Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bünyesinde 2009 yılında kurulan ve lojistik sektöründe yeni bir dönemin kapılarını aralayacak dev projeler için kamu ve özel sektörden oluşan profesyonel bir ekiple çalışmalara başlayan Lojistik Konsey, Türkiye’nin 2023 yılı için hedeflediği 1.1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmini omuzlayacak bir lojistik altyapısını oluşturmak için yürüttüğü 3 aşamalı planın ilk ayağı tamamlandı. Hem iç piyasada hem de dış ticarette tüm dinamikler için doğru bir lojistik yol haritasını çizmeyi hedefleyen Konsey, hazırlıkları biten Lojistik Master Planı Strateji Çalışması’nı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na sunacak. Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’nde ilk sırada yer alan Almanya’nın 70 kurumla hazırladığı strateji belgesinden yararlanılan çalışmada en önemli başlığı lojistik köyler oluşturuyor. Lojistik köyler için ‘organize sanayi bölgesi’ modelinin önerildiği çalışmada, lojistik maliyetleri düşürecek ve süreçleri hızlandıracak tespitlerde de bulunuluyor. Sektördeki dağınık yapılaşmayı ortadan kaldıracak ve sektörü yasal bir çerçeveye oturtmayı öngören 3 aşamalı planın ikinci ayağını Lojistik Master Planı üçüncüsünü ise Lojistik Kanunu oluşturuyor. Bu güçlü adımlarla Türkiye’nin hem ekonomik büyüklüğü hem de lojistik gücüyle dünyada ilk 10’a taşınması hedefleniyor.
Çalışmalarda gelinen son noktayı ve bundan sonra atılacak adımları TİM Lojistik Konseyi toplantılarına başkanlık yapan Bülent Aymen ve Konseyin asli ve etkin üyesi olan Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği’nin (UTİKAD) Başkanı Turgut Erkeskin ile konuştuk.
TİM’den lojistik köylere OSB modeli önerisi
TİM bünyesinde yer alan Lojistik Konsey, hangi ihtiyaçlar ve hedeflerle ne zaman kuruldu? Konsey kaç üyeden ve hangi komisyonlardan oluşuyor?
Bülent Aymen: Lojistik Konsey, 2009 yılında o dönem Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı olan Zafer Çağlayan’ın talimatıyla kuruldu. Konseyde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, TİM, UND, UTİKAD, Demiryolu Taşımacılığı Derneği, Deniz Ticaret Odası, Gümrük Müşavirleri Derneği gibi lojistikte masanın her iki tarafında oturan tüm paydaşlar yer alıyor.
Türkiye’de lojistik sektörüne yönelik birçok yatırım yapılıyor ancak bunlar bir plan çerçevesinde yürütülmediği için aksamalara yol açıyor. Tıpkı Mersin örneğinde olduğu gibi… Lojistik merkez için kamu ve ticaret odası farklı yerleri işaret ediyor ve ortak bir noktada buluşulamadığı için sonuna varılamıyor. Öte yandan TCDD, 18 ayrı noktada ‘lojistik köy’ olarak adlandırdığı projeleri yürütüyor. Ama ortada bir kavram kargaşasının olduğunun altını önemli çizmek istiyorum. Bunlar aslında lojistik köyler değil, demiryolu aktarma merkezleri. Çünkü bu projelerin ‘lojistik merkez’ olarak nitelendirilebilmeleri için demiryolu dışında havayolu, denizyolu, karayolu, gümrük gibi bağlantılarının bulunması gerekiyor. Bu tablodan yola çıkarak gündemimize ilk olarak Lojistik Master Planı aldık. Bu doğrultuda ilk etapta akademisyenlerin de içinde bulunduğu bir alt komite oluşturarak bir strateji belgesi hazırladık. Çalışmayı hazırlarken Almanya’nın lojistik master planını, Avrupa Birliği’nin son yayınlanan Yeşil Kitap’ını inceledik. Bunların sonucunda ortaya çıkan ve Lojistik Master Planı Strateji Çalışması olarak adlandırdığımız bu rapor, Türkiye’de lojistik köylerin nasıl olması gerektiğini, nerelerde konumlandırılabileceğini, altyapısının nasıl olması gerektiğini, çevreyle ilişkisinin boyutunu, gümrükle ilgili bağlantıları gibi birçok başlıktan oluşuyor. En önemlisi de sorunların çözümüne makro açıdan bir bakış oluşturuyor. Konsey olarak Türkiye’de lojistik köy yatırımlarının organize sanayi bölgesi modeliyle inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani devlet, yeri belirleyecek, altyapısını hazırlayacak. Bölgeye yatırım yapanlara ise teşvikler sunacak. Yatırım yapmak isteyenler müracaat ederek parsel alacak.
Son rötuşları yapılan çalışmayı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na sunacağız. Onay aldıktan sonra ise sektör temsilcilerinin görüşlerine açacağız.
Lojistik köyleri gelişigüzel kurma lüksümüz yok!
Turgut Bey, Lojistik Konsey kapsamında yürütülen çalışmaların en etkin katılımcılarından biri de UTİKAD. Konseye nasıl dahil olduğunuzu anlatır mısınız? Sizce strateji çalışması lojistik sektörüne nasıl bir yol haritası çizecek?
Turgut Erkeskin: Lojistik sorunların çözümü için sivil toplum kuruluşları ile birlikte bir lojistik konsey kurulması talebi TİM’den geldi. Bunun faydalı olacağını düşünerek, o dönem UTİKAD, UND ve RODER olarak TİM’le birlikte bu konseyi kurduk. Daha sonra konseye lojistik sektöründeki diğer sivil toplum örgütleri de katıldı, kamu temsilcileri de Konsey’de yerini aldı. Dolayısıyla Konsey, konuyla ilgili bütün tarafların birikimlerini ve beklentilerini harmanladığı bir pota oluşturdu.
En önemlisi de Türkiye’de lojistik merkezlerin kurulması ve işletilmesi bunun bir numaralı yararlanıcıları olan ihracatçı ve ithalatçıların gündemine, dolayısıyla da TİM Lojistik Konseyi’nin gündemine taşınmış oldu. UTİKAD olarak konseyin asli üyesi sıfatıyla çalışmanın içinde direkt yer aldık. Bilgi birikimimiz ve tecrübelerimiz çerçevesinde gerekli olan her türlü katkıyı sağladık ve sağlayacağız.
Lojistik geniş bir kapsama alanına sahip. Günümüzde hemen her sektörün ortak paydası lojistik. Bu açıdan bakıldığında lojistik merkezlerin nerede, ne büyüklükte kurulacağı, kurulan lojistik merkezlerin hangi ürün gruplarında uzmanlaşacağı çok önemli. Bu gelişigüzel yapılabilecek bir yatırım değil. Öncelikle matematiksel bir analizinin ve doğru yer tespitinin yapılması lazım. Bunun doğru yapılabilmesi için Lojistik Konsey olarak 3 aşamalı bir yöntem oluşturduk. Bunun birinci aşaması master planı hazırlarken kullanacağımız strateji planı… Hazırlanan strateji çalışması ile lojistik merkezlerin nerede kurulacağı, ne büyüklükte kurulacağı, nasıl kurulacağı, kimler tarafından işletileceği ve bunun hukuki altyapısının ne olacağı ortaya çıkacak. Bu stratejinin ışığında ikinci aşamada Master Plan, üçüncü aşamada ise bir Lojistik Kanunu çalışması ortaya konulacak.
Lojistik Konsey’in çalışmalarını önemli bir adım olarak değerlendiren fakat bu yöndeki plan ve hedeflerin sadece ihracat senaryoları üzerinden yapılmasının eksik kalacağını düşünenler var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bülent Aymen: Çalışmalara başladığımız ilk günden bu yana hiçbir zaman sadece dış ticaret odaklı stratejiler belirlemedik. Stratejik planımız da, master plan da hem ihracat, hem ithalat hem de iç tüketimi kapsayacaktır. Çünkü bir ayağı eksik kalan bir çalışma sağlıklı olamaz. Türkiye’de dış ticaret kadar göz ardı edilemeyecek bir iç tüketim de söz konusu. Konumlandıracağınız merkezlerde iç tüketim bağlantısının çok iyi olması gerekiyor. Bu nedenle bölgesel tüketim hacmini çok iyi değerlendirmek lazım. Öte yandan lojistik her bakanlık tarafından farklı şekilde ele alınıyor. Bunun için de tüm bunları kombine edecek bir çalışma olması lazım.
Turgut Erkeskin: Bugüne kadar biraraya gelememiş lojistik sektörünün tüm unsurları TİM çatısı altında aynı masanın etrafında buluştu. Buna ön ayak olan TİM de bir teşekkürü hak ediyor. Yola çıktığımız günden itibaren vurguladığımız en önemli konu lojistiğe sadece ihracatçılar açısından bakmadığımızdır. Lojistikte atılması gereken adımları Türkiye’nin iç ve dış ekonomisi çerçevesinde belirliyoruz. Bundan dolayıdır ki, bu çalışmaların TİM çatısı altında yapılmış olması sadece ihracatçıların görüşlerini yansıtıyor, sadece ihracatçıların işine yarıyor diye algılanmamalı. Türkiye’nin bugün 81 ilinde de ihracat yapılıyor. Ancak bu 81 ilimizin hepsi denizlere açılmadığından ister istemez bizim ürünlerimizi diğer ülkelere ulaştırırken bu noktalardan bir iç taşımacılık ile ihracat kapılarımıza ulaşmamız gerekiyor.
Avrupa için nasıl lojistik üs oluruz?
Lojistik köy kurma çalışmaları Ekonomi Bakanlığı’na devredildi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın hayata geçirilmesi için ısrarla üzerinde durduğu ABD’de lojistik merkez kurma önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka hangi destinasyonlarda böyle bir yatırıma gidilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Bülent Aymen: ABD’de lojistik merkez kurma projesi gündeme geldiğinde bu konuyu ilgili sektörlerle görüştük. Fakat ABD’de böyle bir projenin yapılmasının çok büyük bir fayda sağlamayacağı görüşüne varıldı. Çünkü ABD’ye mermer, doğaltaş, tekstil, otomotiv ve yan sanayi ürünleri gönderiliyor ve bunlar depolanmaya gerek duyulmaksızın müşteriye direkt ulaştırılıyor. Bununla birlikte son yıllarda ABD ile ticaretimiz önemli ölçüde azaldı. Bakanlık böyle bir çalışmayla ticaretin yeniden canlanabileceğini düşünüyor. ABD’de tabii ki bir ticaret veya lojistik merkezimizin olması fayda sağlayabilir. Ama bu düşünülürken, ülkeye 1500’den çeşitten fazla ürün ihraç eden Çin gibi bir ülkeyle kıyaslama yapılmamalı. Doğru bir yol haritası çizebilmek için, öncelikle şu anki ve 2023’e kadar hedeflediğimiz ticaret hacmimizin, bu dönemde hangi sektörlerin öne çıkacağı gibi konuların doğru tespit edilmesi gerekiyor. Bu kapsamda Rusya, Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi önümüzdeki süreçte ticaretimizin büyüyeceği düşünülen bölgelere lojistik merkezler kurulabilir. Türkiye aynı zamanda Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Hazar’dan İpek Yolu’na uzanan ve Avrupa ile Asya arasında stratejik bir konuma sahip. Bu avantajımızı lojistik açıdan kullanabilmemiz için lojistik köylerin ticaretin geçtiği yollar üzerinde kurulması gerekiyor. Burada önemli bir ayak da demiryolu. Özellikle yük taşımacılığında demiryolu bağlantılarının geliştirilmesi lazım. Asya, Ortadoğu ve Avrupa arasında köprü durumunda olduğumuzu her fırsatta vurguluyoruz ama demiryolu bağlantınız yoksa o konuda çok başarılı olamazsınız. Ancak bütün taşıma modlarını barından merkezler oluşturabilirsek Avrupa’nın tercih ettiği bir lojistik merkez haline gelebiliriz.
Turgut Erkeskin: ABD, lojistik anlamında dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri ve ekonomik anlamda çok büyük bir pazar. Bu anlamıyla Türkiye’nin de ihracatını artırması gereken ülkelerden bir tanesi. Ancak öncelikle ihracattaki sıkıntılar, lojistikten mi, bir takım üretim maliyetlerinden mi yoksa rekabetçi olmamamızdan mı kaynaklı bunun doğru tespit edilmesi gerekiyor. Bize öyle geliyor ki, ABD pazarına ulaşırken lojistik açıdan bir darboğazımız yok. Türkiye’den ihraç edilen mallar, ABD limanlarına vardıktan sonra gayet seri bir şekilde iç noktalara ve tüketim merkezlerine aktarılabiliyor. Eğer depolanması ve oradan dağıtımın yapılması gerekiyorsa, ABD bu konuda her türlü altyapıyı temin edebiliyor. Bizim gidip lojistik merkez kurmamızı gerektirecek ekstra bir avantajın olmadığını öngörüyoruz. Bu bakış açısıyla UTİKAD’ın muadili dernekle orada yakalanabilecek avantajlara ilişkin görüşüyoruz ve çalışmalar yürütüyoruz. Lojistik anlamda gelişmemiş birtakım dar boğazların olduğu ülkelerde biriktirdiğimiz tecrübeler ve sermayeyle lojistik kanalları açacak yatırımlarda bulunmamız lazım. Mesela çok ciddi bir sıkıntımız olan Rusya’da bir lojistik merkeze şiddetle ihtiyacımız var. Yine bugün ilişkilerimizde problemler yaşadığımız Suriye de bizim için çok önemli bir yerdi. Kuzey Afrika ülkeleri, Balkan ülkeleri, Güneydoğu Avrupa ülkeleri keza aynı şekilde bu çalışmaları yapabileceğimiz yerlerdir.
Lojistiğin tüm süreçlerini aynı potada eritecek bir kanun gerekiyor!
Konseyin önümüzdeki dönem için en önemli hedefinin lojistik sektörünü yasal bir zemine oturtacak bir kanun çalışması hazırlamak olduğunu biliyoruz. Türkiye’de lojistik sektöründe yasal boşluklardan kaynaklı ne tür sorunlar yaşanıyor? Bu çerçevede sektörün nasıl bir kanuna ihtiyacı var?
Bülent Aymen: Türkiye’de bir lojistik kanunu olmadığından hukuki olarak lojistik sektörünün bir tanımı ve kimliği yok. Konsey olarak master planının arkasından lojistik kanununun çıkarılması için çalışma yapma kararı aldık. Lojistik Kanunu’nda Almanya ve İtalya’yı örnek alabiliriz. Çünkü bu ülkeler zaten AB normlarını kanunlarına monte etmişler. Ama tabi ki bunu iç dinamiklerimize göre kendimize uyarlamalıyız. Kanunda müeyyideler ve teşviklerin yer alması son derece önemli. Bu kanunla Türkiye’de lojistik sektörünün önünün açılacağını söylemek yanlış olmaz. Şu anda her kurum, her bakanlık lojistiği farklı tanımlıyor. Lojistik köy projeleri 3 ayrı bakanlık çalışması içinde yer alıyor. Yani bu çalışmanın kamuda da hangi kurumun sorumluluğunda olduğu bilinmiyor. Hazırlanacak kanun bunların hepsini netleştirecektir. Konsey olarak kanun için master planından sonra çalışma başlatacağız. Bunun için hukukçularında içinde olacağı bir alt komisyon oluşturuyoruz.
Turgut Erkeskin: Lojistiğin tanımını, kanunlarımız ve sistemimiz içinde sadece Karayolu Taşımacılığı Kanunu’nda görüyoruz. Orada lojistikle ilgili belirlenmiş bir takım kriterler var. Ama lojistik sadece karayolundan ibaret değil. Denizyolu, demiryolu, havayolu ve entegre taşıma sistemleri de var. Yine gümrükler, mali mevzuatlar, KDV uygulamaları lojistikle alakalı alanlardır. Bütün bunları TİM Lojistik Konseyi’nde yapıldığı gibi bir potada birleştirecek bir kanuna ihtiyaç var. Lojistiğin sağlıklı işleyebilmesi ve sürdürebilir olması için bir lojistik kanunu tasarısı ortaya çıkaracağız. Buradaki amaç bütün lojistiği ilgilendiren yapıların birbiriyle uyumlu ve harmonize şekilde çalışmasını sağlamak.
Lojistik Devlet Politikası Olmalı
Özellikle dış ticarette bu hedefleri yakalayabilmeniz, lojistik altyapınız sağlam değilse, çok zor. İhraç edilen bir malın %4 ile %20 arası lojistik maliyeti var. Rekabetçi olabilmemiz için bu maliyeti aşağıya çekmemiz gerekiyor. Bu nedenle 2023 hedefini belirlerken, dış ticaretin yanında lojistiğin de hedefini belirlememiz lazım. Bunun için de lojistik master planı bir hükümet politikası haline getirilerek, 10 yıllık kalkınma programı içerisinde yerini mutlaka almalıdır. Böylece lojistikle ilgili tüm kurumların yatırımları Master Plan’a göre yapılacak ve var olan kargaşa ortadan kalacak.
Bülent Aymen
Altyapıyı 6 Kat Büyütecek Yatırım Şart!
Türkiye, 2023’te dış ticaretini 300 milyar dolarlardan 1.1 trilyon dolara çıkaracak. Bu da, çok basit bir hesapla lojistik sektörünün altyapısını 4 kat büyütmesi gerektiğine işaret ediyor. Bir de iç tüketimi göz önünde bulundurduğunuzda bu ortalama 5-6 kat büyümeye ve aynı oranda lojistik altyapı yatırımına denk geliyor. 2023’e yürürken en parlak sektörlerden biri de lojistik olacak. Böyle bir güçlü altyapıya ulaşırsak, bir de hukuki altyapıları sağlayabilirsek üçüncü ülkeler arasında bir lojistik koridor olmayı başarabiliriz. Öte yandan 12 yıl sonra dünyanın 10. büyük ekonomisi olmayı hedefliyoruz. O halde Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’nde de ilk 10’a girmeyi başarabilmeliyiz. Çünkü performans endeksinde üst sıralara tırmanmamız, maliyetleri düşürmemizi ve rekabetçi olmamızı da sağlayacak.
Turgut Erkeskin
Kaynak: UTA Lojistik