Türkiye 72 milyar dolarlık pastadan daha fazla pay alabilmek için Boğaz tüp geçit, Kars-Tiflis-Bakü ve Van Gölü Kuzey Geçişi gibi projeleri bir an önce hayata geçirmek zorunda. Türkiye’den İran ve ilerisine yapılan taşımalarda uzun yıllardır yaşanan Van Gölü geçiş sorunu taşımanın transit süresinin artmasına neden oluyor. Demiryolu ticaretinde transit taşımacılığı süre açısından olumsuz etkileyen, ve de hele hele Türk ihraç ürünlerinin demiryolu ile İran’a nakledilmeleri hususunda TCDD’den bir bakıma icazet alınması ve bilhassa bu taşımalarda aktarma zorunluluğunun olması gibi uygulamalar hem haksız rekabetin doğmasına neden oluyor hem demiryolu ticaretinin gelişim sağlamasına hem de ihracatın gelişmesine engel teşkil ediyor.
TCDD’nin de dile getirdiği Elazığ-Tatvan arasında tren işletmeciliğinde yaşanan aksaklıklar İran ve ilerisine yapılan taşımalarda büyük bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Taşımaların Tatvan’a yakın istasyonlara yapılması, buradan da karayolu ile geçiş sağlandıktan sonra Van’da yeniden vagonlara yükleme yapılması taşıma süresinin uzamasına ve firmaların belirli planlar dahilinde özenle hazırladıkları iş akışının tamamen değişmesine neden oluyor. Türkiye ile İran arasında taşımacılık alanında en önemli konulardan biri olan demiryolu ticareti, bu sorunlar nedeniyle kronik hale gelen sıkıntılarla boğuşuyor.
Bu noktada bir türlü hayata geçirilemeyen Van Gölü geçiş projesi de bu sorunlara çözüm potansiyeli taşıyor. Türkiye’nin, bölge ülkeler arasında bir transit ülke ve lojistik üs konumuna gelmesi hedefleniyorsa rehabilitasyona uygun bu gibi noktalara mutlaka neşter vurulması gerekiyor.
İlginin günden güne arttığı, hem yolcu hem yük taşımacılığının artış gösterdiği noktada bu ilginin teşvik edilmesi zaruri bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamda Van gölü geçişi gibi Halkalı’daki antrepo konusunun da ivedi bir şekilde halline gidilmesi en öncelikli maddeler olarak demiryolu sektörünün önünde duruyor. Çözümü çok da zor olmayan bu meselelerin bir türlü sonuçlandırılamaması ise kaçınılmaz olarak demiryolu taşımacılığındaki mevcut potansiyelin diğer modlara kayması sonucunu doğuruyor.
Türkiye’de uzun yıllar göz ardı edilen ve diğer modlara göre çok düşük seviyede kalan ve hala da istenen seviyeye gelemeyen demiryolu sektöründe özellikle son 5 yılda olumlu yönde adımlar atılmaya başlandı. Yeniden yapılanma sürecine giren TCDD’de ise hem yolcu hem yük kapasitesinin artırılması için çalışmalar yapılıyor. Ancak bu alanda başlatılan yapılanma, krizin patlak verdiği 2009 yılı pas geçilirse, hızla büyüyen dış ticaret hacmiyle eşgüdümlü yürütülemeyip, ticaret hacminin gerisinde kalıyor.
Demiryolu taşımacılığında gelinen noktada büyük önem arz eden bir diğer konu da özel sektörün demiryolu işletmeciliğine entegre olması. Taşımadaki hizmet kalitesinin yukarılara taşınabilmesi için rekabetçi bir yapının oluşturulması şart. Bunun sağlanabilmesi için de demiryolundaki tekelin kırılması tek yol olarak görünüyor. Bu alandaki taşımacılığa yepyeni bir soluk getiren özel sektörün beklediği verimi alabilmesi de göz ardı edilemeyecek hususlardan birini oluşturuyor. Sonuç olarak kalitenin artırılacağı bir platformun yaratılması her şeyden önce hızlı bir gelişime zemin hazırlayacağı için demiryolu taşımacılığının kazanımı demektir.
Tüm bunların farkında olan gelişmekte olan ülkeler ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler, güvenli ve enerji bağımlılığını asgariye indiren demiryolu taşımacılığını hak ettiği yere getirebilmek için büyük çaba gösteriyor. Oluşturulan devasa kaynaklarla yatırımlar her yıl biraz daha ileriye taşınıyor.
Kara, Hava ve Denizyolu modlarının çeşitli sıkıntılarla boğuştuğu bir ortamda tüm dünyada demiryolu taşımacılığının ivme kazandığını söylemek yanlış olmaz. Bu şartlar içerisinde Türkiye de, demiryolu ticaretinde yaşanan sorunlara çözüm getirmek için bir an önce kalıcı adımlar atmak zorunda. Bu bağlamda özellikle demiryolu ihracatımızın yüzde 30’unun Suriye, İran ve ötesi ülkelere yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda kuzey geçişi gibi konuların bir an önce neticelendirilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Demiryolu sektörümüzün bu ihracat rakamlarını daha yukarı taşıyıp taşıyamayacağı ise tüm bu sorunların mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturulmasına bağlı.