Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN İHRACATÇILARI DİNLEDİ

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN İHRACATÇILARI DİNLEDİ

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN İHRACATÇILARI DİNLEDİ03.11.2010

Türkiye İhracatçılar Meclisi Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısının bu ay ki konuğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan idi. Yaklaşık dört saat süren toplantıda Babacan ihracatçıların sorunlarını dinledi. Toplantının basına açık kısmında konuşan Bakan Babacan; TL’nin aşırı değerlenmesinden şikayet eden ihracatçılara müjde verdi. Babacan “Gaz ve elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık” dedi.
 
 
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Orta Vadeli Plan'da öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2012 için ise 47 milyar dolar olduğuna işaret ederek, "Bunun finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak. Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmalıdır. İhracatçılar olarak çok ciddi bir riskler görüyoruz, Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor. Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor." dedi.
Toplantıda ihracatçıların ekonomi yönetiminden taleplerini Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a ileten TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, dalgalı kur uygulaması ve cari açık ile ilgili kaygılarını dile getirdi.
 
Kazanımları tehlikeye atacak adımlar atılmasın
Mehmet Büyükekşi, Türkiye'nin ekonomik anlamda önemli başarılar elde ettiğine vurgu yaparken, şunları kaydetti:
"İktidarın kararlı tavrı ile ülkemizde hem siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar tesis edildi. Bir taraftan büyüme rekorları kırdık, bir taraftan fiyat istikrarını yakalamak için büyük aşamalar kat ettik. Türkiye sergilediği başarı ile rakiplerinden ayrışıyor. Geçen sene ortaya konan Orta Vadeli Program kararlılıkla uygulandı ve olumlu sonuçlar alındı. Tüm bu başarılar için iktidara teşekkür ediyoruz ve başarıların devam etmesini istiyoruz. Ancak, içinden geçmekte olduğumuz dönem Türkiye'nin son sekiz yıldaki kazanımlarını tehlikeye atacak riskler barındırıyor. Küresel ekonomide bilinen kurallar tersine dönüyor. Dünün yanlışları bugünün doğruları olabiliyor. Bugüne kadar koşulsuz para basılmasının kötü olduğunu bilirdik. Ama Amerika'ya bakıyoruz, sürekli bir parasal genişleme içinde.
Amerikan Merkez Bankası FED bilançosunu 800 milyar dolardan 2,4 trilyon dolara çıkardı. Herkesi etkileyecek kadar çok büyük bir likiditeyi piyasaya saldı. Dünyayı saran büyük bir likidite var. Bu para yeni pazarlar arayışında. Bunun sonucunda da gelişmekte olan ülkelere akıyor. Bu para ülkelerin finansal istikrarını bozuyor. Üretimi baltalıyor. Sanayilerin rekabet gücünü yok ediyor. Türkiye, makro ekonomik anlamda güçlü duruşu yüzünden gelişmekte olan ülkeler içinde daha fazla etkileniyor. Bu yoğun para girişine nasıl bir çözüm bulacağız? Bol paranın bu yıkıcı etkilerinden sanayicileri, ihracatçıları nasıl kurtaracağız? Bu konuda önlem alamazsak uzun vadeli büyük sıkıntılar yaşayacağız. Hem bazı sektörlerimizi kaybedeceğiz hem de bazı sektörlerin yatırım yapıp gelişmesini engelleyeceğiz."
 
İhracatçı iki cenderenin arasında kalıyor
İhracatçı birliklerinin ekonomide köklü revizyona karşı duyarlı olduğunu anlatan Başkan Büyükekşi, Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik ve katma değerli üretim konusunda ellerinden geleni yaptıklarının altını çizdi.
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, G-20 toplantısında alınan kararların uygulanıp uygulanmayacağını merak ettiklerini aktararak "Burada ülkeler kur sorunu ve bu yolla yapılan yapay müdahalelerin önlenmesi için ortak uzlaşıya vardı. Şimdiye kadar kurlarını manipüle eden ülkeler yüzünden Türk ihracatçıları çok güçlük çekti. Ülkemizde dalgalı kur rejimi var. Bu rejim normal işlese cari açığı dengelenecek ve kurda denge seviyesi ortaya çıkacak. Ancak, dış ticaretinden bağımsız olarak çok büyük fonlar ülkemize girdiği için dalgalı kur rejimi tam işlemiyor. Ülkemizin dış ticaretinden ve toplam faktör verimliliğinden bağımsız bir şekilde TL'nin sürekli değerlendiği bir durum ile karşı karşıyayız. Kurların genel seviyesindeki gerileme malumunuz. Yılbaşında 1 euro ve 1 dolar sepeti 3.60 TL seviyesinde idi. Şu anda bu 3.39'a inmiş durumda. Yüzde 6'lık bir gerileme var. Ayrıca, 9 aylık fiyat artışı da yüzde 6.52 düzeyinde. İhracatçı hem düşen nominal kur hem de artan üretim maliyetleri dolayısıyla ikili bir cenderenin içine giriyor" ifadelerini kullandı.
 
Cari açıkta tehlike sinyalleri devam ediyor
Başkan Mehmet Büyükekşi, cari açık ve buna karşı alınacak tedbirler bağlamında şu değerlendirmelerde bulundu: "Orta Vadeli Planda öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2013 için ise 47 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bunun da finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak. Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmadığını düşünüyoruz. Burada çok ciddi bir risk görüyoruz. Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor. Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor. En son açıklanan ağustos ayı dış ticaret verilerine göre ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen seneki yüzde 61.2 seviyesinden yüzde 55.4 gibi son derece tehlikeli bir seviyeye geriledi. Ocak – ağustos döneminde ise bu oran yüzde 73.4'ten yüzde 63.5 düzeyine indi. İlk sekiz ayda ihracatımız yüzde 12.9 artarken ithalatımız yüzde 30.5 seviyesinde arttı.  İthalat ile kur arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bunun sonucunda da dış ticaret açığımız yüzde 78,9 oranında artarak 41,9 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yıl sonunda ise 60 milyar dolar seviyesini aşması beklenmektedir. İlk sekiz aydaki cari açığımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 220 artarak 27,9 milyar dolara çıktı. Yıl sonunda ise 40 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Doğrudan yatırımların sadece 4,1 milyar dolar olduğu bir dönemde, 27,9 milyar dolarlık cari işlemler açığının portföy yatırımları ve banka kredileri ile finanse edilmesi ekonomimiz için kırılganlık oluşturuyor.”
 
Üretim dışı zenginliklere yönelmek yıkıcı olabilir
Bugün Brezilya'dan Kore'ye birçok ülke, ihracat sektörlerinin önünün tıkanmasını engelleyici önlemler aldığını ifaden eden Büyükekşi, “Buna örnek olarak, en son geçtiğimiz günlerde Brezilya'nın sıcak para girişine koyduğu yüzde 6'lara varan vergiyi gösterebiliriz. Kore ise bankaların borçlanmasına sınırlama getirdi. Şirketlerin öz kaynakları ile orantılı bir yabancı borçlanma sınırlanmasının da önümüzdeki dönemde tartışılacağını görüyoruz. Her ülkenin kendi özel şartları var ve kendi şartlarına göre önlem almaya çalışıyor. Türkiye'nin önlemler paketinin ne olacağını açıkçası merak ediyoruz. Ülkemizin en önemli değerinin üretim olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Ancak Türkiye'de dış ticarete konu olamayacak alanlara yatırım var ve buralarda varlık fiyatlarında şişme var. Üretim dışı yapay zenginliklere yönelmenin yıkıcı olabileceğini komşularımızdan biliyoruz” şeklinde endişelerini dile getirdi.
 
İhracatçıların morali bozulmasın
Geçtiğimiz ay Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı konuk ettiklerini, kendisini Türkiye'ye yabancı para girişinin artacağı konusunda uyardıklarını, kendisi ve Merkez Bankası bürokratlarını ağırladıkları günün dolar kurunun 1.50 TL olduğunu kaydeden Başkan Büyükekşi,  “Şimdi 1.41'e geriledi. 1.40'ın da altını gördük. Biz Merkez Bankası'nın rezervlerini artırmasını istiyoruz. Merkez Bankası 4 Ekimden bu yana günlük 100 veya 140 milyon dolarlık alımlar yapıyor. Bu alımların net döviz rezervlerini artırma hedefi ile devam etmesi gerekir.  Merkez Bankasının faizleri indirmesinin döviz kurunu olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Gecelik faiz oranlarında yapılan indirimlerin kur üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Politika faizlerinin inmesi gerekir. Doların değeri daha da düşeceği beklentisi ve yüksek nominal faizlerin varlığı dolayısıyla yüksek girişler var. En son Dünya Ekonomik Forumu eski yöneticisi Prof. Stephane Garelli'nin açıklamalarını okuduk. 'Dolar daha da düşecek, şimdi Türkiye zamanı.' diye açıklamalar yaptı. Bu tür açıklamalardan sonra ihracatçıların moralleri bozuluyor. Yeni yıl bütçelerini yaparlarken ciro içinde ihracatın oranını düşürüyorlar. Sipariş var, ancak ihracatçılar değerli TL yüzünden fiyat tutturamıyorlar. Sipariş almıyorlar. Bunun engellenmesi için de Merkez Bankası faizleri daha da düşürmelidir. Bizim kanaatimiz, 6 aylık bir süre içerisinde politika faizlerin yüzde 5 seviyesine indirilebileceği doğrultusunda."
 
Ray değiştirmeye ihtiyacımız var
Kurun dışında rekabetçiliğimizi etkileyen alanlara dikkat çekerek konuşmasına devam eden Başkan Büyükekşi; “Uzun vadede eğitim başta olmak üzere insan kaynağımızı, ulaşım ve lojistik alt yapımızı, sanayimizin katma değer yapısını değiştirmemiz gerekiyor. Ülkeyi, insanı her türlü altyapıyı “upgrade” etme ihtiyacımız var. Bunun için kaynak planlamasını yapmak lazım” diyerek şunları söyledi: “Ekonominin dış ticarete, üretime konu olmayacak alanlarda şişmesi ve buna kaynak kullandırılması, kısa vadede büyük ekonomik canlılık yaratsa da, uzun vadede bize bir katkıda bulunmayacak. Uzun vadede, Türkiye’nin temel bakış açısının dış ticarete konu olacak alanlara yatırım olması gerekiyor. Sanayinin transformasyonu için kaynak aktarılması gerekiyor. Biz 2001 krizi sonrasında ray değiştirdik. Olumlu sonuçlarını gördük. Şimdi de büyük bir kriz yaşıyoruz. Yeniden ray değiştirme ihtiyacımız var.”
 
Türkiye’nin en büyük 500 sanayici kuruluşunun ihracat gelişiminin çarpıcı sonuçlar verdiğini,ilk 500 firmanın ciroları içinde ihracatın payı 1993 yılında yüzde 8 civarında, 94 krizinden sonra bu oran 1995 yılında yüzde 14,5’a yükseldiğini, 2001 krizine kadar bu oran yüzde 15-18 aralığında dalgalandığını vurgulayan Başkan Büyükekşi, “2001 krizinden sonra ise bu oran yüzde 25’in üzerine çıkıyor. 2009 rakamı ise yüzde 28. Sanayicimizin cirosunda ihracatın payı artıyor. Ancak bu payı en az % 50 seviyesine çıkarmamız gerekiyor.  Orta yüksek ve yüksek teknolojili sanayilerde üretim ve ihracatın arttırılmasına ihtiyacımız var. Bu tip üretime somut destekler vermemiz gerekiyor. İş gücü maliyetlerinin düzenli olarak arttığı bir ortamda sanayide ray değiştirici bir dönüşüm ihtiyacı çok açıktır. Bu bağlamda Ar-Ge teşviklerinin daha da artması gerekiyor. Mevcut sektörel teşviklerin de Türkiye’nin 2023 hedefleri ile uyumlu şekilde genişletilmesi gerekiyor. Türkiye 2023’te kuvvetli bir sanayi ülkesi olma vizyonu ile hareket etmeli. Bu vizyona uyumlu bir teşvik politikası geliştirilmeli ve uygulamaya geçilmelidir. Bu teşvik politikasının tamamlayıcı bir ayağı da kısa vadede desteklerin artmasıdır. İhracatçılarımıza kullandırılmak üzere merkezi bütçeye 600 milyon TL konuyor. Biz ihracatın % 1’i kadar bir kaynağın bütçeye konmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
 
İhracatçının önünü açacak öneriler
TİM Başkanı konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“İhracatçımızın finansman kaynakları genişletilmelidir.  En başta bir ihracat kredi garanti fonuna ihtiyacımız var. Sadece ihracat kredilerine garanti verecek olan bir fon kurulmalıdır. Fon ilk aşamada 500 milyon TL sermaye ile kurulmalı. Fon hem Eximbank’ın hem de diğer bankaların ihracat kredilerine kefalet vermeli.
Ayrıca döviz istikrar fonu kurulmalıdır. İhracatçının döviz kuru riskini hedge edecek bu fonun kaynağı da ülkemize giren sıcak paranın gelirinden sağlanmalıdır. Döviz kuru riski sigortası uygulaması Güney Kore, Polonya, Hindistan gibi ülkelerde var. İhracatçılar için Eximbank’ın yeniden yapılandırılması büyük önem taşıyor. Eximbank piyasa ile aynı şartlarda kredi kullandırıyor. Bu konuda acil çözümlere ihtiyacımız var. Diğer önemli bir nokta ise sermaye konusu. Eximbank’ın sermayesini büyütmek zorundayız. Ancak bu şekilde Eximbank’ın ihracatçılara verdiği desteğin arttırılmasını sağlarız. Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF)  ve TL kredilerden alınan Banka Sigorta Muamele Vergisi’nden (BSMV) kaynaklanan maliyetler yüksektir. Kriz şartlarında kendi imkânları ile finansman yaratan kuruluşların rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu vergilerin kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
“Rekabetçiliğimizi etkileyen diğer bir alan da istihdamdır. İyileşme yapabileceğimiz birçok alan var. Bunların başsında esnek çalışma modelleri, yarı zamanlı çalışma, özel istihdam bürolarının kurulması gelmektedir. Yeni uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ekonomik gelişme seviyesine bağlı farklı asgari ücretlerin uygulanması, I. ve II. bölgede aynı, III. Ve IV. bölgede daha düşük asgari ücret uygulanması bize göre mümkündür.
İşverenlerimizin üzerinde ciddi bir kıdem tazminat yükü bulunmaktadır. Kıdem tazminatı fonu kurulması ve çalışanların kıdem tazminatlarının fon tarafından ödenmesi gerekiyor.
Girdilerimizin içinde enerji çok önemli bir yer almaktadır. Bazı sektörlerimizin rekabetçiliği için enerji maliyetleri hayati önemdedir. Enerji maliyetleri üzerindeki vergi yüklerinin azaltılmasını istiyoruz.
“İhracatçılarımızın karşılaştıkları makro gündemini paylaştım. Bu alanlarda iyileşmeler sağlamamız ve yol almamız bizlerin rekabet gücünü geliştirecek ve ülkemizin kalkınmasını sağlayacaktır.  Çünkü bizim 2023 yılı için ciddi hedeflerimiz var. Bizim bir iddiamız var. Biz dünya mal ticaretinden aldığımız payı ikiye katlamak istiyoruz. İhracatımızı ortalama % 12 kesintisiz büyütmek istiyoruz. Dünyanın 10. büyük ekonomisi olmak istiyoruz. 500 milyar dolarlık ihracata ulaşmak istiyoruz.  Bu büyük hedefler için de dış ticarete konu olacak alanlara yoğunlaşmamız gerekiyor. Üretmemiz ve ihraç etmemiz gerekiyor.”
 
Babacan: Zor günler henüz bitmedi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, G-20 masası etrafında belki çok konuluşmayan ama bir önemli risk alanı daha bulunduğunu, gelişmiş ekonomilerin pek çoğunun şu anda yönetimlerine baktıklarında çok zayıf yönetimler olduğunu söyledi. Koalisyon hükümetleri, azınlık hükümetleri olduğunu ya da hükümetlerle meclislerin arasında kopukluklar bulunduğunu ifade eden Babacan, “Bu ülkelerin ekonomileriyle ilgili ciddi bir tedbir almak gerektiğinde, olur da bir ikinci dalga gelir vurursa, gerektiğinde gerekli adımları atabilecekler mi atamayacaklar mı bununla ilgili çok büyük şüpheler var” dedi.
Babacan, toplum karşısında zayıflamış, toplum desteği itibariyle de zayıflamış ve o korkuyla iş başında olan yöneticilerin, hele hele gelişmiş ekonomilerin pek çoğunda böyle yönetimler görüldüğünde, bunun da bir başka kaygı alanı olarak önlerine çıktığını belirtti.
 
Daha uzun süre bu yoğun bakım devam edecek
Devlet Bakanı Ali Babacan, şunları kaydetti:
“Bütün bu tablodan belki de almamız gereken mesaj; zor dönemler hala bitmedi. Ekonomik büyüme var ama nereden geliyor bu büyüme, nasıl oluyor diye baktığınızda, dünyada bu gerçekten kaygı uyandırıcı bir tablo. Yoğun bakım odasındaki hastanın durumunun çok kötüden iyiye doğru seyretmesi, ama hala her türlü tüple, kabloyla, tıbbi cihazla bağlı bir şekilde durumunun biraz iyileşmesi... Peki 'yoğun bakım odasından normal hasta yatağına çıkarabilir miyiz?' sorusunun cevabı 'hayır', daha çok erken. Daha uzun süre bu yoğun bakım devam edecek.”
 
Elektrik fiyatlarında 2001’un sonuna kadar değişiklik yok
Babacan, “Elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık, TL olarak. 2010-2011 kritik yıllarımızdır, doğalgazda da Türk Lirası olarak fiyatlarda herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık” dedi.
Ali Babacan, TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulundaki konuşmasında, olağanüstü dönem uygulamalarının bu yılın sonu itibariyle sona erdiğini hatırlatarak, şu anda Türkiye'nin risk priminin Avrupa'nın birçok ülkesinden aşağıda olduğunu kaydetti ve “Hangi güven göstergesine bakarsak bakalım gerçekten, şu anda Türkiye diğer ülkelerle mukayese edildiğinde, tarihinin en iyi noktasını yaşıyor” dedi.
Kriz döneminde tüketici kredileri üzerindeki kaynak kullanımını destekleme oranının yüzde 15'ten, yüzde 10'a çekilmesi kararını aldıklarını hatırlatan Babacan, bunu tekrar yüzde 15'e çıkardıklarını, konut ve ticari kredilerde herhangi bir değişiklik olmadığı bildirdi.
Ali Babacan, “Elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık, TL olarak. Doğalgaz fiyatlarında, ki biliyorsunuz BOTAŞ'ın sıkıntıları var vergi borcu var, daha önceki dönemlerden birikmiş, 7-8 milyar neredeyse o vergi borcu, ki o borcu da zaman içerisinde ödemesi gerekiyor. Biz buna rağmen 2010-2011 kritik yıllarımızdır, doğalgazda da Türk Lirası olarak fiyatlarda herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık. Orta vadeli programımızı 2011 bütçemizi buna göre hazırladık. Akaryakıt üzerindeki ÖTV'yi 2011 sonunda kadar TL olarak sabit sabit tutacağız” dedi.
 
Teşvik pirimi kapsamı değişiyor
İşgücü piyasasına ilişkin aldıkları karara ilişkin de Babacan, şunları söyledi:
“Biliyorsunuz biz yüzde 5 indirim yaptık sosyal güvenlik primlerinde. Fakat bu yüzde 5 primi, o dönemde yaparken bir teşvik uygulaması olarak getirdik. Ve şöyle de bir genel kuralımız var iki teşvik aynı anda uygulanmaz diye. Yani o yüzde 5'lik teşviki alıyorsa bir işverenimiz o zaman bir başka teşviği paralelinde alamıyor yada seçmek zorunda kalıyor. Şimdi yüzde 5'i biz bir teşvik olmaktan çıkarıyoruz. Genel uygulama haline sokuyoruz. 49 ilde 2012 sonuna kadar hem işveren primi ödenmeyecek, aynı zamanda yeni teşvikte biliyorsunuz 3 yıl, 5 yıl, 7 yıl gibi sürelerde işveren primi ödenmeyecek ve yine bölgeden bölgeye değişiyor. Geçen yıl Haziran'da şöyle bir unsur getirmiştik 3 aydır işsiz birini işe aldığınızda 6 ay boyunca işveren primi ödenmiyordu. Bu teşvik olarak görülüyordu ve yüzde 5 ile aynı anda uygulanamıyordu. Şimdi bunu uygulanabilir hale getiriyoruz. Bir yandan yüzde 5 indirim alırken hem de yeni bir eleman aldığımızda, 3 aydır işsiz olan herhangi bir kişiyi aldığımızda 6 ay boyunca işveren primini devlet olarak biz ödüyoruz. Tabii bu 49 ilin haricindeki yerlerde.”
 
Teşvik ile yeni kanun hazırlığı
Bakan Babacan, bununla ilgili kanun hazırlığını yaptıklarını, yakında meclise sevk edeceklerini bildirerek, “Özellikle yeni eleman alma noktasında, biraz daha işverenlerimizi bu rahatlatacaktır” dedi.
Ali Babacan, Türkiye'de serbest kur rejimi olduğuna değinerek, “Bu serbest kur rejiminin değişmeyeceğini o çerçevede aynen yerine duracağını defalarca söyledik ve o konuda herhangi bir değişiklik ve herhangi bir farklı uygulama olmayacak. Serbest sermaye hareketleri de serbest olmaya devam edecek. Bu ikisi Türkiye'de ekonomide güveni oluşturan çok önemli politikalar ve bu iki çerçeve değişmeyecek” diye konuştu.
Babacan, “Doğrudan sermayeyle ilgili de, 1-2 yıl sıkıntılı dönem olacaksa, biz bu cari açığı nasıl finanse edeceğiz? Portföy yatırımları ile finanse edeceğiz. Sıcak para istemeyiz falan diyoruz da cari açık ne olacak? Doğalgazın parasını, petrolün parasını nasıl ödeyeceğiz? Türkiye'ye bu açığı kapatması için döviz lazım” dedi.
Babacan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulundaki konuşmasında, kur konusuna değinirken, serbest sermaye hareketlerinin de serbest olmaya devam edeceğini belirterek, “Serbest kur rejimi ve serbest sermaye hareketleri... Bu ikisi, bizim 2002'den beri sürdürdüğümüz ve Türkiye'de ekonomide güveni oluşturan çok önemli politikalar ve bu iki çerçeve değişmeyecek” dedi.
Bu iki çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla kurumların yapacağı ve atacağı adımlar olduğunu vurgulayan Babacan, bu adımların da yeri geldiği zaman atıldığını söyledi.
 
İhracatçı için kur seviyesi önemsizdir diye bir söylemimiz yok
Bakan Babacan, kur konusunun sadece Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bir problem olmadığını dile getirerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“İhracat için kurun seviyesi önemsizdir' gibi bir söylemimiz kesinlike yok, kur önemli bir faktördür. İhracatınızı etkileyen bir faktör belki, her şey değildir. 'Kur yükselirse her şey güzelleşecek, kur düştüğünde her şey kötü olacak'... Belki o noktaya getirmemek lazım, ama kur önemli faktördür. Problem, TL'den öte gelişmiş ülkelerin paralarının değeri düşüyor. Gelişmiş ülkelerin paraları hızla değer kaybediyor. Ocak 2009'dan bu yana ABD Doları karşısında Brezilya Reali yüzde 31,3 değerlenmiş. Güney Afrika para birimi yüzde 30,6 değerlenmiş, Endonezya para birimi yüzde 19 değerlenmiş, Tayland yüzde 15 değerlenmiş parası dolara göre. Hindistan yüzde 9,5, Meksika yüzde 9,4 değerlenmiş. TL ne olmuş bu dönemde yüzde 7,3 dolara göre değerlenmiş. Bu zaman diliminde TL'deki dolara göre olan değerlenme bütün bu ülkelere göre daha az bir değerlenme. Dolara göre parasının değerinin kaybolduğu ülkeler hangileri? Arjantin yüzde 13, Romanya yüzde 8, Macaristan yüzde 6. Bu ülkelerin ekonomisi çok sıkıntılı ülkeler. Ekonomisi nispeten sağlam, büyüyen, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere göre paraları bu dönemde değerlendi. Bu, sadece bizim sorunumuz değil, bütün dünyanın yaşadığı sorun. Bu, bütün gelişmekte olan ülkelerin şu anda karşı karşıya kaldığı tablo. Dolayısıyla bu dünyanın genel dengeleriyle ilgili bir mesele. Ülkeler tedbir alıyor, Brezilya yüzde 2 vergi koydu. Yüzde 2'nin faydası olmadı, yüzde 4 yaptılar, şimdi yüzde 6 yaptılar,fayda etmiyor. En çok değerlenen Brezilya parası yüzde 31. Hani yüzde 1'den bahsediyoruz ya yüzde 1 vergi koysak belki çözülür bu işler diye. Yüzde 6 yapıyor gene kurtarmıyor. “
    
Türkiye hızla büyüyor, cari açık vermesi doğal
Türkiye'nin cari açığı olan bir ülke olduğunu belirten Babacan, “Türkiye cari açığı olan bir ülke. Kur ne olursa olsun, Türkiye hızlı büyüdüğü dönmelerde cari açık verecek bir ülke, en azından 3-4 yıl böyle. Kur ne olursa olsun hızlı büyüyecekse Türkiye ekonomisi, Türkiye cari açık verecek” dedi.
Bakan Babacan, Türkiye'nin enerjiyi dışarıdan almak zorunda olan bir ülke olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Demek ki, enerjide daha yıllara biz dışarıya bağlı olacağız. Enerjide dışa bağlı olduğumuz süre içinde cari açık veririz. Büyüyeceksek, dışarıdan makina teçhisat ithal etmek zorundayız. Makina teçhizat ithalatımız büyümeyle beraber artıyor. Toplam ithalatın yüzde 14-15 civarında yatırım ürünü ithal ediyoruz. Sakız, çiklet, çikolata değil.  Madem ki, kısa vadeli bizim cari açığımız olacak o zaman bu cari açığın finansmanı önemli. Biz arzu ederiz ki, doğrudan sermaye ile kalıcı sermaye ile olsun fakat bizim doğrudan sermaye girişimizin yüzde 80'i Avrupa'dan. Avrupa'daki şirketler bırakın dışarıdaki yatırımlarını, kendi varlık mücadelelerini veriyorlar. Doğrudan sermayeyle ilgili de, 1-2 yıl sıkıntılı dönem olacaksa, biz bu cari açığı nasıl finanse edeceğiz? Portföy yatırımları ile finanse edeceğiz. Sıcak para istemeyiz falan diyoruz da cari açık ne olacak? Doğalgazın parasını, petrolün parasını nasıl ödeyeceğiz? Türkiye'ye bu açığı kapatması için döviz lazım. Bütün bunlara baktığınızda bizim mutlaka 2002'den bu yana istikrarlı uyguladığımız serbest sermaye hareketi, serbest kur rejimi buna ısrarla devam etmemiz gerekiyor.”
 
Hep beraber dişimizi sıkacağız
Aksi politikaların Türkiye'ye bir gün başka felaketlere, uçuruma sürükleyeceğini ifade eden Babacan, “Bu olduğunda da Türkiye'ye yatırım yapmış hiç kimse karlı çıkmaz. Zor dönemler, bu zor dönemlerde dikkat edeceğiz, tutarlı olacağız, istikrarlı olacağız, hep beraber dişimizi sıkacağız, bir iki sene bu zor dönemi atlattıktan sonra da daha farklı döneme hep beraber ulaşacağız. Bunlar ne şartıyla, küresel ekonomide işler normale gider beklentisiyle. Dışarıdan olumsuz dalgalar bir ikinci dip, farklı şeyler görmeye başlarsak bunlar da etkileyecek bizi, kaçamayız, onlara da hazır olmamız lazım. Zor dönemler ama doğru politikaları uygulayarak güven ve istikrarla inşallah bu dönemlerden hep beraber geçeriz” dedi.
 
Basına kapalı olan kısımda ise Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, birlik başkanları tek tek dinleyerek, sorunları not etti.
 
 
Türkiye İhracatçılar Meclisi Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısının bu ay ki konuğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan idi.
Yaklaşık dört saat süren toplantıda Babacan ihracatçıların sorunlarını dinledi. Toplantının basına açık kısmında konuşan Bakan Babacan; TL’nin aşırı değerlenmesinden şikayet eden ihracatçılara müjde verdi. Babacan “Gaz ve elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık” dedi.
 
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Orta Vadeli Plan'da öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2012 için ise 47 milyar dolar olduğuna işaret ederek, "Bunun finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak. Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmalıdır. İhracatçılar olarak çok ciddi bir riskler görüyoruz, Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor. Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor." dedi.
Toplantıda ihracatçıların ekonomi yönetiminden taleplerini Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a ileten TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, dalgalı kur uygulaması ve cari açık ile ilgili kaygılarını dile getirdi.
 
Kazanımları tehlikeye atacak adımlar atılmasın
Mehmet Büyükekşi, Türkiye'nin ekonomik anlamda önemli başarılar elde ettiğine vurgu yaparken, şunları kaydetti:
"İktidarın kararlı tavrı ile ülkemizde hem siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar tesis edildi. Bir taraftan büyüme rekorları kırdık, bir taraftan fiyat istikrarını yakalamak için büyük aşamalar kat ettik. Türkiye sergilediği başarı ile rakiplerinden ayrışıyor. Geçen sene ortaya konan Orta Vadeli Program kararlılıkla uygulandı ve olumlu sonuçlar alındı. Tüm bu başarılar için iktidara teşekkür ediyoruz ve başarıların devam etmesini istiyoruz. Ancak, içinden geçmekte olduğumuz dönem Türkiye'nin son sekiz yıldaki kazanımlarını tehlikeye atacak riskler barındırıyor. Küresel ekonomide bilinen kurallar tersine dönüyor. Dünün yanlışları bugünün doğruları olabiliyor. Bugüne kadar koşulsuz para basılmasının kötü olduğunu bilirdik. Ama Amerika'ya bakıyoruz, sürekli bir parasal genişleme içinde.
Amerikan Merkez Bankası FED bilançosunu 800 milyar dolardan 2,4 trilyon dolara çıkardı. Herkesi etkileyecek kadar çok büyük bir likiditeyi piyasaya saldı. Dünyayı saran büyük bir likidite var. Bu para yeni pazarlar arayışında. Bunun sonucunda da gelişmekte olan ülkelere akıyor. Bu para ülkelerin finansal istikrarını bozuyor. Üretimi baltalıyor. Sanayilerin rekabet gücünü yok ediyor. Türkiye, makro ekonomik anlamda güçlü duruşu yüzünden gelişmekte olan ülkeler içinde daha fazla etkileniyor. Bu yoğun para girişine nasıl bir çözüm bulacağız? Bol paranın bu yıkıcı etkilerinden sanayicileri, ihracatçıları nasıl kurtaracağız? Bu konuda önlem alamazsak uzun vadeli büyük sıkıntılar yaşayacağız. Hem bazı sektörlerimizi kaybedeceğiz hem de bazı sektörlerin yatırım yapıp gelişmesini engelleyeceğiz."
 
İhracatçı iki cenderenin arasında kalıyor
İhracatçı birliklerinin ekonomide köklü revizyona karşı duyarlı olduğunu anlatan Başkan Büyükekşi, Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik ve katma değerli üretim konusunda ellerinden geleni yaptıklarının altını çizdi.
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, G-20 toplantısında alınan kararların uygulanıp uygulanmayacağını merak ettiklerini aktararak "Burada ülkeler kur sorunu ve bu yolla yapılan yapay müdahalelerin önlenmesi için ortak uzlaşıya vardı. Şimdiye kadar kurlarını manipüle eden ülkeler yüzünden Türk ihracatçıları çok güçlük çekti. Ülkemizde dalgalı kur rejimi var. Bu rejim normal işlese cari açığı dengelenecek ve kurda denge seviyesi ortaya çıkacak. Ancak, dış ticaretinden bağımsız olarak çok büyük fonlar ülkemize girdiği için dalgalı kur rejimi tam işlemiyor. Ülkemizin dış ticaretinden ve toplam faktör verimliliğinden bağımsız bir şekilde TL'nin sürekli değerlendiği bir durum ile karşı karşıyayız. Kurların genel seviyesindeki gerileme malumunuz. Yılbaşında 1 euro ve 1 dolar sepeti 3.60 TL seviyesinde idi. Şu anda bu 3.39'a inmiş durumda. Yüzde 6'lık bir gerileme var. Ayrıca, 9 aylık fiyat artışı da yüzde 6.52 düzeyinde. İhracatçı hem düşen nominal kur hem de artan üretim maliyetleri dolayısıyla ikili bir cenderenin içine giriyor" ifadelerini kullandı.
 
Cari açıkta tehlike sinyalleri devam ediyor
Başkan Mehmet Büyükekşi, cari açık ve buna karşı alınacak tedbirler bağlamında şu değerlendirmelerde bulundu: "Orta Vadeli Planda öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2013 için ise 47 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bunun da finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak. Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmadığını düşünüyoruz. Burada çok ciddi bir risk görüyoruz. Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor. Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor. En son açıklanan ağustos ayı dış ticaret verilerine göre ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen seneki yüzde 61.2 seviyesinden yüzde 55.4 gibi son derece tehlikeli bir seviyeye geriledi. Ocak – ağustos döneminde ise bu oran yüzde 73.4'ten yüzde 63.5 düzeyine indi. İlk sekiz ayda ihracatımız yüzde 12.9 artarken ithalatımız yüzde 30.5 seviyesinde arttı.  İthalat ile kur arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bunun sonucunda da dış ticaret açığımız yüzde 78,9 oranında artarak 41,9 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yıl sonunda ise 60 milyar dolar seviyesini aşması beklenmektedir. İlk sekiz aydaki cari açığımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 220 artarak 27,9 milyar dolara çıktı. Yıl sonunda ise 40 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Doğrudan yatırımların sadece 4,1 milyar dolar olduğu bir dönemde, 27,9 milyar dolarlık cari işlemler açığının portföy yatırımları ve banka kredileri ile finanse edilmesi ekonomimiz için kırılganlık oluşturuyor.”
 
Üretim dışı zenginliklere yönelmek yıkıcı olabilir
Bugün Brezilya'dan Kore'ye birçok ülke, ihracat sektörlerinin önünün tıkanmasını engelleyici önlemler aldığını ifaden eden Büyükekşi, “Buna örnek olarak, en son geçtiğimiz günlerde Brezilya'nın sıcak para girişine koyduğu yüzde 6'lara varan vergiyi gösterebiliriz. Kore ise bankaların borçlanmasına sınırlama getirdi. Şirketlerin öz kaynakları ile orantılı bir yabancı borçlanma sınırlanmasının da önümüzdeki dönemde tartışılacağını görüyoruz. Her ülkenin kendi özel şartları var ve kendi şartlarına göre önlem almaya çalışıyor. Türkiye'nin önlemler paketinin ne olacağını açıkçası merak ediyoruz. Ülkemizin en önemli değerinin üretim olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Ancak Türkiye'de dış ticarete konu olamayacak alanlara yatırım var ve buralarda varlık fiyatlarında şişme var. Üretim dışı yapay zenginliklere yönelmenin yıkıcı olabileceğini komşularımızdan biliyoruz” şeklinde endişelerini dile getirdi.
 
İhracatçıların morali bozulmasın
Geçtiğimiz ay Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı konuk ettiklerini, kendisini Türkiye'ye yabancı para girişinin artacağı konusunda uyardıklarını, kendisi ve Merkez Bankası bürokratlarını ağırladıkları günün dolar kurunun 1.50 TL olduğunu kaydeden Başkan Büyükekşi,  “Şimdi 1.41'e geriledi. 1.40'ın da altını gördük. Biz Merkez Bankası'nın rezervlerini artırmasını istiyoruz. Merkez Bankası 4 Ekimden bu yana günlük 100 veya 140 milyon dolarlık alımlar yapıyor. Bu alımların net döviz rezervlerini artırma hedefi ile devam etmesi gerekir.  Merkez Bankasının faizleri indirmesinin döviz kurunu olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Gecelik faiz oranlarında yapılan indirimlerin kur üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Politika faizlerinin inmesi gerekir. Doların değeri daha da düşeceği beklentisi ve yüksek nominal faizlerin varlığı dolayısıyla yüksek girişler var. En son Dünya Ekonomik Forumu eski yöneticisi Prof. Stephane Garelli'nin açıklamalarını okuduk. 'Dolar daha da düşecek, şimdi Türkiye zamanı.' diye açıklamalar yaptı. Bu tür açıklamalardan sonra ihracatçıların moralleri bozuluyor. Yeni yıl bütçelerini yaparlarken ciro içinde ihracatın oranını düşürüyorlar. Sipariş var, ancak ihracatçılar değerli TL yüzünden fiyat tutturamıyorlar. Sipariş almıyorlar. Bunun engellenmesi için de Merkez Bankası faizleri daha da düşürmelidir. Bizim kanaatimiz, 6 aylık bir süre içerisinde politika faizlerin yüzde 5 seviyesine indirilebileceği doğrultusunda."
 
Ray değiştirmeye ihtiyacımız var
Kurun dışında rekabetçiliğimizi etkileyen alanlara dikkat çekerek konuşmasına devam eden Başkan Büyükekşi; “Uzun vadede eğitim başta olmak üzere insan kaynağımızı, ulaşım ve lojistik alt yapımızı, sanayimizin katma değer yapısını değiştirmemiz gerekiyor. Ülkeyi, insanı her türlü altyapıyı “upgrade” etme ihtiyacımız var. Bunun için kaynak planlamasını yapmak lazım” diyerek şunları söyledi: “Ekonominin dış ticarete, üretime konu olmayacak alanlarda şişmesi ve buna kaynak kullandırılması, kısa vadede büyük ekonomik canlılık yaratsa da, uzun vadede bize bir katkıda bulunmayacak. Uzun vadede, Türkiye’nin temel bakış açısının dış ticarete konu olacak alanlara yatırım olması gerekiyor. Sanayinin transformasyonu için kaynak aktarılması gerekiyor. Biz 2001 krizi sonrasında ray değiştirdik. Olumlu sonuçlarını gördük. Şimdi de büyük bir kriz yaşıyoruz. Yeniden ray değiştirme ihtiyacımız var.”
 
Türkiye’nin en büyük 500 sanayici kuruluşunun ihracat gelişiminin çarpıcı sonuçlar verdiğini,ilk 500 firmanın ciroları içinde ihracatın payı 1993 yılında yüzde 8 civarında, 94 krizinden sonra bu oran 1995 yılında yüzde 14,5’a yükseldiğini, 2001 krizine kadar bu oran yüzde 15-18 aralığında dalgalandığını vurgulayan Başkan Büyükekşi, “2001 krizinden sonra ise bu oran yüzde 25’in üzerine çıkıyor. 2009 rakamı ise yüzde 28. Sanayicimizin cirosunda ihracatın payı artıyor. Ancak bu payı en az % 50 seviyesine çıkarmamız gerekiyor.  Orta yüksek ve yüksek teknolojili sanayilerde üretim ve ihracatın arttırılmasına ihtiyacımız var. Bu tip üretime somut destekler vermemiz gerekiyor. İş gücü maliyetlerinin düzenli olarak arttığı bir ortamda sanayide ray değiştirici bir dönüşüm ihtiyacı çok açıktır. Bu bağlamda Ar-Ge teşviklerinin daha da artması gerekiyor. Mevcut sektörel teşviklerin de Türkiye’nin 2023 hedefleri ile uyumlu şekilde genişletilmesi gerekiyor. Türkiye 2023’te kuvvetli bir sanayi ülkesi olma vizyonu ile hareket etmeli. Bu vizyona uyumlu bir teşvik politikası geliştirilmeli ve uygulamaya geçilmelidir. Bu teşvik politikasının tamamlayıcı bir ayağı da kısa vadede desteklerin artmasıdır. İhracatçılarımıza kullandırılmak üzere merkezi bütçeye 600 milyon TL konuyor. Biz ihracatın % 1’i kadar bir kaynağın bütçeye konmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
 
İhracatçının önünü açacak öneriler
TİM Başkanı konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“İhracatçımızın finansman kaynakları genişletilmelidir.  En başta bir ihracat kredi garanti fonuna ihtiyacımız var. Sadece ihracat kredilerine garanti verecek olan bir fon kurulmalıdır. Fon ilk aşamada 500 milyon TL sermaye ile kurulmalı. Fon hem Eximbank’ın hem de diğer bankaların ihracat kredilerine kefalet vermeli.
Ayrıca döviz istikrar fonu kurulmalıdır. İhracatçının döviz kuru riskini hedge edecek bu fonun kaynağı da ülkemize giren sıcak paranın gelirinden sağlanmalıdır. Döviz kuru riski sigortası uygulaması Güney Kore, Polonya, Hindistan gibi ülkelerde var. İhracatçılar için Eximbank’ın yeniden yapılandırılması büyük önem taşıyor. Eximbank piyasa ile aynı şartlarda kredi kullandırıyor. Bu konuda acil çözümlere ihtiyacımız var. Diğer önemli bir nokta ise sermaye konusu. Eximbank’ın sermayesini büyütmek zorundayız. Ancak bu şekilde Eximbank’ın ihracatçılara verdiği desteğin arttırılmasını sağlarız. Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF)  ve TL kredilerden alınan Banka Sigorta Muamele Vergisi’nden (BSMV) kaynaklanan maliyetler yüksektir. Kriz şartlarında kendi imkânları ile finansman yaratan kuruluşların rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu vergilerin kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
“Rekabetçiliğimizi etkileyen diğer bir alan da istihdamdır. İyileşme yapabileceğimiz birçok alan var. Bunların başsında esnek çalışma modelleri, yarı zamanlı çalışma, özel istihdam bürolarının kurulması gelmektedir. Yeni uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ekonomik gelişme seviyesine bağlı farklı asgari ücretlerin uygulanması, I. ve II. bölgede aynı, III. Ve IV. bölgede daha düşük asgari ücret uygulanması bize göre mümkündür.
İşverenlerimizin üzerinde ciddi bir kıdem tazminat yükü bulunmaktadır. Kıdem tazminatı fonu kurulması ve çalışanların kıdem tazminatlarının fon tarafından ödenmesi gerekiyor.
Girdilerimizin içinde enerji çok önemli bir yer almaktadır. Bazı sektörlerimizin rekabetçiliği için enerji maliyetleri hayati önemdedir. Enerji maliyetleri üzerindeki vergi yüklerinin azaltılmasını istiyoruz.
“İhracatçılarımızın karşılaştıkları makro gündemini paylaştım. Bu alanlarda iyileşmeler sağlamamız ve yol almamız bizlerin rekabet gücünü geliştirecek ve ülkemizin kalkınmasını sağlayacaktır.  Çünkü bizim 2023 yılı için ciddi hedeflerimiz var. Bizim bir iddiamız var. Biz dünya mal ticaretinden aldığımız payı ikiye katlamak istiyoruz. İhracatımızı ortalama % 12 kesintisiz büyütmek istiyoruz. Dünyanın 10. büyük ekonomisi olmak istiyoruz. 500 milyar dolarlık ihracata ulaşmak istiyoruz.  Bu büyük hedefler için de dış ticarete konu olacak alanlara yoğunlaşmamız gerekiyor. Üretmemiz ve ihraç etmemiz gerekiyor.”
 
Babacan: Zor günler henüz bitmedi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, G-20 masası etrafında belki çok konuluşmayan ama bir önemli risk alanı daha bulunduğunu, gelişmiş ekonomilerin pek çoğunun şu anda yönetimlerine baktıklarında çok zayıf yönetimler olduğunu söyledi. Koalisyon hükümetleri, azınlık hükümetleri olduğunu ya da hükümetlerle meclislerin arasında kopukluklar bulunduğunu ifade eden Babacan, “Bu ülkelerin ekonomileriyle ilgili ciddi bir tedbir almak gerektiğinde, olur da bir ikinci dalga gelir vurursa, gerektiğinde gerekli adımları atabilecekler mi atamayacaklar mı bununla ilgili çok büyük şüpheler var” dedi.
Babacan, toplum karşısında zayıflamış, toplum desteği itibariyle de zayıflamış ve o korkuyla iş başında olan yöneticilerin, hele hele gelişmiş ekonomilerin pek çoğunda böyle yönetimler görüldüğünde, bunun da bir başka kaygı alanı olarak önlerine çıktığını belirtti.
 
Daha uzun süre bu yoğun bakım devam edecek
Devlet Bakanı Ali Babacan, şunları kaydetti:
“Bütün bu tablodan belki de almamız gereken mesaj; zor dönemler hala bitmedi. Ekonomik büyüme var ama nereden geliyor bu büyüme, nasıl oluyor diye baktığınızda, dünyada bu gerçekten kaygı uyandırıcı bir tablo. Yoğun bakım odasındaki hastanın durumunun çok kötüden iyiye doğru seyretmesi, ama hala her türlü tüple, kabloyla, tıbbi cihazla bağlı bir şekilde durumunun biraz iyileşmesi... Peki 'yoğun bakım odasından normal hasta yatağına çıkarabilir miyiz?' sorusunun cevabı 'hayır', daha çok erken. Daha uzun süre bu yoğun bakım devam edecek.”
 
Elektrik fiyatlarında 2001’un sonuna kadar değişiklik yok
Babacan, “Elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık, TL olarak. 2010-2011 kritik yıllarımızdır, doğalgazda da Türk Lirası olarak fiyatlarda herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık” dedi.
Ali Babacan, TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulundaki konuşmasında, olağanüstü dönem uygulamalarının bu yılın sonu itibariyle sona erdiğini hatırlatarak, şu anda Türkiye'nin risk priminin Avrupa'nın birçok ülkesinden aşağıda olduğunu kaydetti ve “Hangi güven göstergesine bakarsak bakalım gerçekten, şu anda Türkiye diğer ülkelerle mukayese edildiğinde, tarihinin en iyi noktasını yaşıyor” dedi.
Kriz döneminde tüketici kredileri üzerindeki kaynak kullanımını destekleme oranının yüzde 15'ten, yüzde 10'a çekilmesi kararını aldıklarını hatırlatan Babacan, bunu tekrar yüzde 15'e çıkardıklarını, konut ve ticari kredilerde herhangi bir değişiklik olmadığı bildirdi.
Ali Babacan, “Elektrik fiyatlarında 2011 sonuna kadar herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık, TL olarak. Doğalgaz fiyatlarında, ki biliyorsunuz BOTAŞ'ın sıkıntıları var vergi borcu var, daha önceki dönemlerden birikmiş, 7-8 milyar neredeyse o vergi borcu, ki o borcu da zaman içerisinde ödemesi gerekiyor. Biz buna rağmen 2010-2011 kritik yıllarımızdır, doğalgazda da Türk Lirası olarak fiyatlarda herhangi bir değişiklik yapmama kararı aldık. Orta vadeli programımızı 2011 bütçemizi buna göre hazırladık. Akaryakıt üzerindeki ÖTV'yi 2011 sonunda kadar TL olarak sabit sabit tutacağız” dedi.
 
Teşvik pirimi kapsamı değişiyor
İşgücü piyasasına ilişkin aldıkları karara ilişkin de Babacan, şunları söyledi:
“Biliyorsunuz biz yüzde 5 indirim yaptık sosyal güvenlik primlerinde. Fakat bu yüzde 5 primi, o dönemde yaparken bir teşvik uygulaması olarak getirdik. Ve şöyle de bir genel kuralımız var iki teşvik aynı anda uygulanmaz diye. Yani o yüzde 5'lik teşviki alıyorsa bir işverenimiz o zaman bir başka teşviği paralelinde alamıyor yada seçmek zorunda kalıyor. Şimdi yüzde 5'i biz bir teşvik olmaktan çıkarıyoruz. Genel uygulama haline sokuyoruz. 49 ilde 2012 sonuna kadar hem işveren primi ödenmeyecek, aynı zamanda yeni teşvikte biliyorsunuz 3 yıl, 5 yıl, 7 yıl gibi sürelerde işveren primi ödenmeyecek ve yine bölgeden bölgeye değişiyor. Geçen yıl Haziran'da şöyle bir unsur getirmiştik 3 aydır işsiz birini işe aldığınızda 6 ay boyunca işveren primi ödenmiyordu. Bu teşvik olarak görülüyordu ve yüzde 5 ile aynı anda uygulanamıyordu. Şimdi bunu uygulanabilir hale getiriyoruz. Bir yandan yüzde 5 indirim alırken hem de yeni bir eleman aldığımızda, 3 aydır işsiz olan herhangi bir kişiyi aldığımızda 6 ay boyunca işveren primini devlet olarak biz ödüyoruz. Tabii bu 49 ilin haricindeki yerlerde.”
 
Teşvik ile yeni kanun hazırlığı
Bakan Babacan, bununla ilgili kanun hazırlığını yaptıklarını, yakında meclise sevk edeceklerini bildirerek, “Özellikle yeni eleman alma noktasında, biraz daha işverenlerimizi bu rahatlatacaktır” dedi.
Ali Babacan, Türkiye'de serbest kur rejimi olduğuna değinerek, “Bu serbest kur rejiminin değişmeyeceğini o çerçevede aynen yerine duracağını defalarca söyledik ve o konuda herhangi bir değişiklik ve herhangi bir farklı uygulama olmayacak. Serbest sermaye hareketleri de serbest olmaya devam edecek. Bu ikisi Türkiye'de ekonomide güveni oluşturan çok önemli politikalar ve bu iki çerçeve değişmeyecek” diye konuştu.
Babacan, “Doğrudan sermayeyle ilgili de, 1-2 yıl sıkıntılı dönem olacaksa, biz bu cari açığı nasıl finanse edeceğiz? Portföy yatırımları ile finanse edeceğiz. Sıcak para istemeyiz falan diyoruz da cari açık ne olacak? Doğalgazın parasını, petrolün parasını nasıl ödeyeceğiz? Türkiye'ye bu açığı kapatması için döviz lazım” dedi.
Babacan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulundaki konuşmasında, kur konusuna değinirken, serbest sermaye hareketlerinin de serbest olmaya devam edeceğini belirterek, “Serbest kur rejimi ve serbest sermaye hareketleri... Bu ikisi, bizim 2002'den beri sürdürdüğümüz ve Türkiye'de ekonomide güveni oluşturan çok önemli politikalar ve bu iki çerçeve değişmeyecek” dedi.
Bu iki çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla kurumların yapacağı ve atacağı adımlar olduğunu vurgulayan Babacan, bu adımların da yeri geldiği zaman atıldığını söyledi.
 
İhracatçı için kur seviyesi önemsizdir diye bir söylemimiz yok
Bakan Babacan, kur konusunun sadece Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bir problem olmadığını dile getirerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“İhracat için kurun seviyesi önemsizdir' gibi bir söylemimiz kesinlike yok, kur önemli bir faktördür. İhracatınızı etkileyen bir faktör belki, her şey değildir. 'Kur yükselirse her şey güzelleşecek, kur düştüğünde her şey kötü olacak'... Belki o noktaya getirmemek lazım, ama kur önemli faktördür. Problem, TL'den öte gelişmiş ülkelerin paralarının değeri düşüyor. Gelişmiş ülkelerin paraları hızla değer kaybediyor. Ocak 2009'dan bu yana ABD Doları karşısında Brezilya Reali yüzde 31,3 değerlenmiş. Güney Afrika para birimi yüzde 30,6 değerlenmiş, Endonezya para birimi yüzde 19 değerlenmiş, Tayland yüzde 15 değerlenmiş parası dolara göre. Hindistan yüzde 9,5, Meksika yüzde 9,4 değerlenmiş. TL ne olmuş bu dönemde yüzde 7,3 dolara göre değerlenmiş. Bu zaman diliminde TL'deki dolara göre olan değerlenme bütün bu ülkelere göre daha az bir değerlenme. Dolara göre parasının değerinin kaybolduğu ülkeler hangileri? Arjantin yüzde 13, Romanya yüzde 8, Macaristan yüzde 6. Bu ülkelerin ekonomisi çok sıkıntılı ülkeler. Ekonomisi nispeten sağlam, büyüyen, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere göre paraları bu dönemde değerlendi. Bu, sadece bizim sorunumuz değil, bütün dünyanın yaşadığı sorun. Bu, bütün gelişmekte olan ülkelerin şu anda karşı karşıya kaldığı tablo. Dolayısıyla bu dünyanın genel dengeleriyle ilgili bir mesele. Ülkeler tedbir alıyor, Brezilya yüzde 2 vergi koydu. Yüzde 2'nin faydası olmadı, yüzde 4 yaptılar, şimdi yüzde 6 yaptılar,fayda etmiyor. En çok değerlenen Brezilya parası yüzde 31. Hani yüzde 1'den bahsediyoruz ya yüzde 1 vergi koysak belki çözülür bu işler diye. Yüzde 6 yapıyor gene kurtarmıyor. “
    
Türkiye hızla büyüyor, cari açık vermesi doğal
Türkiye'nin cari açığı olan bir ülke olduğunu belirten Babacan, “Türkiye cari açığı olan bir ülke. Kur ne olursa olsun, Türkiye hızlı büyüdüğü dönmelerde cari açık verecek bir ülke, en azından 3-4 yıl böyle. Kur ne olursa olsun hızlı büyüyecekse Türkiye ekonomisi, Türkiye cari açık verecek” dedi.
Bakan Babacan, Türkiye'nin enerjiyi dışarıdan almak zorunda olan bir ülke olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Demek ki, enerjide daha yıllara biz dışarıya bağlı olacağız. Enerjide dışa bağlı olduğumuz süre içinde cari açık veririz. Büyüyeceksek, dışarıdan makina teçhisat ithal etmek zorundayız. Makina teçhizat ithalatımız büyümeyle beraber artıyor. Toplam ithalatın yüzde 14-15 civarında yatırım ürünü ithal ediyoruz. Sakız, çiklet, çikolata değil.  Madem ki, kısa vadeli bizim cari açığımız olacak o zaman bu cari açığın finansmanı önemli. Biz arzu ederiz ki, doğrudan sermaye ile kalıcı sermaye ile olsun fakat bizim doğrudan sermaye girişimizin yüzde 80'i Avrupa'dan. Avrupa'daki şirketler bırakın dışarıdaki yatırımlarını, kendi varlık mücadelelerini veriyorlar. Doğrudan sermayeyle ilgili de, 1-2 yıl sıkıntılı dönem olacaksa, biz bu cari açığı nasıl finanse edeceğiz? Portföy yatırımları ile finanse edeceğiz. Sıcak para istemeyiz falan diyoruz da cari açık ne olacak? Doğalgazın parasını, petrolün parasını nasıl ödeyeceğiz? Türkiye'ye bu açığı kapatması için döviz lazım. Bütün bunlara baktığınızda bizim mutlaka 2002'den bu yana istikrarlı uyguladığımız serbest sermaye hareketi, serbest kur rejimi buna ısrarla devam etmemiz gerekiyor.”
 
Hep beraber dişimizi sıkacağız
Aksi politikaların Türkiye'ye bir gün başka felaketlere, uçuruma sürükleyeceğini ifade eden Babacan, “Bu olduğunda da Türkiye'ye yatırım yapmış hiç kimse karlı çıkmaz. Zor dönemler, bu zor dönemlerde dikkat edeceğiz, tutarlı olacağız, istikrarlı olacağız, hep beraber dişimizi sıkacağız, bir iki sene bu zor dönemi atlattıktan sonra da daha farklı döneme hep beraber ulaşacağız. Bunlar ne şartıyla, küresel ekonomide işler normale gider beklentisiyle. Dışarıdan olumsuz dalgalar bir ikinci dip, farklı şeyler görmeye başlarsak bunlar da etkileyecek bizi, kaçamayız, onlara da hazır olmamız lazım. Zor dönemler ama doğru politikaları uygulayarak güven ve istikrarla inşallah bu dönemlerden hep beraber geçeriz” dedi.
 
Basına kapalı olan kısımda ise Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, birlik başkanları tek tek dinleyerek, sorunları not etti.

Kaynak: TİM
Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr