Türkiye sahip olduğu coğrafi konum ile Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaretinde önemli bir aktarma noktası olma imkanına sahiptir. Dünya ticaretinin bu imkanımızı kullanarak yönlendirilmesi imkanını değerlendirmeliyiz.
Hemen hemen her ülke, ticaret imkanlarının artması ve mal hareketlerinin hızlanması ile uluslararası piyasalarda rekabette öne geçebilmek için farklı modeller üretme peşinde koşmakta, yeni politikalar üretme gayreti içine girmektedir. Bu tür politikaların en önde gelenleri arasında, lojistik üslerin hayata geçirilmesi başı çekmektedir.
Devletler bir taraftan kendi ülke ekonomilerini güçlü hale getirmek için lojistik merkezler kurup lojistik maliyetleri düşürerek rekabetçiliklerini artırmayı hedeflerken, diğer taraftan bölgesel üstünlüklerini ön plana çıkararak uluslararası mal hareketlerinde avantajlar sunmayı hedeflemekte, bölgesel hatta küresel lojistik üsler haline gelmeyi arzulamaktadır.
Konu ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Meslek ve Ticaret Odaları ve çeşitli dernekler özellikle dış ticarette lojistik konusunu gündemlerine almış olup, gelişimine yönelik projeler üretmektedirler. Özellikle son yıllarda, ülkemiz içinde lojistik merkezlerin kurulması teşvik edilmiştir. Örneğin, TCDD’nin önderliğinde ülke çapında 10’u aşkın lojistik merkez kurulmaktadır. Kurulan ve kurulmakta olan bu merkezler, demiryolu bağlantılarının getirdiği avantajlarla, artık ihracat yapılan tüm 81 ilimiz lojistik bağlantılarının optimum verimlilikte çalışmasına hizmet edecektir.
Bunun yanı sıra, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın çalışmalarıyla, Suriye, Rusya gibi ülkelerde lojistik merkezler kurulmasına gayret edilmektedir.
Türkiye sahip olduğu coğrafi konum ile Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaretinde önemli bir aktarma noktası olma imkanına sahiptir. Hemen yakın komşularımız Irak, İran, Suriye, Azerbaycan ve diğerleri muazzam bir ekonomik gelişim potansiyeline sahiptir. Bu da beraberinde büyük bir mal hareketini getirmektedir. Uzak Doğu, Amerika ve Avrupa’dan bu bölgelere sevk edilecek yatırım, inşaat ve tüketim malları teorik olarak en hızlı ve düşük maliyetlerle Türkiye üzerinden taşınabilir. Aynı tür avantaj yine Kuzey-Güney eksenli ticarette de söz konusudur. Özellikle Orta Doğu ve Afrika’ya yönelik dünya ticaretinin, Türkiye’nin taşımacılık ve lojistik avantajlarının kullanılarak yönlendirilmesi imkanlarını da değerlendirmeliyiz.
Bulunduğumuz coğrafyada bölgesel bir lojistik üs olma yolundaki yapılanmalarımızda, lojistik merkezlerimizin mutlaka denizyolu, havayolu, karayolu ve demiryolu bağlantılarının bulunması gerekir. Mevcut yasa ve düzenlemelerinin taşımacılık ve lojistik faaliyetlerinin standartlaştırılması, hızlandırılması ve basitleştirilmesi amacına yönelik yapılandırılması gerekir.