Ekonomistler bir yandan Batı ekonomiler için “ çift dipli” ekonomik durgunluktan ve Çin’deki olası bir çöküntü üzerinde kafa yorarken, Dünya Ticaret Örgütü dünya ticareti için şaşırtıcı nitelikte bir portre çizdi.
2009 Dünya ticareti istatistikleri ile ilgili yayınına paralel olarak, Dünya Ticaret Örgütü, dünya ticaret sisteminde neredeyse 2008 yılı verilerine yaklaşmayı sağlayacak kadar hızlı bir toparlanmanın yaşanacağı yönünde tahminde bulundu.
Bu, 2010’da genel olarak %9.5’luk büyümeyi öngörürken, gelişmiş ekonomilerden yapılan ihracatın % 7.5, dünyanın geri kalanından ise bunun % 11 olacağı demektir.
Ticaretin bu yıl içinde bu derece hızlı büyümesinin nedenlerinden biri doğal olarak 2009’daki sert düşüşün tekrardan yukarı sıçramasıdır. Dünya Ticaret Örgütü baş ekonomisti Patrick Low’un dediği gibi, dünya ticaretinde geçen yıl yaşanan çöküşün son yarım yüzyılda eşi benzeri olmayıp, ticaretteki düşüş % 12 olmuştur. Aşağı dönüşte küresel tedarik zincirlerinin rolü ve bunların çok kötü bir şekilde etkilenmeleri olsa da, çöküşün esas nedeni batı ekonomilerindeki tüketici talebindeki sert düşüştür.
Kimyasal, telekomünikasyon ürünleri ve tekstil çift haneli düşüşleri yaşarken, bunlar gibi ürünleri dünya ticareti içinde orantısız olarak yer almaktadır.
Böyle bir yukarı sıçrama küresel lojistik sektörü için iyi bir haber niteliği taşımaktadır. Bu, konteyner taşımacılığı gibi yapısal anlamda aşırı kapasite problemleri yaşayan sektörlerin toparlanmada fırsat yakalama şansını ele geçireceği anlamına gelmektedir.
Ancak, Dünya Ticaret Örgütü bile 2008 yılı talep seviyelerine tam olarak ulaşmanın bir çok ekonomi için uzak olduğunu, “ İki yıl boyunca bu tempoda sürecek bir büyüme 2008’deki zirve değerlerinin aşılmasını sağlayacaktır. Diğer yandan gelişmiş ekonomilerin bunu başarabilmeleri için üç yıllık bir büyümeye ihtiyaçları olacaktır” demektedir.
Ancak dikkat edileceği gibi Dünya Ticaret Örgütü tahminlerini yaparken bunlara bir takım uyarılar eklemektedir. Örneğin “ petrol fiyatlarında daha fazla artış olması, ana para birimlerinde değerlenme veya değer kaybı,ve mali piyasalarda olumsuz gelişmeler “ gibi belirlemelerde bulunulmaktadır. Bunlar ihtiyatlı yaklaşımdaki ana nedenlerdir.
Kaynak:TI