2009 yılının dünya tarihinin en unutulmayacak kötü
yıllarından birisi olduğu kesin. 2009 yılını, 1929’da yaşanan dünya ekonomi
buhranından sonra ikinci ekonomik kriz çöküntüsü olarak nitelendirebiliriz. Tabiî
ki ülkemiz de bu ekonomik krizden gereken payı almıştır. Her ne kadar 2008
yılında krizin ayak sesleri duyuluyor olmasına rağmen ekonomi uzmanlarımız ve
bilhassa siyasi otorite “bize bir şey olmaz” demiş olsalar bile maalesef “kriz
bizi kötü vurdu” demek zorundayız. Kriz Türkiye’nin diğer sektörlerini olduğu
gibi lojistik sektörünü de çok kötü bir şekilde etkiledi. 2009 yılı içinde
lojistik sektörünün %20 civarında küçülmüş olduğunu söyleyebiliriz.
Uluslar arası planda lojistik sektörünün etkilenme oranı
ulusal plana göre çok daha az olmuştur. Bu aslında Türkiye’nin dolayısıyla
lojistik sektörünün bir şansıydı. Bilhassa Uzakdoğu’dan ithalat yapan Avrupa
şirketleri kriz dolayısıyla sipariş miktarlarını çok daha düşük seviyede
tuttukları için ve özellikle süreyi de en kısa zamana indirmeye çalışmaları
nedeniyle aslında Türkiye, tekstil sektöründe Çin’in yerini almaya başladı. Bu çerçevede
Türkiye’den Avrupa’ya tekstil ihracatı bir “can simidi” şeklinde
yorumlanabilir. Bu etkiden lojistik sektörü de yararlanmıştır.
Yine otomotiv sektörü Türkiye’de çok büyük bir darbe
yedi, aynı şekilde bu darbeyi lojistik sektörü de yaşadı. Ama genelde
belirttiğim gibi lojistik piyasasının Türkiye’de %20 seviyelerinde küçüldüğünü,
aşağı yukarı 30 milyar dolardan 20-25 milyar dolara gerilediğini
söyleyebiliriz.
Bu yüzden büyük bir içtenlikle 2009, “ artık sana güle
güle” diyoruz. 2010 yılı hoş geldin!
Krizin etkileri 2010 yılında da devam edeceğe benziyor.
Ama umutlar bu krizin azalarak gideceği yönünde. En azından Mart ya da Nisan
aylarından sonra hareketlenmenin hızlanması ve bilhassa yazın sonunda Eylül
2010 tarihi itibari ile artık krizin tarihe karışabileceğini söyleyebiliriz. Bu
durumda Eylül 2010 tarihinde Türkiye’deki lojistik sektörünün yine eski
seviyelerini yakalaması beklenmektedir.
2009 yılı Türkiye’de lojistik sektöründe faaliyet
gösteren şirketlere de bazı dersler vermiştir. Likidite sıkıntısı bilhassa
kredi borçları yüksek oranda olan şirketlerde çok şiddetli bir şekilde
hissedilmiştir. Bundan ders alan şirketler 2010 yılında yatırımlarına devam
etmeleri durumda 2011 yılını çok daha başarılı geçireceklerine inanıyorum.
Son olarak 2009 yılına yine içtenlikle güle güle ve
2010’a hoş geldin diyorum ve güzel günlerin 2010 ile tekrar başlamasını temenni
ediyorum.
Herkese iyi yıllar..
Kosta Sandalcı/UTA Dergisi