Dünya deniz
ticaretinde 34'üncü sırada olan, Türkiye'nin deniz taşımacılığının yüzde
57'sini gerçekleştiren Arkas'ın Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas,
denizcilikte krizin bir yıldır ötelendiğini, asıl sorunun bundan sonra
yaşanacağını söylüyor. Arkas, "Bugüne kadar yaşanan üvertürdü, arya yeni
başlayacak" diyor.
Eski Doğu Almanya'nın
küçük bir sahil kasabasındayız. Duvarın yıkılmasının ardından tersanesiyle
ayakta kalmaya çalışan bu kasabanın ekonomisinde bir Türk şirketinin hayati
önemi var. Dünya deniz ticaretinde 34'üncü sırada olan, Türkiye'nin deniz
taşımacılığının yüzde 57'sini gerçekleştiren Arkas'ın... Arkas'ın Yönetim
Kurulu Başkanı Lucien Arkas, 1995'ten sonra sektörde gemi alarak büyümek
istemesiyle keşfettiği Wolgast kasabasında 10 yılda tam 16 gemi yaptırarak bu
kasabaya 400 milyon dolara yakın gelir sağlamış.
Arkas, hafta sonu son
gemisini teslim aldı, bizim de Almanya'nın bu ücra kasabasında bulunma
nedenimiz bu. Bu teslimatın tersane için ne yazık ki kötü bir anlamı var. 800
kişinin çalıştığı tersane kapanmanın eşiğine geliyor. Çünkü kriz nedeniyle
Arkas, daha önce verdiği 4 geminin siparişini iptal etmiş. Bu durumda devlet
desteğiyle ayakta duran tersanenin yaşaması artık zor.
Kasabanın
bankacıları, işadamları arasında el üstünde tutulan Lucien Arkas ile törenler
sırasında sohbet ettik. Tabii konunun merkezinde global kriz vardı. Arkas,
denizcilikte krizin bir yıldır ötelendiğini, asıl sorunun bundan sonra
yaşanacağını, "Bugüne kadar yaşanan üvertürdü, arya yeni başlayacak"
sözleriyle özetliyor. Son günlerde navlun fiyatlarında herhangi bir artış
olmadığını, borsa ve petrol fiyatlarındaki artışın ise spekülatif olmasından
endişe ettiğini söyleyen Arkas, "Yeni bir balonu kaldıramayız. Reel
sektörde hareket yok. 2012'den önce kriz bitmez" diyor.
Önce Arkas'ın kuruluş
öyküsünü anlatır mısınız?
Ailem 1711'de
Marsilya'dan İzmir'e gelmiş. Yani önümüzdeki yıl İzmir'e gelişimizin 300'üncü
yılını kutlayacağız. Arkas'ın tarihi aslında 1902 yılına kadar uzanıyor.
Ticarete önce dedem atılıyor. Babam 1930'larda şirketi devraldı, 1944'te gemi
acentalığı yapmaya başladı. 1964'te ise ben devraldım. 1978 yılında ise
konteyner taşımacılığının hareketlenmeye başladığını gördüm. Gemi almak istedim
ama çok sıkıntılar yaşayınca vazgeçtim. Konteyner taşımacılığı dünyada hızla
geliştiği için ise 1995'te tekrar gemi işine girdim.
Siz başlayalı 45 yıl
olmuş. Başladığınızda kaç kişi çalışıyordu şimdi Arkas'ın büyüklüğü nedir?
Ben bir çalışanla
başladım. Gemimiz hiç yoktu. 1999'da siparişlere başladığımda ise 8 çalışanım
vardı. Bugün Türkiye'de 5 bin, yurtdışında 600 kişi çalışıyor. Gemi sayımız 27
oldu. Bu büyümenin sırrı biraz yaratıcı olmak, ihtiyaçlara göre yatırım yapmak.
İş yaptığımız insanlara her zaman aynı kalitede hizmet vermek. Mahkemesiz,
kavgasız insanlarla barışık bir çalışma.
Büyümeye karar
verdiğiniz yıllara baktığımızda 1999'da Türkiye'de kriz var. Bugün de ciddi bir
kriz yaşanıyor.
Kriz döneminde sakin
davranmak, planlama yapmak lazım. Diyelim ki bugün kriz var ve iki sene
sürecek. Bu iki seneyi nasıl geçireceğimizi planlamamız lazım. Bu krizde de
dökülen çok olacak. Çünkü doğa yanlış yapanı eliyor. Esas güç tüm fırtınalara
karşı ayakta kalabilecek yapıyı kurmak. Krizlerde kim direnirse o kazanır.
Yaşadığımız kriz en
büyük darbelerinden birini denizcilik sektörüne vurdu. Aslında sektörde 2006'da
kriz geliyor yorumları yapılıyordu. Neler oldu?
Aslında sektörde 2006
değilde krizi 2009 yılında bekliyorduk. Çünkü iki sene o kadar güzel dönemler
yaşadık ki. Navlun fiyatları bin 500 dolarlara kadar çıktı. Navlunu fazla
yükseltmeyin diye ricalar geliyordu. Bu artışı gören armatörler de birbiri
ardına gemi siparişleri vermeye başladı. Bu ilavelerle büyük gemilerin kapasitesi
yüzde 50 arttı.
Dünyadaki gemilerin
boyları büyüdü. Ne gerek vardı. Ben daha büyük yapacağım, daha ucuz olacak. İyi
kır fiyatı o zaman tamam. Bu yüzden çorap söküğü gibi aşağı doğru gitti. Kuru
yani ancak aşırı gemi siparişleri oldu. Bu yüzden zaten krizin gelmemesi mümkün
değildi. Matematiği bilen herkes biliyordu bu durumu. Kimi daha az kimi daha
çok ama herkes günahkâr bu işte.
Yani sıkıntı finansal
krizden önce başladı...
Zaten siparişlerin
artmasının nedeni piyasadaki para bolluğuydu. Bu balon büyüdü. Sonra birden
bire 2008'in temmuzunda finansal kriz patladı. Bu finans krizi, denizcilik
krizini bir sene öne çekti. Sektör taş gibi düştü. Herkes yumuşak bir iniş
bekliyordu. Ağır ağır toparlarız diyordu. Birden bire 6 ayda yüzde 70 kaybetti.
Büyük bir oran. O zaman sektör şoka girdi.
Krizin neresindeyiz?
Kriz uzun vadeli.
Ancak artık bundan kötü olmaz. Bundan sonra yatay bir uzantısı olacak. Ufak
artçıları çok olan bir deprem gibi. Ama ölümcül değil. Tabii yeterki daha önce
bir hastalığa maruz kalmamış olsun. Denizcilikte krizin bitmesi için finans
krizin bitmesi lazım. Bu bitmiş değil. Türk bankalarından bahsetmiyorum. Türk
bankaları zaten 2001'de dayaklarını yemişlerdi. Bankalar şimdi daha
toparlanamaz. Aldıkları paraları kendilerine tutuyorlar, kendi yaralarını
sarmak için. Bizler elle dokunulur şeyler taşıyoruz. Reel sektör tekrar düzene
girecek, biz de yavaş yavaş toparlanacağız.
Ne zaman başlar
toparlanma?
2012'de harekete
geçeriz. 2010'da belki reel sektör kıpırdar. Ne kadar onlar erken başlarsa biz
de başlarız. O da ABD'den başlayacak başka çare yok. ABD'li o kadar korktu ki
hepsi tasarrufa kaçtı. Hiç tasarruf etmeyen insanlar tasarruf ediyor. Biraz
para biriksin, içi rahat etsin sonra harcamaya başlar. Bir senesini alır bu da.
Onlar harcayacak birileri de ona satacak. Biz de bunu taşıyacağız.
GEMİCİLERİN EGO
HASTALIĞI VAR
Siparişler ne
durumda?
Denizcilikteki
problem şu. Siparişler var ama bankacı ben sana para vermem, diyor. Kaça
işleteceksin ki bu gemiyi de bana bu parayı geri ödeyeceksin diyor. O zaman
tersane ile ters düşüyor sipariş veren. Para bulamıyorum diyor. Ya peşinatını
yakacak ya tersane ile kötü olacak. Ya da müsade alıp bir iki yıl öteleyecek
siparişini. Yani tersane sahibi de iki gözü iki çeşme.
Bir yıl böyle geçti
zaten. Friedman denizcilikte krizin yeni başlayacağını söylüyor. Katılıyor
musunuz?
Denizcilikte daha
operanın üvertürünü dinledik. Şimdi aryalar başlıyor. Erteleyince ne oluyor,
krizi uzatıyorsun. Çünkü şimdiye kadar ölen ölür kalan kalırdı. Şimdi o uzattı,
bu uzattı teslimatlar 2012-13'e kadar kaldı. Şimdi diyoruz ki 2013'e kadar
dünya ticareti canlanır, absorbe ederiz. Krizin ne kadar süreceğini bilmek için
müneccim olmak lazım. Kaç tersane buna dayanıp dayanamayacak, kaç armatör
kalacak göreceğiz.
Sektör göz göre göre
niye bu plansız büyüme yanlışını yaptı? Bundan sonra ne olur?
Bu gemicilerin bir
hastalığı var, ego hastalığı. Ben, sen hastalığı oluyor. Seninki büyükse
benimki seninkinden daha büyük olmalı. O zaman gidiyorlar 'O aldı, ben de
alayım' diyorlar. Bu devasa gemileri doldurmak mümkün mü. Artık aynı büyümeleri
beklemiyoruz. Sünger bu suyu ememez.
Son aylarda navlun
fiyatlarında hareket başladı, kriz bitiyor gibi iddialar var. Öyle mi?
Beni endişelendiren
bir şey var. Borsa çıkar, yok varilin fiyatı çıkar. Ama hiçbir sebep yok. Yeni
bir balon gibi görünüyor. İkinci balona ne kadar tahammülümüz olur, bilmiyorum.
Çünkü reel sektörde yaprak kımıldamıyor. Navlun fiyatları artmıyor. O kadar
düşürmüşlerdi ki fiyatı yani yerde sürünüyordu. Uzakdoğu'dan navlunsuz
geliyorlardı sadece indir bindir parasına, yakıt parasına. Şimdi üç beş kuruş
aldıklarında mutlu oluyorlar. Atını kaybedip bulunca mutlu olursun ya öyle bir
şey. Kapasite fazlası var. Kriz olmasaydı belki daha hafif atlatırdık. Yine
krizimiz vardı ama atlatırdık. Şimdi iş katlandı bitmeyince de ikisi beraber
ateşle barut oldu.
Türkiye'de denizcilik
sektöründe nasıl yaşanıyor kriz?
Krizden tabii ki
Türkiye'de nasibini aldı. Dünyada gemi yapımı çok para edince herkes tersane
aradı. Türkiye'de de kapasite vardı. Bunun üzerine herkes tersane yapmaya
yöneldi. Onlar da denizciler gibi davrandı. Ama tersane yönetmek de çok zor bir
iş. Siparişin var, durduramıyorsun. Gemiyi çok çok limana götürürsün,
bekletirsin. Tersane öyle değil. Bir sürü kontrat yaptığnız insan var. Bir
tersane bir montaj atölyesi gibidir. Araba fabrikası gibi. Yan sanayiden alır.
Siparişleriniz var yan sanayiden ne yapacaksınız şimdi? Durdurmak çok daha
zordur. Bizim tersane arazimiz vardı Yalova'da, iki sene önce çok fazla tersane
var diye vazgeçtim. Durdu. Ben üç sene önce durdurdum. Bir şey moda oldu mu böyle,
bir ürün para etsin herkes aynı ürüne yöneliyor. Arz talebi dengeleyecek bazı
kıstaslar koymak lazım.
İddiaya girerim liman
düzelsin İzmir eskisi gibi olur
İzmirli bir firma
olarak İzmir neden gelişmedi?
İzmir gelişmedi
değil. Ama Marmara bölgesi çok gelişti. O 5 santim, Marmara 25 santim uzadı.
Gözükmüyor. İzmir sanayileşmede geç kaldı. Çünkü sanayi tüketim bölgesinde
oluyor. Mesela araba yüzde 50 istanbul'da satılıyor. Ulaşım ucuz olsa, ben
trenle gönderebilsem o farkı kapatabilir. İzmir'in ulaşımı yetersiz. Daha yeni
yol yapılacağı söyleniyor. O zaman hepimiz İstanbul'da kümeleştik. Gemi olsa
batar. 70 milyon burada yaşayacak halimiz yok. Çözüm ulaşım. Bu kadar basit.
Sadece teşvik vermek yetmez. Bir de İzmir'in zengini eski asilzadelerdir. Risk
almayı fazla sevmezler. Çünkü kaybedecek bir şeyleri var. İstanbul'a kapak
atanlar ise Anadolu'dan gelenler. Kaybedecek bir şeyleri yok. Onların içinden
batanları tanımıyoruz zaten. Ancak kazananın tarih yazdığını bilir herkes. O
zaman can havli ile bir şeyler yaptılar, risk aldılar. İzmir İzmirli kaldı. Ama
artık herkes maliyet peşinde. İzmir daha katma değerli ürünler yapılabilir. Bir
kere eski paraları bitirmeleri lazım. Para kazanma hissi doğsun.
İzmir Limanı da bir
türlü satılamadı. İhaleyi kazananlar 45 gün ek süre alacakmış...
Eğer
özelleşemeyecekse ki özelleşemeyecek gibi görünüyor. İşi uzatmaktan öte bir şey
olmaz. Devlete kalacaksa devletin kendi yatırımlarıyla o limanı ayağa
kaldırması lazım. Tekrar ihale üç sene sürer. Buna vakit yok. İzmir'in limanı
eksik. İzmir'in tarihini okuyun. İzmir limanı olduğu zaman İzmir oldu.
İstediğiniz iddiaya girerim liman, demiryolu ulaşımı düzelsin İzmir eskisi gibi
olur.
Orta tabakanın
keyifle içeceği şarap yapacağım
Yeni bir heyecanınız
var. İdol Şarap'ın bağlarını aldınız. Hedefiniz ne?
Şarapçılığa Ekrem
Demirtaş'ın öncülüğünde bir girişim grubu ile girdik. 1200 dönüm bağı vardı ve
yeri çok güzeldi. Çoğunluk hisselerini almak istedim. Satarlar mı diye sordum.
Bir yerde tek bir parça bağ bulmak mümkün değil. Buralarda 1500 sene önce zaten
şarap yapılıyormuş. Herkes satmak istiyormuş. Şarap uzun vadeli bir iş. Bu
yatırım iyi senelerde düşünülmüş. Benim yapmak istediğim iki tür şarap. Biri
kaliteli bir şarap, esas yapmak istediğim ise orta tabakanın keyifle
içebileceği, fazla pahalı olmayan bir şarap. Bu bölgede 16 çeşit üzüm var.
Kupaj yapacağız. Bir Fransız, bir İtalyan önolog var. Avrupalıya satacaksan
Avrupa standardında olmak lazım. Avrupa'da bir sistem var, bağ tadımı. Ben de
yapacağım. Alıştırırsam satarım da. Şimdi herkes teklif veriyor. Kasımın
10'unda seçeceğim. Şaraba ilgim kökenlerimden geliyor galiba. Marsilya'dan
gelmişiz. 45 senedir gemilerle uğraşıyorum bir de hobim olsun istedim.
Türkiye'de iyi şarap
var mı?
Şimdi bir güzel şarap
yaptılar mı fiyatı bindiriyorlar. Tamam vergisi var ama iyi bir şarap yaptın
diye hemen roketlemeye gerek yok. İçme diyorsun insanlara. Yaptığınız işin
hakkını vereceksiniz. 45 senedir gemilerle uğraşıyorum ama arada değişik bir
şeyle uğraşamıyorum diyorum.
Gemiye Türk Bayrağı
İstiklal Marşı ile çekildi
Arkas, 1.604 TEU
kapasiteye sahip Bernard A gemisini filosuna katarak 2009 yılı için planladığı
gemi inşası yatırımlarını tamamladı. Arkas filosundaki gemi sayısı 27'ye,
taşıma kapasitesi ise 32.227 TEU'ya yükseldi. Arkas'ın diğer 26 gemisinde
olduğu gibi M/V Bernard A gemisi de Türk bayraklı. Gemi Türk bayrağına geçmek
için ilk seferini Türkiye'ye yaptıktan sonra Akdeniz ve Karadeniz sularında
hizmet verecek. Almanya'da teslim alınan gemiye Türk bayrağı İstiklal Marşı ile
çekildi.
Türk deniz
taşımacılığının önde gelen şirketlerinden Arkas, M/V Bernard A isimli Türk
bayraklı yeni gemisi ile toplam gemi sayısını 27'ye, toplam taşıma kapasitesini
ise 32.227 TEU'ya çıkardı. Lucien Arkas, gemileri neden Türkiye'de değil de
Almanya'da ürettirdiklerini ise şöyle açıkladı: "1999'da Türkiye'de
teknoloji çok gelişmiş değildi. Kredi imkanı da yoktu. Bu tersanede kolaylık ve
kredi imkanı sağladılar. Sipariş verdik. Ardından devam ettik 16 gemi inşaa
ettirdik. Burada kalite çok iyi. Çin'de cazip fiyatlar olmasına rağmen burada
devam ettik. Çünkü bu gemiler kendimizin evladiyelik olmasını istiyorum. Bu
geminin kredisini geçen senenin aralığında çözmüştüm. Eyalat tersaneye destek
verdi problemsiz bitirdik."
Lucien Arkas kimdir
Lucien Arkas, 1945
yılında İzmir'de dünyaya geldi. İzmir St. Joseph Fransız Lisesi'nden mezun
oldu. Dedesi Gabriel J.B. Arcas'ın 1902 yılında ithalatçı firma olarak kurduğu
Arkas'ın başına 1964 yılında 19 yaşındayken geçti. Bugün deniz taşımacılığı ve
lojistik sektöründe Türkiye'nin lider firmalarından biri haline gelen Arkas
Holding'in Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapan Lucien Arkas, Türk-Avusturya
ekonomik ilişkilerine yaptığı katkılar ve hizmetler nedeniyle Avusturya
Cumhuriyeti Büyük Gümüş Hizmet Nişanı, kültür ve eğitim koruyuculuğu konusunda
gösterdiği çalışmalarla Fransız Ordre National du Merite Nişanı, Fransa Légion
d'Honneur Ulusal Liyakat Nişanı ve İtalya Cumhuriyeti Şövalyelik Nişanı'na
layık görüldü.
Kaynak: Referans