Çin Halk Cumhuriyeti Asya-Pasifik Ülkeleri arasında Türkiye’nin en büyük ticari partneri olarak bulunmaktadır. Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacminin sürekli Türkiye aleyhine büyüdüğü görülürken, Çine yapılan ihracatın daha düşük düzeyde kalmasının ana nedeni Çin tarafından bugüne kadar uygulanan tarife ve tarife dışı engeller olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak 2002’den itibaren Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girişi ile oldukça önemli bir gelişme sağlanmış olup, kısa vadede tüm sorunların çözülmesi hemen beklenmemekle birlikte, gümrük tarifelerinde başlayan indirimler ile Çin mevzuatında Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uyum çerçevesinde yasal düzenlemelerin hızlandırılması önümüzdeki dönemde daha olumlu bir ortamın oluşacağı işaretlerini vermiştir.
Türk firmalarının Çin’i uzak bir pazar olarak görmesi ile pazara yönelik bilgi eksikliği gibi sorunlar dile getirilmekte, günümüze kadar yapılan temaslardan yüksek riskler olduğuna yönelik iş adamlarımızda bulunan ön yargıların da bu pazara yönelik ciddi bir çalışma yapılmasını engellediği anlaşılmaktadır. Rakamlardaki dengesizliğin iki ülke arasında gerçekleştirilen tüm görüşmeler sırasında Türk tarafınca dile getirilmesi sonucunda son iki yıl içersinde Çin’den bazı alım heyetlerinin Türkiye’ye gelmesi ile bu dengesizliğin giderilmesi için yapılan çalışmaların olumlu netice vereceği sanılmaktadır.
Çin’de dış ticaret-finans bağlantısının önemli bir bölümü Bank of China tarafından kontrol edildiği bilinmektedir. Son dönemde İnşaat Bankası, Sanayi ve Ticaret Bankası, Tarım Bankası ve CITIC Sanayi Bankası gibi bankalarında giderek artan oranda akreditif düzenledikleri görülmektedir. Türk firmaları tarafından dile getirilen önemli sorunların içersinde Çin bankalarının teyitli akreditif açmaması, Çin ve diğer ülke bankalarınca açılan akreditiflere teyit eklememesi veya dünya bankalarının Çin bankaları tarafından açılan akreditiflere teyit eklemesini engellemesi olarak görülmektedir.
İki ülke arasında bankacılık sektörleri arasında gelişmiş bir muhabir banka ilişkisinin mevcut olmaması bu ülke ile ilgili işlemler sırasında ciddi sorunlarla karşılaşmalarına neden olabilmektedir. Bütün bunlara çözüm oluşturulması için yoğun çaba gösterilmesi gerektiği ortadadır. Çin günümüzde genel anlamda mevzuatı özellikle yabancılar ve ticaret ile ilgili konularda kolay olmayan bir ülke olarak kabul edilmektedir. Bu konuda Çin yetkililerin kolaylaştırıcı önlemler alması zaman geçmeden sağlanmalıdır.
Özetle; dış ticaretimizdeki makasın giderek Çin lehine açılmasının Çin tarafından kaynaklandığı gibi Türk tarafından da kaynaklanan bazı nedenler olduğu, bununla birlikte Çin’in dünyanın en büyük firmaları için bile kolay ve kapıları açık bir pazar olmadığı bilinmektedir. Çin, bölgeler arası ciddi gelir ve kültür farklılıkları bulunan, tüketim alışkanlıkları ve mantelitesi oldukça farklı bir görünüm arz etmektedir.
Kültür ve iş yapma mantığındaki farklılıklara altyapı sorunlarını da ilave ettiğimizde, Çin pazarına girebilmek için firmalarımızın Hong Kong, Tayvan, Singapur gibi ülkeleri kullanmak zorunda oldukları görülmektedir. Bunun için de artı maliyetlere katlanmak zorunda kalınmakta, temsil etmekte bulunduğunuz Türk Lojistik Sektörü açısından da sistemin işleyişindeki zorlukların yarattığı dar boğazlar oldukça sıkıntı yaratmaktadır.
Çin’de yaratılacak en önemli destekler içersinde Türk ürünlerinin tanıtımına yönelik faaliyetlerin yoğunlaştırılması olmalıdır. Ülkede Türk mallarına ilişkin başka bazı ülkelerde olduğu gibi, ilk anda tüketicinin aklına gelen olumsuz bir imaj bulunmadığı, daha çok bir bilgi eksikliğinin olduğu görülmektedir. Ülke’de gerçekleştirilecek iyi hazırlanmış tanıtım ve imaj faaliyetlerinin, Türk ürünlerine karşı talepleri artıracağını her iki ülke arasında dış ticaret ve lojistik pazarının çok yönlü hareketlenerek oldukça ivme sağlanacağı düşünülmelidir.
Türkiye’nin Çin ile olan siyasi ilişkisi oldukça sıcak olmasına karşın, ekonomik ilişkisindeki soğukluğun mutlak giderilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin, önümüzdeki yıllarda Asya’da tam anlamda bir bölgesel güç olarak yerini alma ihtimali olan Çin’le belli düzeyde ilişkileri tesis etmesi stratejik önem taşımaktadır.
Çin’in sahip olduğu uluslararası siyasi ve ekonomik konumu koruması için, menfaat bölgelerinde etkili bir aktör olan Türkiye ile ilişkilerini belli bir düzeyde tutması kaçınılmazdır.
Orta Asya ve Ortadoğu’yu hedef alan ve Avrasya Köprüsü Projesi için Avrupa Politikasını hayata geçirmeye çabalayan Çin’in, bölgede önemli bir lojistik üs konumunda bulunan ve önemli rol alabilen Türkiye’ye mutlak önem vereceğine, bunun sonucunda; bin yıl öncesi İpek Yolu vasıtasıyla kökleri iki eski uygarlığa dayalı ülkenin birbirine karşılıklı bağlandığını görmenin de bizlere mutluluk vereceğine inanmaktayız.
Kaynak: UTA