Lojistik sektörü ürettiği katma değerli hizmet ile ülke ekonomisine birçok yönden değer ve katkı sağlamaktadır. Özellikle 2010 yılından sonra sektör bazında yüzde 12'nin üzerinde bir büyüme kaydetmiştir. Lojistik sektörü ile sanayi ve ticaret sektörlerinde yaşanan gelişmeler paralellik göstermektedir.
Yaklaşık son 10 yıldır hızlı bir büyüme döngüsü içine giren lojistik sektörünün büyüklüğü PwC'nin (PricewaterhouseCoopers) yaptığı değerlendirmelere göre, 2018'de 372 milyar TL'yi bulmuştur. Ancak buna karşın Dünya Bankası tarafından iki yılda bir yayınlanan Lojistik Performans Endeksi'ne (LPI) göre 2007 yılında 34. sırada olan Türkiye, 2012 yılında 27. sıraya yükselmiştir. 2012 yılından itibaren ise gözle görülür bir düşüş gerçekleşmiş ve Türkiye 2018 yılında 47. sırada yer almıştır. Türkiye'nin LPI'da yeniden yükselmesi elbette ki mümkündür. Doğru altyapı yatırımları ve mevzuat anlamında atılan adımlar, Türkiye'yi yeniden listenin üst sıralarına taşıyabilir. Ancak dünyanın ve ülkemizin ekonomik anlamda zor bir dönemde geçtiği göz önüne alındığında Türk lojistik sektörünün kısa vadede öncelikle hedefi mevcut büyüklüğünü korumaktır.
Bu doğrultuda UTİKAD olarak 1 Ocak tarihi itibari ile yürürlüğe girmesi planlanan Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği'nin yürürlüğe giriş tarihini 1 Temmuz 2019 tarihine erteletmek yönündeki girişimlerimiz sonuç vermiştir. Ancak 150 bin liralık TİO Yetki Belgesi ücretinin de makul bir seviyeye çekilmesi için görüşmelerimiz sürmektedir. Sektörümüzün özellikle de üyelerimizin yüzde 80'ine yakın bir bölümünü oluşturan KOBİ'lerin yetki belgesi ücretinden zarar görmemesi için Ankara'da yoğun bir görüşme trafiğimiz devam etmektedir.
Bu çalışmalarımızın temelinde tabii ki sektörümüzün rekabet anlamında elini güçlendirmek yatmaktadır. Çünkü uzun bir süredir her mecrada dile getirdiğimiz gibi dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor. Her sektörde teknolojinin, bilişimin etkileri kendini hissettirmenin ötesine geçti. Hemen her gün yapay zeka ile yönlendirilen sistemlerin devreye girdiğinin haberlerini görüyoruz, okuyoruz. İşte bu noktada yetki belgelerine yapılacak yatırımın asgari düzeye indirgenmesi bunun yerine özellikle hizmet sektörünün teknolojik alt yapısını geliştirmesi yönünde teşvik sağlanması gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Çünkü teknolojik olarak sektörümüze yatırım yapabildiğimiz oranda katma değerli hizmet üretmemiz ve ülke ekonomimize katkı sağlamamız mümkün olacaktır.
Gelecek vizyonumuzu belirlerken ve sektörümüze yeni hedefler koyarken ülkemizde son yıllarda yaşamakta olduğumuz altyapı yatırımlarının da desteğini almaktayız. Özellikle Yeni Havalimanı sektörümüz açısından dev adımdır. Ancak Yeni Havalimanı'nın açılması ve taşınmanın tamamlanması ilk etapta sektörümüz açısından ekstra bir maliyete neden olmaktadır. Çünkü Yeni Havalimanı açılmış olmasına rağmen Atatürk Havalimanı'na kargo uçuşları sürmektedir. Dolayısıyla sektör olarak her iki havalimanında konuşlanmamız gerekliliği personel giderlerimizi ve ofis kiralarımızı iki katına çıkarmıştır. Ama yeni havalimanı beraberinde hem ihracatçıya hem de bizlere alternatif uçuş imkanları ve rekabet getirecek, yaklaşık yüzde 10'luk kapasite artışı imkanı olacaktır. İkinci terminal bittiği zaman birinci terminalle beraber bu kapasite artışı özellikle Çin ve Hindistan kökenli havayollarının İstanbul'u daha fazla kullanmasına yol açacaktır.
Aynı oranda Türkiye kökenli havayolu firmaları da uçuş sayılarını artırabilecektir. Bu çeşitlilik, müşterilere hem daha uygun fiyat hem de daha fazla direkt uçuş imkanı olarak yansıyacaktır. Bunun yanı sıra Yeni Havalimanı'nda planlanan ve sektör tarihimize bir ‘ilk' olarak geçecek e-ticaret terminali de Türk lojistik sektörünün rekabet şansını arttıracaktır. Türkiye'deki küçük ölçekli üreticimizin dünyanın en ücra noktalarındaki alıcılarla ulaşmasını sağlayabileceğimizi öngörmekteyiz.
Genel tabloyu değerlendirirken intermodal taşımacılığa da değinmek faydalı olacaktır. İntermodal taşımacılığın teşvik edilmesi UTİKAD olarak uzun süredir gündemde tuttuğumuz bir konuydu. Kombine Taşımacılık Taslak Yönetmeliği ile son dönemde yeniden kamu nezdinde de değer gördüğünü söyleyebiliriz. Çünkü ‘sürdürülebilirlik' kavramını ve dünya çapında bu yapılan çalışmaları değerlendirdiğimizde demiryolu ile taşımacılığın her geçen gün değer kazandığını görmekteyiz. Şu anda demiryolu taşımacılığının Türkiye'deki oranı ne yazık ki sadece yüzde 1'dir. Örneğin Rusya'da bu oran yüzde 80'lere ulaşmaktadır.
Demiryolu intermodal çalışmalarının gelişmesi "Tek Yol Tek Kuşak" projesiyle daha da önem kazanmıştır. Ancak BTK hattının açılmasıyla Çin'den ülkemize kadar demiryolu ile taşınabilen yüklerimiz Avrupa'ya aynı şekilde taşınamamaktadır. Çünkü boğazların demiryoluyla aktarmasız geçilmesi ne yazık ki mevcut durumda söz konusu değildir. Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki demiryollarının birbirine kesintisiz olarak bağlanması, Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerindeki demiryolu hatlarının aktive edilmesi, İstanbul Boğazı'nın altından büyük bir tünel inşa edilmesi ile Türkiye'nin gerçek anlamda transit taşımacılığın merkezi ya da Doğu ile Batı arasında geçiş noktası haline geleceğini umuyoruz. UTİKAD olarak çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye de devam ediyoruz. Bakanlığımızın da iş birliğine açık tavrıyla sektörümüzde çok daha iyi dönemler yaşayacağımıza inanıyoruz.
Emre ELDENER
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı
Turkishtime Haziran 2019