Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Demiryolu / DEMİRYOLU: HARP VE SULH

DEMİRYOLU: HARP VE SULH

DEMİRYOLU: HARP VE SULH13.04.2010

Birinci ve İkinci dünya Savaşları'nın birincil nedeni demiryolu ve demiryolu ile ulaşılan petroldü. 19'uncu ve 20'nci yüzyıllarda "savaşlara" neden olan demiryolu, 21'nci yüzyılda "barışa, gelişmeye, ülkeler arası dostluğa, ülkeleri birbirine bağlamaya" katkıda bulunacaktır.

 Demiryolu dünyaya hem savaşları hem de kalıcı barışı getirdi.

Demiryolu, ticari olarak işletilmeye başladığı 1830 yılından itibaren, denizlerin kıyılarını,

karaların daha önce hiç ulaşılamayan yerlerine kadar taşıdı. Martıların ve dalgaların sesini, bozkırların ortasına, daha önce kuş uçmaz kervan geçmez olan yerlerdeki evlerin içine götürdü.

Denizcilerin "mütevazı" bir deyimleri var. "Deniz taşımacılığı olmazsa dünyanın yarısı soğuktan diğer yarısı da açlıktan ölür" diyorlar. İşte demiryolcular da tam bu sırada dünyanın diğer yarısını kurtardılar. İnsanları ve eşyaları su (deniz, iç suyolu, göl) kenarlarının dışına, ülkelerin ve kıtaları içine taşıdılar. Demiryolcular denizcilerle hep yakın dost oldu, birbirleriyle hiç rekabet etmediler. Taşımanın zincirini birlikte oluşturdular.

Demiryolu gelmeden önce dünyayı hiç tanımayan, yaşadıkları çok dar çevre dışında hiçbir kimse ile iletişim kurmadan yüzlerce yıldır yaşayanlara, dünyanın her yerinden her şeyi getirdi. İnsanlar, yaşadıkları yerlerde ancak kendileri için ürettiklerini başkaları için de üretmeye başladılar. Önce yakın civar ile daha sonra da dünya ile ticarete başladılar.

Daha çok ve çeşitli ürünleri, daha çok paraları oldu. Görgüleri bilgileri arttı. Demiryolu ile dünyanın diğer yerlerine gitmeye başladılar. Farklı ülkelerde, farklı kültürlerle tanıştılar. Bir kısmı oralarda kaldı. Kültür kaynaşması oldu.

Demiryolu yolcu ve yük taşımacılığının etkisiyle, insanlar arasında iletişim ve bilgi akışı inanılmaz bir boyutta gelişti. Dünyanın siyasi, ekonomik ve sosyal yapısının değişim süreci hız kazandı. Demiryolunun yarattığı bu sinerjiyle dünyanın 1830-1940 yılları arasındaki yüz yıllık dönemimdeki "değişimin hızı" demiryolundan önceki 450-500 yıllık bir süreçte olan değişimlerden ve gelişmelerden daha çok olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz.

Bu sürecin adına "tarihin hızlanması" diyebiliriz.

19'ncu yüzyılın sonlarına kadar denizyolu en yoğun kullanılan taşımacılık şekliydi. Bu nedenle denizcilikte ileri gitmiş Britanya, Fransa, Hollanda, İtalya, Portekiz, İspanya gibi ülkeler gelişmiş ülkelerdi ve tamamının da denizaşırı yerlerde sömürgeleri vardı.

1870'li yıllarda dünyadaki büyük askeri güçler Osmanlı, Britanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları ile Rusya ve Fransa devletleriydi.

Almanya bir devlet olarak ancak 1871 yılında tarih sahnesine çıkmıştı. Almanya'nın hiçbir sömürgesi yoktu. Hammadde ve ucuz işgücü için dışarıya bağımlıydı. Ancak Togo ve Kamerun'da sömürge kurabildi.

19'uncu yüzyılın sonuna doğru Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin gelişmesi Britanya'nın ekonomik gelişmelerinin durmasına neden oldu. Britanya ve Almanya arasındaki askerî ve ekonomik gerilimler, bir "ölüm kalım savaşı" haline geldi. Bu, bir takım dostlukları zedeledi ve Almanya'ya karşı Fransa, Birleşik Krallık ve Rusya İmparatorluğu bir anlaşma imzalayarak kutup oluşturdu.

Almanya emperyalizm/yayılmacılık bakımından İngiltere ve Fransa'nın çok gerisindeydi.

Petrole ve diğer hammaddelere (maden, tarım ürünleri, petrol) çok büyük ihtiyacı vardı. Bu amacına ulaşmak için "Doğuya doğru" (Drang nach osten) projesini oluşturdu. Berlin-Bağdat-Basra demiryolu projesini hayata geçirmek amacıyla Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşma yaptı. Osmanlı topraklarında Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya arasında "demiryolu ve petrol savaşları" başladı.

Demiryolu her yere ulaşmayı sağladı ama, aynı zaman da orduları da en kısa sürede, her yere götürmeyi de kolaylaştırmıştı. Daha önce orduların bir cepheden başka bir cepheye sevkleri aylarca sürerken, demiryolu bu süreyi bir hafta on gün gibi inanılmaz bir hıza kavuşturmuştu. Bu durum emperyalist/yayılmacı düşüncelere sahip devletlerin sürtüşmelerini/gerilimlerini/düşmanlıklarını/isteklerini tetikledi ve tüm dünyayı yakından etkileyen savaşlar da başladı.

Birinci ve İkinci dünya Savaşları'nın birincil nedeni demiryolu ve demiryolu ile ulaşılan petroldü.

Dünya ülkeleri iki farklı (İtilaf Devletleri, İttifak Devletleri veya Müttefik Devletler ve Mihver Devletler) grupta bir araya geldi. Onlarca ülke birbiriyle, aynı zaman dilimimde, dünyanın her yerinde ve her cephede savaşlar yaptı. Asker ve sivil olarak Birinci Dünya Savaşı'nda toplam 19 milyon kişi, İkinci Dünya Savaşı'nda ise toplam 100 milyon kişi öldü. Şehirler bir enkaz haline geldi. Milyonlarca insan yeni yerlere ve yeni ülkelere yerleşti.

Savaşlar Osmanlı, Rus, Britanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları'nın yıkılmasına ve bu imparatorluklar üzerinde onlarca devlet kurulmasına da neden oldu.

1490'larda tek bir ada iken 19'uncu yüzyılda büyük bir sömürge sistemine sahip olan ve "Güneş Batmayan Ülke" konumuna gelmiş olan İngiltere savaşlar sonrası eski adasına geri çekildi.

Demiryolu aslında AB'nin doğuşuna da neden oldu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nda

büyük acılar yaşayan ve şehirleri enkaz haline gelmiş Avrupa ülkeleri çareyi birlikte olmakta gördüler. Birleşme çalışmaları AB'yi ortaya çıkardı.

Savaşlar sonrasında karayolu taşımacılığı öne çıktı, dünya çok hızlı bir şekilde gelişti, siyasi sınırlar değişti. Pazarın boyutu küreselleşti.

Ancak bu gelişmelere rağmen dünya insanı ve doğayı unuttuğunu gördü. İhmal ettikleri doğa ve insan çevre sorunları, hava kirliliği, dünyanın ısınması, trafik yoğunluğu içinde yok olma aşamasına geldi.

Ülkeler, gelecek nesilleri için dünyanın temiz ve yeşil olması gerektiğini yaşayarak gördüler.

20'nci yüzyılın son çeyreğinde "demiryolu yeniden keşfedildi." Demiryoluna yeni bir misyon yüklendi. Bu misyon "dünyayı bütünleştirmek, gelişmenin önünü açmak" olarak tanımlanabilir.

İşte dünya ve Türkiye tam bu noktadır. Türkiye bu noktada önemli karar vermesi gerekiyor.Bu karar, demiryolu sektörünü taşımacılık sisteminin ana aksı haline getirmek, demiryolunu temel alan "kombine taşımacılık" sistemini kullandırmaktır. Zaten bu değişim, dört tarafı (Akdeniz,Karadeniz,Ege Denizi,Marmara Denizi) denizle çevrili olan ve Doğu-Batı sınırları arası 2 bin km. ülkemiz için kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Türkiye tüm sıkıntılarına ve zorluklarına rağmen demiryollarını önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte öncelikleri sıralamasında her şeyin önüne koymalıdır.

Bu suretle Türkiye'yi kalkındırmak, sosyal ve kültürel gelişmeleri tüm ülke düzeyine zamanında yayabilmek,ülkenin her yerine istendiği zaman ulaşabilmek,üretilen ürünleri, ihtiyaç olan yerlere dağıtımını sağlamak, denizlere ulaşarak, Karadeniz ve Akdeniz çanaklarını kullanarak, Türkiye'yi çevre ülkelerin merkezi yapmak, kalıcı barışı getirmek mümkün olacaktır.

Aslında bir ulaşım aracı olarak düşünülen demiryolları,aslında ülkenin varlığı ve milli birliği konusunda bir zorunluluk olarak görülmeli, bu amaç doğrultusunda bir araç olarak da kullanılmalıdır.

Ayrıca unutulmamalıdır dünya kendine "Yeni Ticaret Yolları" bulmaya çalışıyor. Bu yeni oluşumlar Türkiye'yi siyasi ve ekonomik yönden olumlu/olumsuz etkileyeceği gibi Türkiye'nin ulaştırma/taşımacılık/lojistik sektörünü de çok yakından etkileyecektir.

Son yıllarda yaşanan dünya siyasetindeki gelişmeler ve bunların siyasi sonuçları Türkiye'yi bir an da "Ticaret Yollarının" ve dolayısıyla "Küresel Lojistiğin" dışında bırakabilir. Türkiye demiryollarına yapacağı öncelikli yatırımlarla bu gelişmelerin önünü keserek Türkiye'nin önünü açabilir.

19'ncu ve 20'nci yüzyıllarda "savaşlara" neden olan demiryolu, 21 nci yüzyılda "barışa,gelişmeye,ülkeler arası dostluğa,ülkeleri birbirine bağlamaya" katkıda bulunacaktır.

Demiryolu bu ikinci doğuşu ile kalıcı olacaktır.
Kaynak: Transport

Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr