Türkiye ve
İran’ın ekonomik ve ticari alanda yapacağı iş birliğinin bölgeye sosyal barışı
ve ekonomik refahı getireceğini belirten DEİK Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı
Bilgin Aygül, lojistik alanda da ortak hareket etmelerinin her iki ülkeye de
önemli kazanımlar sağlayacağını söyledi.
DEİK
Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı Bilgin Aygül, dünyanın en büyük doğalgaz ve
çinko rezervlerine, 4. büyük petrol rezervlerine sahip olan, bakır ve demirde
ilk 10 içinde yer alan, 1 milyon 500 adetle otomotiv üretiminde ciddi bir
kapasiteye sahip olan İran’ı, uluslararası ambargonun kaldırılmasıyla birlikte
başta batı ülkeleri olmak üzere, çok sayıda ülkenin özel ilgi alanına aldığını
söyledi. Ambargo sonrasında 3 binin üzerinde resmi ve özel heyetin İran’a
gittiğini dile getiren Aygül, “Dış borcu bulunmayan, 450 milyar dolarlık bir
GSMH’si olan, 80 milyon nüfusu bulunan İran, Türkiye gibi Ortadoğu bölgesinin
en önemli aktörlerinden biri. Şii coğrafyasında da çok önemli yeri olan bir
sanayi ülkesi. Dolayısıyla İran’ı 80 milyon diye görmemek lazım. İran’ın
tüccarların Pakistan, Irak, Özbekistan, Tacikistan, Afganistan gibi ülkelerdeki
etkinliği de düşünülürse, İran ciddi bir potansiyele sahip. Ambargo sonrasında
İran, ciddi bir sanayileşme hamlesi başlattı. Enerji alanında petrol ve
doğalgaz sahalarının geliştirilmesi, ulaştırma alanında kara, hava, demir ve
denizyollarının iyileştirilmesi gibi alt ve üstyapı alanlarında ciddi
yatırımlar yapmayı planlıyor. İran tarafından yapılan tahmine göre, yatırım
miktarı 200 milyar euroyu bulacak. Ambargonun kalkması sonrasında, dünyada
yaşanan resesyon sürecinin de etkisiyle, Ortadoğu bölgesindeki sıcak havaya
rağmen İran, sanayileşmiş ülkelerin fokuslandığı bir ülke haline geldi. Çünkü
bu ülkeler geliştirecekleri ilişkilerle bu yatırımlardan pay almak istiyor”
dedi.
İran’ın
başlattığı sanayi hamlesinin etkilerinin henüz piyasada yeterince görülmediğini
belirten Aygül, bunun nedenlerini ise ABD’nin ambargoyu devam ettirmesi, Donald
Tramp ile başlayan gerginlik süreci ve finansman konusunda dolar üzerinden
teknik engellerin yaşanması olarak sıraladı.
BARIŞ VE REFAH
İŞ BİRLİĞİYLE SAĞLANIR
6-7 yıl önce
Türkiye ve İran arasında dış ticaret hacminin 30 milyar dolara çıkarılması
hedefinin deklere edildiğini hatırlatan Aygül, ancak doğalgaz, petrol ve maden
fiyatlarında yaşanan düşüş, İran’a yönelik ambargo şartlarının
ağırlaştırılması, Türkiye’nin İran aleyhine doğalgaz fiyatının yüksek olduğu
gerekçesiyle 2012'de açtığı uluslararası tahkim davasını kazanması nedeniyle,
2012’de 22 milyar dolarla en yüksek rakamına ulaşan dış ticaret hacmimiz
sonraki yıllarda düşüşe geçti. 2013’te 14.6 milyar dolara, 2014’te 13.7 milyar
dolara, 2015’te 9.8 milyar dolara ve 2016’da 9.7 milyar dolara geriledi” dedi.
Aygül, iki ülke arasında bugün 10 milyar doların altına düşen dış ticaret
hacmini, 30 milyara çıkarmanın, hatta bunun daha da katlanmasının mümkün
olduğunu söyledi.
Türkiye ve
İran’ın, tüketim kalıpları benzer, kültürel olarak ortak birçok bağı bulunan ve
tamamlayıcı ekonomilere sahip iki ülke olduğunu vurgulayan Aygül, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Doğalgaz ve petrol
faturası oldukça yüksek olan Türkiye’nin bu ihtiyacının önemli bir kısmını
İran’dan giderdiği sürece, bunun karşılığında ambargo sonrası ciddi bir sanayileşme
hamlesine giren İran’a Türkiye sanayi malları sattıkça iki ülke arasındaki
ticaret gelişecektir. Ayrıca Türk şirketleri ambargonun en zor koşullarında
bile İran’ı terk etmedi. Bugün ev tekstilinden otomotiv yan sanayine, kimyadan
otel işletmeciliğine kadar İran’a yatırım yapan 200’in üzerinde Türk şirketi
var. Türk şirketlerin İran’a yatırımların önümüzdeki süreçte de devam
edecektir. Ayrıca İran ile imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması, Türkiye’ye
karşılaştırmalı üstünlük sağladı. Anlaşmayla Türkiye’ye 125 sanayi ürününde,
İran’a 140 tarım ürününde kota artışı ve gümrük vergi indirimi sağlandı. Buna
önümüzdeki dönemde karşılıklı olarak 60 ürünün daha eklenmesi planlanıyor.
Diğer yandan İran bugün 1980 sonrası Türkiye’nin yaşadığı döneme benzer bir
süreçten geçiyor. Türkiye var olan birikimlerini İran ile paylaşırsa her iki
ülke de çok ciddi bir mesafe alacaktır. İki ülke arasındaki iş birliği bölgede
ciddi bir sinerji yaratacaktır. Ayrıca İran ile Türkiye’yi 160 milyonluk bir
nüfus olarak düşünmemek gerekir. Farsça ve Türkçe konuşan ülkeleri birlikte
düşündüğünüzde genç, dinamik, ortak paydaları ve kültürel yakınlıkları olan 600
milyonluk bir pazardan bahsediyoruz. Türkiye ve İran’ın bu pazarı anlamlı bir
şekilde değerlendirmesinin, bu coğrafyada sosyal barışın ve ekonomik refahın
geliştirilmesine çok büyük bir katkısı olacaktır. İki ülke arasındaki iş birliği
bölgede ciddi bir sinerji yaratacaktır.”
‘KOMŞU KOMŞUNUN
KÜLÜNE MUHTAÇMIŞ’
Bilgin Aygül,
Türkiye ve İran arasında lojistik alanda da önemli fırsatlar bulunduğunu
belirtti. İki ülkenin lojistik alanda rakip değil, ortak hareket etmesi
gerektiğinin altını çizen Aygül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin filo
gücü ve altyapısıyla lojistik alanda çok güçlü bir yapısı var. İran’da bu
konuda çok iddialı. Ancak Türkiye doğuya İran üzerinden, İran ise batıya
Türkiye üzerinden açılabiliyor. Bu anlamda lojistik alanda ortak hareket
edilmesi her iki ülkeye de fayda sağlayacaktır. Ayrıca, ‘Komşu komşunun külüne
muhtaçmış’ diye bir atasözü var. Avrupa’dan İran’a gönderilen malın önemli bir
kısmı Türkiye üzerinden karayoluyla taşınıyor. Türkiye-İran arasında taşıma
yapılan üç kara sınır kapısı var. Esendere Sınır Kapısı bazı süreçlerde ne
yazık ki kapanıyor. Gürbulak Sınır Kapısı kapasitesinin altında çalışıyor.
Kapıköy ise modernize çalışmaları nedeniyle kapalı. Diğer yandan İran Türk
tırlarından km başına yaklaşık bir dolara yakın bir fiyat farkı alıyor. İki
ülke arasında taşıma akışının hızlandırılması için öncelikle 15 Ocak 20105’te
iki ülke arasında imzalanan karayolu anlaşmasının sağlıklı bir şekilde
işletilmesi gerekiyor. Esendere, Gürbulak ve Kapıköy kapıları senkronizasyonlu
olarak çalışır, demiryolunda Van Gölü geçişi için yapımı tamamlanan iki feribot
-ki birisinin deneme seferini tamamlamış olması gerekiyor- devreye alınırsa,
Almanya’dan çıkan bir malın Türkiye üzerinden 3-4 günde Tahran’a ulaşması
mümkün. Havayolunda THY İran’ın 7 şehrine uçuyor ve bu zaten ciddi bir akış
demek. İran yönüne artan yük miktarıyla birlikte bu ülkede lojistik ve dağıtım
bölgeleri oluşturma da gündeme gelecektir. Şu anda bildiğim kadarıyla İran’a
iki Türk lojistik şirketinin yatırımı söz konusu. Türkiye’de yatırım yapan
yabancı lojistik firmaları, iş birliği için de İran’a da yatırım yapacaktır.
Tüm bu gelişmeler Türkiye-İran arasındaki lojistik ilişkileri yoğunlaştıracak,
ciddi iş birlikleri ve yatırımlar gerçekleştirecektir. Hatta Türkiye ve İran
3’üncü ülkelerde çok rahatlıkla iş yapabilir.”
Kaynak: lojistikhatti.com