Benim sevgili öğrencim Melih Bikriç İ.Ü Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nde benim danışmanlığımda Yüksek Lisans tezi hazırladı ve savundu. Jüri sevgili Melih’in tezini öylesine başarılı buldu ki sonrasında kitap yapmamız önerildi. Kısmetse de son rötuşları yapılan bu kitabımızı sevgili Melih ile birlikte insanımızın değerlendirmesine sunacağız. Eli kulağında!
Şimdi gelin, sevgili Melih Bikriç’in tezinden aynen alıntıladığım pasajlarla Osmanlı döneminde Türk denizciliğinin boynu bükük durumunu birlikte okuyalım:(1).
Osmanlı İmparatorluğu zamanında mevcut kapitülâsyonlar yabancı gemilere de kabotaj hakkı tanımıştır. Bu yüzden Osmanlı sancağı taşıyan gemilere kabotaj tekeli tesis edilememiş ve deniz ticareti güçlü yabancı deniz ticaret filolarının egemenliğine geçmiştir.
Bu bağlamda Osmanlı, yabancı tüccarların sınırsız ticaret yaptıkları serbest bir pazar olmuştur. Limanlar arası gemi işletebiliyorlar, limanlar gibi kazanç kaynaklarını ele geçirip buna karşılık hemen- hemen her türlü vergiden muaf oluyorlardı.
Osmanlı Devleti kapitülasyonlar nedeniyle kendi gümrük tarifelerini serbestçe yapma hakkını yitirmişti. Bu sebepten dolayı da, ulusal bir ekonomi politikası güdemiyordu. Devletin gelir kaynakları kapitülasyonlarla bağlanmış olduğundan, ortaya çıkan mali sıkıntıları gidermek amacıyla 1854’te başlayan dış borçlanmayı mali iflas izledi; dış borçlar ödenemez oldu. 1881’de “Düyunu umumiye” yönetimi kurularak, devletin bazı gelir kaynaklarının işletilmesi, yabancıların eline bırakıldı. Böylece kapitülasyonlardan daha tehlikeli sonuçlar doğuracak imtiyazlar verildi. Osmanlı İmparatorluğu sadece ekonomik bağımsızlığını yitirmekle kalmadı; mali esarete de girmiş oldu
Demiryolu, rıhtım, tramvay, elektrik, tünel, telefon, havagazı gibi alanlarda özel idareler kurulurken; madencilik, bankacılık, sigortacılık gibi alanlarda oluşturulan büyük şirketler de bunları izledi. Ayrıca, kapitülasyonlardan yararlanarak Osmanlı İmparatorluğu’nda ticaret amacıyla bulunan yabancıların kendi aralarındaki anlaşmazlıkların çözümü elçiliklerde görülürdü. Buysa, kapitülasyonların tanıdığı imtiyazlar yüzündendi.
Rusya ile 1854 yılında yapılan Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu denizciliğimizin temel kurumlarını Fransa, İngiltere gibi bu savaşta bize yardım eden devletlerle paylaşmak zorunda kalmıştır.
Gemi Kurtarma, Can Kurtarma (Tahlisiye) işlevleri ve yapılandırılması yabancılar eliyle düzenlenmesi; Fenerler İdaresi, İstanbul ve İzmir Rıhtımları ile İstinye’deki tersane Fransız uyruklulara imtiyaz şeklinde verilmesi; Haliç Deniz Ulaştırması İtalyanlara, Demiryollarına ait rıhtım ve limanların Alman ve Fransızlara bırakılması Osmanlı Devleti’nin “Deniz Egemenliğini” giderek yok sınırına getirdi. Esasen ülke sularında çalışan gemiler zaten yabancı tersanelerde yapıldıklarından bu gemilerin çalıştırılması için yine yabancıların onarım hizmetine ve yedek parça desteğine gereksinim vardı.
Gemi Kurtarma, Can Kurtarma (Tahlisiye) işlevleri ve yapılandırılması yabancılar eliyle düzenlenmesi; Fenerler İdaresi, İstanbul ve İzmir Rıhtımları ile İstinye’deki tersane Fransız uyruklulara imtiyaz şeklinde verilmesi; Haliç Deniz Ulaştırması İtalyanlara, Demiryollarına ait rıhtım ve limanların Alman ve Fransızlara bırakılması Osmanlı Devleti’nin “Deniz Egemenliğini” giderek yok sınırına getirdi. Esasen ülke sularında çalışan gemiler zaten yabancı tersanelerde yapıldıklarından bu gemilerin çalıştırılması için yine yabancıların onarım hizmetine ve yedek parça desteğine gereksinim vardı.
Kapitülasyonlar yüzünden Osmanlı sancağı taşıyan gemiler lehine kabotaj tekeli tesis edemeyen Osmanlı imparatorluğu, teknolojik gelişmelere de ilgisiz kalınca dünya denizciliğindeki yerini ve önemini kaybetmişti. 1914 yılında İmparatorluğun deniz ticaret filosu, ortalama taşıma kapasitesi 304 ton olan 326 parça motorlu gemi ile bir kaç yelkenli gemi¬den ibaretti. Buna karşılık Osmanlı kıyılarında deniz taşımacılığının %90’ı yabancı gemilerle yapılıyordu.
…… …….. ……”
Sonrası ise belli… Türk’ün önce kendi yağıyla kavrularak kurduğu ve sonrasında dünyaya öyle açıldığı bir deniz ticaret filosu, geç de olsa liman denebilecek ulaştırma altyapıları, dünyanın ilk üçü içinde yer alan gemiadamı ordusu…
Kabotaj bayramlarında denize siyah çelenk atarak Kabotaj sularını kirleten, Batı’ya karşı liberal bir partinin “tarihbilir?” kimi yöneticilerine bir Kabaotaj Haftası armağanımızdır!
(1) Melih Bikriç (2003): Türkiye'de Kabotaj Tekili Hakkının Tesisi ve Geleceği.Danışman: Doç.Dr Necmettin Akten , Deniz Politikası Bilim Dalı, Tez No.422.
Kaynak: Persembe Rotası