Bir süre önce Haber Koordinatörümüz Jale Özgentürk, DEİK Başkanı Rona Yırcalı ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede, Sayın Yırcalı'nın uzun süredir yazmaya niyetli olduğum bir konuya dikkati çekerek "Yurtdışı gezilerde çok başlılık var, organizasyonlar birlikte olmalı" dediğini okudum.
Çok yerinde ve doğru gördüğüm bu tespit, aynı zamanda Türkiye'nin bir milli dış ticaret politikasının olmadığının yetkili ağızdan da tescili anlamındadır.
40 yıldır dış ticaret ile halvet olan bir işadamı ve ayrıca 16 yıldır dış ticaret üzerine yazan bir yazar olarak her erken kalkanın dış ticaret anlamında yollara düştüğünü, her ağzı olanın akla yarar, akla zarar fikirlerde dış ticaret üzerine cümleler kurduğunu, bu konuda orkestrasyon olmadığını, eline her saz alanın kafasına göre takılıp kakofonik bir ortam yarattığını görür bu karmaşaya bir anlam veremem.
Bu bozuk düzen 24 Ocak 1980 kararlarının uygulamaya alındığı yılda 2.9 milyar dolar olan ihracatımızın 30 yıl sonra ancak 100 milyar dolara gelebilmiş olmasıyla da izah edilebilir. Bilinçsiz, yetkisiz, modern pazarlamadan uzak, gelenekçi ve ‘dükkan senin abi' anlayışında gelişen ihracatımızın 30 yıl sonunda 100 milyar dolara gelmiş olmasını yeterli görebilmem mümkün değildir. 24 Ocak 1980 coşkusunu hatırlayan ve bilenler o coşku ile 2010 yılında 300–350 milyar dolar ihracat konuşulması gerektiğini de bilirler ama ahh çok başlılık, ahh önce bennnn!
Dış ticaretin bütününde patronun Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) olduğu tartışılmaz. Bu bağlamda DTM'ye bağlı TİM ve TİM'i oluşturan ve her biri konularında ihtisas sahibi olan 61 ihracatçı birliği dış ticaret konularının en uzman kurumlarıdır. Konularında her biri ihtisas sahibi olan ihracatçı birlikleri yaklaşık 78 senedir ihracat üzerinde ciddi çalışmalar yapmışlardır. DTM kadroları da beraber çalıştıkları ihracatçı birliklerinin özel sektör mantığını ve ihtisas özelliklerini çok iyi değerlendirerek kendilerini geliştirmişler, teşvikler, destekler, yasalar, istatistiki veriler, ülke ve sektör araştırmaları, bilgi bankası, çeşitli konulardaki uzman kadroları, yurtdışındaki ticaret müşavirleriyle dış ticaretimizde tartışılmaz bir şekilde ağırlığını koymuşlardır.
Bu kurumlara paralel, 20 yıl önce kurulan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurulduğundan bu yana dış ticaretin özellikle dış organizasyonlar ve araştırmalar anlamında hayli faydalı çalışmalar yapmış, 85 iş konseyi ile geniş bir alanda yapılanmış, 8 bölgede faaliyet göstermiş ve elbette 20 yıllık sürede dış ticaret konularında yeterli birikim ve deneyimi ile DTM, ihracatçı birlikleri ve TİM'e dış âlemde destek olur hale gelmiş ve dünyanın dört yanına dağılmış binlerce Türk girişimciyi bir araya getirmiş çok değerli bir kurum.
DEİK Başkanı Rona Yırcalı yurtdışı organizasyonlarda çok başlılıktan şikâyetçi. Bu şikâyeti ilginç kılan yanı da ‘çok başlılık' rahatsızlığı verenlerin çoğunun DEİK'in kurucu niteliğindeki 26 sivil toplum üyelerinden bazıları olmaları.
Bu günlerde dış organizasyonlarda adı geçen kuruluşlar hangileridir?
Kısaltılmış isimleriyle DEİK, ihracatçı birlikleri, TİM, TUSİAD, MÜSİAD, İTO ve TUSKON.
Bu kurumlardan bazıları, kendilerini bütünden ayırıp, kafalarına göre takılıyorlar bazen onlarla aynı zamanda, aynı ülkelere, fakat farklı bir organizasyonda, bazen de diğerlerinden farklı zamanlarda, farklı ülkelere kalabalıklar halinde seyahatler düzenliyorlar. Her türlü ihracat bilgisi ve birikiminden uzak yapılanmadaki bu kurumların düzenledikleri seyahatler ‘dış ticaret' adı altında özel niyetlere, özel amaçlara hitap edince, hem bütünlük bozuluyor hem yabancı muhataplarının kafaları karışıyor ve hem de ülke imajına zarar veriliyor.
Amaç; görünürde dış ticaret ve daha çok mal satmak. Böyle bir niyete şapka çıkarılır ama işin içine, ‘özel niyet ve özel amaçlar' dediğim faktörler girip, yapı genelden çıkarak kapalı devre olunca konunun şekli de şemali de değişiyor. Ülkemizde son günlerde sosyal ve siyasi ortamda açıkça görülen ve ‘ayrılıkçılık-kutuplaşma–bölünme-onlar-bizler' şeklinde ifade edilen farklı yapılanma ihracatı ‘amaç' olmaktan çıkarıp ‘araç' haline getirince; kapalı devreli, özel amaçlı, özel kesime dönük dış ticaretimizi de ‘onlar, bizler' manasında hiç olmaması gereken bir şekle sokuyor.
Her ne kadar, "Birlikten kuvvet doğar" denilse de o yapı kapalı devrede, din kisveli ve cemaat ağırlıklı özel kesimlerle birlikten ayrılıyor. Daha çok ‘F' tipi yapılanmanın tüm özelliklerini gösteren bu tür dış ticaret çabası (!) özellikle Uzakasya ve Afrika'da yapılanıyor.
Sayın Rona Yırcalı'nın Haber Koordinatörümüz Jale Özgentürk'e ima ettiği ama nezaketinden olsa gerek açık açık söylemediği ‘çok başlılık' bu olsa gerek.
Bu özel amaçlı, özel kesimli ve kapalı devreli çabaların, Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan'dan ve bazı bakanlardan özel destekler görmesi, heyetler halinde gittikleri ülkelerde yüksek miktarlı ihracat rakamlarının havalarda uçması, ancak her ne hikmet ise bu rakamların fiili ihracat rakamlarına yansımaması tuhaflığın bir başka yanını oluşturuyor.
Dış ticaret çalışmalarının ‘tek çatı altında yapılarak birlikten kuvvet doğurmak' elbette Sayın Yırcalı gibi benim de en büyük arzum ama eldeki malzeme ve niyet bu iken, nasıl?
Kaynak: Referans