Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / ENERJİDE ŞANTİYE DÖNEMİ SÜRDÜKÇE, LOJİSTİK İHTİYAÇ BİTMEZ

ENERJİDE ŞANTİYE DÖNEMİ SÜRDÜKÇE, LOJİSTİK İHTİYAÇ BİTMEZ

ENERJİDE ŞANTİYE DÖNEMİ SÜRDÜKÇE, LOJİSTİK İHTİYAÇ BİTMEZ24.02.2010

Türkiye, elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir kaynakları yeni projelerle daha fazla devreye sokup öngörülen arz açığının önünü kesmeyi hedeflerken, bu alanda başlayan ve başlayacak yatırımlar da proje lojistiği şirketlerine sıkı bir çalışma ortamı hazırlıyor... Ayen Enerji'nin Genel Müdürü, aynı zamanda Hidroelektrik Santralları Sanayi İşadamları Derneği'nde (HESİAD) başkanlık görevini yürüten Fahrettin Arman, ülkede 2010 yılı içinde devreye girecek toplam 3 bin MW'a yakın yeni santralin yanı sıra rüzgar ve hidroelektrikte birçok yeni projenin de başladığını ya da başlamak için gün saydığını belirterek, “Yatırımlar bu hızla devam ettiği sürece bunlara yönelik taşımalarda sorun olmaz” diyor. Arman şu ana kadar şirketinin beş ayrı yerli proje lojistiği firması ile çalıştığını ve hepsinden de çok memnun kaldığını dile getirerek özellikle yabancı firmaların bazen taşıma işleri için çok yüksek bedeller talep edebildiklerini belirtiyor. Fahrettin Arman Ankara'daki ofisinde UTA Lojistik Dergisi'nin sorularını şöyle yanıtlıyor:

Rüzgar ve hidroelektrik santral projelerinde kullanılacak alet, ekipman ve malzemenin proje alanına taşınması sürecinin kendine özgü incelikleri ve gereklilikleri nelerdir?

Gelecek olan ekipman ve malzemenin ölçülerini nakil öncesinde taşımacı firmaya veririz, onlar da taşıma esnasında herhangi bir sıkıntıyla karşılaşılmaması için güzergahı ona uygun olarak belirler. Taşıma işleminin tamamı taşımacının yükümlülüğünde olduğu için bununla ilgili ön çalışmayı zaten titizlikle yapıyorlar. Bunun haricinde Karayolları'nın izin belgesinde istemiş olduğu öncüler ve artçıların olması gerekiyor. Ekipmanın emniyetli bir şekilde proje sahasına sevkinin yapılması için ağırlık noktalarının titizlikle gözetelerek yüklemenin yapılması gerekiyor.

Peki onlardan birini seçerken         gözetilen öncelikli kriterler?

Taşıma işini üstlenecek şirketi seçerken bu tür taşımacılığı daha önce yapmış olan firmalara bakıyoruz. Fiyat ikincil konumda kalıyor. Yükü emniyetli olarak taşıyabileceğine emin olduğumuz nakliyecilerle görüşüp belirlenen dört veya beş firmadan da teklif alınıyor. Normalde malzeme ve ekipmanın taşınması yurtdışındaki imalatçı firmanın kendi yükümlülüğünde olduğu için, malzemeyi Türkiye'de CIF teslimi olarak aldığımızda limanda, karayoluyla geliyorsa da doğrudan şantiyede teslim alabiliyoruz. Bazen ekipman gemiyle de gelse, indirilmesi, yeniden yüklenmesi ve yurtiçindeki proje alanına taşınması da imalatçı firmanın yükümlülüğünde olabiliyor. Ya da anlaşmamız FOB (Free on Board) fiyat üzerine ise ekipman limanda gemiden indirildiği anda imalatçının yükümlülüğü kalkıyor. Bu durumda limandan sonraki taşıma, burada bu konuda var olan ihtisaslaşmış nakliye firmalarına yaptırılıyor. Bazı durumlarda bizim yerli taşıyıcı firmaların yurtdışındaki fabrikadan ekipmanı alıp getirmeleri de mümkün olabiliyor. Çünkü yabancılar genelde nakliye ile ilgili çok yüksek bedeller talep edebiliyor. Fiyat çok yüksek göründüğünde bunun dökümü isteniyor; nakliye ve boşaltma ile ilgili kalemler gerçekten de çok yüksek gelirse, uluslararası taşımaları büyük filolarla ve başarıyla yapan yerli lojistik firmalarımıza başvuruyoruz. Kimi zaten oraya mal götürmüştür ve dönüşte çok rahatlıkla ekipmanımızı alıp getirme şansı vardır. Bir de bazen küçük bir-iki parça malzemenin taşınması söz konusu olabiliyor. Bu durumda tırın tamamen dolmasını beklemektense bizim oralarda bulunan ve daha müsait durumdaki taşıma şirketlerimizden biri yükü alıp getirebiliyor. Türk lojistik firmaları bu alanda yeterli deneyim ve donanıma sahip durumdalar. Ben şu ana kadar değişik beş ayrı yerli firma ile çalıştım. Hepsi de gayet mükemmel şekilde işini tamamladı.

RÜZGARDA LOJİSTİK MALİYETLER DAHA YÜKSEK

Taşıma maliyetinin, proje maliyeti içindeki yeri yaklaşık ne kadardır?

Çok büyük bir rakam oluşturmaz ama ekipmanın cinsine göre de değişiyor. Mesela rüzgar enerjisi ekipmanlarında bayağı ağır bir kalem tutabiliyor. Rüzgarda yükler havaleli olduğu için nakliyeler daha fazla tutuyor. Mesela bir türbin jeneratörü çok rahatlıkla iki çekici ile bitirilebilirken, rüzgar ekipmanları öyle değil; çok sayıda yükü parça parça taşımak gerekiyor. Mesela bir geldiğinde 15-20 türbin birden geliyor, ayrıca kanatlar vs. her birinin ayrı ayrı taşınması hayli zor ve maliyetli oluyor. Lojistik maliyeti projenin yaklaşık yüzde 0.5'i kadar diyebiliriz.

HES ve RES PROJELERİNDE SON DURUM

Rüzgarda ve hidroelektrikte proje taşımalarını canlandıracak yatırım süreciyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Rüzgar enerjisinde şu sıralar toplam 78 bin MW'ı bulan meşhur 1 Kasım müracaatlarının iptali yapılıyor. Rüzgarda sisteme bağlanabilecek yeni güç ile ilgili TEİAŞ'ın değerlendirmesi üzerinden bir ihale yapılarak, aynen hidroliklerde 'su kullanım bedeli' adı altında yapıldığı gibi, bir katkı payı ödenmesi söz konusu olacak. Aynı yere yapılan birden fazla müracaatla ilgili DSİ'nin daha önce su kullanım bedellerinin belirlenmesi için yaptığı ihaleye benzer bir ihaleyi şimdi Elektrik İşleri Etüd İdaresi yapacak. Oradan çıkacak bedelleri EPDK'ya bildirecek. En uygun, en yüksek bedeli kim verdiyse o firma üzerine lisansın verilmesi de EPDK tarafından gerçekleştirilecek.

Rüzgar enerjisinde ayrıca eskiden lisans almış olan santraller arasından imalatı tamamlanmış olup montaj aşamasına gelmiş olanlar veya yeni sipariş verilenler var. Örneğin Çeşme yarımadasında yapılacak olan toplam 500 MW'lık bir santral grubu var. Şu anda yatırımcıların beklediği, TEİAŞ tarafından oradaki bağlantıların yaptırılması… Bunlarla ilgili ihalenin yapılmasını bekliyoruz. Bir trafo merkezi ve enerji nakil hattı yapılacak ve ona göre de rüzgar santrallerinin hemen siparişleri verilecek... Bizim de Ayen Enerji olarak orada iki rüzgar projemiz mevcut. Yani rüzgarda yatırımların durması söz konusu değil, lisansı verilen santral projeleri tam hızla sürüyor.

Hidrolikte ise şu anda bir sürü baraj inşaatı devam ediyor. Hidrolikte süreçler biraz daha farklı gelişir: Montaj esnasında da inşaatın değişik kademelerinde kullanılan ekipmanların taşınması söz konusu olur. Ağırlıklı olarak türbin veya jeneratörler gelmese de onlara bağlı diğer ekipmanların taşınması gerekir. Ve bunlar arasında yurtiçinde üretilen parçalar da mevcuttur, o nedenle yurtiçinden yapılan taşımalarımız da olacaktır. Örneğin cebri borular, çelik konstrüksiyonlar, kapak ve vanalar, şalt ekipmanları, bazen de trafolar yurtiçindeki değişik fabrikalardan inşaat alanına taşınıyor. Yani lojistik etkinlik bayağı yoğun olarak devam ediyor. Bir yandan da iş makinelerinin taşınması işi var tabii. Bu amaçla kendi tır parklarını kullanan inşaat şirketlerinin yanında bu işi lojistik firmalarına yaptıran şirketler de mevcut. Yani rüzgar ve hidrolikte projeler devam ediyor; bu sene yaklaşık 3 bin MW'a yakın bir yeni santral devreye girecek, sonra aynı şekilde devam edecektir. Ettiği müddetçe de bunlara yönelik taşımalarda sorun olmayacaktır.

 

Arman'dan ilginç bir anekdot...

Jeneratör düştü, tır devrildi;

nakliyeci defterden silindi

Enerji sektöründeki proje taşımalarında bugüne dek yaşanan sıkıntılar ve zorluklara yönelik örnekler vermesini rica ettiğimiz Fahrettin Arman şirketi Ayen Enerji'de böyle bir sıkıntının yaşanmadığını ancak enerji sektöründeki bir firmanın başına kötü bir olayın geldiğini belirtiyor. Bu tarz olayların sektörde hızla duyulduğunu ve bunun sorumlusu olan taşıma şirketinin de bir anda defterden silindiğini söyleyen Arman, “Zira bu durum sektörde çok kısa sürede herkes tarafından duyuluyor ve bir daha taşıma yapmanız da artık mümkün olamıyor” diyor. Arman şunları aktarıyor:

 “Bir hidroelektrik santral yapımında, taşıma sırasında, başlangıçtaki yanlış yükleme sebebiyle jeneratörü düşürdüler. Rampada çıkarken jeneratör yerinden kayarak kendisiyle birlikte tırı da devirdi ve bayağı büyük bir hasar oluştu. Gerçi ortaya çıkan masrafı sigorta karşıladı, ama santralin devreye girmesi geciktiği için müşterinin hayli sıkıntılı bir dönemi olmuştu. Tabii bu bahsetmiş olduğumuz yükler 80-90 ton gibi bayağı ciddi ağırlıklara sahip. O nedenle de ağırlık noktalarının ve kamyon üzerindeki bağlantı noktalarının iyi tespiti ve iyi gerdirilmeleri son derece önemli. Bunlara özen gösterilmez ve böylesi bir devirme olayı ortaya çıkarsa, bunun sorumlusu olan taşıma şirketi de bir anda defterden silinecektir doğal olarak. Zira bu durum sektörde çok kısa sürede herkes tarafından duyuluyor ve bir daha taşıma yapmanız da artık mümkün olamıyor.

Proje taşımalarındaki diğer bir büyük sıkıntımız da, gemi taşımaları… Diyelim ki, Amerika'dan bir ekipman gelirken onun gemiye yüklenmesi, o geminin bir iki limana uğrayarak gelmesi bayağı zaman alabiliyor. Gemi taşımalarında geminin dolması önemli. Daha önceden gemiler güzergahlarını, ne zaman kalkacaklarını, nerelere uğrayacaklarını limanlara bildiriyorlar. Ancak tabii hava şartları gibi nedenlerle geminin güzergahında tamamen kaptanın inisiyatifine bağlı bir uzama olduğunda daha da geç gelebiliyor. Geldiğinde de vinçleri yetersiz bulursa örneğin, yanaşmayıp başka limana yönelebiliyor. Bu da ekstra zaman kaybı ve maliyet olarak bize yansıyor.”


Kaynak: UTA