II. Dünya Savaşı sonrasından günümüze uzanan süreçte insanlık bir dizi teknolojik yeniliklere, gelişen uluslararası ilişkilere, ekonomik bloklaşmalara ve değişen taşıma anlayışına tanık oldu.
Terminaller, taşımanın başlangıç / bitiş noktası olmaktan çıktı; konteyner, çekerme, barça, şasi, treyler, vagon gibi yükçünlerin (taşıma kaplarının) bir taşıma sisteminden diğerine aktarıldığı yerler haline geldi. Taşıma araçları boyut ve kapasite büyüttü; ölçek ekonomisi hemen her taşıma sistemi için bir rehber oldu.
Birbirlerinin rakibi olan taşıma sistemleri - yük ilgillerinin (alıcı / satıcı) istekleri doğrultusunda hem de uluslar arası camiadaki baskıları sonucu - birbirine eklenerek satıcıyı alıcıya doğrudan bağladı.
En önemlisi, yükünü taşıtan kimse (alıcı/satıcı), ara taşımaları yapan sistemlerin taşıyanları yerine tek taşıyanla / taşımacıyla muhatap olmaya başladı.
Taşıma sistemlerini birbirine ekleyen taşıma “kapıdan-kapıya taşıma hizmeti” diye bilinir. Bu hizmet şekli hem hızlıdır / seridir; hem de ekonomik. Ekonomi ise terminallerde elleçleme hizmetindeki verim artışıyla sağlanmaktadır.
Kapıdan-kapıya taşıma, tek taşımacı organizasyonunda enaz iki farklı taşıma sistemi kullanılarak satıcının alıcıya üleştirildiği, ara ve ana taşımalarda bütünleşen hizmet üretimidir. Kombine taşıma, intermodal taşıma, multimodal taşıma gibi türevleri vardır.
Multimodal taşıma aslında, uygulamayla gelişip şekillenmiş kombine ve intermodal taşıma sistemlerinin hukuk kalıbına oturtulmuş biçimidir.
İntermodal taşıma, ABD’de yaygın uygulama bulmuş kapıdan-kapıya hizmet şeklidir. Ağırlıklı uygulaması, konteyner ve treylerin (TIR’ın) demiryolu şasisine yüklenerek demiryolundan taşınması şeklindedir.
AB ise ABD’nin intermodal hizmetini kendi coğrafyasına uyarlayarak - yani ilk ve son ara taşıma ayağını karayolu taşımacılığıyla sınırlandırarak - kombine taşıma hizmetini geliştirdi.
Kombine taşıma (ulaşım), hizmetin ilk ve/veya son kısa sevkiyat ayağının karayolu ile gerçekleştirildiği, uzun mesafeli ana ayağın / ayakların hizmette ekonomi sağlamak, yani rasyonel taşıma yapmak için demiryolu, iç suyolu veya denizyolu taşımalarından en az biriyle yapıldığı taşıma şeklidir.
Kapıdan-kapıya taşıma hizmeti, 21.yy taşıma anlayışıdır. Global ticareti hızlandırmayı amaçlamaktadır. Lojistikle beslenen bu anlayış refah düzeyini yükseltmek isteyen ekonomiler için olmazsa-olmaz bir hizmet tarzıdır. Bu bakımdan Türkiye de ulaşım rejimini 21.yy taşıma anlayışı doğrultusunda yeniden yapılandırmak durumundadır.
Türkiye, kendi coğrafyası için kombine taşıma, bulunduğu coğrafya için özellikle bir transiter ülke olarak intermodal taşıma rejimleriyle ulaşım altyapısını donatmak ve köklü yapısal değişikliğe başlamak durumundadır.
Yapılandırma, denizyolu ve demiryolu taşıma sistemlerinin ana taşıma, karayolu taşımasının ilk/son kısa ayağı oluşturacağı taşıma hizmeti şeklinde olmaya adaydır.
Günümüzde bile Türkiye bütününde payı %10’nun altında deniz kabotajı ile demiryolu taşıma sistemleri yeni yapının ana taşıma sistemleri haline gelecektir. Ekonomik taşıma anlayışı zaten bunu gerektirmektedir.
Zaman, kolları şimdiden sıvama dönemidir. Gecikme / savsatma, ekonomik çöküşü hızlandıracaktır…
Deniz kabotajı özendirilmeye ve geliştirilmeye muhtaçtır; demiryolu taşımaları da altyapı geliştirmesine.
Bu kapsamda limanların yeniden tasarlanması kaçınılmazdır. Deniz kabotajına gidecek gemilerin geliştirilmesi ve kabotaj filosunun güçlendirilmesi Türkiye’nin gündeme alacağı olmazsa-olmazların başında gelmektedir.
AB, 21.yy ulaşım rejimini planlayarak şimdiden yola koyulmuştur: hem de haldır-haldır ulaşım koridorları yatırımlarıyla, (adı her ne kadar kısa mesafe deniz taşımacılığı diye lanse edilse de) AB deniz kabotajıyla, limanları arasındaki uyumsuzlukları giderecek altyapı düzenlemeleriyle…
Peki, Türkiye bu işler için kolları sıvamaya ne zaman başlar derseniz?
Kim bilir?
Sonunda rejimsiz kalmayalım da!
Prof. Dr. Necmettin AKTEN