Nakliyeciler önüne gelen herkese kendileri adına gümrüklere özet beyan tescil etme yetkisi vermemelidir. Elektronik beyan nakliyecilerin kendi bürolarında çalıştırılan ve sürekli kontrolleri altında bulunan yetişmiş elemanlara yaptırılmalıdır. Bu arada, beyan sahiplerinin elektronik beyan için mutlaka işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün olduğu il veya ilçede yerleşik bulunmalarının zorunlu olmadığını unutmamak gerekir.
On yılı aşkın süredir gümrük idareleri nezdinde takip edilen tüm işlemler elektronik ortamda yapılıyor. Gümrük Müsteşarlığı 7 Ekim 2009 tarihinde yayımladığı Gümrük Yönetmeliği ile tüm gümrük işlemlerinin "güvenli elektronik imza" ile sadece elektronik ortamda yapılacağını ve uygulamaya 1 Nisan 2010 tarihinde geçileceğini hükme bağladı. Daha sonra, 31 Mart 2010 tarihinde bu yönetmelik hükümlerinden bazılarını değiştirirken, geçici 2'nci maddeyi "özet beyan ve gümrük beyannamesine ilişkin sistemde gerekli değişikliklerin aşamalı olarak tamamlanacağı 1/1/2011 tarihine kadar yürürlükten kaldırılan Gümrük Yönetmeliği hükümlerine göre uygulamaya devam edilir" şekline dönüştürdü. Müsteşarlık, bilgisayar sistemlerini hazırladığı idareleri kademeli olarak sisteme dahil ediyor. Bu hızla devam edilirse, 1 Ocak 2011 tarihinde gümrüklerde kağıt ortamında işlem yapılmaz hale gelecek. Belki bu tarih bazı gümrük müdürlükleri bakımından birkaç ay ertelenebilir. Ancak, mevcut hazırlıklar bunun çok uzun zaman almayacağını gösteriyor.
Gelin görün ki, gerek ithalatçı, ihracatçı ve onların temsilcileri gümrük müşavirleri gerekse taşımacı ve onların temsilcileri acenteler, yaptıkları elektronik beyanın ciddiyetini henüz tam olarak kavrayabilmiş değiller. Oysa, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun 5 inci maddesi "güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğurur" hükmüne haiz. Bu nedenle, "güvenli elektronik imza" ile yapılan her gümrük beyanı ıslak imza ile yapılan gümrük beyanı ile aynı hukuki sonuçları doğruyor. Bu kanun hükmünü ciddiye almayan dış ticaret erbabının ve nakliyecilerin başları sık sık belaya giriyor.
Bir süreden beri, Halkalı Gümrük Müdürlüğü'nden hayali ihracat yapıldığı iddiaları ile ilgili olarak, bu müdürlüğün bilgisayar kayıtları tarama suretiyle incelemeye alındı. Yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunan firma veya kişiler hakkında Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre veya "resmi belgede sahtecilik" suçunu yaptırıma bağlayan Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre davalar açılmaya başlandı. Özellikle parsiyel yük taşıyan nakliyecilerin daha çok muhatap oldukları bu takibatlar sektörü ciddi şekilde tehdit eder hale geldi.
Tüm bu olumsuzlukların temelinde nakliyecilerimizin gümrüklerde elektronik beyanı ciddiye almaması yatıyor. Örneğin, bir nakliyeci, yeterli bilgi birikimi ve deneyimi olmamasına karşın acentelik hizmeti veren bir kişiye kendi adına özet beyan vermesi için vekaletname veriyor. Acentelik yapan bu şahıs onlarca kişi adına gümrüğe elektronik ortamda özet beyan verdiği için dikkati dağılıyor. Bir TIR kamyonu ile 5 gümrük ihracat beyannamesi içeriği eşya ihraç edildiği halde 4 beyanname ile ilgili olarak elektronik taşıma senedi satırı üretiyor. TIR kamyonu fiilen yurtdışına çıktığı zaman, yaptığı yanlışlığı anlayan acente telaşlanıyor. Çünkü, ihracatçılar kapatılmış gümrük çıkış beyannamesi nüshasının kendilerine teslimini istiyor. Aksi takdirde ihracatçılar KDV iadesinden yararlanamadıkları gibi, diğer ihracat teşviklerine ilişkin taahhütlerini de yerine getiremez hale geliyor. Bu durumda yapılması gereken, Gümrük Müdürlüğü'ne yazılı olarak başvurularak durumun izah edilmesi ve eksik kaydın tamamlanması iken, bizim acemi acente, bunun yaratacağı bürokrasiden korkuyor ve "ben bunu yavru beyanname ile hallederim" diye düşünmeye başlıyor. Önce Türkiye'de yerleşik olmayan ve dönüş yükü alan bir TIR kamyonu ile ilgili olarak bir özet beyan tescil ediyor. Bu aşamada o kamyona yüklenmemiş olup daha önceden yurtdışına gönderilmiş olan gümrük ihracat beyannamesi içeriği eşya ile ilgili bir taşıma senedi satırı yaratıyor ve bunu "yavru beyanname" olarak bu özet beyana ekliyor. Böylece, yabancı plakalı araç fiilen yurtdışı edildiği tarihte kapatılan özet beyan, kuyruğuna takılmış olan "yavru beyannameyi" de kapatmış oluyor. Yabancı plakalı TIR kamyonunun şoförü de Türkçe bilmediğinden kendi taşıması ile ilgili özet beyanı yeterince incelemiyor. Özetle, bizim yarım akıllı acente, yanlış bir işlemi başka bir yanlış işlem ile kapatıyor. Böylece, fiilen gerçekleşmiş bir ihracat ile ilgili olarak, salt acemi bir acentenin yanlış işlemini başka bir yanlış işlem ile kapatma girişimi nedeniyle, hem acente hem ihracatçı hem de nakliyeci "hayali ihracatçı" konumuna sokmuş oluyor. Türkiye'de yargı sürecinin uzunluğu da göz önüne alındığında, sonu beraatla sonuçlansa bile ihracatçının ve nakliyecinin yıllarca mahkeme salonlarında sürünmesi kaçınılmaz oluyor.
Bu duruma düşmemek için yapılması gerekenler şunlardır: Nakliyeciler önüne gelen herkese kendileri adına gümrüklere özet beyan tescil etme yetkisi vermemelidir. Elektronik beyan nakliyecilerin kendi bürolarında çalıştırılan ve sürekli kontrolleri altında bulunan yetişmiş elemanlara yaptırılmalıdır. Bu arada, beyan sahiplerinin elektronik beyan için mutlaka işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün olduğu il veya ilçede yerleşik bulunmalarının zorunlu olmadığını unutmamak gerekir.
Eğer bir iş adamı şirketinin çek defterini şirket elemanı olmayan ve fazla tanımadığı bir kişiye rahatlıkla teslim ediyor ve bu kişinin istediği miktarda çek düzenlemesine izin verebiliyorsa, kendisi adına gümrüklerde elektronik beyanda bulunması için yetki vermesinde de bir sakınca bulunmamaktadır. Bilmem, bu benzetme işin vahametini anlatmaya yeter mi?
Kaynak: Cahit Soysal / Transport