Şehirlerarası yoldasınız; önünüzde bir kamyon, egzozundan kara kara dumanlar çıkararak ilerliyor. İşte bir süre sonra ikinci adresi ‘tamirci’ olacak o araç soluduğunuz havanın kalitesini çalıyor. Aslında direksiyondaki kişi, bunu çok masum bir nedenle yapıyor. Çünkü, mazotun litresi 3 liralara dayanmış; karıştırarak kullandığı üstünde 10 numara yazan ama içinde ne olduğu belli olmayan yağ ise yarı fiyattadır. Bunu da zaten düşük fiyatlarla taşıdığı navluna marjinal katkı olarak algılamaktadır.
Ama durum, gerçekten böyle mi?
Aslında suiistimallerin temelini, akaryakıtta dünyanın en yüksek vergi ödeyen ülkesi olmamız oluşturuyor. Astronomik vergiler, hala krizin pençesinden tam anlamıyla kurtulamamış nakliyeciye de yan yollara sapmayı hak olarak gösteriyor. Mazotun litresi 3 liralara dayanınca, yarı fiyatına edindiği ama içinde ne olduğunu bilmediği 10 numara yağı, aldığı mazotla karıştıran nakliyeci; kısa dönemde yaptığı karı, birkaç yıl sonra misliyle geri vereceğinden habersiz.
10 numara diye satılan yağın içinde kimyasal atıklar, baz yağlar, tehlikeli kimyasallar, bitkisel yağlar… ne ararsanız var. Yani bu yağın içinde ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bu da öncelikle çevreye inanılmaz bir zarar veriyor. Ambalajın üzerinde ‘10 numara yağ’ yazıyor. Ama, bir standart belirlenmediği için sadece o teneke 18 kilogram mıdır ona bakılabiliyor. Bunun haricinde içinde ne var kimse bilmiyor.
Tamirciden çıkamıyorlar
Litresi 1,5 ila 2 TL arasında satılan yağı kullananların motorları iflas etmeye başladı. Tamir masrafında ise astar yüzünden pahalı hale geliyor. 180 kilometrelik mesafe için araçlar 135 milyon liralık motorin yakıyor. Aynı rakam 10 numara yağ kullanılması halinde 85 TL'ye kadar geriliyor. Bu yakıtın kullanılmasının ülke ekonomisine verdiği vergi kaybı ise 600 milyon lira ile 1 milyar lira arasında değişiyor. Gümrük Müsteşarlığı, Maliye ve Emniyet birimlerinin konuya ilişkin denetimleri devam ederken 10 numara madeni yağ yol kenarlarında açıkça satılıyor. Örneğin Ankara'nın Kazan ilçesinde kavun-karpuz tezgâhlarının yanında yağ tenekeler halinde bulunurken 18 litrelik tenekeler için vatandaşın cebinden 32 ila 38 lira arasında bir rakam çıkıyor.
Tam bir çevre katili
Kamyon, otobüs, minibüs ve TIR sürücüleri ÖTV’si düşük olduğu için ucuz kalan bu yağı motorin ile karıştırarak yakıt olarak kullanıyor. Vergi boyutunun yanı sıra bu ürünün kullanılması çevreye de büyük miktarda zarar veriyor. Gerçekten bu yağın yanıcılığı çok yüksek. Ancak, araç motorlarında yakılmak üzere tasarlanmadığı için çevreyi etkileyen emisyonları da korkunç derecede. 10 numara yağ kullanımı pistonlarda önemli seviyelerde kurum oluşumuna sebep oluyor. Akışkanlığı düzgün olmadığından, püskürtme sistemlerinde de problem oluşturabiliyor. Piston gömlek ve piston yuvalarında kurum birikimi sonucu motorun ömrü azalıyor. İthalat ve üretim rakamları üzerinden Türkiye'de piyasaya sürülen baz yağ ve madeni yağ miktarının toplam 750-800 bin ton dolayında olduğu tahmin ediliyor.
10 numara yağın standartları belirlenmeli
Petrol piyasasında faaliyet göstermek için lisans alma zorunluluğu vardır. Petrol Sanayi Derneği de, (PETDER) Çevre Orman Bakanlığı tarafından atık motor yağlarının toplanması ve yasalara uygun bir şekilde işleme tabi tutması için tek yetkili kılınmış. Ancak, her türlü atık yağı geri dönüştürmek ya da bertaraf etmek için üste para da harcayan bu kurum, piyasadaki atığın ancak yüzde 15-18’ini toplayabiliyor.
Çözümün adresi ise, yine denetim ve standartlardan geçiyor. Çünkü, Türk Standartları Enstitüsü atık yağ standardı diye bir norm oluşturmadığından içinde gerçekten 10 numara yağ mı var, onu bile bilemediğiniz ürünler alıyorsunuz. Denetleyen de, sadece teneke ağırlığına uyulup uyulmadığına bakabiliyor. Bir an önce TSE’nin 10 numara yağdaki standartları belirlemesini, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun da (EPDK) yayınlanan bu standartları mecbur kılıp, denetimlerini artırması gerektiğine inanıyoruz.
Daha temiz bir çevre hepimizin hakkı…
Kaynak: Lojiport