Bu yıl 8’inci
kez düzenlenen “Aftermarket Konferansı” alanında uzman konuşmacıları ve çok
sayıda davetliyi ağırladı. Konferansın açılış konuşmacılarından TAYSAD Başkanı
Alper Kanca, Türk otomotiv tedarik sanayinin küresel Yenileme Pazarı’nda
varlığını sürdürebilmesi için sürücüsüz araç teknolojisine göre dönüşmesi
gerektiğinin altını çizdi.
Türk tedarik
sanayinin ülke ekonomisine katkısı noktasında özellikle TAYSAD üyesi kurumların
aktif rol aldığını belirten Başkan Alper Kanca, “TAYSAD 380 üye, yaklaşık 23
milyar dolar iş hacmi, 8 milyar dolar doğrudan ihracata ve 150 binin üzerinde
istihdama sahip 40’ıncı yılına yaklaşmış köklü bir sivil toplum kuruluşu.
Dolayısıyla ekonomiye katkı sağlama konusunda da çok önemli bir yere sahip”
dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye,
araç parkı konusunda diğer dünya ülkeleri arasında ortalamanın altında bir
seyir izlemekte. Ülkemizde kişi başına düşen otomobil sahipliği, özellikle
Avrupa ortalamalarının oldukça altında seyrediyor. İç pazarda yaşanan daralma
ya da gelişmenin yenileme pazarı üzerindeki etkisi büyük oluyor. Örneğin araç
teknolojisi geliştikçe, yenileme pazarının da aynı yönde ve hızda gelişmesi,
hatta dönüşmesi gerekir. Bugün itibariyle yaklaşık yüzde 30-40 seviyesinde olan
elektronik aksam kullanımı, 2030’larda yüzde 50’nin üzerinde seyredebileceği
öngörülmekte. Dolayısıyla özellikle Yenileme Pazarı’nda varlığını sürdürmek
isteyen firmalarımızın, yeni teknoloji ve eğilimleri yakından takip etmesi
önemlidir.”
Yenileme
pazarına ilişkin rakamsal verileri aktaran Kanca, “Dünyada kullanılmakta olan
araç sayısı 1,21 Milyar adedi aştı. Türkiye ise bu pazarın yüzde 1,3’ünü temsil
ediyor. Mevcut durumda 5 milyar dolarlık hacme sahip olan Türkiye Yenileme
Pazarı’nın 2020’de 6,5 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Türk otomotiv
tedarikçileri olarak uluslararası standartlara uygun üretim yapma kabiliyetimiz
oldukça yüksek. Bu konudaki çalışmalarımızın birçoğu ile ilgili uluslararası
otoritelerden ve OEM firmalarından ödüller de aldık. Bu başarının
sürdürülebilir olması için, sadece OEM veya OES parçalarında değil, aynı
zamanda IAM (Independent Aftermarket) parçalarında da stratejik olarak
belirlenmiş kalite seviyesinin sürdürülmesi gerekmekte. Ayrıca Türk
tedarikçilerin, sadece standar ürünleri üretmeyip, katma değeri yüksek ürünlere
yönelmelerinin mümkün olduğunu görüyoruz. Bu teknolojik alt yapı ve Ar-Ge
kabiliyeti firmalarımızda bulunmakta” diye konuştu.
‘KÜRESEL
TİCARETTE YÜZDE 5 ARTIŞ’
Yakın ve uzak
gelecekte otomotiv sektöründe neler olacağının yanı sıra sürücüsüz araçlar
konusuna değinen LMC Otomotiv Direktörü Jonathon Poskitt, “Bu sene küresel
ticarette yüzde 5’lik artış bekleniyor. Bu büyüme büyük ölçüde Kuzey Amerika,
Batı Avrupa, Çin’de bekleniyor. Orta vadede ise Hindistan’da ve Afrika’da
iyileşme beklentisi mevcut olmakla birlikte İran’ın toparlanma sürecine girmesi
ve Güney Afrika’nın da belli düzeyde bir iyileşme göstermesi öngörülüyor. SUV
tipi araçlar, özellikle Avrupa’da bu büyümeyi artıracak. Ağır ticari taşıtlarda
Çin yüzde 30 oranında söz sahibi. 2017 yılında ağır ticari taşıtlar için
öngörülen büyüme de yüzde 8 oranında. Öte yandan sürücüsüz araç parkı
büyümesini sürdürecek ve otomotiv sektörünün küresel ticaretteki payını büyük
ölçüde etkileyecek. Sürücüsüz araçlar trafik konusunda da ciddi bir rahatlama
sağlayacak” diye konuştu.
‘SÜRÜCÜSÜZ
ARAÇ TEKNOLOJİSİ TEDARİK SANAYİNİ BÜYÜTECEK’
Roland Berger
Kurucu Ortağı Alexander Brenner, “Son birkaç yıla bakacak olursak; küresel
ticarette ve dolayısıyla otomotivde daralmalar oldu fakat gelinen noktada
toparlanma sürecine girildi. Mevcut durumda Avrupa’da otomotiv sektörü dalgalı
bir seyir izliyor. Öngörüde bulunmayı zorlaştıran bir tablo söz konusu. Diğer
taraftan ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte Meksika’ya uygulanan
ambargo işin seyrini değiştiren etmenlerden. Dolayısıyla ABD pazarına ilişkin
öngörüde bulunmak da mümkün görünmüyor. Bu ve bunun gibi konular ticarete
ilişkin kısa vadeli tahminleri dahi imkansız hale getiriyor.
Tabi ki
büyümeler olacak ancak, hangi ülkeler büyüyecek? Bu noktada 4 büyük zorluktan
bahsedebiliriz. İlki satış hacmi zorluğu. Bu kapsamda ‘Gelecekte nerede
olmamız, nerelere yatırım yapmamız gerek?’ sorularına yanıt verebilmeliyiz. Her
pazarda bulunmak mümkün değil. Kar sağlayacak alanları bilmek gerekli. İkinci
zorluk ise birleşme ve satın almalar. Burada önemli olan teknolojiye erişim,
mekanik yeterlilik, network oluşturabilme, yeni pazarlara girebilme gibi
fonksiyonları iyi analiz etmek. Üçüncüsü ise finansal değer yaratma zorluğu.
Son olarak şunu söylemeliyim; otomotiv tedarik sanayi büyüyecek. Fakat bu işin
kazanan ve kaybeden tarafları olacak. Dizel üretim yapanlar kaybeden tarafta
yer alırken, otonom üretim yapanlar kazanan tarafta yer alacak. Bu nedenle
ölçek hacminin ötesine geçip; insana, teknolojiye yatırım yapma gereği doğuyor”
diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: lojistikglobal.com