Ülkemizin her yerini demiryolu ağları ile örmeliyiz. Demiryolları bir ülkeyi medeniyet ve refah ışıklarıyla aydınlatan kutsal bir meşaledir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Türkiye'nin önündeki önceliklerine baktığımızda, sıralamanın en başına konulması gerekenin, ulaştırma ve taşımacılık sektöründeki alt sektör payları arasındaki dengesiz dağılımın biran önce durdurulması ve payların makul ölçülere getirilmesi için gerekli tüm hukuki/idari/yapısal düzenlemelerin biran önce yapılmasıdır.
Kalkınma Planı, Ulusal Program, Avrupa Birliği (AB) müktesebatı, hükümet programları, kurumların stratejik hedefleri, 2023 ve 2050 hedefleri hep ulaştırma/taşımacılık sektöründe yapılması planlanan/programlanan anlayışa/yaklaşıma göre hazırlandı. Çünkü ülkenin tüm hedeflerine, yapılacak bu düzenlemeler sonucunda dengeli bir ulaştırma ve taşımacılık yapısı ve dağılımı ile ulaşmak mümkün olabilecektir.
Ülkemizin taşımacılık paylarındaki dağılımın dengesizliğini ve sistemin "demiryolu" üzerine kurulması gerektiğini, AB müktesebatı ile uyumlaşma çalışmalarına başlanılan yıllardan beri tüm kamu planlarında, programlarında, hedeflerinde yazıyoruz/söylüyoruz ama bir arpa yol bile gidemiyoruz.
Yakından yaşadığımız ve içinde bulunduğumuz süreç bize şunu gösterdi ki; ülkede çok az bir azınlık dışında kimse, "temiz ve yeşil taşıma" türü olan demiryolu taşımacılığının, geleceğin dünyasındaki yerini göremiyor veya görmek istemiyor.
Demiryolu sektöründe serbestleşmeyi getirecek ve özel sektörün faaliyet göstermesine imkan sağlayacak demiryolu sektörünün yeniden düzenlenmesi ile ilgili yasaların kısa sürede hayata geçirilmesi, ülkenin gelişimine ve hedeflerinin ulaşılmasına önemli katkı sağlayacaktır.
Maalesef demiryolunun serbestleşmesi ile ilgili yasal düzenlemelerin yıllardır TBMM'ye getirilemediğini görüyoruz ve ülke için üzülüyoruz.
Hem dünyanın lojistik ve taşımacılık merkezinde olduğumuzu söylüyoruz, ticaret yollarının ülkemizin üzerinden geçmesini istiyoruz ama taşımacılık sisteminin dengesizliğini gidermeyerek maliyetleri artırıyoruz. Ülkemizin rekabet edilebilir taşıma yapmasının önünü kesiyoruz.
Böyle bir yaklaşımla küresel ticaret yollarının dışında kalabiliriz.
Yasal düzenlemeler yapılmazsa, son yıllardaki demiryolu ile ilgili artarak devam eden yatırımlara rağmen, hiçbir sonuç alınamayacak ve hedeflere ulaşılamayacaktır.
Bir hatırlama yaptığımızda şunları tespit edebiliriz. 1950 yılından beri ihmal edilmiş olan demiryollarımız yurtiçindeki diğer taşıma modları karşısında rekabet gücünü yitirmişti. Ancak son yıllarda demiryolları yeniden "Devlet Politikası" haline gelebilmiştir.
Ulaştırma sektörleri içerisinde demiryolunun yatırım payı yüzde 10 iken 2009 yılında yüzde 48 olmuş ve TCDD'ye yaklaşık 3.5 milyar dolar yatırım yapılmıştır.
Bunlar demiryolu sektörü için çok güzel gelişmelerdir. Ancak yatırımlar tek başına yetmiyor, sorunu çözemiyor. Yetersiz ve kalitesiz olan demiryolu altyapısının yenilenmesi ve yeni demiryolu hatlarının yapılmasına güç ve hız verilmelidir. Demiryolu işletmeciliği serbestleştirilerek kamunun işletmecilikten kaynaklanan maliyet baskısı azaltılmalıdır.
Demiryolu mevcut altyapısına baktığımızda, bu konunun ne kadar acil olduğunu daha iyi görebiliriz; TCDD, 2010 yılına kadar 8 bin 686 km'si konvansiyonel ana hat ve 2 bin 322 km'si tali hat olmak üzere toplam 11 bin 8 km. konvansiyonel hat ve 397 km. yüksek hızlı tren hattı olmak üzere toplam 11 bin 405 km'lik demiryolu hattında işletmecilik/taşımacılık faaliyetlerini sürdürmüştür.
1950 yıllardan beri yeterli oranda yatırım yapılmaması sonucunda demiryolu altyapısı açısından Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde olduğumuz görülmektedir. Türkiye'de bin kilometrekareye 11 km demiryolu ağı düşerken Almanya'da 95 km, Belçika'da 113 km, İngiltere'de 67 km demiryolu düşmektedir.
TCDD şebekesindeki ana hatların yüzde 93'i tek hat olup, toplam hatların 2 bin 670 km'si elektrikli ve 3 bin 426 km'si sinyalli hale getirilebilmiş ve toplam yol uzunluğu içerisindeki elektrikli ve sinyalli hat oranları sırasıyla yüzde 23 ve yüzde30 olabilmiştir.
Mevcut hatların;
- Yüzde 29'u standart dışı kurp yarıçapına, (Yarıçap 1.000 m.den küçük)
- Yüzde 24'ü standart dışı eğime, (Eğim binde 10'dan büyük)
- Yüzde 1,6'sı standart dışı dingil basıncına, (Dingil Basıncı 20 Tondan küçük)
- Yüzde 22'si standart dışı ray yaşına, (Ray yaşı 30 yıldan büyük)
- Yüzde 26'sı standart dışı traverse, (Çelik, ahşap travers standart dışı) sahiptir.
Aynı zamanda dizelli lokomotiflerin yüzde 65'i, elektrikli lokomotiflerin yüzde 63'ü, yolcu vagonlarının yüzde 55'i, yük vagonlarının yüzde 60'ı 20 yaşın üzerindedir.
TCDD, 2003 yılında 35 bin 853 adet personel ile faaliyetlerini sürdürürken, 2009 yılı itibariyle personel sayısı 29 bin 966 adede gerilemiştir. Son yıllarda emekli olan personelin yerine yenisinin atanması mümkün olmadığından, özellikle işletmecilik görevini yapan faal (istasyon ve tren personeli) personel mevcudu, ihtiyaç duyulan seviyenin altında kalmıştır.
Avrupa ülkelerindeki demiryollarının hem altyapı hem de araç filo seviyesine ulaşmamız ve verimli demiryolu işletmeciliği yapabilmemiz için önümüzdeki süreçte yatırımlara artarak devam edilmelidir.
Bu çerçevede amaç; güvenli, etkin ve aynı zamanda sosyal yararları göz önünde bulunduran ve çevreye saygılı bir ulaştırma politikası geliştirmek olmalıdır.
AB, taşımacılığı modern ekonomilerin anahtarı olarak görmekte ve ulaştırma politikaları üretmek ve bunların uygulanmasının sağlanması üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
AB, ortak taşımacılık politikasını oluşturmak amacıyla, uzun vadeli stratejilerinin ilk aşamalarını açıkladığı "2010 yılı için Avrupa Ulaştırma Politikası: Karar Zamanı" başlıklı Beyaz Kitap Komisyon tarafından 2001 yılında yayımlanmıştır.
Beyaz Kitap aşağıda belirtilen ana bölümlerden oluşmaktadır:
1) Taşımacılık türleri arasındaki dengenin değiştirilmesi: Dengenin demiryolu, denizyolu ve iç suyolu lehine değiştirilmesi için 2010 yılına kadar taşımacılık türleri arasındaki rekabetin düzenlenmesi ve taşımacılık türleri arasındaki bağlantıların tamamlanması önceliklerinin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.
2) Darboğazların giderilmesi: Özellikle Trans-Avrupa Şebekesi'ne dahil ana arterlerdeki darboğazların giderilmesi önem arz etmektedir.
3) Kullanıcılar taşımacılık politikasının merkezine yerleştirilmesi: Kullanıcıların nereye, ne için para ödediğini bilmesi sağlanmalı ve kullanıcı hak ve yükümlülükleri birlikte ele alınarak geliştirilmesine önem verilmelidir.
4) Taşımacılık alanında küreselleşmenin yönetilmesi: Genel olarak ulusal düzeyde ele alınan ve iç pazarı korumayı amaçlayan taşımacılık politikalarının, ticareti kolaylaştırmayı amaçlayan ancak sosyal ve çevresel gereklilikleri göz ardı eden uluslararası politikalar ile uyumlaştırılması gerekmektedir.
AB ülkeleri demiryolu sektöründe ortaya konulan politika ve önlemler ile pazar kaybının 2010 yılına kadar en azından 1998 yılındaki düzeyine getirilmesi ve daha sonra ise bu seviyenin iyileştirilmesini hedeflemektedir.
Sonuç olarak: Demiryolu yük pazarı; 15 Mart 2003 itibariyle Trans-Avrupa demiryolu yük şebekesinde, 1 Ocak 2006 itibariyle uluslararası yük taşımacılığı için ve 1 Ocak 2007 tarihinde ise tüm yük taşımacılığı için rekabete açılarak serbestleştirilmiştir.
AB Komisyonu, Aralık 2009'da yürürlüğe giren ve yolcu hakları, kamu hizmeti yükümlülükleri ve makinistlerin brövelendirilmesi ile ilgili düzenlemeleri içeren üçüncü demiryolu paketi ile 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren uluslararası yolcu hizmetlerini serbestleştirmiştir. Yine bu paket kapsamında, ulusal veya uluslararası yolculuk yapan tüm yolcular, eşit haklara sahip olacaktır.
Tren kalkmak üzere. Biraz daha geç kalırsak treni kaçırabiliriz. Hepimiz elimizde bavulla istasyonda kalabiliriz.
Demiryolu sektörü ile ilgili düzenlemelerin ne zaman yapılacağı ile ilgili belirsizlik nedeniyle önünü göremeyen ve demiryoluna yatırım yapan ve yapmak isteyen özel şirketlerin de takatinin de tükenmek üzere olduğunu görüyoruz/duyuyoruz.
Kaynak: Transport