Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Dünyadan / İLK GELEN İLK SERVİSİ ALMALI MI?

İLK GELEN İLK SERVİSİ ALMALI MI?

İLK GELEN İLK SERVİSİ ALMALI MI?03.06.2011

Maersk Line'ın Karadeniz ve Türkiye Direktörü Tom Gronnegaard Knudsen, Türkiye'deki bazı 'limanlarda,ilk gelen ilk servis alır" prensibi yüzünden sıkıntı yaşandığını belirtti.

Danimarka merkezli dünyanın en büyük konteynır taşıma şirketlerinden Maersk Line'ın Karadeniz ve Türkiye Direktörü Tom Gronnegaard Knudsen, Türkiye'deki bazı limanlarda, "ilk gelen ilk servis alır" prensibi yüzünden sıkıntı yaşandığını ve gemilerin bazı haftalarda 24 hatta bazen 48 saat limana yanaşamadığını söyledi.

 
Gronnegaard Reuters ile yaptığı söyleşide, "Türkiye'de ticaret hızla büyüyor ve önümüzdeki yıllarda daha fazla konteynır terminal kapasitesi gerekiyor. Ancak içinde bulunduğumuz günlerde konteynır gemileri özel operatörlere tahsis edilmiş bazı büyük limanlarda limana yanaşma konusunda (berthing) gecikme yaşıyor. Problem terminallerin 'ilk gelen ilk servis alır' prensibinden kaynaklanıyor. Bu da konteynır şirketlerinin operasyonlarını uygun bir biçimde yapmasını engelliyor. Birçok konteynır taşıma şirketi şu anki sistem nedeniyle bazı haftalarda limana yanaşmak için 24 hatta 48 saate varan gecikmeler yaşıyor" dedi.
 
Yaşanan bu sorun nedeniyle maliyetlerinin son derece arttığını ifade eden Gronnegaard, "Ayrıca gemiler Türk limanlarına biran önce ulaşabilmek için daha fazla yakıt tüketiyor ve bu da karbon dioksit salınımını artırıyor" dedi.
 
Bu durumun yol açtığı olumsuzluklardan bir diğerinin ise bazı liman operatörlerine tanınan
imtiyaz nedeniyle büyük konteynır şirketlerinin ana taşıma hatlarını buraya getirmekte gönülsüz davrandıklarını ifade eden Gronnegaard, "Bunun yerine Mısır, Yunanistan, Malta, İtalya ve diğer bölgelerdeki hub limanlarda olduğu gibi haftanın belli günlerinde 'hub and spoke" adı verilen fiks bir yanaşma ve ayrılma zamanı belirlenirse şirketler de fiks bir yanaşma periyoduna kavuşacaktır. Bu durum nedeniyle görece daha küçük gemiler tarafından taşımalar yapılıyor ve Türkiye'nin ticaret maliyetleri de artıyor ayrıca taşıma süreleri de uzuyor" dedi.
 
Türkiye'nin hub (merkez) bir liman ülkesi olabilmesi için fiks yanaşma periyotları oluşturması gerektiğini ifade eden Gronnegaard, "Bu konudaki gereklilik giderek artıyor ve önemli hale geliyor. Türkiye limanlar açısından bir hub olmak istiyor, Doğu Akdeniz ve Karadeniz limanları açısından bir geçiş noktası olmak istiyorsa bu konu anahtar rolü oynuyor" dedi.
 
Gronnegaard, Türkiye'de konteynır taşımacılığı bakımından yıllık yüzde 20'ye yakın bir büyüme beklediğini belirterek, "Bu hızlı büyüme konusunda şu an için kafi yeterlilikte liman var. Ancak bu limanların, talebe paralel olarak büyüme eğilimi söz konusu. Rekabet giderek artıyor. Daha fazla konteynır taşıyıcısı pazara geliyor" dedi.
 
Piyasadaki rekabeti olumlu bulduklarını da ifade eden Gronnegaard, "Liman işletmelerinin özelleştirilmesini de pozitif bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Piyasaya dinamizm getirecektir. Ancak burada dikkat çekmek istediğim bir başka konu ise limanların hinterlandı meselesi. Limanların elleçleme, tanker depolama kapasitelerinin yanı sıra tren yolu, otoyolu, ulaşım olanakları ile ilgili kapasiteleri de önemli. Hükümetin bu konuda projeler hazırladığını biliyorum. Bu da pozitif bir gelişme" diye konuştu.
 
Çin'de büyük limanları yapmadan önce 10 şeritli yollar yapıldığını, tren yollarının tamamlandığını ve sonrasında limanın hizmete girdiğini ifade eden Gronnegaard, "Burada ise işler biraz ters ilerliyor. Önce elimizde liman var, sonrasında ise yollar yapılmaya başlanıyor. Öte yandan Türkiye'de demiryolu ile taşınan kargo miktarı halen çok düşük seviyelerde. Belki toplam taşımanın yüzde 1-2'si demiryolu ile yapılıyor. Örneğin daha önce görev yaptığım Hindistan'da yüklerin yüzde 30'a yakını demiryolu ile taşınıyordu" dedi.
 
Türkiye'deki ticaretin önemli bir bölümünün halen karayolu ve TIR'larla yapıldığını da belirten Gronnegaard, "Özellikle de Avrupa'ya taşıma bu yolla yapılıyor. Bu yoğun trafiği kaldıracak bir altyapı yok. Önümüzdeki dönemde de daha çok kargoyu karayolu yerine denizlerde göreceğiz. Bu da Türkiye'deki konteynır miktarlarının hızla artmasına yol açacak" dedi.
 
Kanal İstanbul projesi ile ilgili soruyu da yanıtlayan Gronnegaard, "Çok vizyoner ve büyük bir proje. Konteynır taşıyan bir firmanın yöneticisinin perspektifi ile baktığım zaman Boğazlardaki trafiğin giderek arttığını görüyorum. Burada bekleme sürelerinin arttığını ve bazı sıkıntılar yaşandığını da biliyorum. Bu sorunun nasıl çözüleceği ile ilgili olarak kafa yorulmasını anlaşılır buluyorum. Yılda 50,000 deniz aracı Boğazlardan geçiyor. Şu an için yönetilebilir ancak uzun dönemde belki sorun olabilir" dedi.

Kaynak: Lojiport

Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr