Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / ''GÜMRÜKLER HİÇBİR ÜLKEDE KALKMAZ''

''GÜMRÜKLER HİÇBİR ÜLKEDE KALKMAZ''

''GÜMRÜKLER HİÇBİR ÜLKEDE KALKMAZ''19.03.2019Sektörümüz itibariyle teknolojik gelişmelerin bizim iş yapış şekillerimizi, üyelerimizin iş yapış şekillerini çok değiştireceğinin ve kabuğumuzu değiştirmemiz gerektiğinin uzun süredir farkındayız. Bunun için de gerek Yönetim Kurulumuz ile gerekse İcra Kurulu ile gelecekle ve teknolojiyle ilgili okumalarımızı zaten sürdürüyoruz. Bunun üyelerimize aktarılması, paydaşlarımızla birlikte tartışılması ve değerlendirilmesi için geçen yıldan itibaren itibaren UTİKAD Zirve düzenlemeye başladık. 2018'de zirvemizin mottosu da ana teması da 'Geleceğin Lojistiği'ydi.

Geçen Yıl Zirvede Geleceğin Lojistiğini Konuştuk

Burada çok önemli olan bir şey var ki, biz orada lojistiğin geleceğini konuşmadık. Biz aslında geleceğin lojistiğini konuştuk. Gelecekte bu işi nasıl yapmamız gerektiğini, üyelerimizin nasıl davranması gerektiğini konuştuk. Bunu da farklı paydaşlarımızı oraya davet ederek yaptık. Zirvemizde teknolojik firmalarda ya da girişimlerdeki üst düzey yöneticiler ve akademisyenlerimiz vardı. Dolayısıyla sektörün ve üyelerimizin gelecekteki iş yapış şekillerini değerlendirdik. Bunun bize etkilerini, bunun için neler yapmamız gerektiğini değerlendirdik ve bu zirveden sonraya şöyle bir güzel tortu kaldı.

Bir kere üyelerimiz katılımcılardan öğrendikleri yeni teknolojilerle ilgili gerek akademisyenler gerekse firmalarla ilişki kurmaya başladılar. Kendi iş yapış şekilleriyle ilgili ‘Nasıl teknolojik çözümler sağlayabiliriz, neler yapabiliriz?' konusunu araştırmaya başladılar. Bu bizim için çok büyük bir kazanımdı. Önemli olan üyelerimizin geleceğe dönük sürdürülebilir iş yapmalarının nasıl olabileceği ile ilgili bir farkındalık yaratmaktı. Vizyon geliştirici bir çalışmaydı. Geri dönüşlerimiz çok güzeldi. Hatta şöyle söyleyebilirim sponsorlarımız zirveden sonra özellikle arayıp teşekkür ettiler ki sponsorlar para verirler, destek olurlar, teşekkür etmeleri onların ne aradığını bulduğunu göstermesi açısından bizim için çok önemli. Güzel bir zirveydi. Tabi bunu her yıl yapacağız. Bu zirve UTİKAD Zirvesi ana markasıyla her yıl devam edecek.

"Gelecek Zirve'de Güzel Sürprizlerimiz Olacak"

2019 da yine teknolojiyle ilintili bir konumuz var. ‘İleriye dönüşüm'. Bundan kısaca bahsetmek istiyorum. Geçen yılki zirveden sonra biz hemen ertesi gün çalışmaya başladık. Dedik ki; "Bu zirvenin geleceğini nasıl devam ettirebiliriz. Neleri konuşmalıyız?" Burada karşımıza şu çıktı; geri dönüşüm kavramından ileri dönüşüm kavramı, oradan da ileriye dönüşüm.

Nedir, geri dönüşüm? Aslında atık malzemelerin ham maddesine geri döndürülerek ondan yeni maddeler çıkarmaktır. İleri dönüşüm ise mevcut ürünlerin üzerinde çeşitli değişiklikler yaparak farklı bir görsellik işlev kazandırmaktır. Örneğin eski bir kargo uçağını çekersiniz, içine çok şık bir restoran yaparsınız,bu mesela bir ileri dönüşüm örneğidir. Ya da beyaz ev eşyalarının parçalarından çeşitli robotik ürünler üretirsiniz öğrenci olarak bunlar ileri dönüşümdür.

Peki niye ileriye dönüşüm? Biz dedik ki; "Mevcut iş yapış şekillerimiz var, mevcut sistemlerimiz var. Kamu var, üyelerimiz var, bir ekosistem var. Bu ekosistem ileride neler yapmalı, ileriye nasıl dönüşmeli? Dolayısıyla biz bu ileri dönüşüm ifadesinden yola çıkarak sektörümüzün ileriye nasıl dönüşmesi gerektiğini, ileriye dönüşebilmek için neler yapması gerektiğini inceleyelim." 2019 Eylül ayında çerçevesi tamamlanmış bir programımız mevcut. Konuşmacılarımızla görüşüyoruz. Tarihlerini ayarlıyoruz. Çok güzel sürprizlerimiz de olacak. Çünkü çok böyle ciddi bir toplantı olsun istemiyoruz. Keyifli geleceğe dönük güzel ipuçları, masalsı fikirler, destansı görüşler böyle bir zirve yapmayı planlıyoruz.

Kapıkule Sorunu ile İlgili Çalışma Grubu Oluşturuldu

15 Eylülde İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı çalışma ofisinde Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay'la hakikaten çok verimli bir görüşme yaptık. Görüşmemizin temel amacı lojistik sektörünün o anda, o dönemde karşı karşıya olduğu en öncelikli sorunları aktarmaktı.

Bunlardan birincisi Kapıkule süreçleriydi. Kapıkule'deki akışların yavaşlaması ve araçların beklemesi dolayısıyla ihracat mallarımızın Avrupa'ya geç ulaşmasıyla ilgiliydi. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza bir bilgilendirme yaptık ve rapor sunduk. Hemen o rapordan bir hafta sonra Ticaret Bakanlığımız zaten konu üzerinde çalışmaktaydı. Ama çok hızlı hareket etmeye başladılar. Bir çalışma grubu kuruldu. Bakanlık yöneticilerinin, gümrük idaresi yöneticilerinin yanı sıra sektörün sivil toplum kuruluşları da bu çalışma grubuna dahil oldu. Oldukça önemli maddeler içeren bir eylem planı oluşturuldu. Bu eylem planlarının önemli bir kısmı hayata geçirilmeye başladı.

Henüz bunun sonuçlarını görmedik ama umudumuz odur ki, çok yakın zamanda bunun sonuçlarını göreceğiz. Çünkü Kapıkule'de beklemelerin bir kısmı Avrupa Birliği'nin kapılardaki sıkı denetimi, göç sorunları gibi gibi etkenlerden kaynaklıydı. Ancak bizim Kapıkule'deki fiziksel akışı daha iyileştirmemiz gerekliliğiydi. Bakanlık bunun farkına vardı. Dolayısıyla Sayın Fuat Oktay'la yaptığımız görüşme bu çalışmaları çok ivmelendirdi. Bu çok umut verici bir durum. Bu yıl içinde orada hakikaten iyi gelişmelerin olacağını görüyoruz. Biz bunu dergimizde de yayınlamıştık. Oradaki şoförlerin yaşadığı insani zorlukların neler olduğunu dile getirmiştik. Çünkü hep bir ticaretin yavaşlaması, ticaretin aksamasını konuşuyoruz ama bizim ticaretimizi taşıyan şoförlerimizin Kapıkule için sıra beklerken yaşadığı zorlukları da orada aktarma fırsatı bulduk.

"İthalatçılar Mallarını Çekmediler"

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız konuyu çok önemle not etti ve hakikaten bir hafta sonra Bakanlıktan bize geri dönüş oldu ve hemen biz raporumuzu tekrar ilettik. Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmalar da devam ediyor. Dolayısıyla bu birinci maddeyle ilgili çok önemli bir adım atılmış oldu.

Bir diğer konu ise o dönemde yaz aylarındaki aşırı döviz artışları sonrasında ithalatçılar mallarını çekmemeye başladılar. Bu da neye neden oldu? Bir limanlarda konteyner beklemelerinin artmasına dolayısıyla yurtdışına demuraj bedellerinin transfer edilmesine neden oldu. Bir ikincisi de antrepolarımız doldu. Çünkü ithalatçılar mallarını çekmediler. Dövizlerin düşmesini beklediler. Sonuçta inanılmaz bir tıkanıklık yaşandı ve sektör hizmet veremez duruma geldi. Bu antrepolardan alınan mallar tüketim malları değil, aslında bunlar ara mallar. Dolayısıyla bizim ihracatımızı etkileyen mallardı. Ve bu tıkanıklıklarla birlikte bir de teminat sorunu çıktı.

Çünkü mallar çekilmeyince teminatlar doğdu. Bankalardan teminat almak o dönemde sıkıntılıydı. Halen belirli sıkıntılar mevcut. Dolayısıyla o yükler çıkmayınca teminatlar doğdu. Yeni teminatlar alınamayınca yeni yüklerin alınması mümkün olmadı. Ve sistemde bir kilitlenme oldu. Kendisine bunu arz ettik. Özellikle demuraj gibi yurt dışına ödenen bedellerin transferlerinin çok olumsuz bir sonuç doğuracağını kendisine aktardık. Sağ olsun kendisi de çok net bir şekilde anladı, dinledi ve hemen talimatını verdi. Görüşmemizden 4 gün sonra Bakanlıktan konuyla ilgili bir mevzuat değişikliği taslağı geldi. Değişiklik antrepolarda teminatların götürü teminat sistemine döndürülmesi konusundaydı. Fakat o çalışma henüz tamamlanmadı. Mutlaka idare konunun tekrar götürü teminat sistemine çevrilmesi ile ilgili çalışmalarını sürdürüyordu içeride ama çok hızlı bir geri dönüş oldu. O konu henüz sonuçlanmadı ama bunu görüşmeye devam ediyoruz. Çünkü bu konu üreticilerimizi ve ihracatçılarımızı da etkileyen bir husus.

Dolayısıyla bu görüşmenin hem de sektörün önde gelen sorunları diyelim aktarmamız da en üst düzeyde yankı bulması da bizim üyelerimizi temsil etme görevimizi yerine getirmemizde çok önemli bir adım oldu. Kamunun çok farklı birimleriyle; Cumhurbaşkanlığının Strateji ve Plan Başkanlığıyla görüşmelerimiz de devam ediyor.

"Gümrükler Hiçbir Ülkede Kalkmaz"

Gümrük, bir ülkenin dış ticaretinin güvenle, hızla gerçekleştirilmesi ve bu süreçte ülkenin menfaatinin korunması için görevlendirilmiş bir kurumdur. Ordumuz gibi, polisimiz gibi jandarmamız gibi. Gümrüğümüz de sınırlarımızda çok önemli bir işlev yerine getiriyor. Bir kere gümrüğün bu işlevi değişmedi, değişmeyecek. Bu hiçbir ülkede ortadan kalkmış bir kurum değil ve kalkmayacak. Daha etkin, daha otomatize, daha dijitalleştirilmiş gümrük süreçlerine geçiş yapmak bununla birlikte gümrük işlemlerinin en az evrakla ve yazılım sistemleri üzerinden gerçekleştirilmesini sağlamak gerekiyor. Bu çalışmalar aslında gümrük idaresinde oldukça uzun süredir devam ediyor. Mevcut bilgi sisteminin yerine farklı bir sistem kurulması çalışmaları devam ediyor.

Çeşitli uygulamaların otomatize edilmesi, tek pencere sistemleri, kağıtsız gümrük uygulamaları niyet olarak ve eylem planı olarak gümrük idaresinin gündeminde zaten. Ayrıca unutulmaması gereken bir diğer konu Ticaretin Kolaylaştırılması Kurulu da kuruldu. Çünkü Türkiye'nin dış ticaretini, ithalatını ve ihracatını geliştirmek ve pazar payımızın dünyadaki oranını arttırmak anlamında bunlar çok önemli çalışmalar. Bakanlık isminden gümrük kelimesinin çıkarılmış olması bence hiç önemli bir durum değil.

Niye önemli bir durum değil?

Şimdi Ticaret Bakanlığının temel görevleri var. Bir kere iç ticareti düzenliyor. Artı ithalat ve ihracatı düzenliyor. Serbest bölgelerimizi düzenliyor. Ve bunlarla iç içe sembotik bir yaşam süren gümrük süreçlerini yönetiyor. Bakanlığın adında olup olmamasının hiçbir önemi yok. Şansımız yeni sistemde Bakanımız ve iki Bakan Yardımcımız özel sektörde büyük tecrübe sahibiler. Bir diğer Bakan Yardımcımız gümrük sektörünün ve gümrük idaresinin en deneyimli isimlerinden birisi. Yakın zamanda görevlerini paylaştılar. Son gelişmelerden sonra gümrük idaresinin çalışmalarının daha etkin ve hızlı ilerleyeceğini düşünüyorum. Çünkü gümrük idaresi zaten bunların niyetini yıllar öncesinde vermişti. Çalışmalara başlamıştı. Bu yeni sistemde bu çalışmaların hızlanmasını umuyoruz. Bunun izlerini de çok net görüyoruz.

İki yıldır devam eden bir Ticaretin Kolaylaştırılması Kurulu çalışmaları var. Dünya Ticaret Örgütünün Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması imzalamış bir ülke olarak bunları yapmamız gerekiyor. UTİKAD olarak bu konuda neler yapılması gerektiği ile ilgili Ankara'da belki 30'un üzerinde toplantılara katıldık. Bu kurulu da zaten o dönemin Ekonomi Bakanlığı Müsteşarıyla o dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Müsteşarı ile birlikte yürütmüşlerdi. Ortaya konulan eylem planlarına baktığımızda gümrük süreçlerinin iyileştirilmesi hızlandırılması ve otomatize edilmesi yönünde inanılmaz bir irade var ortada.

Geldiğimiz nokta ne? Bu iradeyi hayata geçirmek. En son yeni atanan Bakan Yardımcımız daha geçen hafta sonu Kapıkule'deydi. Dolayısıyla şu anda çok ciddi gümrük süreçlerinin hızlandırılmasına yönelik iyileştirici adımların çok hızlı atılacağını düşünüyoruz. Bunun izlerini görüyoruz ve biz de katkımızı vermeye devam ediyoruz.

Türk Lojistikçilerinin Daha Fazla Pazar Payı Alması Konusunda Çok Ciddi Emek Harcandı

E-ticaret odak grubu kurmuştuk. 1,5 yıl önceden günümüze kadar, bu gördüğünüz salonda bütün sistemin paydaşları bir araya geldi. Belki 10'dan 15'den fazla toplantı yaptık arkada çalışmalar yaptık. Hem icra kurulu çalışmalarımızı yürüttü. Araştırmalar yaptı. Hem de sektörün bütün paydaşlarının görüşlerini aldık. Nasıl bütün paydaşların görüşlerini aldık bir kere marka vermeyeyim ama e-ihracat noktasında Türkiye'nin en büyükleri olan birkaç üreticimizi de ihracatçımızı davet ettik. Onlarla görüştük. Onların sıkıntılarını ne tür zorluklar yaşadığını öğrendik. Sonra hızlı kargo taşımacılığı yapan üyelerimiz veya üye olmayan şirketleri bir araya getirdik.

KARİD ile görüşmeler yaptık. Posta taşıyıcıları, kargo taşıyıcıları ve eloktronik ödeme sistemleri temsilcileriyle görüşmeler yaptık. Ödeme sistemlerinin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yürüttük. Aynı zamanda bu hizmeti veren üyelerimizle ve üye olmayan şirketlerle görüştük. Bu noktada UTİKAD'ın da 20'ye yakın üyesi var ki bu alanda çok ciddi ölçekte hizmet veriyorlar. Hem küresel şirketler hem de lokal kahramanlarımız. Onlarla bir araya geldik. Tabi ki yetmedi. Amazon, AliBaba temsilcileriyle görüştük. N11.com, Gittigidiyor vb. firmaların süreç yöneticileriyle görüştük ve e-ticaret, e-ihracat akışlarında ne tür zorluklar olduğunu konuştuk. Aynı zamanda büyük bir ivmeyle genişleyen e-ticaret pazarında Türkiyenin ve Türk Lojistikçilerinin nasıl daha fazla pazar payı alabileceği konusunda çok ciddi bir emek harcandı. Bundan, öyle bir kişinin yazdığı bir rapor olarak söz edemeyiz.

Bu çalışma aslında sektörün ve e-ticaret ekosisteminin paydaşlarının görüşlerinin bir araya derlendiği bir çalışma. Biz aslında bu raporu hazırlayıp redaksiyon yaparken devletimiz de paralel bir çalışma yürütüyordu. E-ihracat, E-Ticaret Stratejisi Belgesi yayınlandı.  Ardından gördük ki, yayınladığımız rapordaki görüşlerin neredeyse hepsinin devletin strateji belgesinde de yer alıyor. Yani ortak akıl ortak akıl her yerde. Bu anlamda bu çalışmalar bizim için çok değerliydi. Biz bunu basma sürecini o strateji belgesinin getirdiği bir şeyler var mı diye tekrar çalışmayı yeniledik. Bir de redaksiyonu vs. için biraz zaman harcamamız gerekti. Ama çıktı.

Bahsettiğimiz iki konu gerçekten çok önemli bizim için. İlk olarak Türkiye'deki üreticilerin e-ticarete tedirgin yaklaşmaları gibi bir durum var. Direniyorlar diyemeyiz, aslında öğrenmek istiyorlar. Öğrenmeye devam ediyorlar. En başında güven duymak istiyorlar. Belki ödeme süreçlerinden, lojistikçilerden veya lojistik dışında gerçekleşmiş olan olumsuz örnekler yaşandı. Bizim anadoludaki elini taşın altına koymuş üreticimiz de aslında bunu geliştirmek istiyor. Bununla ilgili olarak bilgi dağarcığı deneyimlerini arttırmak istiyorlar.

Lojistik Merkezlerinin Türkiye'nin Genel Vizyonu ile Uyumlu olması Lazım

Bu noktada gerek e-ticaretle ilgili başta Bakanlığımız olmak üzere diğer sivil toplum kuruluşlarını bu konuda Anadolu'da çok ciddi çalışmalar yapıyor. Yani şehir şehir e-ticaret, e-ihracatın nasıl geliştirileceği nasıl yapılacağıyla ilgili seminerler çalıştaylar yapılıyor ve bu inanılmaz bir ivmeyle gidiyor. Yani biz biliyoruz, Trabzon'daki bıçakçımız bugün çok rahatlıkla gönderebilecek. Bu çok hızlı genişliyor. Çok hızla gelişiyor.

Dolayısıyla o tedirginlik belki de onlara ulaştırmamız gereken bilgiyi deneyimi belki ulaştırmakta geciktiğimiz için İstanbul'da gecikti ama şu anda o direncin azaldığını görüyoruz. Ve hakikaten inanılmaz başarı öyküleri var. Kasabada bir ayakkabıcı var ve inanılmaz bir ayakkabı ihracatı yapıyor. İnanamazsınız ama İstanbul'daki büyük bir ayakkabı mağazasından çok daha fazla çok güzel niş ayakkabı üretiyor ve bunu e-ihracata dökebilmiş durumda. Yani isim vermeden bahsedebileceğim böyle çok ciddi de başarı öykülerimiz var. Ve bu gelişerek artacak. Dolayısıyla o raporumuzda evet bir direnç var ama bu kırılıyor. Zaten ona vurgu yapmak istedik ki bu konuda görev alacak olan kamu ve diğer sivil toplum kuruluşları görevi daha da geliştirsin.

İkinci konu ise e-ticaret ve e-ihracat dediğiniz noktada kümelenmeleri sağlayacak lojistik merkezler çok önemli. Ama bu lojistik merkezlerin mutlaka Türkiye'nin genel vizyonuyla ve stratejisiyle örtüşmesi lazım. Malesef biliyoruz ki lojistik merkezler konusunda bir enflasyon yaşıyoruz. Çok genel bir vizyon ortaya konmadan çalışmalar yapıldığı için bazıları atıl yatırım olma olasılığına sahip. Tabii bunun olmasını istemeyiz. Çünkü ülkenin kaynaklarını bir şekilde kullanıyoruz oralarda.

Dolayısıyla bizim orada vurgulamak istediğimiz bu raporu hazırladığımızda henüz tamamlanmamış olan ama birkaç hafta önce Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından kapanış konferansı gerçekleştirilen Türkiye Lojistik Master Planı' nın çıkması gerektiğini düşünüyorduk. O master plan çerçevesinde ülkenin de e-ticaretle, e-ihracatla ilgili vizyonu doğrultusunda bu belirlemelerin yapılmasını vurgulamak istedik. Herhangi bir yatırımcı istediği yere bunu kurabilir. Devlet olabilir, TCDD olabilir ancak burada önemli olan ülkenin bütüncül yaklaşımının hayata geçirilmesi, kaynakların israf edilmemesi ve doğru noktalara doğru ürün çeşitlemelerini kapsayacak lojistik merkezler yapılması.

Ki biz bunu zaten çok öncesinde öngörmüştük. Bizim derneğimizin yıllar önce yayınlanan kitaplarından birisi lojistik merkezler yapılanması metodolojisi üzerine bir kitaptı. Akademisyenlerimiz bu konuda çok güzel bir çalışma yaptılar. Biz zaten o kitabımız yayınlandığı andan itibaren kamunun ilgili birimlerine ve üniversitelere takdim etmiştik. Zaten oradaki ilkeler ve Lojistik Master Planı vizyonu çerçevesinde planlar yapılırsa işte o zaman bu lojistik merkez çalışmaları yerini bulacaktır.

Derneğimiz, aslında üyelerinin günlük sorunlarıyla ilgilenirken geleceğe ve sürdürülebilirliğe yönelik pek çok çalışmanın da içinde yer aldı. Bunlardan bazıları bizim 2014' te ortaya çıkardığımız Sürdürülebilir Lojistik Sertifikası'ydı. Bu, üyelerimizin iş yapma şekillerini nasıl geleceğe taşıyacaklarıyla ilgili aslında 2014'ten bu yana yaptığımız çalışmanın bir parçasıydı.

Biz bu çalışmaları yürütürken, düzenlenen Birinci Karbon Zirvesi' nde; sektörümüzün karbon ayak izinin yüksek olmasının farkındalığıyla orada da bazı çalışmalar yaptık. Tabi bu çalışmalarda yer alınca sektörünüzle ilgili pek çok bilgi-birikime sahip kurumlar ile karşılaşıyorsunuz ve bir araya gelerek de çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Biz Dernek olarak bir etkinliğe gittiğimizde gündemdeki sorunu orada bırakmayı sevmiyoruz. Konuyu ele alıp, sektöre ve üyelerimize ne tür faydalar sağlayabiliriz düşüncesi ile hareket ediyoruz.

Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Anlaşması da bu çerçevede dahil olduğumuz bir çalışmaydı. Şöyle ki Birleşmiş Milletler bütün dünyada geçerli olan 4 temel konuda 10 ilke belirlemiştir. Yolsuzlukla mücadele, insan hakları, çalışma şartları ve çevre. Bu 4 ana konunun etrafında belirlenmiş 10 tane temel ilke var ve bu temel ilkelerin altında varyasyonları var.

Biz yine Dernek olarak burada gerek üyelerimizin farkındalığını arttırmak gerekse ülkenin lojistik ekosisteminin bu konudaki farkındalığını arttırmak üzerine Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi' nin imzacısı olduk. Bu sözleşmeye; kurumlar, sivil toplum kuruluşları, şirketler imzacı olabiliyorlar. Atılan bu imza, bahsedilen 10 ilke çerçevesinde faaliyetlerde bulunacağınız anlamına geliyor.

Belirtilmiş olan koşulları iyileştirmeyle ilgili çalışmalar gerçekleştireceğiz diye bir söz veriyorsunuz. Biz bu sözü verdik. Üyelerimize  ve onların yüksek bilinç düzeylerine güvendik. Ve imzacı olarak  çalışmalara başladık. Bu imzayı attıktan sonra her iki yılda bir de bunun raporlamasını yapmanız gerekiyor ancak onun öncesinde bu sözleşme kapsamında  gerçekleştirdiğimiz bir sürü faaliyet var.

İşte Eşit Kadın Sertifikasını aldık. Türkiye'de İşte Eşit Kadın Sertifikası' nı alan ilk sivil toplum kuruluşu olduk. Türkiye'de de ikinci kurum olduk. Onun dışında İstanbul'da gerçekleştirilen maratonda her yıl başka bir kurum için koşuyoruz. UTİKAD takımı oluşturuyoruz ve kadınlara yönelik süreçlere destek oluyoruz. Üyelerimizin çalışanları ve yöneticileri geliyor. Bizim için çok keyifli çalışmalar oluyor.

Artı, yolsuzlukla mücadele konusunda Türkiye'deki çalışmaları biz FIATA‘ya taşıdık. Yani bağlı olduğumuz federasyona. Federasyonumuzun sahtecilikle mücadele çalışma grubunun kurulmasında etken olduk. Daha önce bahsettiğim Sürdürülebilir Lojistik Sertifikası'nı yine iyi bir örnek olarak FIATA'ya arz ettik. FIATA da Sürdürülebilir Lojistik Çalışma Grubu oluşturuldu. Bunlar sadece yurt içine değil aynı zamanda yurtdışına dönük çalışmalar.

Biz Birleşmiş Milletlerce ortaya konmuş olan 4 ana konu 10 temel ilke çerçevesinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bununla ilgili de raporlar yayınlamak durumundayız. İlk raporumuzu 2017'de yayınlamıştık. 2017'de yayınladığımız raporda o dönemde yapılanları aktardık. Aradan iki yıl geçti ancak bu yerinde sayan bir süreç değil.

Çalışmalarımıza devam ettik, ediyoruz da. İki yıldır yaptığımız çalışmaların raporunu Birleşmiş Milletler'in sayfasına yükledik. Orada çalışmalarımızı özetledik. Şimdi onun tercümesini yapıyoruz. Bu açıkçası çok gururla üstünde durduğumuz ve gerçekleştirdiğimiz çalışmaların, Türkiye'de ulaştığı noktaları raporlayabildiğimiz bir döküman. Farkındalık arttırmak, işimizi sürdürülebilir kılmak için bu ilkelerin de önemli olduğunu düşünüyoruz ve bunu hem üyelerimize hem paydaşlarımıza aktarıyoruz. Çalışmalarımıza aynı şekilde devam edeceğiz.

"TİO Yönetmeliği 1 Temmuz'da Yürürlüğe Giriyor"

Biz hep bardağın dolu tarafına bakmayı yeğliyoruz. Olumlu bakış açısıyla konuların üzerine gidip neleri daha iyi yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bu olumluluk hem üyelerimizin verdiği güç hem de Yönetim Kurulu' muzun ortaya koyduğu vizyon ile aynı zamanda İcra Kurulumuzun bu yönde inanarak yürüttüğü çalışmalarıyla oluyor. Biz hakikaten dünyadaki, ülkemizdeki, çevre ülkelerimizdeki pek çok olumsuzluklara rağmen neyi daha iyi yapabiliriz diye bakıyoruz. Bunun için 2018 iyi geçti. Pek çok zorluklara rağmen. 2019 da iyi geçecek. Pek çok zorluklarına, önümüzde göremediğimiz belirsiz olan pek çok nokta olmasına rağmen. Biz olumlu bakış açımızı sürdürüyoruz.

Ne oldu 2018'de? Biz 2018'e biraz heyecanlı başladık. Bir sanal tartışma yaratıldı. Yüklerin tesliminde ordino belgesi hukuksuzdur vs. konusu. Bunun böyle olmadığını kamuoyuna anlattık. O konuyla biraz uğraştık ama onun arkasından bizim üyelerimizin yani taşıma işleri organizatörlerinin iş yapma şekillerini düzenleyen bir yönetmelik taslağı çalışması yapılıyordu zaten. Bunu da Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılığı Düzenleme Genel Müdürlüğü ve yöneticileriyle zaten görüşüyorduk. O biraz hızlandı ve ortak çalıştay yapıldı.

Biz UTİKAD olarak görüşlerimizi aktardık. Aktardığımız pek çok görüş yönetmelikte yerini buldu. Evet kamuyla uzlaşamadığımız bir iki konu var. Bunlardan bir tanesi çok yüksek belge ücretleri. TİO belgesi yani Taşıma İşleri Organizatörü Yetki Belgesi. Bu belgeyi almak için 150 bin lira ödemeniz gerekiyor bir şirket kurduğunuzda. Oysa Taşıma İşleri Organizatörü Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde tanımlanmış bir ticaret faaliyetidir. Yani bir meslek değil, aslında bir iştir.

Dolayısıyla bir tüccara yani perşembe pazarındaki bir hırdavat tüccarına sen bunun için en az şu kadar taban fiyat en yüksek bu kadar tavan fiyat uygulayacaksın demez Ticaret Kanunu. Bize de dememeli. Ama bu yönetmelik dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı daha önce 655 sayılı kararname gereği geçen kararnamede kendisine sektöre tavan taban ücret belirleme yetkisini almıştı. Bunu yönetmeliğe de koydu.

Biz bunun karşısındayız çünkü bizimki bir ticari işletme. Maliyetlerimiz değişken. Kar etmek isteyebiliriz. Bazen zararına iş yapmak isteyebiliriz. Dolayısıyla devletin bir ticaret faaliyetine tavan taban ücreti belirlemesi doğru bir yaklaşım değil bize göre. Biz bunu her platformda kamuya da ilgili yöneticilerimize de aktarıyoruz. Bunu söylemeye devam ediyoruz.

Ama bu TİO yönetmeliği ile ilgili Genel Müdürlüğümüzün olumlu yaklaşımları sayesinde pek çok sıkıntılı noktalarda düzelmeler yaşandı. Bu yönetmelik Türk Ticaret Kanunu'nun yanı sıra iş yapış şekillerimizin çerçevesini çizen bir yönetmelik oldu.

Bu yönetmelik 1 Ocak'ta yürürlüğe girecekti ancak Bakanlarımız sektörün hazırlık yapması için olan ricamızı kırmadılar ve 1 Temmuz'a ötelediler. 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek. Ama biz 150 bin liralık yetki belgesi ücretinin daha sembolik bir rakama indirilmesi, üyelerimizin ve üye olmayan Taşıma İşleri Organizatörlerinin bu belgeyi alarak sürece dahil olmalarını ve daha kolay alınabilir bir belge olmasını istiyoruz. Çünkü bu işletmeler yasal çerçevede belgeleriyle iş yaptığında vergisini devlete verecek zaten.

Dolayısıyla bugün büyük diye gördüğümüz şirketler yıllar önce kurulduklarında 20 yıl 30 yıl 40 yıl önce kurulduklarında birer ikişer kişilik küçücük dükkanlardı. Küçücük ticari faaliyetlerdi ancak bugün kocaman TIR filoları, depoları ve antrepoları var. Bu şirketler bugünkü cisimleriyle cesametleriyle kurulmadılar. Dolayısıyla bunu söylemeye devam edeceğiz. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor Bakanlıkla.

Bu yönetmeliğin bu şekliyle çıkması düzeltilmesi önemli bir maddeydi. Onun dışında yılın ilk yarısında sektör rutin gelişmesinde devam ediyordu ama dövizdeki aşırı artış ithalatın baltalanması ama ihracatın artması sektörde şöyle bir sıkıntı yarattı. Aslında sektöre sıkıntı yaratırken dış ticaretçiye de sıkıntı yarattı. İthalatlar azalınca İntermodel Taşımacılık' ta kullanılan 45 feetlik konteynerlar dolu gittiler ama dönüş yükü bulamadıkları için boş dönmek zorunda kaldılar. Nitekim boş dönüş oranlarını Bakanlık ile paylaşıyoruz.  Bu sadece karayolu için değil; denizyolu, havayolu ve ro-ro taşımacılığı için de geçerli.

Dolayısıyla dış ticaretin dengesi bozulduğunda lojistikçinin de dengesi bozuluyor. Konteynerlarımız ve araçlarımızı getirmede yaşanan zorluk nedeniyle, ekipman bulmada da ayrı bir zorluk yaşandı. Bu bir dengesizlik yaratınca tabi ki maliyetlere yansıdı. Yüklemelerin yapılması gecikti. Bu durum özellikle yılın ikinci yarısından sonra oluştu. Tabi ki ihracat hamlemizi yaptık ancak bu görünüme baktığımızda, çok beklediğimiz düzeylerde olmasa da yılı çok geri gittiğimiz bir süreçle kapatmadık. UTİKAD olarak günlük işlerin yanı sıra gelecekte ne yapmamız gerekiyor konusu ile ilgili Geleceğin Zirvesi' nde çalıştık.

Bunun yanı sıra bizim dergilerimiz UTİKAD ne yapıyor dergisi değil. Bizim dergimiz hakikaten içinde bir lojistik kitaplığı oluşan bir dergi. Bugüne kadar çıkmış dergilerimizi içinde çok önemli konular var. Havacılıktan demiryoluna, intermodelden karayoluna, KDV sorunundan, dövizle ödemeler konusuna kadar bir sürü konuyu içerir. Sektörün önde gelen insanları katkı veriyor dergimize. Dolayısıyla dergimiz ile ilgili çalışmalarımızı da devam ettirdik. Tabi ki bütün yıl boyunca sektörümüzün ve üyelerimizin gündem konularını gerek buradaki çalışma grupları toplantısında gerekse kamuyla yaptığımız çalışmalarda devam etti. Sektör dolayısıyla biraz sarsıldı. Ama bu çok kötü bir noktaya gitmedi.

Spesifik bazı konular dönemsel sorun yarattı. Ama o sorunun aşılması için her zaman olduğu gibi Türk girişimcisinin kıvrak zekasıyla yeni alanlara girmesiyle, ihracatçımızın yeni pazarlara odaklanmasıyla bunlar aşılmaya başlandı. Aşılmaya devam edecek.

Tahsilat sorunları yaşamaya devam ediyoruz. Finansal sıkıntılar var. Bazı lojistik firmalarının konkordato ilan ettiğini biliyoruz ama yaşanan sarsıntıya baktığımızda; "Daha fazla olmaması için ne yapmalıyız?" diye düşünüyoruz. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yöneticileriyle burada bir görüşme gerçekleştirdik. Sektörün bu anlamdaki gerçeklerini aktardık. Dolayısıyla 2018'i bu faaliyetlerle birlikte tamamladık.

2019 ne olacak? 2019, 2018'in yarısından bu yana devam eden süreçlerin devamı olacak. Belirsizlikler var. Bazı konularda sektörün sıkıntıları halen devam ediyor. Lojistik akışların kesilmemesi, kamudan kaynaklı yeni maliyetler yani lojistik sektörü üstüne yüklenecek belge maliyetleri gibi maliyetlerin gündeme gelmemesi umudumuz. Neler yapıyoruz bunlarla ilgili? Biraz önce bahsettim; kamu yöneticilerimizle TİO Yönetmeliği'ndeki yüksek yetki belgesi ücreti konusunu konuşmaya devam ediyoruz.

Artı yeni bir yönetmelik çalışması var; Kombine Taşımacılık Yönetmelik Taslağı. Geçen hafta Ankara'da bununla ilgili bütün paydaşların ve bütün kamu kurumlarının yani Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan tutun da Sanayi ve Kalkınma Bakanlığı'na, Cumhurbaşkanlığı Ofisi'nden Genel Müdürlüğümüze ve sektör paydaşlarına kadar herkesin katıldığı bir çalıştaya katıldık. Kombine taşımacılığının geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğine yönelik görüşlerimizi aktardık. Bu yıl bu yönetmelikte çalışmaya devam edeceğiz.

Artı bir de önümüzde çok önemli bir mevzuat değişikliği var; Yeni Gümrük Kanunu. Yeni Gümrük Kanunu'nda 2019 yılı içerisinde AB uyum çerçevesinde çıkarılmak durumunda. Nitekim şu anda çalışmalar devam ediyor. Bir buçuk yıl kadar önce Gümrük Kanun Taslağı çıkmıştı. Ancak şimdi yeni bir taslak çıktı. Biz şimdi o konudaki görüşlerimizi hazırlıyoruz. Yeni Gümrük Kanunu'nun ticaret akışlarını hızlandırıcı, güvenliği elden bırakmadan, Türkiye'nin iç güvenliğini ve gelişimini zedelemeyecek ama dış ticaret akışlarımızı da aksatmayacak, yavaşlatmayacak, bunların tam tersine etkinliğini verimliliğini arttıracak bir gümrük kanunu olması lazım.

Bizim burada en önem verdiğimiz noktalardan birisi dünyada lojistikçiler kapıdan kapıya taşıma yaparken bir paket oluştururlar. Bu paket oluşturulurken de limandan hizmet alırlar, armatörden hizmet alırlar. Karayolu firmasından hizmet alırlar. Uçak firmalarından hizmet alırlar. Antrepolardan hizmet alırlar, paketlemecilerden ve gümrük müşavirlerinden. Biz bütün bunları bir paket haline getirip, yurtiçi veya yurtdışı müşterilerimize faturalayabiliyoruz. Dolayısıyla bir paket hizmeti sunmuş oluyoruz.

Ama bunun tek istisnası gümrük kanunumuz çerçevesinde gümrük müşavirliği hizmetlerini bu faturaya dahil edemiyoruz. Orada direkt müşterimizi gümrük müşaviriyle ilintilendiriyoruz. Vekalet ilişkisi kuruluyor veya zaten firmanın kendi gümrük müşavirini kullanıyoruz ama burada dünyaya anlatamadığımız bir şey var; müşteri "Arkadaş ben gümrüklenmesi tamamlanmış, kapıya kadar hizmet vermeni istiyorum senden, sen bütün her şeyi bana fatura ediyorsun ama gümrük işlemlerini fatura edemiyorsun".

Biz diyoruz ki; lojistik işletmeleri gümrükleme faaliyeti yapmak derdinde değil. Ancak özellikle Incoterms 2010 çerçevesinde ihracatta EXWorks ithalatta DDP yani gümrüklenmiş olarak kapı teslimi hizmetlerini verebilmek için kanunda buna bir yol açılması lazım. Bu hizmetleri elbette ki gümrük müşavirinden almak kaydıyla ve bu hizmetleri alıp paketin içine dahil edip yurtiçi ve yurtdışı müşterimize pek çok kalemin altında bu kalemi de fatura edebilmek istiyoruz.

Yasa tasarısı bu yönde Plan ve Bütçe Komisyonun'a geldiğinde biz görüşlerimizi aktaracağız. Dünyadaki iş yapma şekillerinin benzerinin Türkiye'de yapılabiliyor olmasını istiyoruz.

Üniversitelerle faaliyetlerimiz devam ediyor. Dün TEDAR ile ikinci bir toplantı yaptık. Ortak faaliyetler gerçekleştireceğiz. Ortak seminerler düzenlemeyi planlıyoruz. Çünkü aynı ekosistemin içindeyiz. Tedarik zincirini yönetenler sonuçta lojistik hizmetlerini bizim sektörümüzden alıyorlar. Dolayısıyla onlarla bir araya gelip aynen e-ticaret raporunda yaptığımız gibi, geleceğin lojistiği zirvesinde yaptığımız gibi çalışmaları ilerleteceğiz. Ve çok yeni bir gelişme, çok ta umut verici bir gelişme daha bu hafta İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yardımcımız Serkan Gül Beyefendiyi burada ağırladık. Meslek okullarıyla ilgili olarak UTİKAD ne tür katkıda bulunabilir, rrtak ne tür projeler geliştirebiliriz, görüştük. Çok vizyoner bir yönetici, kendisinin de çok güzel fikirleri var. Heyecanla ortak noktada buluştuk. Zaten UTİKAD'ın adının geçtiği yerde eğitim, kitap, literatür geçiyor ve bu çalışmaları biz bir üst düzeye yöneltmiş olacağız.

FIATA Diploma Eğitimimiz devam ediyor, eğitim seminerlerimiz devam ediyor. İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcımızla bu konularda çok daha ileri gideceğiz. Çok da hızlı aksiyon alacağız. Bütün bu çalışmalar bizi heyecanlandırıyor.

Çünkü UTİKAD'ın görevi sadece günlük sorunlarla ilgilenmek değil. Üyelerinin geleceğe yönelik atacağı adımları, gelecekte istihdam edeceği kişilerin iyi eğitilmesi, doğru eğitilmesi gibi faaliyetleri de yapmak. Bu çerçevede 2019'da her zaman olduğu gibi bizi yoğun bir gündem bekliyor. Ama ben hem üyelerimize bu derneğin yaşamasına katkıları için teşekkür etmek istiyorum hem de vizyoner Yönetim Kurulumuz'a. UTİKAD hep öyle oldu. Kuruluşundan bu yana dünya ile entegre, dünya ile bütünleşmiş girişimciler bu derneği yönetti. O vizyon devam ediyor. O vizyon çerçevesinde çok keyifli de bir ekibim var. UTİKAD icra ekibi olarak hakikaten gözlerimiz parlayarak çalışıyoruz. Elimizi taşın altına sokuyoruz. "Neyi yapabiliriz, yapamayız? diye düşünmeden neleri daha iyi yapabiliriz, diye çalışıyoruz. Bu vesileyle UTİKAD olarak, bütün ekip olarak 2019'a da umutla baktığımızı belirtmek istiyorum.

Kaynak: gumruktv.com.tr