Yakın Gelecekle İlgili, Çin ve Hindistan Eksenli Lojistik Fırsatlar İçin Değerlendirme Dünya nüfusunun yüzde 61'i Asya bölgesinde, yüzde 12'si Avrupa'da, yüzde 5'i Amerika ve Kanada'da, yüzde 9'u Latin Amerika'da, yüzde 13'ü de Afrika'dadır. Yapılan hesaplamalara ve varsayımlara göre 2020 yılında Avrupa nüfusunun dünya ortalamasındaki sıralaması yüzde 9'a düşecektir.
Ülkemizin doğu ile batı arasında köprü işlevi gören çok önemli bir coğrafi konumda olması, lojistikçilerin beyanlarında ilk önce söylenen bir cümle.
Dünya nüfus dağılımına ve buna bağlı gelişmişlik ve gelişme için hızla hamleler yapan ülkelerin durumlarını kısaca değerlendirdiğimizde, ülkemizin çok önemli olan coğrafi konumunun, stratejik ve politik olarak da ne kadar önemli olduğunu tespit edebilmekteyiz.
2008 global ekonomik krizinin gerek Amerika gerekse Avrupa için önemli olumsuzluklara neden olduğunu, bunun olumsuz etkilerinin de kısmen devam ettiğini görmemize rağmen, kriz sonrası hızla kriz öncesi koşullara sahip olunmada Çin'in, Rusya'nın ve Hindistan'ın önde olduklarını görmekteyiz.
Çin, mal ihracatı yanında artık sermaye de ihraç etmeye başladı. Önümüzdeki yıllarda Çin ile Hindistan'ın aralarındaki sınırları kaldırarak ticari iş birliği yapması, İndo-China ortak pazarı oluşması değerlendirilmesi gereken bir olgu.
Bu bölge, nüfusu göz önüne alındığında, geleceğin cazibe merkezi olacağının işaretlerini vermektedir.
Dünya nüfusunun yüzde 61'i Asya bölgesinde, yüzde 12'si Avrupa'da, yüzde 5'i Amerika ve Kanada'da, yüzde 9'u Latin Amerika'da, yüzde 13'ü de Afrika'dadır. Yapılan hesaplamalara ve varsayımlara göre 2020 yılında Avrupa nüfusunun dünya ortalamasındaki sıralaması yüzde 9'a düşecektir. Amerika nüfusundaki dengeyi göç alarak sağlamakta, Rusya için nüfus konusu handikap olarak ortaya çıkmaktadır. 2020 yılında Amerika, Kanada ve Avrupa nüfusu dünya nüfusunun yüzde 14'ünün ancak teşkil edecektir.
Bütün bu tablo dünya üretim ve tüketiminin dengelerini hızla değiştirecek ve bunun sonucunda mal hareketi için olmazsa olmaz koşul lojistik ve taşımacılık ağırlığı bu bölgeye kanalize olacaktır.
Bunun örneklerini, finans ve ticaret merkezinin Hong Kong'dan Dubai'ye kayması, Çin'in en büyük liman kenti Şanghay'ın, dünyanın ticaret ve finans merkezi olmaya aday olduğunu, Şanghay limanının 2005 den itibaren dünyanın en işlek ve yoğun kargo limanı olmasında görmekteyiz.
Rusya'nın ve Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetleri'nin enerji kaynaklarının Doğu Avrupa'dan Orta Asya'ya ve oradan da Çin ekseni etrafındaki bölgeye kaydırıldığını da göz ardı etmemek gerekli.
Rusya, henüz sosyalist sistemin yıkılışından sonra kendine özgü bir sistem geliştirememekle birlikte, doğal kaynak zenginliği ile bu dezavantajını avantaja dönüştürebildiğini, Çin'in ise ucuz iş gücü ile kendilerine özgü despotik bir kapitalizm geliştirdiğini görmekteyiz.
Kısa örneklerle vurgulamaya çalıştığımız, global ekonomide değişimlerin odak noktasında, coğrafi konumu yanında, dinamik yapısıyla Türkiye'yi görüyoruz.
Çin, Batı'ya açılmak için Türkiye'yi kapı olarak değerlendiriyor, bu değerlendirmede Çin, Hindistan'la birlikte dikkate alınmalı, Rusya için Orta Doğu ve Afrika'ya, güney Avrupa'ya da açılma kapısı Türkiye olarak öne çıkıyor.
Çin ile yapılan demiryolu yatırım anlaşmaları, Rusya ile yapılan petrol ve doğal gaz boru hatları, üretim ve tüketim merkezlerinde önümüzdeki dönemde oluşacak farklılıklar göz önüne alındığında, ülkemizin yakın geleceğe yönelik lojistik stratejilerinde bu önemli gelişmeleri değerlendirmesi, tüm plan ve ileriye dönük projeleri bu unsurlar dikkate alınarak yaşama geçirmesi önemli görülmektedir.
Kaynak: Selahattin Doğan / Transport