desteklemek ve standartlar oluşturmak amacıyla çalışmaktadır. Programın adı (LEED Leadership in Energy and Environmental Design) Enerji ve Çevreci Dizaynda Liderlik olarak belirlenmiştir. Binalarda çevre dostu ve enerji tasarrufu yapan uygulamaların artması, yeşil binalar ile ilgili standartların belirlenmesi ve sertifika verilmesi gündeme gelmiştir.
LEED kendi içinde bir puanlama sistemidir. USGBC’nin kuruluşundan bu yana geçen süre zarfında, 30 farklı ülkede yaklaşık, 15.000 proje LEED standartlarına uygun olarak sertifikalandırılmıştır. Türkiye2de de farklı sertifikalar alan projeler olmuştur. Amaçlar bütün binanın tasarımında çevre dostu olmak, bina endüstrisinde çevre dostu olmak, çevre konusunda liderlik yapmak, çevre dostu olmak rekabetini artırmak, çevre dostu tüketimde tüketiciyi bilinçlendirmek ve bina endüstrisini transfer etmek olarak belirlenmiştir.
LEED konusunda standartlaşma ve sertifika çalışmaları yapan kurumların da ortaya çıkması ile sertifika çalışmaları başlamış ve bu kurumlar yeşil bina standartlarına uyan yapılara sertifikalar vermeye başlamıştır. Sertifika alan binalar yeşil bina unvanı ile değer kazanmakta, satış ve kira değerleri artmaktadır.
LEED sisteminde 6 alanda puan alınmaktadır, Sürdürülebilir Araziler (14 puan), Su Kullanımında Etkinlik (5), Enerji ve Atmosfer (17), Malzeme ve Kaynaklar (13), İç Hava Kalitesi (15), Inovasyon ve Tasarımda LEED Sertifikalı Profesyonel Kullanmak (5).Bu puanlamalarla standart, gümüş, altın, ve platin olmak üzere dört ayrı sertifika verilmektedir.
LEED standartlarına uygun bina tasarım ve uygulamasında ilk anda binanın maliyeti eski tarz tasarıma göre daha maliyetliymiş gibi görse de uzun vadede daha uzun ömürlü binalar elde etmek ,izolasyonu iyi yapılmış bina olması sebebiyle kullanımının ekonomik olmasından kaynaklanacak bir değer yaratılması mümkündür. Bizlerin de artık sadece iş yerlerimiz, konutlarım için değil depolarımız için standartları belirlememiz ve endüstriyel binalarımızı sertifikaya bağlamamız gerekmektedir. Sonunda kazanacağımız en büyük şey GELECEK NESİLLERE yaşamaya uygun bir dünya bırakmaktır.
Atilla Yıldıztekin/Perşembe Rotası