Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Denizyolu / LİMANLAR LİMONİ OLMADAN

LİMANLAR LİMONİ OLMADAN

LİMANLAR LİMONİ OLMADAN15.06.2009

Ben o toplantıda değildim. Neler konuşulduğunu bilmiyorum. Ama bu konuda Brüksel'deki genel havayı anlatayım. 

 

Reformlar Türkiye'nin elini güçlendirir

Bilindiği gibi AB Komisyonu, 2006'da Türk liman ve havaalanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılmamasını gerekçe göstererek 8 müzakere başlığını askıya almıştı.

Komisyon ayrıca bu durumun üç yıl sonra, yani 2009'da yeniden gözden geçirileceğini belirtmişti. O tarihten bu yana limanlar konusunda herhangi bir değişiklik olmadı. Ancak Kıbrıs'ta liderler müzakerelere başladı.

Şimdi komisyon, üye ülkelerle istişare halinde hazırladığı ve kasım ayında yayımlayacağı raporda limanlar konusunda herhangi bir ilerleme olmamasını nasıl değerlendirecek? 

Komisyondan gelen mesajlar, Türkiye'nin reformlar konusunda azami çaba göstermesi halinde limanlar sorununun ikinci planda kalabileceği yönünde. Yani komisyon, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması, düşünce ve ifade özgürlüğüne engel teşkil eden unsurların yasalardan ayıklanması, patrikhaneye ekümenik statüsü verilmesiyle ilgili adım atılması, gayrimüslimlerin din özgürlüğünü kısıtlayan engellerin ortadan kaldırılması gibi reformlar konusunda iyiniyet gösterilmesinin, Türkiye'yi Avrupa Birliği içinde destekleyen ülkelerin ellerini güçlendireceğini savunuyor. Böylelikle 27 ülke içinde limanlar nedeniyle müzakerelerin durdurulması gibi bir talebin destek bulamayacağını düşünüyor.

Bence doğru bir yaklaşım.

 

AB, ilişkilerin kopmasını göze alamaz

Aslında AB içinde pek çok ülke, 2004'te Annan Planı'na evet diyen Kıbrıslı Türklerin cezalandırıldığı düşüncesinde. Hatta o tarihte izolasyonların kaldırılması ve doğrudan ticaretin başlatılması yönünde taahhüt altına giren AB'nin, bu taahhüdüne uymaması, zaman zaman içeride eleştiri konusu oluyor. Ancak gerek Türkiye karşıtı bazı ülkeler gerekse Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın muhalefetiyle bu adım atılamıyor.

AB çevreleri bu nedenle yıl sonunda limanların açılmamasının, müzakerelerin askıya alınması gibi bir sonuç yaratmayacağını, bu kararın oybirliği gerektirdiğini, 27 ülke içinde bu konuda uzlaşmaya varılmasının mümkün olamayacağını vurguluyorlar.

Zaten müzakereler beklenenden daha yavaş ilerliyor. AB'den Türkiye'ye yaptırım olabilecek herhangi bir karar, ilişkilerin tamamen kopması anlamına gelecek. Bence AB bunu göze alamaz.

İşte bu nedenle Türkiye'nin, Kıbrıs'tan bağımsız olarak ve de limanlar "limoni" bir durum yaratmadan, reformlar konusunda ciddi adımlar atması, AB içinde elini daha da güçlendirecek. Aslında bence Erdal Şafak da yazısında bunu söylemek istedi. 

Yıl sonuna kadar Kıbrıslı liderler arasında olası bir uzlaşma olması durumunda zaten bu sorun tamamen ortadan kalkıyor.

Eğer olmazsa, AB 2006'da verdiği karar çerçevesinde, yıl sonunda mevcut durumu gözden geçirecek. Bu tarih, Türkiye'nin AB içinde adeta avukatlığını üstlenmiş olan İsveç'in Avrupa Birliği dönem başkanlığına rastgeliyor. Bu da Türkiye açısından olumlu bir durum yaratıyor.

 

Peki AB'nin kararı ne olabilir?

En kuvvetli ihtimal, hem AB Komisyonu'nun kasım ayında yayımlayacağı ilerleme raporunda hem de aralık ayındaki AB liderler zirvesinde, limanlar sorununun gözden geçirilmesini ertelemek olacak. Böylelikle hem Kıbrıs'ta yürütülen müzakerelerin sonucununun beklenmesi hem de Türkiye ile AB arasında olası yeni bir gerginliğin yaşanmaması sağlanabilecek. Randevu kasım ayında.

 
Kaynak: Referans Gazetesi - Zeynel LÜLE