Dış Ticaretten
Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Cezayir'de "Serbest
Ticaret Anlaşmalarına" (STA) değinerek, "1996'da yapılan Gümrük
Birliği Anlaşması'nda serbest ticaret anlaşmalarıyla ilgili maddeyi unutmuş,
atlamışız. Üstelik bu 3 adım atlama değil, çok yüksek bir atlama"
diyerek mevcut durumun yarattığı haksız rekabetten de şikâyet eden
bakan, konunun müzakere edilmesi gerektiğine değinmiş.
Sabah gazetesi de bu
haberi, "AB'nin 13 yıllık kazığının nedeni unutulan madde"
şeklinde vermiş.
Sayın bakanın tespiti
doğru.
Doğru ama bu kadar
önemli bir konunun 8 yıllık AKP iktidarının 8'inci yılında hatırlanmasına
da kocaman bir "Günaydııııın" çekmeden edemiyorum.
Öyle ya, 13 yıllık "unutma"
sürecinin 8 yılında AKP iktidarı var.
Arşivime bakıyorum,
bu konuyu son 4 yılda tam 9 defa yazmışım.
Sayın Çağlayan'ın yeni
fark ettiği bu sorunu derinlemesine yazarak örnekler vermişim.
2007 seçimleri
öncesinde yazdığım "Gümrük Birliği Tartışılmalıdır (GB)"
başlıklı uzunca bir çalışmayı AKP hariç tüm partilerin benden talep ettiklerini
hatırlıyorum. "Tartışılmalıdır" düşüncemi ağırlıklı olarak STA'ları
ve vize engelleri üzerine oluşturmuş ve "Sonuçta Allah emri değil;
oturulur, müzakere edilir ve günün şartlarına uygun hale getirilir" demişim.
Ertuğ Yaşar da konuyu cuma günü köşesine
taşıyarak, "Gümrük Birliği Elbisesi Bize Dar Geliyor" demiş.
Önce, Ertuğ
kardeşimin yorumuna bir katkıda bulunayım.
"Gümrük Birliği
bu haliyle bize dar gelmeyi çoktan aştı sevgili Ertuğ, artık sıkıyor,
boğuyor!"
Ve sonra da Ertuğ'un
kaldığı yerden devam edeyim.
1996 öncesinde AB'nin
dış ticaret politikaları "Çok taraflı ticaret anlaşmalarından"
yanaydı ve görüşmeler de bu minvalde devam ediyordu. Ayrıca tam üye
olmadan önce aday ülke belli bir GB süreci yaşıyor ve hemen ardından
tam üye oluyorlardı. 1996 başında yürürlüğe girecek olan GB görüşmeleri
AB'nin "Çok taraflı ticaret anlaşmaları" politikası bağlamında
ve kısa sürede tam üye olunacağı anlayışında yürütüldü. Bu tabloda yürütülen
görüşmeler sonrasında tam üyelik beklendiğinden, anlaşmadaki 13'üncü maddede
ifade edilen "Türkiye AB'nin tüm ticaret politikalarını üstlenmiştir"
maddesine imza atılmakta bir sakınca görülmedi ve GB anlaşması bu anlayışla
imzalanarak 1996 başında yürürlüğe girdi.
Ancak, bir süre sonra
ABD'nin başlattığı "Çok taraflı ticaret anlaşmaları"
politikası, yerini "ikili ticaret anlaşmalarına"
bırakarak STA'larını gündeme getirdi. ABD'deki bu ticaret politikası
değişikliği AB'yi de benzer politikaları düşünmeye itti ve kısa sürede AB de
çok taraflı ticaret anlaşmaları politikasını terk ederek "ikili
ticaret anlaşmaları" politikasına dönüş yaptı ve süratle birçok ülke
ile STA'ları imzalamaya başladı.
Bu noktada bir kazık
ve unutmadan bahsedeceksek,o kazık ve unutma STA değil, GB'nin hemen
sonrasında rutin tam üyelik anlaşmasının yapılmayarak günümüze kadar
tavsatılmasıdır.
İşte bu değişimden
sonra Türkiye'nin, AB'nin STA imzaladığı ülkeler karşısında eli kolu bağlı
kaldı ve bu durumun yarattığı haksız rekabet sanayiyi de ihracatı da zorlamaya
başladı.
Öyle ki GB
anlaşmasındaki "AB'nin ticaret politikalarını üstlenme maddesi",
AB'nin STA imzaladığı ülke ürünlerinin AB pazarına ve pazarımıza girmesiyle
Türkiye'yi rekabet anlamında dengelerini bozan yoğun bir haksız rekabet
ile karşı karşıya bırakıyordu.
AB ile STA imzalayan
ülkeler, AB pazarına düşük veya sıfır gümrükle girerlerken, aynı
ülkelerin ürünleri Türkiye ile STA'sı olmamasına rağmen pazarımıza düşük
veya sıfır gümrük vergileri oranlarında girmekteydi.
Gelin görün ki Türk
ürünleri AB'nin STA imzaladığı ülkelere yüksek gümrük oranlarıyla giriyordu.
Türkiye, AB ile
beraber o STA görüşmelerine alınmıyor, görüşü dahi sorulmuyordu. AB ile
görüşmelere giren veya STA imzalayan ülkeler de AB ile imzaladıkları STA'nın
verdiği avantajı kullanarak, Türkiye ile STA yapmaya
yanaşmıyorlardı.
AB yaklaşık 50
ülke ile STA imzalamış durumda. Türkiye bu ülkelerden daha 20'siyle
dahi STA imzalayabilmiş değil. Değil çünkü malum nedenlerle bizimle STA
imzalamaya yanaşmıyorlar.
AB en son Güney
Kore ile STA imzaladı. Yaklaşık 5 milyar dolarlık dış ticaretimiz olan
G.Kore ürünleri artık pazarımıza AB ile yaptığı STA şartlarında kolayca
girebilecek. Bizim ürünlerimiz ise G.Kore'ye onların tespit ettiği gümrük
oranlarında girecek.
İhracat pazarımızın yüzde
45'ini oluşturan AB pazarında, STA şartlarında karşımıza rakip olarak
çıkacak. Özellikle otomotiv, elektronik, tekstil ürünleri ve beyaz eşya
ihracatçılarımızı hem o pazarda hem de iç pazarımızda hayli rahatsız edecek.
Dahası, AB'ye giren
G. Kore ürünlerinin AB üzerinden ülkemize gelmeleri halinde gümrük
vergileri ilk giriş yapılan herhangi bir AB ülkesinde tahsil
edileceğinden ATR-1 belgesi ile gelen bu ürünlerden Türkiye gümrük
vergisi alamayacak.
AB, Hindistan STA görüşmeleri de sona ermek
üzere. G. Kore benzeri sorunları bu ülke ile de yaşayacağımız muhakkak.
5 yıldır bu köşelerde
defalarca "GB şartları tartışılarak günümüz ticaret politikalarına uyum
sağlamalıdır" demem işte bu sıkıntımdandır.
Hayli geç de olsa, bu
aşamadan sonra AKP hükümetinden beklenen; AB üzerinde baskı kurarak GB'yi bu
bağlamda tartışmaya açtırıp GB anlaşmasında bir iç düzenleme yaptırarak,
"Türkiye'de AB'nin yapacağı STA görüşmelerinde AB ile eş zamanlı olarak
bulunacak, tartışmalara katılacak, görüşlerini sunacak ve AB'nin imzaladığı STA
aynı ülke ile aynı zamanda ve aynı şartlarda uygulanacaktır" maddesini
koydurtmak olmalıdır.
Bu
gerçekleştirilemezse, sanayimiz savunmasız kalacak ve 2023 yılında hedef
konulan 500 milyar dolarlık ihracat bir mega hayalden başka bir şey
olmayacaktır...
Şimdi sorulacak soru,
13 yıl önce kazık mı yedik, unuttuk mu, 8 yıl sonra mı fark ettiniz değil,
yukarıda yazdığım beklentimi gerçekleştirebilecek kararlılık ve yetenekte
bir hükümetin olup olmadığıdır.
Kaynak: Referans