Sözleşmeli olarak yapılan işler için başlangıçta avans olarak alınan senetler reeskonta tabi tutulamaz. Senetler gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir kazancın teminat altına alınabilmesini sağlar.
SORU: Sözleşmeli olarak yapacağımız bir iş için başlangıçta avans olarak almış bulunduğumuz senetler reeskonta tabi tutulabilir mi? Söz konusu senetleri muhasebe kaydımıza almış bulunuyoruz?
YANIT: Maliye Bakanlığı'nca, avans olarak senet alınması halinde bu senetlerin reeskonta tabi tutulması, gelir kaydedilmemiş bir hasılat için gider yazılarak dönem matrahının azaltıldığı gerekçesi ile uygun bulunmamaktadır. Bu konuda 1993/1 sayılı Vergi Usul Yasası İç Genelgesi'nde yer alan açıklamalar çerçevesinde; ticari kazancın elde edilmesinde tahakkuk esası geçerli olup, dönem kazancının tespitinde, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi; hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait olan ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması esastır.
Dolayısıyla gelecek dönemlerde teslimi gerçekleşecek bir hizmet veya mal için avans olarak verilen senetler; gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir kazancın bir anlamda teminat altına alınabilmesi içindir.
Söz konusu işlemin gerçekleşmemesi halinde iş veya mal isteminde senet borçlusu ile senet alacaklısı arasında ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlıklar tarafların mevcut sözleşmeye uyumluluğu ve/veya uyumsuzluğuna göre çözümlenebilecektir.
Diğer yandan Vergi Usul Yasası'nın 281'inci maddesi uyarınca "Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar, değerleme gününün kıymetine icra olunabilir" hükmünde mevcut senetlerin mutlaka yapılmış bir iş veya satılmış bir maldan kaynaklanmasına yönelik bir açıklık mevcut değildir.
Vergi Usul Yasası'nın 287'nci maddesi gereği olarak "Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemlerine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir."
Bu hüküm gereği olarak avans mukabili alınan nakit, menkul kıymet, kıymetli evrak ve mal, Vergi Usul Yasası'nda yer alan kendi değerleme ölçülerine göre değerlendirilmek zorundadır.
Böyle bir durumda avans olarak alınan yabancı para nedeniyle ortaya çıkan kur farkları da muhasebeleştirme açısından sorun yaratmaktadır.
Ancak Maliye Bakanlığı bugüne kadar avanslarla ilgili olarak yaşanan sorunları giderici bir yasal düzenlemeye gerek görmemiştir.
Bir başka açıdan "Bir alacak senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için ilk önce bu alacağı doğuran bir teslim veya hizmetin bulunması ve bu teslim ve hizmet dolayısıyla elde edilen (tahakkuk eden) hasılatın dönem kazancına ilave edilmesi gerekmektedir." (Beyanname Düzenleme Kılavuzu Hesap Uzmanları Derneği, 2010, Sf: 1091) (V. Seviğ)
BELEDİYE HARCAMALARINA KATILMA PAYI GİDERLEŞTİRİLEBİLİR
SORU: İş merkezimizin yakınına belediye tarafından yapılan geçit ve düzenlemeler dolayısıyla talep edilen miktarı ödedik. Ancak bu ödemenin Gelir Vergisi Yasası'nın 40'ıncı maddesinde yer almaması nedeniyle vergi dairesine sorulması önerildi. Biz Kurumlar Vergisi mükellefiyiz. Belediyelere yapılan katılma payı ödemeleri gider olarak kayıtlara intikal ettirilebilir mi?
CEVAP: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 6'ncı maddesi uyarınca Kurumlar Vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanmaktadır. Bu bağlamda safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Yasası'nın ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanmaktadır.
Diğer yandan Belediye Gelirleri Yasası'nın ‘Yol Harcamalarına Katılma Payı' başlıklı 86'ncı maddesine göre;
"Belediyelerce veya belediyelere bağlı müesseselerce aşağıdaki şekilde inşa, tamir ve genişletilmeye tabi tutulan yolların iki tarafında bulunan veya başka bir yola çıkışı olmaması dolayısıyla bu yoldan yararlanan gayrimenkullerin sahiplerinden Yol Harcamalarına Katılma Payı alınır.
- Yeni yol açılması,
- Mevcut yolların yüzde 40 nispetinde veya daha fazla genişletilmesi,
- Kaldırımsız ve bakımsız bulunan yolların, kaldırım veya parke kaldırım haline getirilmesi veya asfalt yapılması, kaldırım veya şose halindeki yolların da parke, beton veya asfalta çevrilmesi,
- Mevcut kaldırım veya parkelerin sökülüp yeniden düzenlenmesi,
Yolların kaldırımlar da dahil olmak üzere (15) metreden fazla genişliklerine düşen giderler, belediyelere ait olup harç payına konu teşkil etmez.
İki ve daha fazla yol kenarında bulunan gayrimenkuller için asıl cepheyi teşkil eden yoldan düşen pay tam, diğer yollara ait pay ise yarım olarak hesaplanmaktadır.
Aynı yasanın ‘Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı' başlıklı 87'nci maddesi uyarınca da "Belediyelerce ve belediyelere bağlı müesseselerce, belirlenen şekilde kanalizasyon tesisi yapılması halinde, bunlardan faydalanan gayrimenkullerin sahiplerinden, kanalizasyon harcamalarına katılma payı" alınmaktadır.
Dolayısıyla mülkiyeti şirketinize ait bulunan iş merkezinizin çevresinde belediyece yapılan yeni düzenlemeler için ödemiş bulunduğunuz katılma payının gider olarak kayıtlarınıza intikal ettirileceğine dair Gelir Vergisi Yasası'nın 40'ıncı maddesinde açık bir hüküm bulunmuyorsa da yapmış olduğunuz ödemeler Belediye Gelirleri Yasası gereği tarafınızdan ödenmesi zorunlu bir bedel olduğundan, söz konusu ödemeleri yapmış ve belgelendirmiş olmanız koşuluyla gider olarak kayıtlarınıza intikal ettirebilirsiniz. (V. Seviğ)
BİLGİSAYAR PROGRAMLARININ YENİLENMESİ GİDER MİDİR?
SORU: Bilgisayar programlarını yeniletmemiz halinde ödenen bedeller giderleştirilebilir mi? Yoksa söz konusu ödemelerin amortismana tabi tutulması mı gerekir?
CEVAP: Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın 2/1'inci maddesi uyarınca "Herhangi bir şekilde dille ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları", ‘Fikir ve Sanat Eseri' olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle uygulama programları gayri maddi hak olarak kabul edilmektedir.
Dolayısıyla işletmelerin kullandıkları iş bilgisayarı için yaptırdıkları bilgisayar programlarının (software) iktisadi ve teknik ömrünün bir yıldan uzun sürmesi ve değerlerinin Vergi Usul Yasası'nın 313'üncü maddesinin son fıkrasında yazılı tutarı aşması halinde, bunların genel esaslara göre itfa edilmeleri bir başka ifade ile amortismana tabi tutulmaları gerekmektedir.
Uygulamada bilgisayarları kullanabilmek için gerekli yazılımlar iki gruba ayrılmaktadır.
- İşletim sistemleri; işletim sistemi bilgisayarı kullanmak için zorunlu bir yazılımdır. Bu programlar olmadan bilgisayarı kullanmak mümkün değildir. Örneğin, MS DOS ve Windows. Ancak bu tür sistemler bilgisayarın kendisi ile birlikte satılmakta, daha sonra yeni versiyonları üretildiğinde değiştirilebilmektedir. Bazı hallerde de bilgisayarın kullanımı için zorunlu olmayan programlarda satış aşamasında verilebilmektedir. Her iki halde de bilgisayarla birlikte verilen programlar satın alma bedeline dahil olduğu için bilgisayarla birlikte amortismana tabi tutulmaktadır.
- Programların yeni versiyonunun bilgisayara yüklenilmesi halinde bu yüklenim nedeniyle ödenen bedelin maliyet bedeline eklenmesi dolayısıyla amortismana tabi tutulması gerekmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
İYUK
1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/2098, K.2007/238 sayı ve 7.2.2007 tarihli kararı
"İYUK'un ‘ilk inceleme üzerine verilecek karar' başlıklı 15. maddesinde, dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği kuralına yer verilmiştir. Mahkemece 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1/d bendi uyarınca dilekçenin reddedilmesi ve 5.12.2005 tarihli yenileme dilekçesinde de aynı yanlışlıkların yapılması üzerine 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 5 numaralı fıkrası uyarınca dava reddedilmiş ise de dava açma hakkının kullanılmasına engel olabilecek böyle bir durum hakkında davacının bilgilendirilmesi gerekirken Mahkemece verilen ilk dilekçe ret kararında, aynı yanlışlıkların tekrarı halinde davanın reddedileceği belirtilmediğinden usulüne uygun olmayan ilk dilekçe ret kararı üzerine aynı yanlışlıkların yapıldığından söz edilerek davanın reddedilmesinde yasaya uyarlık görülmemiştir."
2. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2005/304, K.2005/2379 sayı ve 10.11.2005 tarihli kararı
"VUK'un 120. maddesinde, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız veya fazla veya eksik vergi alınması olan vergi hatalarını düzeltme yetkisinin vergi dairesi müdürüne ait olduğu kurala bağlanmıştır. (...) davacının aylıklarından vergi kesmek ve ilgili vergi dairesine yatırmaktan sorumlu olan Rektörlüğün fazladan kesildiği ileri sürülen vergilerin düzeltilerek iade edilmesi konusunda işlem kurmaya yetkili olmadığı açıktır. Bu yoldaki istemlerin verginin yatırıldığı vergi dairesi müdürlüklerine yöneltilmesi ve istemin reddi halinde VUK'un 116-126 maddelerine göre işlem yaratıldıktan sonra bu işlemlerin idare davaya konu yapılması olanaklıdır. Bir davanın süre aşımı nedeniyle reddedilebilmesi için İYUK'un 14. maddesinin 3. fıkrasına bağlı ( a ), ( b ), ( c ) ve ( d ) bentlerinde yazılı durumların bulunmaması gerekir. (...) Rektörlüğünün; ödenmiş ve vergisi tevkif edilmiş aylıklara uygulanmış olan vergi oranının düzeltilmesi ve fazladan yapılmış tevkifatın davacıya ret ve iadesi konusunda işlem kurmaya yetkili olmaması nedeniyle istenen düzeltmenin Rektörlükçe yapılamayacağını duyuran yazının, vergilendirme alanında kurulmuş idari davaya konu olabilecek bir işlem olmadığı gözetilerek vergi mahkemesince; İYUK'un 14. maddesinin ( 3/d ) bendi ve 15. maddesinin ( 1/b ) bendi uyarınca karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen karar hukuka uygun düşmemiştir."
3. Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu'nun E.2007/411, K.2007/492 sayı ve 30.11.2007 tarihli kararı
"İYUK'un 5. maddesinde her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı; ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği öngörülmüştür. İdari işlemlere karşı ayrı ayrı dava açılması gerektiğine ilişkin asıl kurala istisna olarak getirilmiş olan bu maddeye uygun olarak birden fazla idari işleme karşı tek dilekçe ile açılan bir davada, yargı yerince, hem usul hem de esas yönünden yapılacak inceleme ile ulaşılacak sonuç, tüm işlemler açısından kabul edilirken, her bir işlem yönünden hem usul hem esas yönünden ayrı inceleme yapılmasının gerekli olduğu durumlarda, söz konusu işlemlere karşı tek dilekçe ile dava açılabileceğinin kabulüne olanak yoktur. Bir başka anlatımla, işlemlerden birinin diğerinin sonucu olmadığı veya biri hakkında verilen kararın diğer işlemi de etkilemediği durumlarda, birden çok işlemin bir dilekçe ile dava konusu yapılamayacağı açıktır. Uyuşmazlıkta, davacı şirkete tebliğ edilen kırk beş işlem tek dilekçeyle davaya konu edilmiş olup, 4458 sayılı Gümrük Kanununun ilgili hükümlerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği yönünden, her birinin ayrı ayrı incelenmesi zorunluluğu bulunduğundan, İYUK'un 5. Maddesine uygun olmayan dava dilekçesinin reddi gerekirken, dosyanın tekemmül ettirilerek işin esası hakkında karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır."
ÖZELGELER
AATUHK
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.1.2008 tarih ve 2280 sayılı özelgesi
"AATUH'nın "Üçüncü Şahıslardaki Menkul Malların, Alacak Ve Hakların Haczi" başlıklı 79. maddesinde; "Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.." hükmü yer almaktadır. Söz konusu madde kapsamında yapılacak itirazlarda elden teslim dışında taahhütlü posta aracılığıyla da yetkili daireye ulaştırılması mümkün bulunmaktadır. 7 günlük cevap verme süresinin hesaplanmasında; cevapların elden teslimi halinde alacaklı tahsil dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarih, taahhütlü postayla gönderilmesi halinde ise postaya verildiği tarih esas alınacaktır. Ancak taahhütlü posta dışında yapılacak tebliğlerde kurum kayıtlarına giriş tarihin esas alınması sebebiyle postada oluşabilecek gecikmelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Vergi dairelerinin kuruluş, görev ve işleyişleri muhtelif vergi kanunları, yönetmelikler ve yönergeler ile düzenlenmiş olup söz konusu düzenlemelerde Adliye Teşkilatı içindeki gibi muhabere yolu ile en yakın vergi dairesine itiraz yoluna yer verilmemiş olduğundan, ilgili kanun, yönetmelik ve işlem yönergesine uygun olarak söz konusu itirazların sadece haciz bildirisini gönderen vergi dairesine yapılması gerekmektedir."
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 4.8.2009 tarih ve 8640 sayılı özelgesi
"Ecrimisil, hazine taşınmazının idarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle, idarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, taşınmazdan işgalden önceki haliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak idarece talep edilen tazminattır. Rızaen ödenmeyen ecrimisil bedeli Milli Emlak Birimlerince 6183 sayılı AATUH hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere vergi dairelerine veya gelir servislerine intikal ettirilir. Buna göre, takip ve tahsil edilmek üzere dairenize gönderilen ecrimisil bedellerinin tahsili amacıyla dairenizce düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davalarda mahkemece davanın reddine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde, yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda gerekli değerlendirmenin de yapılması suretiyle, ödeme emirlerine konu olup hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki ecrimisil bedelleri için % 10 haksız çıkma zammı alınacağı tabiidir."
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın B.07.1.GİB.4.16.17.03….-09-43/ sayı ve 13.7.2009 tarihli özelgesi
"AATUHK'nın aciz haline ilişkin 75 ve 76. maddeleri ve Seri:A Sura No:1 Tahsilat Genel Tebliği'nin ‘Amme Alacağının Cebren Tahsili' başlıklı ikinci kısmın ‘2. Mal varlığı araştırması' başlıklı bölümünde yer alan açıklamalar uyarınca, borçlunun haczi caiz malı olup olmadığı veya bulunan malların satış bedelinin borcunu karşılayıp karşılamadığı, borçlu hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucunda tespit edilir. Fer'ileri ile birlikte toplam tutarı 5.000 lira ve üzerindeki amme alacakları için ise yurt çapında mal varlığı araştırması yapılması gerekmektedir. Bu takip sonunda borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedelinin borcunu karşılamadığının tespiti üzerine borçlu aciz halinde sayılır. Bu itibarla, Müdürlüğünüz mükellefi şirketin yönetim kurulu üyesinin aciz halinin tespiti için il çapında yapılan mal varlığı araştırmasının sonuçlanması yeterli olmayıp, yurt çapında malvarlığı araştırmasının sonucunda (yapılan takip sonunda), haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedelinin borcunu karşılamadığının tespiti üzerine aciz halinde sayılması ve aciz hali tespit edilen ödevlinin mali durumunun zamanaşımı süresi içinde devamlı olarak Müdürlüğünüzce takip edilmesi gerekmektedir."
Kaynak: Referans