Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü Tekstil ve Konfeksiyon ürünleri Dairesi Başkanı Cumhur İşbırakmaz ile yapılan söyleşii..
Tekstil ihracatının Türkiye ekonomisindeki önemini ve tekstil ihracatında bugün gelinen noktayı rakamlarla açıklar mısınız?
Tekstil sektörümüz 2005 yılında yaklaşık 7.4 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiş 2008 yılında bu rakam 9.9 milyar dolara kadar çıkmış ve küresel krizin olumsuz etkisi sebebiyle 2009 yılında % 18.1’lik azalış ile takribi 8 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. 2009 yılında ihracatımızın genel seyrine bakıldığında 2008 yılına oranla %22.6’lık bir düşüş olduğunu görmekteyiz. Bu durumda, tekstil sektörünün genel düşüş eğilimiyle kıyaslandığında görece daha iyi bir performans sergilediği söylenebilir.
Yiyecek, giyecek ve barınma insanlığın temel ihtiyaçlarıdır. Bu sebeple, tekstil ve hazır giyim tüketimin temel ürünleri arasındadır. DTÖ verilerine göre günümüzde 150’yi aşkın ülke tekstil ve hazır giyim tedarikinde bulunmaktadır. 2005 sonrasında kotaların kalkması da bu kapsamda değerlendirildiğinde, tekstil ve hazır giyimin insanlığın temel ihtiyaçlarından birisini gideren ve dünyada en fazla küreselleşmiş sektörlerden birisi olduğu sonucuna ulaşmaktayız. Diğer temel ihtiyaç olan yiyeceğe ilişkin olan tarım ve hayvancılık ise halen ülkelerce yüksek oranda korumaya tabidir. Dünyada her ülkenin kendi vatandaşını beslemek, barındırmak ve giydirmek isteyeceğini düşündüğümüzde; Sektörel Dernekler Federasyonu, TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi işbirliği ile hazırlanan küresel rekabet raporuyla tekstilde Çin’den bile daha rekabetçi olduğumuzun ortaya çıkması, aslında sektörün son 30 yılda nasıl bir mesafe aldığını göstermektedir.
Ülkemizde sektörün pamuktan başlayan bir tedarik zinciri bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, tasarımda kayda değer hamleler sergilemektedir. Tekstil ve konfeksiyon, Türkiye’nin dünya pazarlarından %3-4 pay alabildiği ve dış ticaret fazlası veren az sayıdaki sektörden bir tanesidir.
Türkiye’nin tekstil ihracatında 2009 rakamlarına göre ilk 10’da hangi ülkeler yer alıyor?
Ülkemizin tekstil ihracatında ilk 3’te yer alan ülkeler %10.5 pay ile Almanya, %7.7 pay ile Rusya ve %7.5 pay ile İtalya’dır. Bu 3 ülkeyi sırasıyla ABD, İngiltere, Fransa, Romanya, Polonya, İran ve Bulgaristan takip etmektedir.
Avrupa’ya ihracat krizle birlikte ne oranda darbe almıştır? Türk tekstil sektörü krizle birlikte kendisine yeni ihracat pazarları bulmuş mudur? Tekstil sektörümüz krizde nasıl bir sınav vermiştir?
Ülkemizin tekstil sektörü ihracatında 2009 yılında yaşanılan gerilemenin yaklaşık %18.1 seviyesinde olduğunu az önce ifade etmiştim. Avrupa Birliği’ni (AB) oluşturan 27 ülkeye yönelik ihracatımıza baktığımızda ise bu oran %18.5 seviyesindedir. Bu sebeple, tekstil sektörü ihracatımızın AB pazarında küresel kriz odaklı olumsuz ticaret ortamından biraz daha fazla etkilenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak 2009 yılında AB’nin ithalatında yaşanılan genel düşüşün %25.1 olduğu dikkate alındığında, ülkemizin karşılaştığı olumsuz tablo değerlendirilirken görece olumlu performansın da dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Yeni pazar arayışlarını krizle ilişkilendirmenin yanlış olduğu kanaatindeyim. 2009 yılı itibariyle tekstil ihracatımızın yaklaşık %50’sini AB’ye gerçekleştiriyoruz. Aynı oran 2002 yılında %55 seviyesinde idi. İhracatımızda bölgesel çeşitlemeyi sağlamak üzere alternatif pazarlara yoğunlaşma politikası uzun süreden beri Müsteşarlığımızca uygulanmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca, krizle birlikte AB’nin tekstil ve konfeksiyon sektöründe alım politikalarını değiştirdiğini, küçük ve esnek siparişlere yöneldiğini; bu durumun Avrupa menşeli alımları Çin ve Hindistan gibi ülkelerden Avrupa’ya yakın ülkelere kaydırdığını gözlemlemekteyiz. Ülkemizin de lojistik avantajını yerinde kullanarak bu eğilimde faydalanmakta olduğuna şahit oluyoruz.
Bilindiği gibi 2009 yılı Paul Krugman gibi önde gelen iktisatçılar tarafından Büyük Buhranın yaşandığı 1929 yılından bile daha kötü bir yıl olarak değerlendirilmektedir. Bu olumsuz yılda genel eğilimden daha iyi bir performans sergileyen tekstil sektörünün iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum.
Tekstil ve hazır giyim ürünleri sezonsal olup vitrine çıkması hız gerektiren ürünlerdir. Bu sebeple de pazarlara zamanında ve sorunsuz ulaşmada lojistik büyük önem taşımaktadır. DTM olarak lojistik ile ilgili ne gibi çalışmalar gerçekleştiriliyor? Bu alanda gerçekleştirilen projeler var mı?
Dış ticaretin zorlu rekabet koşullarında, özellikle çok uluslu şirketlerin üretim merkezlerini ülkeler arasında hızla değiştirme kabiliyetlerinin arttığı bir dünyada taşıma imkanları ve fiyatları dış ticarette her zamankinden daha fazla belirleyici bir unsur olmaya başlamıştır. Bu anlamda, devletlerin dış ticaret politikası, aracı olarak müdahalede bulunabilecekleri bir alan olarak, ulaştırma imkanlarının geliştirilmesi hususu ön plana çıkmaktadır.
Türkiye coğrafi konumu gereği Avrupa’nın lojistik merkezi haline gelebilecek potansiyele sahiptir. Ülkemiz Avrupa’ya yönelik olarak yakınlık avantajını bilhassa tekstil ve konfeksiyon sektöründe etkin bir şekilde kullanmaktadır. Sektör ihracatında özellikle düşük maliyetli ve esnek olması sebebiyle karayolu ile ulaşım tercih edilmektedir. Bir kamyonun İstanbul’dan Almanya’ya gitmesi ortalama 4 gün; İtalya’ya gitmesi ise ortalama 3 gün sürmektedir. Hal böyle iken, coğrafi konumumuzun ihracatımızın rekabet gücünde önemli bir parametre olduğunu ifade edebiliriz.
İhracatta rekabet gücümüzü önemli ölçüde etkilemesi sebebiyle, Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde lojistik ile ilgili konuların tek elden izlenmesi ve bu alanlarda politika ve proje önerilerinin hazırlanması amacıyla 2007 yılı başında “Dış Ticarette Lojistik Dairesi” adı altına bir daire ihdas edilmiştir. Sözkonusu Daire, dış ticarette lojistik hizmetlerinin ülke yararına geliştirilmesi, daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi ve karşılaşılan sorunların çözümlenmesine yönelik çalışmaların gerçekleştirilmesi doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Müsteşarlığımızca, lojistik açıdan stratejik önem arz eden konularda ihracatçılarımızın beklenti ve çıkarlarının ön plana çıkarılması doğrultusunda ortak bir pozisyon belirlenmesi ve ilgili kurum ve kuruluşlarımızın da katkılarıyla ülkemizin lojistik sektöründe sunduğu imkânların ve gerçekleştirilmesi planlanan projelerin uluslararası firmalara tanıtılması hedeflenmektedir. Sözkonusu çalışmadan azami verim alınabilmesini teminen, öncelikle ülkemizin “İhracat ve Transit Lojistik Haritası”nın oluşturulmasının önem arz ettiği değerlendirilmekte olup, konuyla ilgili olarak TİM bünyesinde oluşturulan “Dış Ticarette Lojistik Konseyi” üyeleri ile de görüşmek suretiyle çalışmalara başlanmıştır.
Tekstil ihracatında lojistik-nakliye açısından istatistikler bulunuyor mu? Tekstil ürünlerinin karayolu-denizyolu-havayolu gibi ulaştırma modlarıyla ihracatında yüzdesel dağılım nedir? Tekstil ihracatında kolili ve askılı ihracat oranı nedir? Vb.
Bölgeler itibariyle değişiklik gösterse de karayolu ile taşıma tekstil ihracatında yaklaşık %55’lik bir paya sahiptir. Deniz yolu ile nakliye %40’a yakındır ve havayolu ile nakliye ise takribi %5 düzeyindedir. Konfeksiyon sektörüne bakıldığında ise karayolu ile taşımanın %90’lara ulaşmaktadır. Ambalajlama şekillerine göre bakıldığında ise tekstil sektöründe “koli ile nakliye” yaklaşık %35 “kap ile nakliye” ise %30 oranlarındadır. Bunların yanısıra balya, rulo, top ve palet şeklinde ambalajlama ile de nakliye yapılmaktadır. Askılı nakliye konfeksiyon ve deri sektörlerinde görülen bir uygulama olup, bu sektörlerin ihracatındaki payı sırasıyla %5 ve %8’dir.
Tekstil ihracatçısı lojistik/nakliye/depolama/gümrükleme ile bağlantılı ne tür sıkıntılar yaşıyor? Bu sıkıntıların çözümüne yönelik çalışmalar var mı? Bu noktada İhracatçıların lojistik hizmetlerden beklentileri nelerdir?
Lojistik alanında yaşanılan temel sıkıntı hizmet ticaretinde uluslararası kuralların henüz tam anlamıyla oturmaması sebebiyle lojistiğin bir tarife dışı engel olarak kullanılmasıdır. Özellikle Türk karayolu nakliye sektörüne getirilmiş bulunan kota ve vize engelleri bu duruma örnek teşkil etmektedir.
Ücretsiz geçiş belgesi sayısına getirilen kısıtlamayı ifade eden kotaların bittiği durumlarda UBAK belgesi veya ücretli geçiş belgesi kullanılmak suretiyle ihraç taşımalarına devam edilmesi nedeniyle, kota uygulaması maliyetleri artırarak ihracatı zorlaştırmaktadır. Yeni belge temini için gereken süre ve ek ödemeler, sevkıyatların düzenli yapılamamasına veya yüksek maliyetlerle yapılmasına neden olmaktadır. Gümrük kapılarında yaşanan beklemeler sipariş iptallerine varan gecikmelere yol açmaktadır. Sevkıyat başına artan nakliye masrafları, yalnızca rekabet gücümüzü olumsuz yönde etkilemekle kalmamakta, Avrupalı tüketiciyi ve yatırımcıyı da olumsuz etkilemektedir.
Uygulamanın bu haliyle, ticarette Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında tesis edilmiş bulunan Gümrük Birliği’nin özüne ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı bir tür “tarife dışı engel” teşkil ettiği değerlendirmemizi muhataplarımıza iletmiş bulunuyoruz. Bu itibarla, özel sektörün kota ve geçiş ücretleri ile ilgili talep ve sorunları Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından Karma Ekonomik Komisyonu ve AB, DTÖ, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu gibi ikili ve çok taraflı platformlarda takip edilmektedir. Bu girişimler Dışişleri Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı ile koordineli olarak yürütülmektedir. DTÖ anlaşmazlıkların halli mekanizmasına başvurulması ihtimali üzerinde de çalışılmaktadır. Ayrıca, daha serbest bir transit rejimini öngören ülkemiz önerisi hazırlanarak Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması’nda yer almak üzere DTÖ’ye iletilmiştir.
Ayrıca, sektör temsilcilerinden Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin başı çektiği “Kotasız Avrupa” girişimini de destekliyor ve bu tür lobi faaliyetlerinin önemli olduğunu düşünüyoruz.Ticari ve ekonomik ilişkilerimizin potansiyeli karşılayamamasında rol oynayan diğer bir sorun, başta Türk işadamları ve TIR şoförleri olmak üzere, AB ülkelerine hizmet sunumu kapsamında seyahat eden vatandaşlarımızın vize temininde yaşadıkları sıkıntılardır. Avrupa ülkelerine girişte karşılaşılan bu sorun bağlamında hukuki anlamda bazı olumlu sonuçlar elde edilmiştir. AB ile ortaklık ilişkimizin ruhuna aykırı bu tür haksız vize uygulamalarına karşı, iş adamlarımızın ve Avrupa’ya Türk ihraç ürünü taşıyan nakliyecilerimizin vize sorunu Müsteşarlığımız tarafından, yine başta Gümrük Birliği Ortak Komitesi toplantıları olmak üzere, AB ile ikili platformlarda takip edilmekte olup, girişimlerimiz Dışişleri Bakanlığı ile eşgüdümlü olarak yürütülmektedir.
Kaynak: UTA