Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Denizyolu / MERSİNİN ŞANSI, İZMİRİN TALİSİZLİĞİ

MERSİNİN ŞANSI, İZMİRİN TALİSİZLİĞİ

MERSİNİN ŞANSI, İZMİRİN TALİSİZLİĞİ28.10.2009

Mersin limanının özelleştirilmesi sürecinde neler yazılıp çizilmemiş, neler söylenmemişti ki?

Tam 40 yıldır çivi çakılmamış, çağın hayli gerisinde kalan limanın, dünya çapında da olsa bir şirket tarafından kiralanıp, işletilmesine “istemezük” çü çevrelerin karşı çıkışları…

39 yıllığına kiralayacak şirketin yapması öngörülen yatırımlar kimin umurundaydı.

Dünyanın en büyük üç işletmecisinden birinin getireceği teknoloji, aktaracağı kaynak, hepsinden önemlisi küresel standartların bu kente de gelecek olması…

Hiçbiri ilgilendirmiyordu “her şeye karşı” cepheyi…

Hizmete giren son vincin üzerinde 1962 tarihinin yer alması…

Aynı yılı 300 milyon dolarlık ihracatla kapatan ülkenin gururlanması…

Onların dünyası yüksek duvarları içinde kendi kendine yetme palavralarıyla, kendi halkını kazıklayan sanayicilerin zaman tünelinde kalmış dünyasıydı..

300 milyon dolarlık fındık, fıstık ihracatından 130 milyar doları aşan ve o ihracatın içindeki tarım payının %10'lara düştüğü bir Türkiye’nin ihtiyaçları, liman gibi tesislerin patlamayla sonuçlanan değişime nasıl ayak uyduracağı sorusunun cevabı umurlarında bile değildi.

Bir zamanlar TELEKOM’u sattırmayız, söylemleriyle yola çıkanların, satılması halinde, ülkenin tüm iç ve dış borcunu kapatacak bir değeri, elde tutarak iliklerini kurutma pahasına kablo fiyatına satılmasının günahını başkalarına yükleme gayretlerinin aynısını ibretle izlemek de üzücüydü elbette.

Azınlıkta ama çoğunlukmuş kadar sesi çıkan o cepheye rağmen satıldı Mersin limanı…

Hem de sektörü yakından tanıyanların bile parmaklarını ısırdıkları fiyata…

Küresel rüzgar iyiydi, Türkiye’ye yatırım yapmak cazipti, ortam uygundu…

Herkesin bu konuda kendine göre söyleyecek sözü olabilir ama değişmeyen tek gerçek var:

Yıllardır şansı bir türlü yaver gitmeyen Mersin’ in kötü talihi ilahi tesadüflerle de olsa, dönmüştü bu kez..

Süreç de, tüm karşı çıkanlara inat hızlı gelişince, liman milyar dolara yaklaşan fiyata yeni sahibini buldu.

Yılda ancak 500 bin konteyner kapasitesine ulaşabilen Mersin limanı yeni işletmecinin sağladığı ekipman ve teknoloji sayesinde bir yıl içinde kapasitesine iki katına çıkardı.

Hem de tarih boyunca benzerine rastlanmamış küresel krize rağmen.

Dünya yeniden toparlanmaya başladığında asıl gücü ve önemi çıkacak ortaya Mersin limanının…

“Limandan bize ne?”

“Kapasitesi on katına çıksa bize ne yararı olacak?”

Türünden sorularla ortaya çıkanlara, en iyi yanıtı yine bu liman verecektir, yılda 5 milyon konteyner hacmine ulaştığı gün…

Mersin’ de başarılan işin büyüklüğü ve anlamı, benzer süreci bürokratik engeller yüzünden hayli geciken İzmir limanının bugünkü durumuna baktıkça daha iyi ortaya çıkıyor…

Mersin limanın yeni işletmecisine devredilmesinin hemen ardından Özelleştirme İdaresi Başkanlığı İzmir limanı için düğmeye bastı.

Mersin le başlayan olumlu hava o ihaleye de yansımış olmalı ki, tıpkı Mersin gibi İzmir’ de inanılması güç fiyata, tam 1,3 milyar dolara Ege İhracatçı Birlikleri’nin de içinde yer aldığı dış ortaklı konsorsiyuma gitti.

Derken Mersin’de denenen hukuki itiraz sürecinin aynısına sahne oldu İzmir…

İşçi Sendikası tümü tartışmalı ve kişiye, görüşe göre değişen bir takım argümanlarla Mahkeme yolunu tuttu…

Sendikaya göre;

-Özelleştirme kamu yararına aykırı idi.

-Rekabet kurumunun olumlu görüşü ihale sürecinin tüm aşamalarına ışık tutmasına ve dosyalarda çarşaf çarşaf yer almasına rağmen, ihale rekabete uygun yapılmamıştı.

-Limanın değer tespiti yanlış yapılmış ve fiyat düşük tutulmuştu.

Üçü de sübjektif, üçü de insanların dünya görüşlerine göre değişen tartışmalı iddialar önce İzmir İdare Mahkemesine ardından Danıştay 1. Dairesine taşındı…

İhalenin gerçekleştiği 3 Mayıs 2007 tarihinin üzerinden 29 ay geçtikten sonra Danıştay yetkili dairesi kararını açıkladı.

Sendikanın ileri sürdüğü gerekçelerin dayanağı yoktu.

ÖİB lığının satış işlemi yasalara uygundu…

Gelin görün ki, geçen 29 ay içinde köprülerin altından hangi sular akmamıştı ki?

Ne dünya 2007’ nin dünyasıydı, ne küresel krizin zaman içinde ortaya çıkan yeni koşulları…

Gelişmiş bir ülkede en geç birkaç hafta içinde olumlu/olumsuz sonuçlanacak hukuki süreç 29 ayda tamamlandı ama bugün hiçbir şey 2007 havasında değil, ne yazık ki…

Yerli ortaklara işletme ve daha da önemlisi finansman yönünden katkı sunacak yabancıların imza davetine gelmeleri neredeyse olanaksız.

Küçülen ekonomiler, hızla düşen ithalat/ihracat rakamları, taşımacılık fiyatları yanında liman hizmetlerini de dibe vurdurmuş durumda.

Bu nedenle 1,3 milyar dolarlık teklifi veren Global-Hutchison-Ege İhracatçı Birlikleri konsorsiyumunun eski iştahıyla masaya gelmesini kimse beklemesin.

-Özellikle projenin iç ve dış ayaklarını buluşturan, ve yapının temelini oluşturan Global grubunun eski hevesinde olmadığı sır değil-

İhaleyi kazananın davete icabet etmemesi halinde prosedür belli.

İkinci sıradaki Çelebi grubu çağrılacak..

Ama onun bugünkü pozisyonu da çok farklı değil.

Ne yazık ki, ülkenin hukuki alt yapısı ve özelleştirme süreçlerinin geçirmek zorunda olduğu evreler, günümüz dünyasının ve küreselleşmenin soluksuz yarışına uygun değil.

Dubai prensinin başına gelenler, İstanbul’daki Karayollarına ait mezbeleliği ülkenin en önemli cazibe merkezi haline getirmeyi düşünen Zorlu grubunun parasıyla rezil olması…

İzmir limanının yıllardır beklediği yeni sahibini bulması belli ki, bir kez daha ve sonu meçhul bir başka bahara ertelendi…

Kaybeden mi?

Elbette İzmir…

Zaten sürekli kan kaybeden ve refah yarışından gittikçe kopan İzmir’ in umut bağladığı en önemli hamlesinin boşa çıkmasının faturasını tüm kent ödeyecek.

Tıkanmış, 30/40 yıl öncesinin vinçleriyle, eski tip dökme gemilere göre dizayn edilmiş limanın günümüz koşullarının öngördüğü taşımacılık sistemine mevcut yapısı ve yönetimiyle ayak uydurması olanaksız.

Gelen gemilerin uğradıkları gecikmeleri ihracatçıya fatura etmeleri, zaten rekabette zorlanan Türk girişimcisini biraz daha yoracak.

Maliyetler ister istemez artacak.

Mevcut kapasitesi birkaç katına çıkması beklenen liman kış uykusuna yeniden dalacak…

Gecikme sürecinin kazananları da var elbette…

Dışarıda Yunanistan’ın Pire ve Selanik limanları…

Yurt içinde ise Mersin…

Özelleştirme sayesinde alt yapısı yenilenen, yükleme/boşaltma trafiğinde dünyanın en iyi limanlarıyla yarışan Mersin, küresel krizin etkisini kaybetmesiyle hergün biraz daha fazla gemiye hizmet verecek…

Unutmayalım ki, Mersin biraz da liman demek…

Liman ne kadar iyi çalışıyorsa, Mersin de o kadar sağlıklı, mutlu olacak…

Kapasitenin beş katına çıkmasının, işsizliğin beş kat aşağı düştüğü anlamına geldiğini yaşayarak göreceğiz, günün birinde…


Kaynak: Abdullah AYAN
-Lojiport

Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr