“Outsourcing”, “ Dış kaynak kullanımı” veya “Lojistik hizmetlerin şirket dışına verilmesi “ diye farklı şekillerde isimlendirdiğimiz iş süreçlerimiz var. Şirketler tedarik zincirlerini olabildiğine kısa, yalın, hızlı, hatasız ve az maliyetli hale getirmeye çalışıyorlar. Bu amaçlara hizmet eden ilk uygulamanın dış kaynak kullanımı olduğunu görüyoruz. Özellikle ölçekler büyüdükçe, şirketlerin hinterlandları genişledikçe, dışarıya açıldıkça, dış kaynak kullanımın arttığını ve değer yaratmaya başladığını biliyoruz. İlk 1.000 şirketimizde lojistik hizmetlerde büyük ölçekte olan dış kaynak kullanımı oranı % 50 nin üzerindedir. Uluslar arası taşıma, Antrepo hizmetleri, gümrükleme, milli depolama, yurt için taşıma ve yurtiçi dağıtım dışarıya verilmiştir. Orta büyüklükteki şirketlerimizde % 50 nin altında görüyoruz bu oranları. Depolama, yurt içi dağıtım hizmetleri, şirketlerin kendi yerlerinde kendi araçları ve elemanları ile yapılmakta. Kobiler’de ise bu oranın daha da düştüğünü görmekteyiz. Kendi malzemelerini kendi araçları ile alıp, kendi iş yerlerinde depolayıp yine ürünlerini kendi araçları ile taşımaktadırlar. Kargo dışında hizmet almamaktalar.
Dış kaynak kullanımını nasıl yaparsanız yapın mutlaka bir sözleşmeye dayandırmak zorundayız. Tedarik zinciri içindeki lojistik sürecin nasıl işletileceği, riskler, fırsatlar, geliştirilecek durumlar, kalite kontrolü, süreç iyileştirmeleri kontratlarda olmak zorundadır. Lojistik kontratlar bir hizmet alım ve satım kontratları değildir. Aynı tedarik zinciri içinde çalışan birbirini tamamlayan iki kurumun stratejik iş birliğidir. Bu iş birliğinin koşullarını belgelendirme işlemidir.
Kontrat hazırlığı talebin başladığı andan başlamalıdır. Şirketler birlikte çalışacakları firmaları gazete ilanı ile veya internetten seçmemelidir. Benzer işleri yapan, rakiplerinize de hizmet veren şirketler öncelikli tercih nedeni olmalıdır. Alınacak olan hizmetin tanımını, ölçeğini ve sürecini de hizmet alan firma yapmamalı, bunu seçeceği firma ile birlikte planlamalıdır. Bu yolla farklı süreç biçimleri ortaya çıkacaktır. Bu nedenle firma seçimine işe verilen tekliflerin en ucuzları ile görüşülerek değil; işi yapabileceğine inanmak için firmalarla görüşmeler yaparak başlamalıdır.
Depo kapasitesi, personel sayısı, yönetici özellikleri, yazılımları, kaynakları, yatırım güçleri, ticari kredileri yeterli olan firmalarla birlikte başlanması gerekir. İş yerlerinde, merkezlerinde hatta gerekirse diğer şehirlerinde veya ülkelerdeki çalışmalarını da görmek zorundayız. Bundan sonra firmanın seçimine gidilmeli ve kontrat birlikte hazırlanmalıdır. Fiyatlama işin en son adımı olmalıdır. Açık maliyetler ortaya çıkarıldıktan sonra anlaşılacak kar marjı pazarlık edilecek tek nokta olmalıdır. Riskler, fırsatlar paylaşılmalı, iş ve süreç gelişmelerinde yaratılan katma değer, bunun için yatırım yine karşılıklı karar bağlanmalıdır.
Lojistik sözleşmeler bir mal satın alma sözleşmesi değildir. Bir hizmet iş birliği sözleşmesidir. Bundan dolayı hizmeti alan da satan da sözleşmenin ortakları olarak birlikte hazırlık yapmalı ve çalışmalıdır. Bir tarafın lehine olan her değişim diğer tarafın aleyhine olacak ve sözleşmenin kısa bir süre sonra bitmesine, iptaline yol açacaktır. Bunu önlemenin, lojistik süreci işinde büyümenin, iş geliştirmenin yolu açık sözleşmelerden geçer. Bunu başardığınız an sonsuza kadar çalışabilmeyi başardınız demektir.
Dünya