Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Demiryolu / KOMŞULARIMIZLA SIFIR SORUN POLİTİKASI: DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI İLE EKONOMİK GELİŞME

KOMŞULARIMIZLA SIFIR SORUN POLİTİKASI: DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI İLE EKONOMİK GELİŞME

KOMŞULARIMIZLA SIFIR SORUN POLİTİKASI: DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI İLE EKONOMİK GELİŞME07.10.2010

Türkiye, "Komşularımızla Sıfır Sorun Politikası" ile oluşturduğu/oluşturacağı yeni barış döneminin sağlayacağı istikrarla ve yüzyıl önce kullanılmasına fırsat verilmeyen "demiryolu" ile tüm komşularına ulaşabilecek bir duruma gelecektir.

 
 
1500-1700 yılları arasında Pax Ottomana (Osmanlı Barışı) ile Osmanlı toprakları üzerindeki Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'da dünyanın diğer yerlerine göre barış ortamı yaratılarak toplumsal ve ekonomik istikrar sağlanmıştı.

Tarihte yaşanılan bu barış süreci tecrübesi, 21'inci yüzyılda " Komşularımızla Sıfır Sorun Politikası" ile yeni bir barış dönemine dönüşmektedir.

Sınır komşularımız ve yakın bölge (Balkan, Kafkasya,Ortadoğu,İran ve ötesi Türki ve Müslüman) komşularımızın toplam nüfusu yaklaşık 400 milyondur.Ukrayna ve Rusya'yı da eklediğimizde yaklaşık 575 milyon nüfusun tam ortasında olan Türkiye, lojistik ve taşımacılık merkezi konumundadır. Bu politikanın hayata geçirilmesinin, ekonomik, ticari ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesinin en önemli araçlarından biri "demiryolu" olacaktır.

Zaten demiryolu 21'inci yüzyılın başlarından itibaren gelişmenin en önemli toplu taşıma aracı olarak dünya gündeme girmiştir.Türkiye de komşu ülkelerle yapılan taşımaların ana ekseninin demiryolu taşımacılığı olması için ortak demiryolu projelerinin hayata geçirilmesi sürecini başlatmıştı.

Demiryolu yüzyıl önce de dünya gündeminin en başındaydı.

ABD Columbia Üniversitesi Tarih Kürsü Profesörü Edward Mead Earle'ın Haziran 1923 ayında yazdığı "Bağdat Demir ve Petrol Yolu Savaşı (1903-1923)" isimli kitabındaki önsözünde demiryolunun etkisi için, sanki 21'inci yüzyılın başındakileri yaşamış gibi şunları söylüyordu:

"Amerikalılara verilen Chester Demiryolu Projesi ayrıcalıkları ve Mezopotamya petrol alanları üzerindeki İngiliz-Amerikan çekişmesi, Yakındoğu'daki Amerikan çıkarlarının hızla gelişmesinin iki önemli öğesidir.

Amerikan malları için iyi bir pazar olan Osmanlı, aynı zamanda Amerikan fabrikaları için değerli bir hammadde kaynağı ve Amerikan sermayesi için verimli bir yatırım olmayı göstermektedir.

Böylece Filistin kutsal topraklarındaki Amerikan din kurumlarının, Anadolu ve Suriye'deki eğitim kurumlarının yerini şimdi Anadolu'nun doğal kaynaklarına göz diken Amerikan çıkarları almaya başladı.Bu yüzden Osmanlı'da siyasi istikrar ve ekonomik gelişme artık Amerika'daki işadamları ve politikacıların dikkatinden kaçmayan konular olmuşlardır.

Onun için, çok defa bir savaş medeni olan "Doğu Sorunu" şimdi Amerikalılar için yeni bir önem kazanmaktadır.

Son otuz yıl içinde büyük devletlerin Yakındoğu'da izledikleri çelişik siyasi, ekonomi ve kültürel politikaları incelerken,bu kitap çok karışık bir sorunu gözler önüne serecek ve buna bulaşmakla Amerikan devlet adamlarının ne gibi tehlikelerle karşılaşacaklarını okuyucuya gösterecektir.

Tarihe ve uluslar arası ilişkilere meraklı olanlar Bağdat Demir ve Petrol Yolu'nun hikayesinde, modern ekonomik emperyalizmi ve bunun çok ötelere uzanan sonuçlarını incelemek için çok zengin bir laboratuar malzemesi bulacaklardır."

Bizler de geçmişe baktığımızda şunları hatırlarız;

Makedonya'dan Güney Mezopotamya'ya kadar uzanan Osmanlı toprakları, Batı ile Doğu arasında geniş ,tarihi ve dünya çapında önemi olan bir ulaşım yolundan başka bir şey değildi.Güçlü bir devlet için bu durum bir kuvvet kaynağı olabilirdi.19'uncu yüzyıl ticaret devriminin, Doğu ile eski ticaret yollarını yeniden canlandırılmasının büyük önemi vardı. 15'inci yüzyılda doğu ticaretinin kalbi Mezopotamya vadisiydi. Bu ortaçağ ticaret yolu Bağdat demiryolu ile yeniden canlandırılmış olacak, demiryolu Doğu'ya giden yolu kısaltacaktı.

İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Osmanlı topraklarında elde ettiği demiryolu imtiyazları sürecine, 20'nci yüzyılın başlarından itibaren Amerika da "Chester Demiryolu Projesi" ile katılmıştı. Amerika'nın da istediği diğer büyük ülkeler gibi demiryolu imtiyazları ile Osmanlı topraklarında maden yatakları, petrol ve tütün konusunda yoğunlaşmaktı.

Chester Projesi; Karadeniz'i ve Akdeniz'i Samsun, Tirebolu, Trabzon ve Yumurtalık'ta yapılacak demiryolu bağlantılı birer limanla, Ankara'dan itibaren Doğu Anadolu'yu da içine alarak, Van Gölü çevresini de dolaşarak Kerkük-Musul-Süleymaniye bölgesine bağlayacak 4400 km'ye yakın büyük bir demiryolu projesiydi.

Stratejik bakımdan Bağdat Demiryolu'nun ve Chester Demiryolu Projesi'nin geçeceği bölge, dünyanın en önemli parçalarından biridir. Her şeyden önce Asya Türkiye'si, sanayinin gereksinimi olan madenler, petrol,kömür gibi en önemli maddelerin geniş yataklarına sahiptir. Yalnız petrol yatakları bile büyük devletlerin iştahlarını kabartmaya yetiyordu. Bu bölgelerde eski tarımsal zenginliği yeniden canlandırmamak işten bile değildi.

Ülkenin uyur durumda bulunan tarımının canlandırılması, zenginliğinin kullanılması, sanayi kaynaklarının harekete geçirilmesi ile bu toprakların çok değerli bir hammadde kaynağı olacağı, işlenmiş mallar için iyi bir pazar oluşturacağı ve sermaye yatırımı için çok iyi bir ortam durumuna geleceği hep düşünülürdü.

Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'nun dini mirası ile de büsbütün içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkıyordu. Osmanlı topraklarının bir kısmı Yahudilerin anavatanıydı. Müslümanlık ve Hıristiyanlık bu topraklarda doğmuşlardı. Avrupalı Haçlılar bu toprakları Müslümanlar'ın elinden almak için kutsal savaşlar vermişler, Müslümanlar da kutsal saydıkları toprakları bırakmamak için kanlarını dökmüşlerdi. İsrailoğulları da kendi bağımsız devletlerini kurmak için gözlerini yine bu topraklara dikmişlerdi.

Yakındoğu, Anadolu ve Bağdat Demiryolları'nın yapımı, Chester Projesi'nin devreye girecek olması ile de büsbütün karışık ve şaşırtıcı bir durum almıştı.

Osmanlı İmparatorluğu içindeki demiryolu ile ulaşımın bir sürü yeni sorunlar ortaya çıkaracağı kesindi. Askeri hazırlıkları yeni koşullara uydurmanın stratejik sorunları,demiri (demiryolunu) kuvvet şurubu yerine almaya karar vermiş "Hasta Adam"ın siyasi sorunları uluslararası nitelikteydiler.Osmanlı'nın Almanya ile yakınlaşması, aralarındaki askeri işbirliği Avrupa devletlerinin görmezlikten gelebilecekleri hareketler değildi. Rusya, İngiltere ve Fransa kendi güvenliklerinden korkuyorlar ve ticaret yollarının kapanacak olmasından dolayı sıkıntı yaşıyorlardı.

Büyük devletlerin birbirleri ile Osmanlı topraklarında başlayan güç savaşları, Balkan ülkelerindeki milliyetçi akımları desteklemeleri ile geçen otuz yıllık (1888-1918) süreç Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması ile sonuçlandı. Yerine Türkiye Cumhuriyeti de dahil olmak üzere bir çok devlet kuruldu.

Bugün, 21.'inci yüzyıldaki duruma baktığımızda, yüzyıl önce olduğu gibi Ortadoğu'nun yine ön plana çıktığını görüyoruz. Yüzyıl önceki "siyasi figürler" bugünde Ortadoğu'da olmak istemektedir.

Ancak bu sefer eskisi gibi olmayacaktır. Türkiye, "Komşularımızla Sıfır Sorun Politikası" ile oluşturduğu/oluşturacağı yeni barış döneminin sağlayacağı istikrarla ve yüzyıl önce kullanılmasına fırsat verilmeyen "demiryolu" ile tüm komşularına ulaşabilecek bir duruma gelecektir.

Yeniden hayata geçirilecek Hicaz Demiryolu Hattı ile de Türkiye'nin her yerinden demiryolu ile Mekke ve Medine'ye kadar ulaşmak mümkün olacaktır.

Her zaman söylediğimizi tekrar söylüyoruz, "demiryolu geleceğimizdir."
 

Kaynak: Transport

Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr