Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / VİZESİZ AVRUPA KARARI NE ANLAMA GELİYOR

VİZESİZ AVRUPA KARARI NE ANLAMA GELİYOR

VİZESİZ AVRUPA KARARI NE ANLAMA GELİYOR25.02.2009
Ortaklık hukukundan kaynaklanan Türklerin hakları ile ilgili 41. karar, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'nın (ATAD) 19 Şubat 2009 tarihli Soysal kararıdır. Bu kararla "Vizesiz Avrupa" yolunda tarihi bir içtihat ortaya çıkmıştır. Bu içtihatla Avrupa Birliği ülkelerine hizmetin serbest dolaşımı kapsamında Türk vatandaşlarından vize talep edilemeyeceği, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, açıklığa kavuşmuştur. Benzer yönde 20 Eylül 2007 tarihli Tüm ve Darı kararındakisonuç çıkmıştı. Tüm ve Darı kararına konu dava İngiltere'de işyeri açan iki sığınmacı Türk vatandaşı tarafından açılmışken son dava Almanya'da Türk TIR şoförleri tarafından açılmıştı.
Tüm ve Darı kararını ve sonuçlarını inceleyen iki makalemiz Radikal gazetesinde (Yorum, 13 Ekim ve 30 Kasım 2007) yer almıştı. Burada savunduğumuz görüşlerle aynı yönde değerlendirme yapan ATAD, Soysal kararında Türklere "Vizesiz Avrupa" yolunu açmıştır. Dolayısıyla Tüm ve Darı kararından sonra tartıştığımız "vize kalktı mı kalkmadı mı" sorusu artık geride kalmıştır. Bundan sonra hizmetin serbest dolaşımından kimlerin istifade edeceğine cevap vermek gerecektir.
Öncelikle belirtelim ki, ATAD'ın kararları kesindir ve bu kararlara karşı temyiz veya itiraz yolu yoktur. Ayrıca ATAD'ın hukuki yönden verdiği karar sadece ilgili ülkeyi değil bütün üyeleri bağlar.
Türk basınında son birkaç gündür çıkan yazılarda maalesef hakların kapsamının yanlış veya eksik ifade edildiği görülmektedir. Yeni kararla ortaya çıkan haktan sadece hizmeti sunan (sağlayan) kişiler mi yoksa hem hizmeti sunan hem de alan (edinen) kişiler mi yararlanır sorusuna çok farklı cevaplar verilmektedir. Burada öncelikle en son karara kısaca değindikten sonra bu sorunun cevabını vermeye çalışacağız.
 
Dava konusu
ATAD'ın kararına konu olay, Almanya'da iki Türk TIR şoförü olan Soysal ve Savatli tarafından açılmıştır. Bu şoförler, Türkiye'de yerleşik ve sınıraşan yük taşımacılığı yapan bir Türk şirketinde TIR şoförleri olarak çalışmaktaydı. 2000 yılına kadar bu şoförlere birçok kez Almanya tarafından Türk plakalı araçlarda TIR şoförleri olarak giriş vizesi verildiği halde, ancak aynı kişiler Almanya'da tescilli TIR'larla gitmek istediklerinde vize başvuruları, İstanbul Konsolosluğu tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine açılan davada her iki TIR şoförü Katma Protokol'ün 41. maddesinin uygulanmasını ve böylece vizesiz olarak Almanya'ya girmeyi talep etmişlerdir. Davayı inceleyen Berlin Yüksek İdare (İstinaf) Mahkemesi, ön karar için ATAD'a başvurmuştur.
Katma Protokol'ün yürürlük tarihinden, yani 1 Ocak 1973'ten önce Almanya'da yürürlükte bulunan Yabancılar Kanunu'nun Uygulama Yönetmeliği'nde sadece Almanya'da kazanç/ücret getiren bir işte (Erwerbstätigkeit) çalışmak isteyen Türk vatandaşları için vize (oturma müsaadesi) zorunluluğu öngörülmekteydi. Yani bunların dışındaki Türk vatandaşları için, örneğin hizmetin serbest dolaşımı kapsamında Almanya'ya gidecek olan TIR şoförleri gibi, vize aranmamaktaydı.
Almanya, ilk kez 1 Haziran 1980'de Türk vatandaşlarına genel olarak vize yükümlülüğü getirmiştir. Dolayısıyla bu vize yükümlülüğü ATAD'ın da isabetle tespit ettiği gibi Katma Protokol'ün 41. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Zira bu maddeye göre taraflar, aralarında, yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımına ilişkin yeni kısıtlamalar getirmeyeceklerdir.
 
Soysal kararındaki farklılık
ATAD, ilk kez 2000 yılında verdiği Savaş kararıyla topluluk ve Türkiye arasında imzalanan ve 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol'ün 41. maddesinin 1. fıkrasının doğrudan etkisini kabul etmişti. 2007'deki Tüm ve Darı kararındaki en önemli husus ise Katma Protokol m. 41/1 hükmünün Türk vatandaşlarının AB üyesi ülkelere ilk girişlerini düzenleyen kurallar için de geçerli olduğu ATAD tarafından kabul edilerek ilk girişteki vize engellerinin önüne geçilmişti.
ATAD'ın en yeni kararı olan Soysal'da yukarıdaki görüşleri teyit etmek dışında AB Komisyonu'nun Schengen Vizesi konusundaki itirazı da reddedilmiştir. Sözlü müzakerede AB Komisyonu, Türk vatandaşlarının Schengen Vizesi ile sadece bir ülkeye değil, Schengen alanına dahil AB üyesi ülkelere girebilme hakkına sahip olduklarını belirtmiştir. Bunun da Türk vatandaşlarının lehine olduğunu ve Schengen Vizesi istenmesinin Katma Protokol'e aykırı olmadığını AB Komisyonu iddia etmiştir. Bu iddia gerçekten hukuki açıdan kabul edilebilir değildir. Zira ATAD'ın da vurguladığı gibi bu davanın esas konusu; hangi gerekçe ile olursa olsun, Almanya tarafından getirilen vize şartının hizmetin serbest dolaşımı açısından yeni bir sınırlama olup olmadığının tespit edilmesidir. ATAD'ın haklı olarak tespit ettiği üzere, bu şekildeki bir sınırlama Katma Protokol'ün 41. maddesine aykırı olacaktır. Bunun sonucu olarak Almanya artık vize şartını hizmetin serbest dolaşımı kapsamına giren Türk vatandaşlarından isteyemeyecektir.
Bu alanda daha önce verilmiş çok sayıdaki ATAD kararları dikkate alındığından ana başlık olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Bunlardan ilki; aktif hizmetin serbest dolaşımıdır. Burada hizmeti sunan kişiler ve bu hizmetin sunulmasında çalışan kişiler yararlanır. Örneğin taşımacılık şirketi ve bu şirketin çalışanı olan şoförler. İhaleyi kazanan şirket ve işi yapacak olan şirket çalışanları. Müşavirlik ve danışmanlık şirketi ile bu hizmetin sağlanmasında görev alan çalışanları gibi. ATAD kararlarına da konu olmuş başlıca hizmetler şunlardır: Televizyon yayınları, hukuki müşavir olarak çalışma, sigortacılık, kıymetli evrak hizmetleri, iş bulma aracılığı, hukuki danışmanlık, inşaat işlerinin yerine getirilmesi, turizm rehberliği, şans oyunları, reklam, özel güvenlik hizmetleri, temizlik hizmetleri gibi.
İkincisi ise pasif hizmetin serbest dolaşımı, yani hizmeti edinen/alan kişiler. Bunlar da özellikle turizm, tedavi ve öğrenim amacıyla yapılan seyahatler veya iş gezileri gibi hizmetten yararlanan kişilerdir.
 
Vize kolaylığı aldatmacası
Yukarıdaki değerlendirmeler dikkate alındığında vize kolaylığı sağlanmasının büyük bir başarı olmadığı, bilakis mevcut hakkımızı aramamamız için bir yönlendirme olduğu ortaya çıkmaktadır. Vural Öger'in sorusu üzerine Komisyon adına 02.9.2008 tarihli cevabında Olli Rehn, Türkiye ile Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlamaya yönelik anlaşma yapmaya hazır olduklarını belirtmiştir. Alınan ücretleri yarı yarıya düşürmek, istenilen belge sayısını azaltma gibi birtakım kolaylık aslında haksız uygulanan vizenin geri getirilmesine yönelik bir iradenin gizlenmesidir. Artık vizenin haksızlığı ATAD kararları ile ortaya çıktıktan sonra vize kolaylığı gibi bir konu gündeme getirilmemelidir. Artık Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık verelim diyen Avrupa politikacılarına sadece bu kararları hatırlatmak ve haklarımızla ilgili mevcut durumun onların tasavvurlarından daha ötede olduğunu göstermek gerekir.
Netice itibariyle yeni kararla ATAD, içtihatlarında ortaya koyduğu çizgisini perçinlemiştir. Artık hukuki açıdan kural olarak hizmetin serbest dolaşımı kapsamında Türk vatandaşlarından vize aranması mümkün değildir. Bunun için de sivil toplum örgütlerinin ve medyanın bu hakları doğru bir şekilde duyurmaları, uygulamada bu kararların derhal ve etkin kullanılmasını sağlamak yönünde çok büyük bir destek vermesi gereklidir. Çünkü hak, ancak bunu aramasını bilene verilir. AB üyesi ülkelerin, ortaya çıkan hakların peşine düşülmediği ve haksız olduğu aşikâr olduğu halde tek taraflı olarak vize uygulamalarını kaldırmalarını beklemek büyük bir naiflik olur.
 
Referans