Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / 2009 BÖYLE GEÇTİ

2009 BÖYLE GEÇTİ

2009 BÖYLE GEÇTİ13.01.2010

Ülkemizin dört bir tarafı Türk vatandaşından vize talep eden ülkelerle çevrilidir. Yol geçiş belgesi olmaksızın taşımacılık yapılan ülke sayısında hiçbir değişme yok.

Macaristan'ın Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki Daimi Temsilcisi Istvan Major, "dünyada halen taş devrinden kalma bir korumacılık güdüsü hakim" demiş. Bu sözün altına imza atılmaz da ne yapılır! Bırakın sanayi mallarımıza veya tarım ürünlerimize getirilen engelleri, sadece karayolu taşımacılığı yapan Türk nakliyecilerinin son bir yıl içinde muhatap oldukları engellerin sadece bir kısmı bile insanı hayrete düşürüyor:
- Bulgaristan, 28 Haziran 2008 tarihinde Türk TIR'ları için geçiş başına 271 Dolar yol geçiş ücreti uygulaması başlattı.
- Rusya'ya yapılan ilk üç aylık yol geçiş belgeleri kotasına ait belgeler 20 Mart 2009 tarihinde bitti. Rus tarafı 2002 yılında kurulan "Bonus Sistemi"ne ait ödül belgelerini vermemesi üzerine Türk nakliyecilerin Rusya taşımaları aylarca durdu.
- Irak içinde yapılan transit taşımacılıkta kullanılan ve 28 TL bedelle alınan "Arap Manifestosu" 15 Mayıs 2009 tarihinden itibaren 30 ABD Doları'ndan satılmaya başlandı.
- İran, 1 Temmuz 2009 tarihinden itibaren eşyanın açık tanımının TIR karnesine yazılmadığı ve TIR Karnesi kapak sayfasının usulüne uygun olarak doldurulmadığı durumlarda bu karnelerle gelen TIR kamyonlarının İran topraklarına sokulmayacağını bildirdi.
- Avrupa Birliği, 1 Temmuz 2009 tarihinden itibaren kendisinden EORI (Economic Operators Registration Number) olarak bilinen kayıt ve kimlik numarası olmayanı AB Gümrük Bölgesi'ne sokmamaya başladı.
- ADR Konvansiyonu'na taraf ülkelerinin tünellerinden ADR eşyası taşıyan araçların geçişine 2009 yılında kademeli olarak yasak getirildi.
- 2009 yılında Suudi Arabistan, hiçbir gelişmiş ülkenin talep etmediği, "taşımacıdan taşıdığı yükün menşe şahadetnamesini talep etme" yönündeki uygulamasına devam etti.
Peki geçen yıllar yaşanan olumsuzluklardan düzeltilenler oldu mu? Eğer bir iki ay önce başlatılan "Suriye'ye vizesiz giriş" uygulamasını bir kenara bırakırsak, tüm olumsuzluklar yaşanmaya devam ediyor. Ülkemizin dört bir tarafı Türk vatandaşından vize talep eden ülkelerle çevrilidir. Yol geçiş belgesi olmaksızın taşımacılık yapılan ülke sayısında hiçbir değişme yok. Yol geçiş belgesi kontenjanlarında ciddi bir artış yok. Vergisiz akaryakıt kullanım kontenjanlarında artış yok. Karayolu taşımacılığı devlet tarafından teşvik gören yatırımlar kapsamından çıkarılmış durumda.  Bunlar yetmezmiş gibi, 2008 yılında başlayan ekonomik kriz 2009 yılında da varlığını sürdürmeye devam etti ve sektörde ciddi daralmalar yarattı. Görüldüğü kadarıyla, en azından 3 yıl içinde dünya ticareti 2007 yılı büyüklüklerine ulaşamayacak.
Bu kadar iç karartan bir tablo ortaya çıkınca, sektörde hep canlı olan girişimcilik ruhu da zayıflamaya başlıyor. Kimsede yakın gelecekle ilgili olumlu beklenti kalmamış gibi. "Yarınımız ne olacak" endişesi daha baskın ve yaygın.  Bu eğilimler Türkiye'de yaygın da dünyanın diğer bölgelerinde değil mi? Avrupa'nın durumu daha da içler acısı. Daha bir ay
öncesinden "2010'da iflas edecek ülkeler listesi’nde yer alan Dubai ve Yunanistan, 2009 bitmeden bir çeşit "konkordato" ilan ermiş durumda. Listenin, İrlanda, İzlanda, İtalya, İspanya şeklinde uzayacağına ilişkin söylentilerin ardı arkası kesilmiyor. Böyle bir dönemde doğal olarak her ülkede var olan "korumacılık güdüsü" daha da güçlü bir yapıya kavuşuyor. Her ülke yönetimi işlerin neden kötüye gittiğine ilişkin genel tabloya bakmak yerine, determinist bir yaklaşımla bunu bir veya birkaç olaya bağlama eğilimine giriyor. O zaman, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerdeki emsallerine göre yükselişte görünen Türk taşımacılık sektörü göze batmaya başlıyor. Türkiye'nin bu alandaki karşılaştırmalı üstünlüğünün nedenlerini sorgulamak yerine, sektörün önüne siyasi ve ekonomik engeller koymak daha pratik bir çözüm gibi görülüyor. Bu eğilimleri törpülemenin yolu ülkemizdeki işletmelerin, taşımacılık yaptıkları ülkelerde kendilerine yerli partner bulmasından geçiyor. Bu ülkelerde partner veya çözüm ortağı bulamadığımız ve bu ülkelerdeki karar vericileri etkileyen sektörel sivil toplum kuruluşları ile işbirliğimizi geliştiremediğimiz sürece işimiz zor görünüyor.

 

Kaynak: Transport