"Günümüzde devletlerin genel karakterinin ‘milli' olduğu görülüyor" diyen stratejist Yılmaz Aklar, Atatürk'ün "En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz. Denizciliği Türk'ün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız" sözünü hatırlatarak Türkiye'nin dünya ticaret denizlerindeki yerinin çok daha ilerilerde olmasına yönelik görüşlerini açıkladı.
Devletlerin değişmeyen görevinin, ülkelerine daha fazla demokrasi, refah ve güven sağlamak, bunları geliştirmek olarak tarif edilebileceğini ifade eden Aklar, "Milli menfaat; bir milletin kendi güvenliği, refah ve mutluluğu için gerekli olduğuna inandığı hususlardır. Milli menfaatlerin somut olarak neler olabileceği, gerçekçi, akılcı bir yöntemle, milletin genel istek ve yararı göz önünde bulundurulmak suretiyle, çağdaş ölçülere, milletin değerlerine ve beklentilerine de uygun olarak hükümetlerce saptanır" diye konuştu.
Yeterince istifade edilmiyor
‘Denizcilik Gücü' kavramının; bir ülkenin denizcilikle ilgili bizatihi denizlerle doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan tüm unsurlarından kaynaklanan toplam değeri ve gücü ifade eden, denize kıyısı bulunan ülkelerin temel milli güç unsurlarından biri haline gelen bir gücü ifade ettiğini kaydeden stratejist Aklar, "Günümüz ölçülerinde bu gücün ekonomik boyutu, tüm dünya için, IMO, Deniz Ticaret Odaları ve Denizcilik Müsteşarlığı verileri ışığında yıllık olarak yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir değeri ifade ediyor. Denizcilik gücü; içerisinde deniz gücü ve deniz gücü kavramı içinde yer alan ve denizlerin savunma ve güvenlik boyutu olarak da tanımlanabilecek deniz kuvveti unsurlarını barındırıyor. Bu açıdan deniz gücü; deniz ticaretini ve bu kapsamda ticaret gemilerini, liman tesislerini, gemi inşa ve bakım onarım tesislerini, ticari kuruluşları, ehliyetli personel ve deniz kuvvetlerini kapsayan bir sistemdir" ifadelerini kullandı.
"Deniz gücünün deniz kuvveti kavramını da kapsamakla beraber genel anlamıyla denizlere yönelik ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan gücü, deniz kuvveti ise savunma ve güvenlik boyutundan kaynaklanan gücü ifade eder. Bir ülkenin denizcilik gücünün değeri tüm alt unsurları ile birlikte uyum, koordinasyon ve sinerji içerisinde yönlendirilmesiyle artar" diyen Aklar, gelinen noktada; en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetinde olan Türkiye'nin, bu kabiliyetinden yeteri derecede istifade edemediği, denizciliğin bir ülkü haline getirilemediği, denizcilik sektörünün; ekonomisi, savunma ve güvenlik boyutu, siyasi, beşeri, sosyo kültürel ve hukuki zemin sağlama açısından yeteri kadar geliştirilemediği ve önem verilmediğini işaret etti.
Ciddi projeler hayata geçebilir
Stratejist Yılmaz Aklar değerlendirmesini şöyle özetledi: "Ekonominin lokomotifi konumundaki denizcilik faaliyetlerinin kurumsal olarak tek bir çatı altında yürütülmesi temel önem taşımaktadır. Denizcilik eğitiminde son yıllardaki çok ciddi projelerin gerçekleştirilmesi büyük umutlar vermektedir. Bu nedenlerle geleceği görmeye yönelik vizyon oluşturma, doğru ve uzun soluklu deniz yatırım stratejileri üretme, gayret sarfının önlenmesi, ortak akıl üretme, süratli ve doğru karar alma, denizcilik sektörleri arasında sinerji oluşturma, verimlilik, maliyet ve etkinlik gibi faktörler doğrultusunda hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti Denizcilik Siyaset Belgesi'nin uzun vadeli hedeflere ulaşmada, hükümet programları, DPT faaliyetleri ve diğer benzer yatırım hususlarının hazırlanmasında temel rehber olacağı, belgeye uygun hazırlanacak eylem planlarının da uygun, kabul ve tatbik edilebilir olmasına imkân vermesi beklenmelidir."
Kaynak: Referans