Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / AB İLE GIDA GÜVENLİĞİ FASLINI KONUŞUYORUZ

AB İLE GIDA GÜVENLİĞİ FASLINI KONUŞUYORUZ

AB İLE GIDA GÜVENLİĞİ FASLINI KONUŞUYORUZ20.07.2010

Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik yolunda 13'üncü fasıl olan ‘Gıda Güvenliği Faslı' görüşmeleri başladı.

"13'üncü fasla geldiğimize göre, demek ki önceki 12 fasılda her şey yolunda" şeklinde düşünenleriniz olabilir endişesiyle sizlere hemen kısa bir özet yapayım.

35 başlıktan 8 tanesi AB, 5 tanesi Fransa ve 6 tanesi ise Güney Kıbrıs tarafından olmak üzere toplam 19 başlık bloke edilmiş durumda. 13 başlık açılmış ve görüşmeler zaman zaman devam ediyor. 13 başlık içerisindeki ‘çevre başlığı' geçici olarak kapatılmış görünmesine rağmen, AB resmi gazetesinde yayımlanmadığından resmen kapanmış görünmüyor. Geri kalan 3 başlık ise gündemde dahi değil.
Temmuz başında, 13'üncü başlık olan ‘Gıda Güvenliği Faslı' açılmış ama görünen o ki görüşmeler bir karara bağlansa dahi 27 AB ülkesince onaylanıp AB resmi gazetesinde yayımlanmadan kapanmayacak ve asla yürürlüğe giremeyecek.
Giremeyecek, çünkü Türkiye'ye tam üyelik için verilen sürenin ucu hâlâ açık!
 
"AB ile gıda faslı görüşülüyor" denilince konu hemen ‘kokoreç ve işkembe' basitliğine indirgeniyor.
Oysa mevzuu derin, hem de hayli derin.
Görüşmelerde, "Gıda güvenliği ön plana çıkacak ve tabii hijyen başı çekecek". Hayvanların beslenmelerinden tutun hayvansal ürünlerin üretimleri, ambalajları, saklanmaları, taşınmaları ve kullanımlarında insan sağlığının vazgeçilmesi olan hijyen faktörüne kadar varan uzun bir işlem demeti tek tek ele alınacak ve standartlara bağlanacak.
Doğal, ekolojik, organik, GDO gibi terimler daha çok kullanılacak. Bu terimlerin içerdikleri standartlara, denetim mekanizmalarına ve belge veren şirketlere daha özenle yaklaşılacak ve gıda ürünlerinde katkı maddelerinde daha hassas olunacak.
Dahası, üretici dilediği kadar üretemeyecek. Her türlü gıda ürünlerine ve hayvansal ürünlerin üretimlerine kota konulacak ve bu kota Avrupa bütünü dikkate alınarak hesaplanacak.
Besi hayvancılığı ve süt hayvancılığı mandıralardan endüstriyel çiftliklere kayacak ve hayvancılık bilimsel anlamda yapılacak. Her hayvanın nüfus kâğıdı olacak, seceresi bilinecek.
İnsanların ve hayvanların beslenmelerinde kullanılan bitkisel ürünlerin tarımlarının her safhasında kullanılan gübrelerin ve zirai mücadele ilaçlarının, kalıntı seviyeleri AB standartlarına getirilecek ve bu ürünleri üreten firmalar yakın takibe alınacak.
Ürünlerin imalatları, ambalajlanmaları, muhafazaları ve nakliyeleri sırasında kullanılan makineler ve cihazlar dahi denetim altında tutulacak, üretimlerinde kullanılan katkı maddelerinin, tatlandırıcıların, çözücülerin, aroma sağlayan maddelerin bitki ve hayvan üzerindeki kullanımları ve bu maddeleri üreten firmaların üretim teknolojileri AB standartlarına bağlanacak.
 
Bugünlerde hayli ilginç bir kitap okuyorum.
Adı ‘Dünyada Gıda ve İlaç Terörü', yazarı İsmail Tokalak.
Hayli cesur bir çalışma. Oldukça geniş ve ciddi bir araştırma ile yazar Tokalak bizlere dünyadaki ilaç ve gıda devlerinin yarattıkları terörü anlatıyor, okudukça dehşete düşüyorsunuz.
Yazar, kitabının bir bölümünde, "İnsanları beslemek için üretilen kırmızı et ekonomik olmayan, gıda ve su kaynaklarını en çok tüketen üretim şeklidir. Doğal ortamdan koparılarak endüstriyel çiftliklere kapatılan hayvanların kapalı ortamda, doğal olmayan yemler içine suni katkı maddeleri ve iltihabi hastalıkları önlemek için antibiyotiklerin katılması etlerin kalitesini bozmakta ve insan sağlığı için ciddi risk taşımaktadır. Buna mukabil hayvanlar doğal ortamlarda otlasalar dahi, tarım ilaçlarının ve kimyasal gübrenin kirlettiği topraktan çıkan ürünleri yemektedirler. Antibiyotikli yemle beslenen hayvanların sadece etleri değil, sütleri de sağlıksız hale gelmektedir. Hayvanların beslenmelerinde GDO'lu yemler de ayrı bir sorundur. Avrupa Birliği GDO'lu ürünlere belli oranda yasak getirmesine rağmen, GDO'lu yemlerin çoğunu serbest bırakmıştır. Deli dana hastalığının nedeni, içlerine sodyum nitrat ve sodyum nitrit gibi çeşitli kimyasallar katılarak kedi, köpek, inek gibi ölmüş hayvan leşlerinden yapılan yemler olduğu bilinmektedir. Amerika'da FDA, 1970'li yıllarda bu katkı maddesinin yasaklanması için harekete geçmesine rağmen güçlü işlenmiş et lobisi buna şiddetle karşı çıkınca yasaklama getirilememiştir. Tüm sosis, salam, sucuk, hazır köfte ve hamburger gibi herhangi bir işlenmemiş et ürününün çoğunda bir kanserojen olan sodyum nitrat vardır" demektedir.
Yazar İsmail Tokalak'ın kitabından seçtiğim bu çarpıcı metni AB ile görüşülmekte olan ‘Gıda Güvenliği Faslı'nın önemini vurgulamak için yazdım.
 
Son günlerde ette yaşanan sorunların, yıllardır bariyerler koyarken bir gecede canlı hayvan ve karkas et ithalatına müsaade edilmesinin AB ile ‘Gıda Güvenliği Faslı'nın görüşülmeye başlanmasının hemen arifesine gelmesi çok ilginç.
Ette dönen dolaplarla, ne kadar hazır olduğu bilinmeyen Tarım Bakanlığı ile bu konuda hiçbir şey bilmeyen çiftçi yapımızla, çevre bilinci ve gıda güvenliği konusundaki bilgileri Uğur Dündar'ın Arena programında basılan üretim yerlerinin rezilliği ile sınırlı olan tüketici yapısıyla ve AB standartlarına hazır olmak için yaklaşık 50 milyar dolarlık altyapı yatırımı gerektiğinin, Türkiye'nin bu yatırımları hangi kaynak ile yerine getireceğinin bilinemediği bir ortamda, son derece önemli bir fasıl olan ‘Gıda Güvenliği Faslı' nasıl aşılır, böyle bir tabloda görüşmeler nasıl bitirilir, bitirilse dahi o fasıl ucu açık bir ummanda ne zaman kapanır bilemem.
Kaynak: Referans
Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr