Dünya, 2019 yılını ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları, iklim değişikliği, afetler ve uluslararası gerilimler ile geride bırakırken, büyük ümitlerle girdiği 2020’de ise tarihin en karanlık günlerini yaşadı. Dünya Sağlık Örgütü, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19 salgınını 11 Mart 2020’de ‘pandemi’ ilan etti. Avrupa ve ABD başta olmak üzere dünya genelinde hızla artan vaka sayıları ve ölümler, insanların evlere çekilmesine ve ülkelerin sınırlarını kapatmasına neden oldu. Tüm dünya artık, COVID-19 ile nasıl mücadele edeceğinin yollarını aramaya başlarken, günlük yaşamdan küresel ticarete kadar hızlı bir dönüşümün de fitili yakılmış oldu.
TİCARET SAVAŞLARINDA YENİ BİR CEPHE AÇILABİLİR
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, dönüşümü şu sözleriyle tanımlıyor: "Geride bıraktığımız senenin, ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, küresel ticaret bloklarının önemli gelişmelerden biri olduğunu görüyoruz. Asya Pasifik’te, 15 ülkeyi kapsayan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması’nın, ticaret savaşlarında yeni bir cephenin açılmasına neden olacağının farkındayız ve çalışmalarımızı bu farkındalıkla sürdürüyoruz. Ayrıca 2020 yılında bir taraftan COVID-19 kaynaklı olumsuzluklarla mücadele ederken, diğer taraftan da her alanda yaşanan teknolojik geçiş süreçlerinin hızlandığına da şahit olduk.
"E-TİCARETİN PAYI %80 ARTTI
Bu teknolojik dönüşümün adı dijitalleşme oldu. Kamu işlemlerinden hizmet sektörü ve imalat sanayisine kadar hızlı bir dijitalleşme sürecine girildi. 2030’da hedeflenen dijitalleşme ve e-ticaret oranlarına, bu hızla giderse birkaç yıl içinde ulaşılabileceğine vurgu yapılıyor. Sadece Türkiye’nin e-ticaret oranları bile hızlı büyümeye ışık tutuyor. T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 2019 yılının ilk 6 ayında genel ticaret içerisindeki oranı yüzde 8,4 olan e-ticaretin, 2020 yılının ilk altı ayında yüzde 14,2’ye yükseldiğini açıkladı. Evden ve uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaşmasıyla e-ticarette hızlı büyüme devam edeceğe benziyor.
"DİJİTALLEŞME MECBURİ HALE GELDİ"
"Türkiye’yi küresel tedarik zincirinin üst sıralarına taşımak adına hem kamu hem de özel sektör olarak dijitalleşme çalışmalarımızı sürdürmeliyiz" diyen UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, önümüzdeki süreçte yine en çok vurgulanacak konuların başında teknolojinin olacağını belirterek şunları söylüyor: "Lojistik sektörünün tamamı, pandeminin oluşturduğu kriz döneminde iş süreçlerini yönetirken, önceden yatırım yaptıkları teknolojik altyapılarından faydalandı. Her bir konteyneri, hava kargosunu ve kamyonları uydu sistemlerinden en ince ayrıntısına kadar şeffaf bir şekilde takip edebiliyoruz. Bu, bizler için olduğu kadar, müşteriler için de büyük önem taşıyor. İş modellerimizi teknolojiye uyumlu hale getirmek zorundayız. Bunu başaramayan firmalar ise pazarlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar."COVID-19 salgını ile birlikte dijitalleşmenin hayatın her alanında mecburi bir hâl aldığının altını çizen Eldener, "Pandemi bizlere gösterdi ki, dünya üzerindeki iş yapış biçimleri sürekli değişime açık" diyor.
ÇİN YERİNE TÜRKİYE TERCİH EDİLDİ
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Eldener, küresel ticaretteki değişimi de iyi okumak gerektiğine vurgu yaparak şu noktalara dikkat çekiyor: "Çin’de başlayan salgın, küresel ticarette tedarik sıkıntısını da beraberinde getirdi. 2021’in, Türkiye özelinde sektörlere değer katacağı noktalar da ufukta görünmeye başladı. Türkiye de dahil olmak üzere bazı ülkeler, Çin’den gelen ham maddelere veya yan ürünlere bağımlı olmanın, kriz dönemleri için büyük risk taşıdığının farkına vardılar. Bu nedenle dünya genelindeki tedarikçilerin büyük bölümü, ürün ya da hizmet aldıkları pazarları çeşitlendirme yoluna gittiler. Pandemi sürecinde, Çin’den yeterince hizmet ve tedarik sağlayamayan küresel şirketlerden bazıları, satın alma operasyonlarını Türkiye’ye yönlendirdi. Bu durumu, pandemi şoku ile başvurulmuş geçici bir yöntem olarak görmüyorum. Muhtemelen, Türkiye’ye yönelen satın alma eğilimleri, 2021 ve sonrasında da artarak devam edecektir."
GÜVEN VEREN FİRMALAR AYAKTA KALACAK
DEİK Başkanı Nail Olpak: "Küreselleşme anlamında yepyeni bir dönemin içerisindeyiz. COVID-19 ile birlikte tüm dünya, tek bir tedarikçiye bağımlı kalmanın neden olduğu sorunları kavramış durumda. Önceden uzak, yakın, pahalı, ucuz olarak nitelendirdiğimiz ürün ve hizmetlerin, yeni dönemde bulunulabilir ve ulaşılabilir olması önem kazandı. Bir başka şekilde açıklayacak olursak, ‘güven’ önümüzdeki sürecin belirleyici kavramlarının başında gelecek. Bu dönemin kazananları; ülke, firma ya da sektör bazında bir ayrım yapmadan, tedarik zincirini kopartmadan ayakta kalanlar ve muhataplarına güven duygusunu çok daha iyi verebilenler olacak." diyor.
İHRACAT 2020’DE MİKTAR BAZINDA ARTTI
Yılın ikinci yarısında Türkiye’nin ihracatta yakaladığı ivme, Başkan Eldeneri’i doğruluyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre ocak-kasım döneminde, ülke ihracatı miktar bazında geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 6,1 artarak, 155 milyon ton olarak gerçekleşti. Aynı dönemde ihracat, değer bazında yüzde 6,3 düşerek 169,5 milyar dolar olsa da Türkiye yılın üçüncü çeyreğinde ihracatını artıran 4 ülkeden biri olmayı başardı. "Küresel ticaretteki belirsizlik engelini, güvenilir tedarikçi kimliğimizle aşıyoruz" diyen TİM Başkanı İsmail Gülle, "2019’da miktar bazında 146 milyon tona ulaşan ihracatımızın 2023 yılında 200 milyon tona ulaşacağını öngörüyoruz. Gelişen ihracatımızla, doğal olarak lojistik ihtiyacı da artmakta" yorumunu yapıyor.
BÖLGESEL KAPSAMLI EKONOMİK ORTAKLIK
2020’nin ilk dokuz ayında küresel ticaretin yüzde 9,4 daraldığını hatırlatan TİM Başkanı Gülle, birçok ülkenin ihracatının bu dönemde çift haneli daralmayla karşı karşıya kaldığını belirterek şunları söylüyor: "Yılın ilk dokuz ayında Rusya’nın ihracatı yüzde 23, Fransa’nın ihracatı yüzde 19, Hindistan’ın ihracatı ise yüzde 18 daraldı. 2020’de küresel ticarette yıllık bazda daralmanın ise yüzde 8 dolayında olduğu düşünülüyor. Ayrıca kasım ayında dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması için imzalar atıldı. Asya Pasifik’te atılan imzalar sonucunda, (küresel GSYH’nin yüzde 30’u, 15 ülke ve 2,1 milyarlık nüfus) tüm dünyaya ‘biz bize yeteriz’ mesajı verildi. Bizler de kazan-kazan iş modelimiz çerçevesinde hem mevcut iş birliği anlaşmalarımızı geliştirmeli hem de ivedilikle yeni anlaşmalara hazırlanmalıyız."
KÜRESEL MAL TİCARETİNDE %7,2 BÜYÜME BEKLENTİSİ
2020 yılında küresel mal ticaretinin yanı sıra yatırımlarda da ciddi düşüş oldu. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı raporunda, ülkelerin yabancı yatırımcı faaliyetlerinin 2020’de büyük düşüş gösterdiğine dikkat çekilerek, "2019’da 1,54 trilyon dolar olan doğrudan yabancı yatırımcı (DYY) payı, yaklaşık yüzde 40 düştü. 2020’de dünya genelindeki DYY payı 1 trilyon doların altına düşecek" ifadelerine yer verildi. Yatırımların azalmasının, küresel ekonomide toparlanmanın kısa sürede olmayacağının da bir göstergesi olduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletler’e göre, küresel ekonominin 2019 seviyelerini yakalaması için en erken, 2022’yi beklemek gerekiyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2021 dünya ekonomisi için büyüme beklentisini son olarak yüzde 5,2 olarak revize etti. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ise 2021 yılına ilişkin öngörülerinde, küresel mal ticaretinde miktar olarak yüzde 7,2 büyüme beklediğini açıkladı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), bileşik öncü göstergelerin ABD, Çin, Almanya ve Fransa gibi çoğu büyük ekonomide COVID-19’un neden olduğu ekonomik kriz karşısında toparlanmanın devam ettiğini gösterdiğini ancak toparlanmada değişim oranının ülkeler arasında ciddi farklılık arz ettiğini belirtti.
2021 YILINDA BİR MİKTAR TOPARLANMA OLABİLİR
YASED Başkanı Ayşem Sargın: "2021’de ilk olarak, toplu aşılama uygulamalarının başladığını da göz önünde bulundurarak, biraz daha önümüzü görebilir hale gelmek istiyoruz. Bu yıl bir miktar toparlanma olabilir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlanan raporda; 2020 ve 2021 yıllarını kapsayan dönem için yüzde 40’lık bir düşüşe vurgu yapılıyor. Dünyadaki yatırımlarda da şu an için yüzde 49 gibi büyük bir düşüş söz konusu. Fakat UNCTAD raporunda iki yıl için toplam yüzde 40 düşüş beklendiğine göre, 2021’de bir miktar toparlanma olacaktır. 2021, aslında 2022’de tekrar toparlanmasını umduğumuz ekonomi için hazırlık dönemimiz olacak. O büyük dönüşümleri, kendimizi yenileyecek adımları 2021 yılında atacağız. Buna bağlı olarak da birtakım yatırımlar olacaktır diye düşünüyoruz. 2020 kadar zorlu bir yıl olmayacağını öngörüyoruz. Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığı ve Avrupa ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın olması bir avantaj. Tedarik zinciri kaymalarında, ülkenin güçlü sanayi altyapısını ve nitelikli iş gücünü göz önünde bulundurduğumuzda, aslında Türkiye için çok önemli fırsatların da ortaya çıkacağı bir dönemin henüz başındayız. Çünkü etrafımızda bizim kadar sanayide güçlü ve nitelikli iş gücü olan çok fazla ülke yok." diye belirtiyor.
YENİ PAZARLARA YOĞUNLAŞMALIYIZ
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener: "2021’de yoğunlaşmamız gereken bir başka konu yeni pazarlar olmalı. Uluslararası ticaret faaliyetleri anlık gelişmelere bağlı olarak kısa sürede değişkenlik gösterebiliyor. Bu nedenle olası krizlere her zaman hazırlıklı olmalıyız. Türkiye, dış ticaret faaliyetlerinde ağırlıklı olarak Avrupa ve Doğu Asya pazarlarına odaklansa da özellikle Afrika ve Orta Doğu’dan artarak gelen talepleri de dikkate alarak bu bölgelerdeki yatırım ve operasyonlarımızı artırmalıyız. Özellikle; Tunus, Batı Afrika ve Güney Afrika’da hava taşımacılığı ve deniz taşımacılığı hizmetleri noktasında büyük potansiyel olduğunu görüyoruz." diyor.
TÜRKİYE’NİN 2021 BÜYÜME TAHMİNLERİ
Küresel ekonomi raporlarını açıklayan kurum, kuruluş ve örgütler Türkiye için 2021 öngörülerini birbiri ardına açıkladı. ABD merkezli yatırım bankası JP Morgan, 2021 yılında Türkiye için yüzde 3,6 olarak öngördüğü büyüme tahminini Aralık 2020’de yüzde 3’e çekti. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ise 2021 büyüme tahminini yüzde 3,9’dan yüzde 2,9’a düşürdü. Dünya Bankası, Türkiye için 2020 büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 0,5’e indirdiğini açıkladı. Öte yandan bankanın Türkiye için 2020 yılı enflasyon tahmini yüzde 11 olurken, enflasyonun 2021’de yüzde 9’a ve 2022’de yüzde 8,5’e gerileyeceği beklentisi kaydedildi. Dünyada ve Türkiye’de gündemi hatta hayatı yaşayış şekillerini belirleyen COVID-19 pandemisi, başta sağlık olmak üzere bazı sektörlerin önemini de gözler önüne serdi. Lojistik sektörü paydaşları da dünyanın evlerine çekildiği dönemde dağıtım işlerinin başında kalarak başta tıbbi malzeme ve ilaç ihtiyacı olmak üzere, dünyanın her noktasında ihtiyaç duyulan ürünleri son alıcılara teslim etme başarısı gösterdi.
TAŞIMACILIKTA KAYIP BÜYÜK
Taşımacılık faaliyetleri, pandemi döneminde hayati önem taşıyan bir sektör olarak ön plana çıksa da sınırların kapanmasıyla salgından en çok etkilenen sektörlerin başında geldi. İhracat-ithalat dengesinin bozulmasıyla denizyolu başta olmak üzere taşımalarda konteyner ve araç eksikliğine neden oldu. En büyük kaybı ise havayolu taşımacılığı yaşadı. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), küresel havayolu sektörünün 2020 yılı zararının 118,5 milyar dolara ulaşacağını, toplam gelir kaybının ise yarım trilyon doları aşacağını öngördü. IATA, COVID-19 salgınına bağlı olarak, havayolu şirketlerinin yolcu gelirlerinin 2020’de geçen yıla göre yüzde 55 düşerek 314 milyar dolar seviyesine gerilemesinin beklendiğinin altını çizdi. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği (IRU) ise karayolu yük taşımacılığı sektörünün 2020 yılı için ciro kaybı beklentisinin 543 milyar dolardan 679 milyar dolara yükseldiğini açıkladı.
AŞILAR HAVAYOLUYLA TAŞINACAK
Havayolu taşımacılığı bu süreçte kan kaybına uğramış olsa da COVID-19’a karşı çok önemli bir kurtarıcı rolünü de üstlendi. Özellikle 2020 yılının başlarından bu yana dünyanın dört bir yanına tıbbi malzeme ve ilaç yetiştiren havayolu taşımacılığının paydaşları, Aralık 2020’den bu yana da COVID-19 aşılarını güvenli bir şekilde dağıtıyor. Pandemi etkisiyle yükselen havayolu navlunları, aşı taşımaları nedeniyle gelen ek talep ile bir miktar daha arttı. Aşı sevkiyatlarının tartışmasız olarak öncelikli taşıma statüsünde yer alması bir bakıma hava kargo maliyetlerinin biraz daha artmasına neden oldu. COVID-19 aşılarının taşımacılığının mal bedellerinin yüksek oluşu ve dünyanın acil eylem planları içerisinde yer alması nedeniyle ağırlıklı olarak havayolu ile yapılması gerekiyor.2020 yılında artan maske, koruyucu giysi ve hijyen ürünleri taşımacılığı, lojistik sektörüne 2021’de de can suyu olmaya devam edecek. Türkiye’nin yılın ilk 11 aylık döneminde COVID-19 ürünleri ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 219 artış gösterdi.
BOŞ KONTEYNER SIKINTISI SÜRÜYOR
Salgına bağlı olarak 2020 yılının ilk aylarında Çin’in ihracatında başlayan düşüşle birlikte konteyner hatlarında sefer iptalleri de başladı. Düzenli hat taşımacılığı 2020 yılında düzensiz bir taşımacılığa sahne oldu. Konteyner operatörleri, konteyner eksikliğinden dolayı yüksek demuraj ücretlerine maruz kaldı. Sektörün genel tahmini, yaşanan ekipman sorunlarının Çin Yeni Yılı (şubat ayının ikinci haftası) sonrası 2021 yılı Mart ayına kadar devam edeceği yönünde. UTİKAD Başkanı Emre Eldener, bu süreç için firmalara, ‘yükleme planlarını iyi yaparak, belirlenen yükleme tarihlerinden en az 1-2 hafta öncesinden ekipman ihtiyaçlarını lojistik firmalara iletmeleri, eğer mümkünse tek lot hacimli yüklemeler yerine sevkleri zamana yayılmış şekilde planlamaları’ önerisinde bulunuyor.
2021’DE HACİM BÜYÜYECEK
Ülkelerin sınırlarını kapattığı dönemde temassız taşıma özelliği nedeniyle demiryolu yük taşımacılığına talep arttı. Türkiye’nin özellikle komşu ülkelerle ticaretinde demiryolu önemli rol üstlendi. Ayrıca 2019 Kasım ayında Çin’den kalkan bir trenin Marmaray’ı kullanarak kesintisiz olarak Prag’a 18 günde ulaşmasının ardından, 2020 yılı içinde Çin’den Türkiye ve Avrupa’ya 10 blok tren seferinin daha yapıldığı açıklandı. 2020 Aralık ayında ise Türkiye’den kalkan ilk ihracat treninin 12 gün süren yolculuğun arından Çin’e ulaştığı bildirildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada; Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı ile, Çin ve Türkiye arasındaki yük taşıma süresinin 1 aydan 12 güne indiği belirtilirken, Marmaray’ın bu hatta entegre olmasıyla Uzak Asya ile Batı Avrupa arasındaki seyahat süresinin 18 güne düştüğü vurgulandı. Bu gelişmeler, önümüzdeki süreçte, özellikle Orta Doğu, Kafkaslar, Güney Doğu Avrupa ve Orta Avrupa’ya ihracatın efektif bir şekilde devam edebilmesi adına demiryolunun her zamankinden daha önemli bir rol üstleneceğini gösteriyor. Sektör tarafından 2021 yılı ve sonrasında demiryolu ve intermodal modlara yönelim ve arzın artması bekleniyor.
AVRUPA TAŞIMALARINDA KUYRUK DEVAM EDİYOR
İntermodal taşımalarda oynadığı rol dışında Türkiye’nin dış ticaretinde yüzde 38 paya sahip olan karayolu taşımacılığının pandemi döneminde yaşadığı zorluklar, vaka sayılarının yükselmesine bağlı olarak ülkelerin kapanmaya başladığı kış aylarında da artmaya devam ediyor.Türk nakliyeciler şu sıralar en büyük sıkıntıyı Avrupa taşımalarında yaşıyor. Taşıma verileri, bir önceki yıla göre Avrupa’ya yönelik ihracat taşımalarında artışa ışık tutuyor.Mart–mayıs periyodundaki düşüş sonrası haziran ayı itibarıyla Avrupa’ya yapılan ihracat taşımaları aylık bazda bir önceki yıla göre arttı. Kasım ayında Kapıkule ve Hamzabeyli kapılarında haftalık geçiş ortalaması 11 bini aştı. Bu sayı geçen yıl 10 bin civarındaydı. Günlük geçiş ortalaması 900’den bin 100 adete ulaşmış olsa da Bulgaristan tarafında kapının yoğunluğa cevap verememesi nedeniyle TIR’lar günlerce beklemek zorunda kalıyor. Avrupa’ya yapılan ihracat taşımalarının yüzde 90’ının Bulgaristan geçişindeki batı kara kapıları ile yapıyor olması, Türkiye ihracatının rekabetçiliğini etkiliyor. Diğer yandan ithalat ve ihracat arasındaki dengesizlik, ihracat navlunlarına ekstra maliyet olarak yansıyor. 2021’de Türk nakliyecisi ve ihracatçısını etkileyebilecek bir karar da Avusturya tarafından gelebilir. Çünkü Avusturya Yeşiller Partisi’nin meclise verdiği yasa önerisi çerçevesinde Türk nakliyecisinin Avusturya’dan temin ettiği motorin alımlarında uygulanan indirim ve KDV indiriminin 2021 yılı itibarıyla sonlandırılması öngörülüyor.
UTİKAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Karayolu Çalışma Grubu Başkanı Ayşem Ulusoy, "Uluslararası yük taşımacılığı yapan araçların Avusturya’dan geçişini zorlaştırarak karbon emisyonunu düşürmeyi hedefleyen Avusturyalı yetkililer, çareyi karayolu taşımacılığında firmalara sağlanan avantajları ortadan kaldırmakta bulacak gibi görünüyor" diyor. Süreci yakından takip ettiklerini dile getiren Ayşem Ulusoy; "Bunun gerçekleşmesi durumunda üye firmalarımızı zor günler bekleyecektir. Ancak bize ulaşan bilgi, bu teklifin muhalefet tarafından hükümete sunulduğu yönünde, yani kesinleşen bir karar yok henüz. Avusturyalı meslektaşlarımız ve çözüm ortaklarımızla birlikte süreci yakından takip ediyoruz" açıklamasını yapıyor.Uluslararası karayolu taşımacılığında kota ve vize sorunları, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi, transit taşımacılığın problemlerinin üzerinde durulması, mevzuat değişikliği isteyen alanlar olarak 2021’de gündemini koruyacağa benziyor.
KARAYOLU TAŞIMACILIĞI ÖNÜMÜZDEKİDÖNEMDE DAHA ETKİN OLACAK
UND Başkanı Çetin Nuhoğlu, batı ile doğu arasındaki ticarette karayolu taşımacılığının önümüzdeki dönemde daha etkin olacağını söylüyor. Nuhoğlu’na göre sektörün önündeki tehditlerden biri de yabancı plakalı araçların Türkiye dış ticaretinden daha fazla pay almaya başlaması. Ekim ayında yabancı plakalı araçların taşımalarını dikkat çekici oranda artırdığını ve bu durumun Türk nakliyecileri üzerinde büyük bir baskı oluşturmaya başladığını söyleyen Nuhoğlu, "Lojistik sektörü artık büyük bir endüstri ve ülkeler bu sektörü güçlendirerek diğer tüm alanlarda rekabet avantajı elde etmek istiyorlar. Ekim ayında yabancı plakalı araçlar, batı kara kapılarından yaptıkları taşımaları yüzde 12 artırırken, Türk araçlarının yaptığı taşımalar yüzde 8 ile sınırlı kaldı. Doğu kapılarında ise Türk araçlarının taşıma sayısı yüzde 18 düşerken yabancı plakalı araçların taşımaları yüzde 2 arttı. Güney kapılarımızda da Ro-Ro çıkışlarında önemli azalmalar olduğu göze çarpıyor. Bu bilgileri iyi analiz etmek gerekiyor. Pandemi ile birlikte başlayan üretim ve tedarik zincirindeki yeni arayışta alternatifte Türkiye öne çıkmaya başladı. Ülkemizin lojistik rekabetçiliğini artırmazsak, ayağımıza kadar gelmiş büyük bir fırsatı kaçırmış olacağız. Bu tabloyu en kısa sürede tersine çevirmek zorundayız" yorumunu yapıyor.
2019 ÇIKTILARI İÇİN 2024’Ü BEKLEYECEĞİZ
TEDAR Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Günal: "Pandemi ile birlikte iş süreçlerimizi ve modellerimizi değiştirmek zorunda kaldık. Yaşanan tüm olumsuzluklarla birlikte, dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğunun farkına vardık. Gerek devletle olan iş süreçlerinde gerekse şirketler özelinde dijitalleşme hamlelerini sıklaştırmamız gerekiyor. Dijitalleşme noktasında şampiyon olan şirketlerin, cirolarını yüzde 8 artırırken, maliyetlerini de yüzde 6 oranında düşürdükleri biliniyor. 2020’de pandeminin etkisiyle dünya ekonomisinde yüzde 7-8’lik bir daralma meydana geldi. 2019 çıktılarını yakalamak için 2021’in değil, 2024 hatta 2025’in beklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Türk sanayisinin lokomotifi otomotiv üzerinden örnekleme yapacak olursak, bu sektörün 2019 yılı çıktısını yakalaması için 2026 hatta 2028 yılından bahsediyor. Türkiye özelinde pandeminin etkilerine göz attığımızda ise karamsar değilim. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin lojistik konumuyla, sürekli artan iş gücü ve sanayi altyapısıyla pandemi sonrası dönemde en şanslı ülkelerden biri olduğu kanaatindeyim. Özellikle Avrupalı sanayicilerin, yeni tedarikçiler için arayışta olduğunu görüyoruz. Burada bizim için kilit nokta, dış ticaret arenasında çok fazla değişkenlik göstermeyen sürdürülebilir politikalar izlememiz. Bu politikalar aynı zamanda devlet politikası olarak iş süreçlerine kanalize olduğunda, Avrupalı bir yatırımcı, Uzak Doğu’daki herhangi bir ülkeye yapacağı olası yatırımı, Türkiye’ye aktaracaktır." diye belirtiyor.
UTİKAD Dergi'nin 23. Sayısına ulaşmak için
tıklayınız.