Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / SANAYİ BAKANI ERGÜN, GENİŞLETİLMİŞ BAKANLAR KURULUNDA İHRACATÇILARI DİNLEDİ

SANAYİ BAKANI ERGÜN, GENİŞLETİLMİŞ BAKANLAR KURULUNDA İHRACATÇILARI DİNLEDİ

SANAYİ BAKANI ERGÜN, GENİŞLETİLMİŞ BAKANLAR KURULUNDA İHRACATÇILARI DİNLEDİ02.12.2010

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, iş makinesi üretimi yapan Sanny'nin de aralarında bulunduğu Çinli 4 firmanın Türkiye'ye yatırım için son kararlarını vermek üzere olduğunu bildirdi.

Ergün, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bugün küresel bir krizi en iyi yöneten, dünyada krizi aşma noktasında örnek gösterilen ve krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğunu belirtti.

Türkiye'nin, bu yılın ilk yarısında yüzde 11 oranında büyüyerek, dünyada en hızlı büyüyen ülkeler arasında olduğuna işaret eden Ergün, sanayi üretimi ve kapasite kullanımında, kriz öncesi seviyelere yaklaşıldığını kaydetti.
Bakan Ergün, Türkiye'nin bugün dünyada en çok güven duyulan ekonomilerin başında geldiğini ifade ederek, “Son olarak dünyanın en çok iş makinesi üreten firmalarından biri olan Sanny firmasının da aralarında bulunduğu 4 firma daha, ülkemize yatırım için son kararlarını vermek üzere... Bu firmaların ülkemize yapacakları yatırım miktarı ise 400 milyon doların üzerinde... Yaptığımız görüşmeler ve bize ulaşan bilgiler, bu 4 firmayı birçok Çinli firmanın daha takip edeceği yönünde...” diye konuştu.

Türkiye'nin, son 8 yılda, daha önceki kayıp yıllarını telafi ettiğini ve yeniden dünyanın lider ülkelerinden biri olmaya başladığını belirten Ergün, ancak yapılacakların bununla sınırlı olmadığını, daha yapılması gereken çok işin olduğunu anlattı.

Bakan Ergün, özellikle Türkiye'nin ekonomik gücünü artırmada, özel sektöre ve ihracatçılara büyük sorumluluk düştüğünü dile getirerek, Türkiye'den üç saatlik uçuş mesafesiyle 50'den fazla ülkeye ulaşmanın mümkün olduğunu dile getirdi.

HALA MURAT 124'E BİNİYOR OLABİLİRDİK
 Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, “Eğer Türkiye dışa açılmamış olsaydı, bugün hala Mercedes fiyatına Murat 124'e biniyor olabilirdik” dedi.

Ergün, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nda yaptığı konuşmada, ihracat kanallarının genişletilmediği takdirde, fiili üretiminin, potansiyel üretiminin çok aşağısında kalacağını belirtti.

İletişimin ve ulaşım teknolojisinin bu derece geliştiği bir dünyada, “İçimize kapanalım, kendi yağımızda kavrulalım” deme şansının olmadığını dile getiren Ergün, şunları söyledi:
“İhracatı temel bir strateji olarak belirlemek, sanayimizin küresel rekabet gücünü artırmak ve yerli üretimin kalitesini üst seviyelere taşımak açısından da son derece önemlidir. Türkiye, özellikle 1980'li yıllardan itibaren dışa açık ve ihracata dayalı bir büyüme modeliyle hareket etmektedir.

Bu strateji, sanayimizin bugün olduğu seviyeye ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Çok ciddi bir rekabet ortamına açıldık. Her zaman söylüyorum, eğer Türkiye dışa açılmamış olsaydı, bugün hala Mercedes fiyatına Murat 124'e biniyor olabilirdik.”

Ergün, siyasette ve ekonomide uzun yıllar devam eden istikrarsızlığın, sanayinin ve ihracatın yeterli seviyede gelişmesinin de önüne geçtiğini dile getirdi.

2002 yılından önceki Türkiye'nin, alternatif pazarların önemini kavrayamadığını, bir çok ülkeye sırtını döndüğünü ve Avrupa dışındaki pazarlarda önemli bir ticaret ağı kuramadığını anlatan Ergün, Türkiye'nin değil Güney Amerika ve Afrika gibi kıtalarla ticaret yapmayı, komşularıyla bile ticaret yapamadığını kaydetti.

Nihat Ergün, 2001-2008 döneminde, Türkiye'nin ihracatının yıllık ortalama yüzde 11,6 oranında arttığını dile getirerek, aynı dönemde, dünya ihracatının sadece yüzde 3,6, Avro bölgesinin ihracatı ise sadece yüzde 3 oranında arttığını anımsattı.

Türkiye'nin, bu başarıya dinamik ve rekabetçi sanayi sektörü ile katma değer üreterek ulaştığını ifade eden Ergün, Türkiye'nin ihracatında yüzde 95'e ulaşan sanayi ürünleri yelpazesi olduğunu belirtti,

Ergün, 2008 yılından itibaren, dünya tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birine tanıklık ettiklerini ifade ederek, tüm dünyayı etkileyen bu çapta bir krizden kendilerinin de bir miktar etkilendiklerini, üretim ihracat ve istihdamda kayıplar yaşadıklarını söyledi.

Türkiye'nin, krizden yapısal bir sorun yaşamadan çıkmayı başardığına işaret eden Ergün, Türkiye'nin kayıplarını telafi etmeye çok hızlı bir şekilde başladığını dile getirdi.

2011 İHRACAT HEDEFİ
Ergün, “Orta vadeli programda 2011 yılı ihracat hedefimiz 127 milyar dolar; ancak ben, dünyada ikinci bir dip yaşanmazsa, 2011 sonunda, 2008 rakamlarına yeniden yakalayacağımızı düşünüyorum” dedi.

2002 ile 2009 yıllarının kıyaslandığında, Türkiye'nin ihracatının, Yakın ve Orta Doğu ülkelerine yüzde 458, Türk Cumhuriyetlerine yüzde 448, Afrika'ya ise yüzde 500 oranında artış gösterdiğini ifade eden Ergün, 2009 yılında dünya ticaretinin yüzde 11 oranında azaldığı bir ortamda, Türkiye'nin Afrika kıtasına ve bir çok komşu ülkeye yaptığı ihracatın arttığını söyledi.

Ergün, kendilerinin bu yeni pazarlara açılma stratejilerini ortaya çıkarmasalardı, krizin etkilerinin daha derinden hissedileceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle önemli bir konunun dahi siyasi istismar malzemesi yapıldığını, bizim bu gayretlerimizi 'bir eksen kayması' olarak niteleyenlerin çıktığını gördük üzülerek. Almanya İran'a, Fransa Suriye'ye ihracat yapınca eksenleri kaymıyor; ancak Türkiye komşularıyla ekonomik ilişkisini geliştirdikçe, ne hikmetse bizim eksenimiz kayıyor. Böyle bir anlayış kabul edilebilir bir anlayış değildir.

Üstelik Türkiye, sadece Ortadoğu'ya değil, dünyanın bütün coğrafyalarına açılım yapıyor ve yapmalıdır da. Yaz aylarında sayın Başbakanımızın Brezilya, Arjantin ve Şili gibi ülkelere yaptığı ziyaret sonrasında, bir siyasi parti lideri, 'senin haritada yerini bulamayacağımız ülkelerde ne işin var?' dedi. Türkiye'nin bu anlayışla bir yere varamayacağı açıktır, zaten özel sektörümüz de bu zihniyete kesinlikle sahip değildir.”

KUR SORUNU...
Bakan Ergün, ihracatçıların önemli sorunları olduğunu bildiklerini ve bu sorunları yakından takip ettiklerini dile getirerek, herkesin, bu sorunlara bir yerden yaklaştığını, bulunduğu konumun gereklerine uygun yorumlar yaptığını anlattı.

“İhracat denince, akla ilk olarak Türk Lirasının aşırı değerli olmasından kaynaklanan kur sorunu geliyor” diyen Ergün, kurun ihracatçıları zor durumda bıraktığını, rekabet gücünü olumsuz etkilediğini bildiklerini söyledi.

Ergün, “Ancak kur ile ilgili yapılacak düzenlemelerin, bazı konuları iyileştirirken, diğer bazı konulara zarar verebileceğini de dikkate almamız gerekiyor. İyi hesaplanması gereken bir mesele olduğunu söylemek istiyorum. Kurun rekabet gücümüzü olumsuz etkilediği çok açık bir gerçek olsa da, rekabet gücünü belirleyen tek parametrenin kur olmadığı da bir gerçektir. İşte bugün kur 15 gün önce 1 ay önce tartıştığımız noktada değil. Bizde merak etmeyin biz TİM toplantısına gelirken 1,50 olur dedik bakın 1,50 oldu” diye konuştu.

Sadece kur ile ilgili tartışmalara odaklanmak, diğer parametrelerin es geçilmesine neden olacağına işaret eden Ergün, üretimin diğer maliyet unsurlarının, KOBİ desteklerinin, ihracatın finansmanının, yenilikçiliğin, teknolojinin, Ar-Ge'nin ve markalaşmanın ciddi bir biçimde masaya yatırılması gerektiğini vurguladı.

Nihat Ergün, KOSGEB aracılığıyla KOBİ'lerin daha fazla ihracat yapmalarına yönelik programlar oluşturduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
“KOBİ'ler ihracat yapmaya yönlendirilmeli ,desteklenmeli ve büyümeye en yatkın ekonomik unsurlar olduğu bilinmelidir. KOBİ'ler büyüme ihtiyacında oldukları için en riskli pazarlara girme cesareti gösteriyorlar. Onun için onların bilgilendirilmeye, desteğe ihtiyacı var. Bugüne kadar sağlamış olduğumuz desteklerle KOBİ'lerin 2,2 milyar dolarlık ihracat yapmalarını sağladık.

Son olarak, TİM;in de görüşlerini dikkate alarak, İhracat Kredisi Destek Programını ortaya koyduk. 23 Kasım'da başvurularını almaya başladığımız İhracat Kredisi Destek Programı'na bu sabah itibariyle 6 bin 500'e yakın işletme programa başvuru yaptı ve 1,2 milyar dolara yakın bir kredi hacmi oluşturuldu.”

KOSGEB aracılığıyla KOBİ'lere ihracat yapmalarına yönelik bir çok önemli destek sağladıklarını belirten Ergün, ancak bir çok işletmenin bu desteklerden ya haberdar olmadığını ya da yararlanamadığını söyledi.

Ergün, Bakanlıktan bazı bürokratların Çin'e bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve orada önemli firmalarla temas sağladıklarını bildirerek, Çin'in bir tehdit olarak algılanmaması gerektiğini anlattı.

ÇİN'İN TÜRKİYE İLGİSİ...
Ergün, “Arkadaşlarımız, yaptıkları görüşmelerde, Çin'in Türkiye'ye, özellikle de makine yedek parça sektörüne büyük bir ilgisi olduğunu tespit ettiler. Türk firmaları, Çin'de makine sektöründe yapılacak büyük bir fuara davet edildi. Mesela TİM ve KOSGEB arasında yapacağımız bir organizasyonla, bu fuara aktif bir şekilde katılabiliriz” dedi.

TÜİK'in istatistiğine göre Türkiye'deki işletmelerin sadece yarısının, kendilerine ait bir web sitesi bulunduğuna değinen Ergün, yazılım sektörünün geliştiği ve bu konuyla ilgili maliyetlerin azaldığı bir dönemde, işletmelerin yarısının web sitesinin olmamasının, bilişim teknolojisine daha fazla eğilinmesi gerektiğini dile getirdi.

Bakan Ergün, bakanlık olarak, önümüzdeki günlerde tüm sektörlerin temsilcileriyle ayrı ayrı “yuvarlak masa” toplantıları yaparak, istişare mekanizmasını daha etkin hale getireceklerini sözlerine ekledi.
 
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ise yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Kasım ayı Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantımıza hoş geldiniz. Bu ay Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Nihat Ergün’ü ağırlıyoruz. Katılımı için kendisine teşekkür ediyoruz.

Konuşmama başlamadan önce Sanayi ve Ticaret Bakanımız Nihat Ergün’e KOSGEB’in ihracata vermiş olduğu özel destek için teşekkür etmek istiyorum.

 Geçtiğimiz ay açıklanan “İhracat Kredisi Destek Programı” ile “Ölçek Endeksli Büyüme Kredisi Destek Programı” ihracatçılarımıza yeni finansman imkânları sağladı. Bu program ile KOBİlere çok uygun koşullarla kredi sağlandı.

KOBİ’ler, hem Türkiye ekonomisinin hem de Türkiye ihracatının en dinamik kesimini oluşturuyor. Türkiye’de ihracat yapan 48.500 firmanın 47 bini KOBİ’dir. KOBİ’lerimiz hem rekabet güçlerini hem de ölçeklerini artırmak için çalışıyorlar.

Finansman başta olmak üzere KOBİ’lere sağlanacak desteklerin Türkiye’nin istihdamı,  sanayisi ve ihracatı için hayati derecede önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin 2023 ihracat hedeflerine ulaşması daha fazla sayıda KOBİ’nin ihracat yoluyla küresel rekabet gücü kazanması ile mümkündür.

KOBİlerin böyle bir krediye ne kadar ihtiyaç duydukları gelen talepten de anlaşılıyor. KOBİ kredisine 3 günde 80 bine yakın işletme başvurdu. İhracat kredisine ise 3200 firmanın başvurduğu görülüyor.

Değerli konuklar,
Türkiye ekonomisi 2001 yılında yaşadığımız krizden bu yana çok başarılı bir değişim geçirdi. Ekonomi büyüdü. Milli gelirimiz arttı. Satın alma gücü paritesine göre ekonomimiz 1,1 trilyon dolar sınırını geçti. Yine satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir 15 bin dolar seviyesini geçti. İhracatımız 132 milyar dolara kadar çıktı. Enflasyon oranları tek haneli rakamlara indi. Tüm bu başarıları çok takdir ediyoruz. Bu başarıların devam etmesini istiyoruz.

Bu başarıları devam ettirerek 2023 yılında Türkiye’nin dünyanın en büyük 10. Ekonomisi olmasını hedefliyoruz. Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat olmak üzere 1 trilyon dolarlık dış ticaret gerçekleştirmesini hedefliyoruz. 2 trilyon dolarlık bir ekonomide kişi başına 25 bin dolar hedefliyoruz. Ancak mevcut koşullara baktığımızda bu hedeflere ulaşabilmek için ciddi çalışmalar yapılmasını gerektiğini de görüyoruz. 

Genel resim olumlu ama bazı şeyler de yolunda gitmiyor. Günümüzden geleceğe geçiş yapmak istiyorsak almamız gereken ciddi tedbirler var. Biz bu konudaki görüşlerimizi Ankara’da yaptığımız ziyaretlerde hem Cumhurbaşkanımıza, hem Hükümetimizin değerli üyelerine hem de muhalefet partileri genel başkanlarına ilettik.

İhracatın partiler üstü bir devlet politikası olması noktasında genel bir kabul olmasından memnuniyet duyduk. Bu politikanın tam uygulanamaması ile ilgili aksaklıkları da belirtmeyi kendimize görev sayıyoruz.

Küresel ekonomide bazı sorunlar olsa da genel olarak bir normalleşme yaşanıyor. Emtialar değer kazanmaya başladı. Hisse senedi endeksleri dünyanın dört bir yanında yükselmeye başladı. Sıcak para, yatırım yapacak alan ve yeni fırsatların peşinde koşuyor. Türkiye de güçlü ekonomisi ve parlak geleceği ile dünyada yatırım imkânlarının en fazla olduğu ülkeler arasında. Dinamik ekonomimize rağmen doğrudan yatırım çekemiyoruz. Şu ana kadar 5,2 milyar dolarlık bir yatırım almışız. Maalesef Türkiye’ye giren para portföy yatırımlarına geliyor.

Oysa önümüzde büyük bir imkan var. Başta Avrupa olmak üzere bir çok bölgeden ciddi bir yatırım alma imkanımız var. Ülkemizde üretimi karlı hale getirebilirsek istihdam sağlayacak, ihracata katkıda bulunacak yatırımlar çekebiliriz.

Gelen paranın portföy yatırımlarına gitmesi nominal döviz kurları aşağıya çekiyor. Türk Lirası sürekli değerleniyor. Dış ticaret açığımızı patlatıyor. Cari açığı tehlikeli boyutlara yükseltiyor.
 
Döviz kurlarının gerilemesi dış ticaret dengemizi bozuyor. İlk dokuz ayda ihracatımız % 12 artarken ithalatımız % 30 seviyesinde arttı.

Döviz kurlarının en büyük olumsuz etkisi ülkemizin sanayi alt yapısını tahrip etmesidir. Bunun sonucunda ithalata kaçış hızlanıyor. Türkiye’nin istihdam yapısı zarar görüyor.

Biz Türkiye’nin güçlü sanayiye geçiş programına ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.

Orta yüksek ve yüksek teknolojili sanayilerde üretim ve ihracatın arttırılması için somut destekler içeren bir sanayi strateji belgesinin hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir.
 
Türkiye sanayisi ağırlıklı olarak yoğun enerji kullanan, orta düzey teknolojilerle üretim yapmaktadır. Fiyat-kalite odaklı bir rekabet yapısı ile yurtdışı pazarlarda zorlanılmaktadır. İş gücü maliyetlerinin düzenli olarak arttığı bir ortamda sanayide ray değiştirici bir dönüşüm ihtiyacı açıktır.

Bu bağlamda Ar-Ge teşviklerinin daha da artması, mevcut sektörel teşviklerin genişletilmesi gerekmektedir.

Değerli Bakanım, değerli konuklar,
Biz ülkemizin geleceğini sanayide görüyoruz. İhracatçılarımızın % 90’ı aynı zamanda üretici, sanayici. Sanayi üretiminin gelişmesi içinde Türkiye’nin 2023 hedefleri ile uyumlu bir sanayi stratejisinin uygulanmasını istiyoruz.

Türkiye sanayisinde birbirine paralel giden üç dinamik var. Birinci dinamik; sektörlerimizdeki dönüşümdür. Başta emek yoğun sektörlerimiz olmak üzere geleneksel imalat sanayilerimizde bir dönüşüm yaşanıyor. Üretimin yanı sıra marka, tasarım, dağıtım kanalları kurma konusunda da ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Geleneksel yapı ile küresel rekabet gücünün korunamayacağını bilen sektörlerimiz kendi yapılarını gözden geçiriyorlar. Tekstil, hazır giyim, deri, mobilya, toprak ürünleri, ana metal grupları gibi sanayilerimizde büyük bir dönüşüm yaşanıyor.

İkinci dinamik gelişme ve kapasite artırmadır. Orta düzeyde teknoloji kullanan sektörlerimizde ise genişleme ve kapasite artırımlarını görüyoruz. Bu sektörlerimiz gelişim dönemlerini devam ettiriyorlar. Otomotiv, kimya, beyaz eşya gibi sektörlerimizde kuvvetli bir dinamik bulunmaktadır.

Sanayimizdeki üçüncü dinamik yeni sektörlerdeki girişimlerdir. Savunma sanayi, bilişim ve bilişim ekipmanları, havacılık gibi sektörlerde ise yeni girişimler yapılmaktadır.

Türkiye sanayisinde yaşanan çok boyutlu, çok dinamikli gelişmeler ile paralel sanayi desteklerine ihtiyaç var. İhracat artışımız için de sanayinin dönüşümü ve desteklenmesi zorunludur.

Sanayimiz için olmazsa olmaz desteklerden bir tanesi yatırım teşvikleridir. Bu yılsonunda yürürlükteki yatırım teşvikleri sona erecek. Yeni dönemde her sektör için ayrı ayrı kriterler belirlenmesini istiyoruz. Kimi sektörlerde enerji, kimilerinde vergi, kimilerinde istihdam desteklerine ihtiyaç var. Bu kriterlerden bir tanesinin de mutlaka istihdam olması gerekir. Belli sayıda istihdam sağlayan yatırımlarda özel olarak desteklenmelidir.

Sanayi üretimimizin fiziki olarak gerçekleştiği yerler organize bölgelerdir. Buralarda yatırımcının ihtiyaç duyduğu fiziki alanları oluşturmak zorundayız. Organize sanayi bölgeleri gayrı menkul geliştirme ve arsa spekülasyonu olan yerler olmamalıdır. Türkiye’nin teknoloji altyapısının olduğu yerlerde girişimcinin ihtiyaç duyduğu üretim alanlarını ortaya çıkarma zorunluluğumuz var. Bu alanları yüksek katma değer yaratacak yatırımlara sunmalıyız.

Sanayimizin ihtiyaç duyduğu kalifiye iş gücünü eğitmek eğitmek ve üretime kazandırmak gibi temel bir görevimiz var.

 Yine yerli sanayimizi geliştirmek için piyasa denetimi ve gözetimi mekanizmasını etkin kullanmamız gerekiyor.

Değerli Bakanım, Değerli konuklar,
Tekstil, hazır giyim, deri sektörleri stratejik eylem planları kapsamında öngörülen destekler ile sektörlerin sorunları arasında farklılıklar var. Eylem planları çerçevesinde verilen destekler hem bölgesel, hem de yeni yapılacak yatırımları kapsıyor. Hâlbuki sektörlerimizin kısa vadede desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda adımlar atılmalı.

Tekstil ve hazır giyim sektöründe tasarım ve ÜR-Ge birimlerinden çalışan personelin de AR-GE personeli olarak değerlendirilmesini istiyoruz. Böylece sektör firmaları da AR-Ge desteklerinden yararlanmış olacaklar.

Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde 2. ve 3. Bölgelerdeki tüm yeni yatırımların teşvik kapsamına alınmasını talep ediyoruz.

KOSGEB desteklerinden yararlanma prosedürlerinin basitleştirilmesini talep ediyoruz.
Devlette yerli malı kullanımı teşvik etmek gerekiyor. Bunun yanı sıra dış kredili ve Yap-İşlet- Devret yatırımlarına yüksek oranlarda yerli makine-teçhizat kullanım koşulu getirilmelidir.

Trakya bölgesinde yapılan Ergene çevre planı kapsamında su kullanım belgesi olmayan fabrikalar kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Burada bulunan fabrikalar çok uzun süredir buradalar. Bu belgelerin eksikliği af kapsamına sokulabilir. 

Değerli bakanım, değerli konuklar,
Yeni dönemdeki temel konu rekabet gücüdür. Bugün artık kurulu kapasite diye bir sorunumuz yoktur. Her alanda yatırımlarımız var. İhtiyaç olan her alanda da yatırım yapılabilir haldeyiz. Bizim bundan sonra rekabet gücümüzü sürekli geliştirme ihtiyacımız var. Çünkü 2023 yılı için büyük hedeflerimiz var. Dünya mal ticaretinden aldığımız payı ikiye katlamak istiyoruz. İhracatımızı ortalama % 12 kesintisiz büyütmek istiyoruz. Dünyanın 10. büyük ekonomisi olmak istiyoruz. 500 milyar dolarlık ihracata ulaşmak istiyoruz. Bunları mevcut üretim yapımız ile yapmamız mümkün değil.

Ancak ve ancak teknolojik düzeyi yüksek ürünler üretip satabilirsek bu rakamlara ulaşacağız.

Bu büyük hedeflere ulaşmanın yolunun Türkiye’nin güçlü, rekabetçi, teknolojik dönüşümünü tamamlamış bir sanayi altyapısından geçtiğine inanıyoruz. Katılımınız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.”

Kaynak: TİM