Sivil Havacılık Akademisi Üyeleri, hazırladıkları bildiri ile Sivil Havacılığın sorunlarına dikkat çektiler.
Çalışmalarını 4 aydır sanal bir ‘Akademi’ çatısı altında sürdürmekte olan Sivil Havacılık Akademisi Üyeleri, hazırladıkları bildiri ile Sivil Havacılığın sorunlarına dikkat çektiler.
Sivil havacılığın yönetimsel, teknik, tıbbi ve eğitim zafiyetlerinin uçuş kazası yaratma olasılığından kaygı duyan havacıların oluşturduğu bir sivil inisiyatif olan Sivil Havacılık Akademisi, yayımladığı bildiriyle Türk Sivil Havacılık sektörünün sorunlarını kamuoyu ile paylaştı.
Yayımlanan bildiride uluslararası sivil havacılık kaza oranları ile ülkemizdeki kaza oranları karşılaştırıldı. Dünya istatistikleri, kaza sayı ve oranlarının işlendiği bildiride batı ülkelerine göre ülkemizin oldukça kötü bir durumda olduğuna dikkat çekildi. Örneğin Delta ve British Airways’in 1 milyon kalkış itibariyle ölümlü kaza oranı 0.17 iken, bu oranlar, Northwest, Continental, US, United, Lufthansa, Air Canada gibi şirketlerde 0.21-0.33 bandında; Air France, KLM, Swiss ve Japan şirketlerinde 0.72-1.36 arasında seyrediyor. Türkiye’de ise bu oran 3.60 olarak dikkat çekiyor. Türkiye ile aynı klasmanda yer alan ülkeler ise Kenya (2.85); Hindistan (3.53); İran (3.54) ve Pakistan (4.55) olarak gerçekleşti. Uçuş sayıları çok daha fazla olmasına karşın, Air Canada, British, Lufthansa ve KLM 1994 yılından bugüne hiç kaza yaptılar. Türkiye’de ise 1974 yılından bugüne ulusal havayolu şirketleri 13 büyük kaza yaptı ve bu kazaların üçü son yedi yıl içerisinde gerçekleşti.
Mevcut yapısıyla SHGM yeterli değil
Son yıllarda Türkiye’de sivil havacılığın ivmeli bir şekilde büyüdüğünün belirtildiği bildiride, havayolu şirketleri ile sivil havacılık otoritesinin, kalifiye eleman ve teknik altyapı yönünden bu büyümenin gerisinde kaldığı açıklandı. Mevcut yapısıyla SHGM’nin sivil havacılığı kayda alma, kontrol etme ve denetleme kapasitesinin yeterli olmadığına değinilen bildiride sertifikasyon, dokümantasyon ve kural koyma işlevleri bakımından da SHGM'nin sınırlı bir yapıya sahip olduğu belirtildi. SHGM’nin bugünkü kadrolarıyla yoğun iş yükünü kaldırmakta zorlandığının açıklandığı bildiride mevcut yapının değiştirilmesi gerektiği vurgulandı. Yeniden yapılanma sürecinde mutlaka sektör deneyimi olan, İngilizce bilen, uzman ve kalifiye personel ile çalışılmasının gerekli olduğunun söylenildiği bildiride, sofistike ve uzmanlık gerektiren uçuş güvenliğiyle ilgili konuların SHGM sorumluluğundan çıkarılması ve özerk bir kuruluş olan Uçuş Emniyet Kurumu’na devredilmesinin en makul yol olacağı açıklandı.
Uçuş Emniyet Kurumu kazaları minimize edebilir
Uçuş güvenliğini doğrudan veya dolaylı biçimde ilgilendiren tüm alanlardan seçilmiş, eğitimi ve tecrübesi en üst düzeyde olan uzman kişilerin görevlendirileceği bir Uçuş Emniyet Kurumu’nun sivil havacılığımızdaki kaza, kırım ve olmamış kazaları minimize etme bağlamında çok önemli işlevler göreceğinin altının çizildiği bildiri de, bu kurulun her türlü politik, ticari ve idari baskıdan uzak olması için mutlaka özerk bir yapıda olmasının şart olduğu bildirildi. Bildiride ayrıca Uçuş Emniyet Kurumu’nun alt birimleri olarak, Havacılık Denetleme Kurulu ve Kaza-Kırım İnceleme Kurulu’nun da bir an evvel oluşturulmasının gerektiği vurgulandı.
Kaynak: Lojiport