TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ''Eurochambres Ortak Üyeler Komitesi Toplantısı''nın açılışında yaptığı konuşmada gümrük birliğine verdi veriştirdi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ve Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (Eurochambres) Başkan Yardımcısı Rifat Hisarcıklıoğlu, ''Bu nasıl Gümrük Birliğidir ki malların hareketleri serbest olacaktır ama bir taraftan bunu alan, satanlara vize uygulayacaksınız ve bu malları taşıyan kamyonlara kota uygulayacaksınız? O zaman nasıl bir Gümrük Birliğinden bahsedebiliriz?'' dedi.
Hisarcıklıoğlu, ''Eurochambres Ortak Üyeler Komitesi Toplantısı''nın açılışında yaptığı konuşmada, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın iş dünyası kökenli olduğunu belirterek, iş dünyasını iyi bildiğini ve her zaman kendileriyle birlikte olduğunu söyledi.
Bugüne kadar Eurochambres'ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayan ülkelerin Odalar Birlikleri ile yaptıkları görüşmelerde sıkça gündeme gelen ''Ekonomik Kriz, Lizbon Antlaşması ve Avrupa Birliği'nin Genişleme Süreci'' konusunu bugünkü toplantının ana teması olarak belirlediklerine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, bu taleplerine Eurochambres'ın Başkanı Alessandro Barberis'in de destek verdiğini belirtti.
Ekonomik krizin, küresel düzeyde ve ulusal düzeyde iş yapma alışkanlıklarından birçoğunu değiştirdiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, iş yapma ortamının değiştiğini, ekonomide korumacılığın tekrar gündeme gelmeye başladığını ve uluslararası ekonomi düzenin yeniden tanımlanmaya başladığını ifade etti.
''İnşallah 2010, küresel krizin bittiği ve dünya ekonomilerinin yukarı doğru tırmanacağı yıl olacak'' diyen Hisarcıklıoğlu, küresel krizin etkilerini azaltmak üzere ortaya getirilen G7 ve G8 sonrasındaki G20 zirvesinin, dünya ekonomisinin yüzde 85'ini kapsadığını ve dünya ekonomisinin önümüzdeki dönemde alacağı yolun tespiti açısından çok önemli olduğunu ifade etti.
Hisarcıklıoğlu, geçen yılın Aralık ayında Lizbon Anlaşmasının onaylanmasının, AB'nin geleceğe daha güvenle bakmasına neden olduğunu vurgulayarak, Avrupa Komisyonu'nun 2020 yılına kadarki stratejiyi tartışmaya açtığını söyledi.
''EU 2020'' olarak tartışmaya açılan stratejinin, AB üyesi ülkelerin, aynı zamanda ''krizden çıkış stratejileri'' olarak da işlev göreceğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, strateji taslağı incelendiğinde ortaya konan hedeflerin, sadece AB üyesi ekonomiler için değil, Avrupa'nın tüm ekonomileri için yol gösterici olduğunu gördüklerini bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, taslak stratejinin; daha fazla istihdam, yeşil teknoloji, dijital ekonomi, mesleki eğitim, enerji verimliliği, iklim değişikliği ile mücadele, yoksullukla mücadele, iş yapma ortamını düzenleyen mevzuatın sadeleştirilmesi, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi gibi konuları öne çıkardığını belirterek, şunları kaydetti:
''AB, tarihin en önemli barış projelerinin başında yer almaktadır. Birlik, Avrupa kıtasındaki ülkeler için bir çekim merkezi haline gelmiştir. Tarihi kökleri olan düşmanlıklara ve anlaşmazlıklara ekonomi temelinde yaklaşarak, uzun soluklu, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler getirmiştir. Birlik doğal olarak Avrupa kıtasında birçok ülke için artık cazibe merkezi haline gelmiştir. Avrupa kıtasını kapsayacak Avrupa Birliği genişleme sürecinin, önümüzdeki dönemde bu barış projesine muhakkak en önemli katkısı olacaktır.
Burada zaman zaman dile getirilen hazmetme kapasitesini anlayışla karşılamak lazım. Çünkü tarihte yaşamadığımız bir krizle karşı karşıyayız. Ancak burada bir şeyin altını çizmeden geçemeyeceğim. AB, eğer ki bir değerler manzumesiyse, mutlaka bunu yaparken, adaletli bir yaklaşım sergilemeli ve 'ahde vefa kuralı'na uygun davranmalıdır. Hepimiz biliyoruz ki genişleme süreci, Birlik üyesi ülke ekonomilerinin gelişimine de katkı sağlamaktadır.''
-''2013 YILINDA TÜRKİYE AB'YE TAM ÜYE OLACAKMIŞ GİBİ HAZIRLIK YAPTIK''-
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin 1959 yılında başladığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, 1963 yılında ortaklık anlaşması imzalandığını, 1996 yılında Avrupa Topluluğu ile Gümrük Birliği'nin tamamlandığını ve 2005 yılında katılım müzakerelerinin başladığını anımsattı.
''Müzakerelerin, ''yavaşlatılmış'' bir anlayışla da olsa devam ettiğini belirten Hisarcıklıoğlu, ''Türk iş alemi olarak biz kendimize bir hedef belirledik; 2013 yılında Türkiye, AB'ye tam üye olacakmış gibi, bütün müzakere sürecini bitirecekmiş gibi biz hazırlıklarımızı yaptık. Önümüzdeki dönemde Avrupa kıtasının huzuru ve istikrarı için genişleme sürecinin muhakkak devam etmesi lazım'' diye konuştu.
-''EUROCHAMBRES'I BİR MODEL OLARAK ALIN''-
Rifat Hisarcıklıoğlu, enerji arzı güvenliğini, önümüzdeki yıllarda AB'nin en önemli sorunu haline geleceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''AB'ye buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Eurochambres'ı bir model olarak alın. Eurochambres, bugün 47 ülkenin bir araya gelerek oluşturmuş olduğu bir çatı kuruluştur. Dünya ekonomisinin yüzde 37'sini temsil etmektedir. Avrupa iş dünyası olarak bizim iş dünyası arasında bir ayrımcılığın olmadığının en somut göstergesi, bu kürsüde konuşan kişinin, Avrupa iş dünyası Başkan Yardımcılığına seçilmiş olmasıdır. Bu, iş dünyası olarak bizim aramızda bir ayrımcılığın olmadığının göstergesidir. İş dünyasında olmayan bu ayrımcılığı, siyasilerimize de bir mesaj olarak iletmek istiyorum.''
Türkiye'nin AB ile olan sorunlarını da üç ana başlık altında topladığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, bu sorunların başında vize sorunun geldiğini bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:
''Bütün mal alım, satımları serbest diyeceksiniz ama bunu satmak isteyen veya buradan mal almak isteyen insanlara vize uygulayacaksınız. Bunu anlamak mümkün değil. Bir başka nokta, yine bütün mal alım, satımı serbest diyeceksiniz ama bu malları taşımak istediğinizde bir nakliye problemiyle karşı karşıya kalacaksınız. Bunu da anlamak mümkün değil. Bu nasıl Gümrük Birliğidir ki malların hareketleri serbest olacaktır ama bir taraftan bunu alan, satanlara vize uygulayacaksınız ve bu malları taşıyan kamyonlara kota uygulayacaksınız? O zaman nasıl bir Gümrük Birliğinden bahsedebiliriz? Öte yandan Türkiye, diğer 27 AB ülkesinden farklı olarak Gümrük Birliğini imzalamış ve AB'nin imzalamış olduğu tüm ekonomik anlaşmalara taraf olarak uyma zorunluluğu vardır. Bugün 3. ülkelerle yürütülen Serbest Ticaret Anlaşmalarında maalesef Türkiye'nin buradaki görüşü ele alınmamaktadır. Daha sorasında yapılan 'Biz anlaşmayı, imzaladık. Buyurun siz de müzakereleri başlatın' demek maalesef haksızlık olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye'ye bu anlamda haksızlık yapılmaktadır. Bu da Gümrük Birliği anlaşmasının anlayışına terstir.''
Kaynak: Lojiport