Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / İRAN DAN TÜRKLERE ÖZEL TEŞVİK

İRAN DAN TÜRKLERE ÖZEL TEŞVİK

İRAN  DAN TÜRKLERE ÖZEL TEŞVİK28.07.2009

Yollarında Türkiye plakalı araçlar, Türkçe konuşan bir nüfus, yatırım bölgelerinde Türklere gösterilen büyük ilgi ve sadece Türklere özel verilen teşvikler... Komşu İran İslam Cumhuriyeti giderek Türkiye'ye daha fazla yakınlaşıyor. Bugüne kadar adeta bir perdenin arkasında kalan ve yabancı karşıtlığıyla bilinen ülkede değişen dengeler, Türkiye için fırsatları ve riskleri beraberinde getirecek.

Dünyaya kapılarını aralayan ülkedeki yatırım fırsatları Türk firmaları için yeni bir pazar anlamına gelirken, yabancı yatırımcılara tanınan teşvikler Türkiye için ise elden kaçacak yatırımcılara işaret ediyor... Büyük küçük birçok Türk firması iş kovalamak için İran'a akın ederken, tasını tarağını toplayıp İran'a yerleşmenin planlarını yapan firma sayısı da artıyor.

Büyük değişimin arenası İran'da neler olup bittiğini görmek ve bu değişimin Türkiye'ye yansımasının nasıl olacağını yerinde incelemek için yola çıktım.

İran'la ilgili ön araştırmam esnasında, Tebriz'de düzenlenecek olan 11. Uluslararası Ayakkabı Deri ve Yan Sanayi Fuarı'ndan haberdar oluyorum. Kadın bir gazeteci olmamın yaratacağı dezavantajı en aza indirmek için katılımcı bir firma ile haberleşip Tebriz'e kadar kara yoluyla beraber yolculuk etmek benim için cazip bir seçenek. Rotamız Tokat, Erzurum, Erzincan, Ağrı... Ve nihayet Gürbulak'tan İran'a giriyoruz.

 

Yatırımcı için yok yok

Yaklaşık 30 saatlik bir yolculuk sonunda İran'da sanayinin gözbebeği şehirlerinden biri olan Tebriz'deyim. Değişim rüzgarlarının son hızla estiği ülkede henüz liberal bir ekonomiden bahsedilemese de görünen o ki İran kapılarını dünyaya araladı. Yabancı yatırımcıyı cezbetmek isterken onunla beraber gelen kültürel açılımı ise kapıdan içeri almak istemeyen İran Hükümeti bunun çelişkisini yaşıyor. 30 yıl önceki devrimle dini rejimi benimseyen İran halkı ise artık 'değişim' istiyor. Türkiye için hem büyük bir tehlike hem de fırsat oluşturan İran, 2002 yılından beri 35 milyar dolarlık yabancı yatırım çekmiş durumda. İran'a yabancı yatırımın gözle görülür bir şekilde artmasında, teşvikler ve koruma kanunundaki düzenlemelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Özellikle petrol, doğalgaz ve petrokimya sektörlerindeki dış yatırımlara önem veren İran Hükümeti güven unsurunu aşılamak için yabancı sermaye lisansı alanların yatırımı sigortalanıyor. Yani bir savaş veya başka bir olağanüstü durum karşısında fabrikası kapanan yatırımcı yatırım bedelini geri alabiliyor. İşçi maliyetleri 510 dolar civarında. 440 dolara kadar vergi yok. Bu rakamın üzerindeki maaşlar ise yüzde 10 vergiye tabii. Yabancı şirketler için vergiler yüzde 60'lardan yüzde 20'lere indirilmiş. Yatırım yapılan bölgelere göre 5 ilâ 10 yıllık vergi muafiyeti de unutulmamıº. Makine ve teçhizat gibi yatırım mallarının ülkeye girişi gümrük vergisinden muaf tutuluyor. Diğer taraftan, yatırımın İranlı bir ortakla gerçekleştirilmesi halinde ülkenin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak Iran bankalarından düşük faizli uzun vadeli, yatırımın yüzde 80'ine varacak oranlarda, kredi temin etme imkânı da mümkün. Doğalgazın Türkiye'ye göre oranla yüzde 80, elektriğin ise 4'te bir oranında daha ucuz olduğu yatırım bölgeleri sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın ilgisini çekiyor.

 

Tebriz'de 38 Türk şirketi var

İran'ın sanayi anlamında da bel kemiğini oluşturan Tebriz'de 8 binden fazla fabrika bulunuyor. Tebriz'de bulunan İran'ın ilk ve tek Serbest Yabancı Yatırımcı Bölgesi'nde 23 ülkeden 100'e yakın fabrika var. Bundan 4 yıl önce açılmış olan OSB'de inşaatlar son hızla devam ediyor. Henüz oturmamış da olsa, belli ki birkaç yıla kadar tam teşekküllü bir sanayi bölgesine dönüşecek. Değişim sinyallerini son hızla yakalayan Türk iş adamlarına ait ise 38 yatırım bulunuyor. Bunlardan ikisi yüzde yüz Türk sermayesi ile kurulmuş. Türk yatırımcılar iki ülke arasında mekik dokuyor. Çevrede gezerken sık sık rastladığım Ankara, İstanbul plakalı araçlar bunun en büyük kanıtı...

Tebriz Yabancı Yatırımcı Sitesi Genel Müdürü Muhammed Rıza Zafarani ile bölge üzerine sohbet ediyoruz. Zafarani, Almanya, İsviçre ve Fransa ortaklı birçok yatırımın olduğu bölgedeki gelişmelere ve Türkiye ile gelişen ilişkilere dikkat çekiyor.

İran'ın Orta Asya ve Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olduğunu ifade eden Zafarani, "Dil ve din birliği yeni fırsatların kapısının açılması anlamına geliyor. Birçok avantaj yaratarak yatırımcı için maliyetleri düşürdük" diyor.

İlk fazı 267 hektar olan bölgeye şu anda 4 bin hektar daha eklemişler. Yani yatırım bölgesini gördükleri ilgiden dolayı 15 kat büyütüyorlar. Zafarani, "Diğer sanayi bölgelerinde yatırım ortalama 600 bin dolarken burada 2 milyon 800 bin dolar. İşçi sayısı ortalama diğer yerlerde ortalama 23 kişi, burada ise 65 kişi. Ortalama yatırım 4 bin metrekare, burada 11 bin metrekare. Enerji tüketimi de 4 kat daha yüksek" diyor. Bölgede yatırımcılar için 3 bölüm bulunuyor. 1. bölüm yüzde 85 malını ihraç edenler, 2. bölüm iç pazara yönelik çalışanlara yönelik, 3. bölümde ise hi tech olarak adlandırılan yüksek teknoloji gerektiren firmalara ayrılmış. Türk firmaları genelde birinci bölümde yer alıyor.

 

Bankacılık yatırım bekliyor

DEİK İran İş Konseyi Başkanı Ali Osman Ulusoy ise İran'ın turizm, enerji, bankacılık ve telekomünikasyon alanında büyük ihtiyaçları olduğunu belirterek "İran bu alanlarda büyük gelişmelere gebe bir pazar" açıklamasını yapıyor.

"İran'ı tanımıyoruz. Biraz yavaş ama çok güzel şeyler yapıyor. Yaptığını da bizden iyi yapıyor. İranlı ticareti çok biliyor. Ülkenin Doğu Azerbaycan olarak adlandırılan bölgesinde 25 milyon insan yaşıyor. Tüketim maddeleri değişiyor. Elektrik çok ucuz. Ev kiraları çok ucuz. Şu anda dönüşen bir ekonomiden bahsediyoruz. İran kabuğundan çıkıyor" diyor Ulusoy.

Geçtiğimiz aylarda yaklaşık 50 kişilik iş adamı kafilesini Tebriz'i keşfe götüren Üretken Sanayici İş Adamları Derneği (ÜSİAD) Genel Başkanı Ahmet Ortatepe ise İran'ın aslında Türkiye için bir tehlike yarattığına vurgu yaparak şöyle devam ediyor:

"Böyle giderse Türkiye KOBİ'lerini elinde tutamaz. Çok araştıran, bize gelip soran firmalar var. Son olarak Türkiye'de fermuar üreten batmış bir firma geldi. 300 bin dolarlık tesisini satıp bir an önce gitmek istiyor" diyor. İran'ın siyasi olarak belli yapılar ortaya koyduğuna da dikkat çeken Ortatepe, "Türkiye'den giden ithal ürünlerin ülkeye girmesi yerine yatırımın önünü açmak istiyorlar. Bunun için çok ciddi teşvikler verip, ithalatın önüne geçmek istiyorlar."

 

 

ALACAKLARIMIZDA SORUN ÇEKİYORUZ

Türk işadamlarının ilgi gösterdiği İran pazarına ilişkin çekinceleri de var. Çekinmeleri de normal çünkü ülkede yaşanan siyasi gelişmeleri ekonomiden ayırmak mümkün değil. Hükümet, yabancı yatırımlara devlet garantisi verse de Dünya Ticaret Örgütü'nün üyesi olmayan İran'daki keyfi olabilecek uygulamalar Türk iş adamlarını tedirgin ediyor. Ayrıca ağır işleyen bürokrasi de cabası.

İran'a yaptığım seyahatteki yol arkadaşlarımdan Plasmod şirketinin sahibi Yavuz Erdoğan ve kardeşinin İran'a gitmesinin tek sebebi fuar değil. 100 bin doları bulan alacaklarını İranlı iş adamlarından toplamak istediğini anlatan Erdoğan, "Son bir ayda yaşananlardan ötürü bütün alacaklarımız durdu. Genelde ülkenin durumu yüzünden para kazanamadıklarını söyleyip, ödeme yapmak istemiyorlar " diyor.

 

FUARLAR DÜNYAYA AÇILAN KAPI

Sosyal hayatın son derece kısıtlı olduğu ülkede İran halkı için fuarların ayrı bir önemi var. Öyle ki fuarlar genç kız ve erkeklerin birbirleriyle tanışıp sosyalleştiği ortamlara dönüşmüş. İhtisas fuarlarında bile eğlenen gençlere rastlamak mümkün. Tebriz'de düzenlenen Ayakkabı Fuarı da işte böyle bir fuar. Türkiye'den 12 katılımcının olduğu fuara 22 firma katılmak için başvurmuş. Ancak siyasi olaylardan çekinen 10 firma katılımını son anda iptal etmiş. Fuarda Türk bayraklarıyla bezeli bir koridor var. Görüştüğüm Türk firmaları İran pazarını tanımak, ilginin ne denli ciddi olduğunu anlamak için buraya geldiklerini söylüyor. Fuara ilk kez katılan Prestij Tekstil ve Ayakkabı Müdürü Ömer Sağlam, başlangıçta biraz tedirgin olduklarını ancak daralan diğer pazarlardan kendilerini kurtarmak için İran'a geldiklerini anlatıyor.

 

SINIRDA MEYVE SULU RÜŞVET

Gürbulak sınır kapısındayız... Atatürk ve Humeyni'nin fotoğrafları sınırın iki ucundan birbirilerine bakıyor. Türk tarafından rahat geçiyoruz. Sadece kıyafetlerimizi değiştirmemiz konusunda uyarılıyoruz. İran sınır kapısında ise beklemeye başlıyoruz. Karmaşa hakim. Arabanın işlemleri için geniş bir odaya giriyoruz. Ancak öyle ki her masada 10-20 dolar bırakıp evrakları masa masa gezdiriyoruz. Evrak işlemlerini halledip arabada beklemeye başlıyoruz. Sıra bizim arabaya geldiğinde üç gümrük memuru bagajı inceliyor. Fuar için iş adamlarının yanlarında getirdikleri meyve suları dikkatlerini çekiyor. Biri, "Hacı'nın ağzı kurudu şunlardan birini alalım" diyor. İş adamları çoktan 100 doları gözden çıkardıkları için meyve sularını büyük bir mutlulukla veriyorlar ve "Bizim için çok rahat oldu. Hala katır sırtında mallarımızı gönderdiğimiz dönemler oluyor" diyorlar.

Tebriz'in 35 kilometre dışında yer alan ve 4 yıl önce açılan sitede, şu anda 23 ülkeden 100'e yakın fabrika bulunuyor. Bunların 36 tanesi Türk ortaklı, ayrıca tamamı Türk sermayesi olan 2 şirket de var. Bu durumun en önemli nedeniyse ucuz maliyet.

 

TEBRİZ

 

"Türk sanayiciler olarak içimiz sızlıyor. Neden Doğu illerimiz bomboş dururken biz burada yatırımı büyütelim? İkilem içindeyiz. Kendi ülkemin ihtiyacı var ama ben İran'da yatırım yapıyorum. Ancak sanayicinin yönünü koşullar belirliyor. Sanayinin milliyeti yok. Burada 1 litre mazot 1.6 cent, 1 depo benzini 64 cent'e dolduruyorum. Türkiye'de bu mümkün mü?" Türkiye'deki yatırımlarını İran'a kaydıran sanayici, İran'da yatırımın neden cazip olduğunu işte bu sözlerle açıklıyor. Türkiye'den bin 500 km uzakta, Türk şehri olarak bilinen Tebriz'de Türk yatırımcı sayısı hızla artıyor. Türkiye'deki yatırımlarını ve çalışan sayısını azaltan birçok şirket, Tebriz'de yeni yatırımlara hazırlanıyor.

Halkın büyük bir kısmının Türkçe konuştuğu kentte, Türklere gösterilen ilgi inanılır gibi değil. Dil, din birliği ve coğrafi yakınlık bunun en büyük nedeni. Kentte, son yıllarda büyük atılım gerçekleştiren Türkiye'nin izlediği yol dikkatle takip ediliyor. Şehir, 2002 yılından bugüne kadar 35 milyar dolarlık yabancı yatırım çeken İran'ın sanayi anlamında belkemiğini oluşturuyor. İran'ın ilk yabancı yatırımcı serbest bölgesine de ev sahipliği yapıyor. Tebriz'in 35 kilometre dışında yer alan ve 4 yıl önce açılan sitede, şu anda 23 ülkeden 100'e yakın fabrika bulunuyor. Bunların 36 tanesi Türk ortaklı, ayrıca tamamı Türk sermayesi olan 2 şirket de var.

 

Çalışanın tercihi Tatlıses ve Sibel Can

Tebriz'e giden Türk yatırımcılardan ilki, endüstriyel çuval üreten Cesur Çuval. 2004 yılında açılan fabrikada 600 kişi çalışıyor. Şirketin bir fabrikası da İstanbul Kartal'da bulunuyor. Tebriz'den Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, Azerbaycan, Rusya ve Türkiye'ye ihracat yapıyor. 56 bin metrekare üzerine kurulu fabrikanın genel müdürü Şeref Hizarci, 4 yıldır burada olan bir işadamı. Neden Tebriz'i seçtikleri konusunda Hizarci şöyle konuşuyor: "Buraya ilk gelen Türk yatırımlarından biriyiz. Başlarda sıkıntı yaşadık. Ancak son yıllarda Tebriz Valiliği ve Ticaret Bakanlığı, yabancı yatırımcıyla ilgili çok olumlu adımlar attı. Yatırım Bakanlığı da yabancıyı cezp etmek için formatın bile dışına çıktı. Özellikle genel gümrüklerde yardımcı oluyorlar. Türkiye'deyse ihracatımız sekteye uğruyor. Bu nedenle Türkiye'deki üretimi durdurma kararı aldık. Ayrıca İran'da yüzde 45 civarında maliyet avantajı sağlıyoruz. Bunları gözeterek yeni yatırımı İran'da yapma kararı aldık."

Cesur Çuval'ın üretim tesisinde İbrahim Tatlıses ve Sibel Can çalıyor. İşçiler bu durumdan çok memnun. Şeref Hizarci bu konuda ısrarcı olmuş. Başlangıçta, "Devrim muhafızları sizi tutuklar, İran'da kadın sesi yasak" uyarısı almış; ancak Sibel Can'dan vazgeçmemiş. Hizarci, "İşçiler müzikle daha verimli çalışıyor. Ben de çalıyorum. 2 yıl öncesine göre daha rahatlar diyor" diye konuşuyor.

 

Yatırımcıların ilgisi yoğun

Cesur Çuval, Türkiye'den araştırma için gelen yatırımcıların da ilk uğradığı yer haline gelmiş. Hizarci, "Türkiye'den o kadar çok gelip giden oluyor ki artık takibini yapamıyoruz. Geçen günlerde 30'a yakın yatırımcı geldi. Sunta üretimi ve tekstil alanlarında gelenler oldu. Çok büyük ilgi var. Sınırdan geçen soluğu burada alıyor" diyor.

Cesur Çuval, İran'daki makine parkurunu genişletme kararı almış. Bu da Türkiye'deki yatırımını daraltmak anlamına geliyor. Türkiye'deki üretim tesisinde 800 kişinin çalıştığı şirket, yakın zamanda makinelerinin büyük bir kısmını buraya aktarıp Türkiye'de sembolik bir yatırım bırakacak. Hizarci, "Türk sanayiciler olarak içimiz sızlıyor. Neden bizim Doğu illerimiz bomboş dururken biz gelip burada yatırımı büyütelim? Kendi ülkemin ihtiyacı var ama ben başka bir ülkedeyim. Ancak koşullar sanayicinin yönünü belirliyor. Yine de her zaman ikilem içindeyiz. Ne yazık ki sanayinin milliyeti yok. Bir litre mazot 1.6 cent, 1 depo benzini 64 cent'e dolduruyorum. Türkiye'de bu mümkün mü?" diye konuşuyor.

 

Yabancı gelirse ABD saldıramaz

Bölgedeki bir başka Türk de Yunus Karaca. 12 milyon dolarlık bir tekstil fabrikası yatırımı yapıyor. 6 aydır devam eden inşaatın 3 ay içinde tamamlanması planlanıyor. 3 Türk ortağın girişimiyle kurulan fabrika perde üretecek. Fabrikada 700 kişinin çalışması planlanıyor. Karaca, Tebriz bölgesinin Tahran'a oranla çok daha avantajlı olduğunu belirterek, "Tahran'da çok fazla organize sanayi bölgesi var. Tebriz'i bu kadar cazip hale getirmelerinin sebebi, 'Eğer yabancı sermaye gelirse ABD saldıramaz' diye düşünmeleri" diyor.

Peki, savaş bölgesi haline gelebilecek bir yerde yatırım akıllıca mı? Karaca, bunu şöyle açıklıyor: "İran yabancı sermaye lisansı alanların yatırımını sigortalıyor. Bir savaş veya başka bir durum dolayısıyla fabrikanız kapanırsa, yatırım bedelini geri alıyorsunuz. Ayrıca, işçi maliyetleri 510 dolar. 440 dolara kadar vergi yok. Üzerindeki maaşlarsa yüzde 10 vergiye tabii. Tebriz'den mal göndermek çok daha avantajlı. Türkiye'den bir TIR 2 bin 700 dolar civarına gelirken, Tebriz'den yola çıkan TIR, bin 700 dolar civarında gidiyor. İhracat için muhteşem bir yer."

Bu arada taze bir yatırım haberi daha geliyor. Erdoğan Tekstil, 4 milyon dolarlık yatırımla bölgede yer kiralamış, yakın zamanda inşaata başlıyormuş.

İran'daki Türk yatırımları bununla da sınırlı değil. Ortadoğu ve Balkanlar'da sektör liderliğini hedefleyen Hayat Kimya, geçen haftalarda çocuk bezi ve hijyenik ped üretimi için İran'da 100 milyon dolarlık fabrika yatırımına başladığını açıklamıştı. İran'da gördükleri potansiyel pazar nedeniyle yatırım kararı aldıklarını belirten Hayat Kimya Genel Koordinatörü Orhan İdil, gümrük masraflarının da bu kararda etkili olduğunu söylemişti.

 

 

TEBRİZ NEDEN GÖZDE YATIRIM ALANI

 

·         Gürbulak Sınır Kapısı'na 200 kilometre uzaklıkta

·         Yatırımcılar 4-10 yıl vergiden muaf.

·         Yüzde 45 maliyet avantajı var.

·         Gümrüklerde sorun yaşanmıyor.

·         İşçi maliyetleri oldukça düşük

·         Nakliye avantajı da önemli bir etken

·         Şehirden 50 kilometre uzaklığa kadar çalışana yemek verme zorunluluğu yok.

·         THY'nin başlattığı Tebriz seferleri.

 

 

Türk işadamları için riskler

 

·         Bankacılık, çalışma ve oturma vizesi alımı, süre uzatımı konusunda sorunlar yaşanabiliyor.

·         Çeşitli mallarda gümrük tarifeleri yüksek.

·         Uygulamadaki aksaklıklar, yabancı çalışanlara uygulanan ek vergiler ve uzun süren bürokratik işlemler bulunuyor.

·         Yüzde 100 yabancı sermaye izni verilse de yine de İranlı bir şirketle ortaklık isteniyor. Yatırım Bakanlığı Yetkilileri, "Evet öyle bir yasamız var ama yine de İranlı bir şirketle ortaklık düşünün" diyebiliyor.

·         Dünya Ticaret Örgütü'ne üye değil. Bu nedenle keyfi gümrük uygulamaları işadamının canını yakabiliyor. Bir işadamı, "Bir gün önce gönderdiğiniz malın bir sonraki gün gümrükte vergisi değişmiş olabiliyor" diyor.

·         Sosyal hayat işadamları için oldukça kısıtlı.

·         Ortak şikâyet, kalifiye işçi bulma sıkıntısı.

 

 

Kadınlar iş hayatında aktif

İran'da kadınlar iş hayatında aktif. Nereye gitsem kadınlarla karşılaşıyorum. Şeref Hizarci, kadınların çok daha iyi çalıştıklarını söylüyor. Şimdilik 200 kadının çalıştığı Cesur Çuval fabrikasında ileride kadın ve erkek sayısı eşitlenecek. Hizarci ve konuştuğum diğer işadamlarının en büyük sıkıntısı ise işçi kalitesinin düşük olması. Kapalı ekonominin bir dezavantajı da insanların rekabet kavramından haberdar olmaması. Bu da işçinin yaptığı işin kalitesine yansıyor. Hizarci, "Eğer bir açığınızı yakalarlarsa işi çok sallıyorlar. Ayrıca zaman kavramları bizimki gibi işlemiyor. 'Bu işi bu kadar zamanda bitirmek zorundasın' kavramını işçilere anlatmakta güçlük yaşıyoruz. 'Ha 10 gün önce, ha 10 gün sonra' diyebiliyorlar. Hiçbir şey için bizim gibi sarılmıyorlar. Hatta 'Türkler gitsin, İranlılar gelsin' gibi bir mantıkla bile yavaş çalışabiliyorlar" şeklinde konuşuyor.

 

 

Kazıklanma ihtimaline dikkat

Tebriz'de yollar, gidiş geliş olmak üzere geniş ve bakımlı. Trafikte seyreden araçlar çoğunlukla İran üretimi markalardan oluşuyor. Yollarda gösterişli ve pahalı dış ülke yapımı otomobillere pek rastlanmıyor. Tebriz'de kent merkezi dışında, çok katlı bina pek yok. Evler genelde 3.5-4 metre yükseklikte, dış kaplaması mermer ya da mermer görüntüsü veren malzemelerden yapılmış, duvarlarla çevrili avlusu olan, birbirine bitişik binalardan oluşuyor. İnce bir mimari zevk ve İran'a özgü bir karakter ortaya koyuyor. Hane başına ödenen doğalgaz, su ve elektrik faturaları, her biri için en fazla aylık 5-6 dolar civarında. Benzinin litresi 30 kuruşa geliyor.

Türk işadamlarıyla çıktığım yolda ilk durağımız bir benzin istasyonu. İlk kazığımızı orada yiyoruz. 28 dolara bir depo benzin alıyoruz. "Karneniz olmadığı için bu fiyata satıyoruz" diyorlar. Ancak daha sonra öğreniyoruz ki karnemiz olmasa da 20 dolar yeterli oluyormuş. İran'da adım başında kazıklanmak olası. Kayıtiçi yeterli seviyede olmadığı için, kayıtdışı ekonominin bütün handikaplarıyla yüz yüzesiniz. Doğru dürüst döviz bürosu olmayan ülkede, her köşe başında bekleyen döviz bozucular, 10 bin tümeni 1 dolara bozuyor. Sonuçta 100 dolarda 7 ila 8 dolar zarar etmek kaçınılmaz.

İran'ın başkenti Tahran sokaklarını arşınlayan 11 milyonluk nüfusun arasındayım... Ortadoğu'nun mistik pazarı Tahran, bu yoğunluğuyla son dönemde Türk firmalarının da yakın markajında. Tahran'da 100'e yakın Türk firması faaliyet gösteriyor. Çoğu ithalat, ihracat üzerine çalışsa da üretim giderek hız kazanıyor. Üretim tesisleri ise genelde şehrin dışındaki serbest bölgelerde. Tüm bürokratik kurumlara ev sahipliği yapan şehir, Türk işadamları için de kilit bir öneme sahip. Devlet dairelerinin merdivenlerini aşındıran işadamları arasında çok sayıda Türk bulunuyor. Ancak devletin merkezine yakın olmak işadamlarının işini kolaylaştırmıyor. Bürokrasinin ağır işlediği ülkede, global kurumlara hesap verme yükümlülüğü olmayan Tahran yönetiminin, keyfi uygulamalara imza atması iş dünyasını ürkütüyor. Yine de dezavantaj gibi görünen birçok kavramın avantaja dönüştüğü ülkede, başkente yakın olmak işadamları için önem taşıyor.

Sokaklarında değişim rüzgârlarının estiği başkentin enerji, turizm, kimya, bankacılık, telekomünikasyon alanında büyük açılımlara gebe olduğuna dikkat çeken Türkiye Cumhuriyeti Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Mehmet Serkan Buralı, "Henüz göz gözü görmezken, ortalık toz dumanken, sektörler oturmamışken buraya girip, burada payı kapacaksınız. Çünkü buradaki sistem daha Avrupai bir ekonomiye dönüştüğü zaman isteseniz de giremeyeceksiniz" diyor.

 

Ülkenin kalbi Tahran'da atıyor

Ülkenin kalbinin attığı Tahran'da siyaseti ekonomiden ayırmak mümkün değil. Bu nedenle işadamları İran'da nereye yatırım yaparlarsa yapsınlar, Tahran'da çok fazla vakit geçiriyor. Sistemler birbirine çok fazla entegre. Dolayısıyla bazen ekonomik alandaki olaylar hükümet için siyasi amaçlı politikalar haline gelebiliyor.

Mehmet Serkan Buralı, konuyla ilgili şu örneği veriyor: "Yabancı sermaye kanunu çıkarılıyor veya ürünlerin vergi oranlarını günlük olarak değiştirebiliyorlar. Kaotik bir yapı var, bazen mevzuatın uygulanmadığını veya uygulamalarla mevzuatın çeliştiğini görüyorsunuz. Veya kâğıtta yazanın farklı kişiler, ülkeler veya firmalar için farklı şekilde uygulandığını görüyorsunuz. Bunları belirlemek hâlâ hükümetin yetkisinde. Dünya Ticaret Örgütü üyesi değiller. Taahhütleri yok. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'na üyeler ama onlara verdikleri taahhütleri yerine getirmekte çok gecikiyorlar."

İran bu özellikleriyle firmalar için "ateşten gömlek" gibi görünse de Mehmet Serkan Buralı için bunlar geçici. İran'ın artık eskisi kadar kapalı olmadığını belirten Buralı, Avrupa'nın büyük ülkelerinin, Çinli, Rus hatta Amerikalı firmaların bile burada iş yaptığını söylüyor. "Kendi otomobilini üreten bir ülke, bizim hâlâ bir markamız yok" diye hatırlatan Buralı, İran'daki potansiyeli ise şöyle açıklıyor: "Müthiş bir pazar var. Ortadoğu'da Pakistan dışında bu kadar büyük bir pazar yok. Pakistan ise istikrar anlamında çok daha vahim bir ülke. Politik, ekonomik yapı ve Türkiye'ye duyulan yakınlık Türk firmaları için avantaj."

Bunu fark edip şimdiden bölgede yatırım yapan Türk firmaları da hızla artıyor. Türkiye'den bölgeye gerçekleştirilen son büyük yatırım Hayat Kimya'nın. 150 milyon dolara mal olacak çocuk bezi ve hijyenik ped fabrikasının 2011 yılında açılması bekleniyor. Ayrıca Gübretaş ve Asya Gaz firmalarının da katıldığı 5'li konsorsiyumun özelleştirme yolu ile satın aldığı Razi Petrokimya Fabrikası da önemli yatırımlar arasında.

Buralı, 10 yıl içinde bölgenin belki bir Türkiye kadar gelişmiş olamayacağını ama Türkiye'nin yüzde 80'i kadar gelişeceğini savunuyor. Buralı, şöyle devam ediyor: "O hale gelince zaten buraya giremeyeceksiniz, köşe başları tutulmuş olacak. Belli sektörlerde adım atacak yer olmayacak. Yani buraya gireceksiniz şimdi gireceksiniz. Ortalık karışıkken, henüz sektörler oturmamışken gireceksiniz, burada pazar payı kapıp sistem daha Avrupai, Asya vari bir ekonomiye girdiği zaman burada hazır olacaksınız. Firmalar büyük tabloyu görmeli. Kaotik ortam tablonun küçük bir parçası. Aslında büyük tablo buranın dev bir pazar oluşu. Sadece İran pazarı olarak da düşünememek lazım. Buranın hinterlandı yaklaşık 300 milyonu geçiyor. Türkiye AB üyesi olduğu takdirde, İran için Avrupa'ya açılan kapı olacak."

 

 

Tahran için '1970'lerin Türkiyesi' benzetmesi

"İran adeta 1970'lerin Türkiyesi. Bunu en çok Tahran'da hissedersiniz." Birçok kişi Tahran'ı böyle tanımlıyor. Bürokrasi olanca ağırlığıyla her yerde kendini hissettiriyor, kapalı ekonominin ve devlet politikalarının sonucu özel sektörün varlığı gündelik hayatta kendini hissettirmiyor. Özellikle devlet dairelerinde ellerinde evrakla masa masa dolaşan insanlar tanıdık geliyor. Türkiye ile İran her ne kadar komşu olsa da çok farklı bir kültür hüküm sürüyor.

Döviz girdilerinin yüzde 80'ini petrol gelirlerinden elde eden İran'da ekonomiyi devlet, yüzde 40'ını doğrudan, yüzde 45'ini ise "Bonyad" olarak adlandırılan, dini liderlik makamına karşı sorumlu bir tür İslami esaslı vakıflar aracılığıyla elinde tutuyor. Yüzde 15'lik kesim ise, siyasal yelpazede muhafazakâr olarak tanımlanabilecek bir noktada duran İran özel sektörünün (bazaar) elinde. Petrol gelirlerinin yüksekliğine (21 Mart-21 Eylül 2008 tarihleri arasında 57,5 milyar dolar) rağmen, hızla büyüyen nüfus baskısı, enflasyon ve işsizliğin artması, yaygın yoksulluk, temel ihtiyaç malzemelerine uygulanan sübvansiyonların bütçe üzerinde giderek artan yükü, verimsiz, büyük ve hantal kamu sektörü, devlet monopollerinin denetimindeki belirsizlikler ve Birleşmiş Milletler ile ABD yaptırımları İran ekonomisini sakatlayan faktörler. Tahran'da işadamları da 4-5 yıl içinde bir değişimin yaşanmasını bekliyor. Bunun sebebi ise ülkeye giren yabancı sermaye ve halkın değişim talebi. Bir işadamı, "Yabancı sermayeyi kapıdan içeri sokup tüm kültürü dışarıda bırakmasını bekleyemezsiniz. Türkiye'deki gibi burada da yabancı sermaye özgürlükle beraber geliyor" diyor. Bir diğer işadamı ise, "Hareket yeraltına indi. Şimdi fırtınadan önceki sessizlik gibi bir dönem var" diye konuşuyor.

 

 

Bankacılık alanında

ilişkilerimizi geliştirelim

İranlı Sanayici ve İş Adamları Derneği (İSİAD) Başkanı Hamid Khan, 2 ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesini olumlu karşılıyor, ancak yeterli bulmuyor. Özellikle bankacılık alanındaki ilişkilerin yoğunlaşarak modernleşmesi gerektiğini vurgulayan Khan, "Milli dövizlerimizin ticari münasebetlerde iyice yer alması iki ülke insanının ve işadamlarının birbirlerini daha iyi tanıması bu gelişmeye ivme kazandıracaktır" diyor. Türk vatandaşlarının İran'da iş almakta, ihale kazanmakta eşit şartlarda hatta önceliğe sahip olduklarına dikkat çeken Khan, "İran yatırım açısından bugün hala fırsatlar ülkesi olmaya devam ediyor. Bir çok sektörde yatırım imkanı Türkler'i bekliyor" diye anlatıyor.

 

 

İŞADAMLARI İÇİN TAHRAN'DAKİ FIRSATLAR

 

·         Tebriz'den Tahran'a karayolu ile geçerken bir tane bile konaklama tesisi bulunmuyor. Yollardaki benzin istasyonlarında benzin dışında bir şey bulunmuyor. Bu yatırımcılar için ilgi çekici bir alan olabilir.

·         Yabancı bankaların İran'da şube açmalarına olanak veren yasa yürürlüğe girdi. 7 yabancı banka şube açmak için Merkez Bankası'na başvurmuş. Devrim öncesinde 34 adet banka varken, devrimden sonra bu sayı 6'sı özel olmak üzere 16'ya düşmüş. Bu süreç Türk bankaları için fırsat olabilir.

·         Tahran'da alışveriş merkezleri sınırlı sayıda. Dışa açılım arttıkça bu konuda fırsatlar artabilir.

·         Fuarlar Tahran için çok özel bir anlam taşıyor. İranlı şirketler Türkiye'den ortak arıyor.

·         Kredi kartı kullanılmıyor. Her şey nakitle dönüyor.

·         Telekomünikasyonda gidilecek çok yol var. Yetersiz altyapı ve güvenlik sebebiyle sık sık cep telefonları işlemez hale geliyor.

·         Enerji alanında potansiyelini yeterince kullanamadığı için yatırım fırsatları çok fazla.

Kaynak: Referans Gazetesi