Uzun yıllardır satış ve pazarlama konusunda
konuşulanları hep izlerim, hiç TEMSA CEO'su Mehmet Buldurgan kadar güzel
bir "pazarlama" yapanı görmemiştim: Mehmet bey düzenledikleri
basın toplantısında bakın ne demiş: "Paris Eyfel kulesine çıkıp da TEMSA
markalı araç görmedim diyemezsiniz. Diyen varsa kuleye çıkış parasını ben
vereceğim!"
Verilecek para öyle ağım şahım bir para değil elbette.
Eyfel kulesine çıkmak ya 10 eurodur ya da 20 euro. Ama Mehmet beyin bu kadar
iddialı ve markasından bu kadar emin konuşması çok hoşuma gitti. Keşke hepimiz
dışsatım pazarlarında bu kadar iddialı olabilsek değil mi ?
***
Ne mutlu ki TEMSA Fransa'ya 2.500-3.000 otobüs satmış
ve "Avrupalı" olmuş. Peki ya biz? Yani biz Türkler?
Biz ne zaman Avrupalı (Avrupa Birliği üyesi) olacağız
?
Sanırım artık AB Türkiye'nin gündeminde iyice düştü…
Baksanıza geçen hafta Avrupa komisyonunun Türkiye İlerleme Raporu açıklandı.
Eskiden olsa birkaç gün önceden raporun ayrıntıları basına "sızardı"(!)
Rapor açıklandıktan sonra da hem yazılı basında hem de televizyonlarda konu
günlerce tartışılırdı.
Şimdi eh belki bir gün gazetelere haber olmuştur.
Sonra rapor falan kalmadı gündemde. Hem de Türkiye'nin gündemi o kadar da yoğun
değilken! Attırıktan bir TV dizisinde senaryolaştırılan bir Filistinli çocuğun
ölümü bile İlerleme Raporu'ndan çok gündemi kapladı…
Haberiniz var mı bilmiyorum; ama Avrupa Komisyonu'nun
Genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn geçen hafta Türkiye'de idi. Benim haberim
de taktığı Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray renklerini taşıyan kravatlar
sayesinde oldu. Kravat renklerine atıf yapan Komisyon üyesi, kendisinin "gerçek
Türkiye dostu" olduğunu söylemiş...
Olli Rehn ile görüşmelerde bulunan Devlet Bakanı ve
Baş müzakereci Egemen Bağış de sorulan bir soru üzerine, "Türkiye'nin
AB üyeliği 20-30 yıl almaz; daha kısa sürede tamamlanır" demiş!
Komik mi, traji komik mi anlamak olası değil... 1959
yılında başvuru yapmışız; tam üyelik başvurusunun üzerinden de nerede ise 25
yıl geçmiş, hala tam üyelik için yirmi yıldanfalan söz ediliyor.
Ah eğer Adalet ve Kalkınma Partisinin şu "AB
üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini dövme" arzusu olmasa idi, bakın
bakalım o zaman neler olurdu... Bizim aslında demokrat olmayan muhafazakar
AKP'miz, "AB standartlarına uyarken TSK'yı da iğdiş ederiz (etkisizleştiririz)"
diye düşündüğü için hep AB sevdalısı olmuştur.
Olli Rehn de bu beklentiyi boşa çıkarmamış.
Türkiye'deki demeçlerinden birinde "Türkiye'nin istikrara kavuşması
için Ergenekon davası çok önemli" demiş.
Ama bu sevda böyle sonsuza kadar sürmez. Anlaşılıyor
ki biz Avrupalıları AB'ye üye olmaya politik olarak ikna edemeyeceğiz.
Daha ilerisi yok işte, adamlar bizi istemiyorlar. Sanırım hiçbir zaman
da aralarına almayacaklar.
Eğer bir gün çıkarları bunu gerektirmezse!
O çıkar da mutlaka ekonomik çıkar olacaktır.
Yani Türkiye kuzu kuzu AB ile gümrük birliği içinde kaldığı sürece
Avrupalılar bizi tam üye yapmayacaklardır. Hiç kimse boşa rüya görmesin ve
boşuna da yorulmasın... Avrupalı istediğini almış; artık Türkiye'den (şu anda)
alacağı bir şey kalmamış.
Eğer bir gün biz şartlar ve "kardeşim ben
artık bu işte yokum. Ya beni tam üye yaparsın ya da ben gümrük birliğinden
çıkıyorum" demezsek Avrupalılar bizi daha çok oyalarlar.
Dış politikada başarılı olmakla övünen AKP Hükümeti
hadi bakalım bu işi de çözsün de görelim!
Kaynak: Referans