Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / İHRACATÇI, GÜÇSÜZ EURO İSTEMEZ

İHRACATÇI, GÜÇSÜZ EURO İSTEMEZ

İHRACATÇI, GÜÇSÜZ EURO İSTEMEZ19.02.2010

1 Şubat günü bu köşede, "İhracatçılar AB pazarına dikkat etmeli" uyarısında bulunmuştum.

Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda ve İtalya'nın kötü ekonomik durumlarına dikkati çekerek "İhracatımızın yüzde 50 ila yüzde 80'ini yaptığımız bu ülkelerde ve AB pazarının tümünde bir şeyler oluyor, endişeleniyorum" demiştim.

Endişelenmemin ana nedeninin, "Bu pazara yaptığımız ihracatlardaki ödemelerin çok büyük bir yüzdesinin mal mukabili, kontratsız ve ödeme sigortasız" olduğuna değinmiştim.

Dahası, ihracatçılarımızın, "hammaddelerini, yardımcı maddelerini Türk Lirası ve dolarla alıp, euro ile sattıklarını ve bu nedenle nefes aldıklarını, euronun değer kaybedip diğer para birimlerinin değer kazanmalarına" değinerek "ihracatçılar güçsüz euro görmekten memnun olmazlar" şeklinde bir yorum getirmiştim.

Geçen 10 günde durum daha da vahim bir hal alarak gündeme oturdu.

AB ülkelerinin kötü gidişleri daha da netleşti.

Özellikle Yunanistan ve İspanya'nın durumlarının görünenden daha vahim olduğu fark edildi.

Hatta, güçlü ekonomiler olarak bilinen İngiltere, Almanya ve Fransa ekonomileri dahi alarm vermeye başladı. Durumları kötü olan ülkelerin daha hallice olan ülkeleri de domino etkisiyle zor durma sokacaklarından korkulur oldu. Dolar karşısında 1 50'lerin üzerine çıkmış olan euronun 1.37'lere kadar gerilemesiyle euro bölgesinde panik yaşandı.

Güçlü AB ülkeleri Yunanistan'ı IMF olmadan kurtarma planları geliştirmekteler ama asıl kurtarma çabasında oldukları AB'nin karizması olsa gerek.

Peki, Türkiye bu olumsuz gelişmelerin neresinde?

Bu hoş olmayan durum önce borsamıza yansıdı ve ciddi kayıplar yaşandı.  

Ardından, ihracatçılarımız çapraz ateş altında kaldılar. Hammaddelerini, düşük Türk Lirası ve dolarla satın alarak yüksek değerde euro ile satmayı planlayan ihracatçılar terse düştüler. Bu kez hammaddelerini Türk Lirası ve dolarla alınca ihracatçılarımızın maliyetleri yükseldi.

Finans âleminde dolarla borçlandıklarından bir gol de oradan yediler, borç maliyetleri arttı. Gelen talepler için maliyet çıkarmakta ve euro ile fiyat vermekte zorlandılar. Zam yapmayı denediler, tutmadı, dahası önceden gönderdikleri mallarının bedelleri geldi, 2.020 Türk Lirası'ndan bozdurmayı hesap ederek fiyat verip mal satanlar gelen eurolarını 2.006'dan bozdurmak zorunda kaldılar, zarar ettiler.

10 gün içinde olanlar bunlar ve hoş değil. Şimdi önlerinde bir başka tehlike var.

Bu tehlike 1 Şubat yazımda değindiğim "mal mukabili" ödeme ile gönderilen ihraç ürünlerimizin ödeme günleri geldiğinde ödenip ödenemeyeceği konusu.

Yine daha önce dediğim gibi, mal mukabili ödeme şartı ile gönderilen ihraç ürünlerimizin bazı sektörlerde büyük ağırlığının "kontratsız ve ödeme sigortasız" olmaları. Bu tip ödeme şeklinde hâkim konumda olan kişiler müşterileri ve ödemeler onların keyfine kalmış durumda. Ekonomisi bozulmuş, ödeme sıkıntısına düşmüş bir ekonomi o ülkedeki işadamlarına da aynen yansıdığında ödeme bekleyen Türk ihracatçısının da durumu zorlaşacak. 

İhracatçılarımızın önündeki bu tehlikeli gelişmeler, neden güçlü euro istediklerinin de ana nedeni.

Bu tehlikeyi biraz daha açalım isterseniz.

2009 yılında, ihracatımızı gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 200 ülke içerisinde ilk 30 ülke ihracatımızın yüzde 78.2'sini oluşturuyor. İlk 30 ülkeden 13'ü AB ülkesi. Bu 13 AB ülkesi, yüzde 78.2'nin, yüzde 56'sını oluşturan bir güç. 13 AB ülkesinden 7 tanesi şu an ciddi kriz yaşayan ülkeler.

Geri kalan 14 AB ülke ise ikinci 30 ülke içinde ve euro bölgesinde euro güç kaybediyor.

Bu açıklamam mal mukabili, kontratsız ve sigortasız ödemeli ihracatçılarımızın AB'deki olumsuz gelişmeler paralelinde durumlarının ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunun da göstergesi.

Tüm bu olumsuzluklara ilaveten bir de ekonomileri zorda olan veya zora gidecek olan AB ülkelerinden önümüzdeki aylarda taleplerde düşme yaşanabileceği korkusu var.

Avrupa'nın ortasında yaşanan bu tablo birçok ekonomistin dile getirdiği tipik bir "W" durumu.

Ve korkarım, "W" durumunun ikinci inişi yaşanırken verilecek telefat birinci inişten daha sert ve daha yıkıcı olabilir.

Kısaca demem o ki, genel ihracatımızın yüzde 52'sini yaptığımız, ihracatımızı gerçekleştirdiğimiz ilk 30 ihracat ülkesi içindeki 13 AB ülkesinin yüzde 56 gibi hayli yüksek oranla yer aldığı, ihracat anlamında tüm yumurtaları aynı sepete konulduğu, bu ihracatların bazı sektörlerimizde ağırlıklı olarak mal mukabili, kontratsız ve ödeme sigortasız ihracatlar olduğu ve ödemelerin tehlikeye düştüğü,

krizin böyle seyretmesi halinde taleplerin düşmesinden korkulduğu bu büyük pazarda hoş şeyler olmuyor.

Bu olumsuz gelişmeler ihracatımız üzerinde "kırmızı alarm" verilecek niteliktedir ve özellikle, tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon, elektrik-elektronik, otomotiv ihracatçıları bu pazardaki gelişmeleri çok yakından ve dikkatli takip etmek durumundadırlar.

 
Kaynak: Şevket SÜREK / Referans