11 Eylül 2001
olaylarından sonra tüm dünyada büyük bir şaşkınlık yaşandı. Yapılan bu saldırı,
gerek ABD yönetiminde gerekse ABD vatandaşlarında bir savunma psikozu doğmasına
yol açtı. Yapılan değerlendirmelerde, ABD’ye yönelik potansiyel tehlikelerin
oluşumuna “uluslararası seyahat kolaylığı”nın ve “uluslararası ticaretin
serbestleştirilmesi”nin önemli bir katkı yaptığı kanaati genel kabul gördü. Bu
değerlendirmeler, uluslararası kuruluşlarda da taraftar buldu ve “uluslararası
ticaretin kuralları yeniden gözden geçirilmelidir” şeklinde özetlenebilecek bir
görüş küresel düzeyde başat oldu.
Bu anlayışın
yansımalarını Avrupa Birliğinin (EC) 648/2005 Konsey Tüzüğü ile yürürlüğe
soktuğu düzenlemelerde gördük. Türkiye bu hükümleri 07.07.2009 tarihinde
yürürlüğe giren 5911 sayılı Kanun ile benimsedi. Gümrük Kanununa, “riskin
sistematik olarak tanımlanması ve riskin en aza indirilmesi için gerekli olan
tüm önlemlerin uygulanması amacıyla ulusal ve uluslararası kaynak ve
stratejilere dayanılarak veri ve bilgi toplanmasını, risk analizi ve
değerlendirilmesini, alınacak önlemlerin belirlenmesini ve uygulanmasını, bu
sürecin işleyiş ve sonuçlarının düzenli olarak izlenmesi ve gözden
geçirilmesini” ifade eden “Risk Yönetimi” kavramı eklendi.
Ancak,
küresel düzeyde oluşan bu panik havası, “risk”, “risk yönetimi”, “güvenlik ve emniyet” (security and safety)
kavramlarının yeni gümrük mevzuatında sıkça tekrarlanması, gümrük idarelerinde
“gümrük kontrollerini daha sıkı yapmalıyız” anlayışını yaygınlaştırdı. Bunun
sonucu olarak, küresel tedarik zincirinde aksamalar yaşanmaya başlandı. Yaşanan
bu aksaklıklar “Kelebek Etkisi” ile 2008’de başlayan ve etkileri günümüze kadar
devam eden küresel ekonomik krizi tetikleyen unsurlardan biri oldu.
Durum böyle
olunca tekrar, “basitleştirme – kolaylaştırma” söylemleri artmaya başladı.
Özellikle devletlerin güvendiği dış ticaret erbabına “Yetkilendirilmiş
Operatör” (Authorized Operator) olanağı sağlanması anlayışı yaygınlaşmama
başladı. Bu bağlamda, 27.11.2014 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü Genel
Konseyinde kabul edilen, 15.01.2016 tarihli ve 6662 sayılı Kanunla onaylanması
uygun bulunan “Dünya Ticaret Örgütü’nü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil eden
Protokol” ile sözkonusu Protokolün ekinde yer alan “Ticaretin Kolaylaştırılması
Anlaşması” Bakanlar Kurulu’nun 2016/8570 sayılı 29.02.2016 tarihli kararı ile
onaylandı ve 05.03.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı.
Anlaşmayı ilk
okuduğunuzda, “bu tamamen gümrük işlemlerinin kolaylaştırılmasını düzenleyen
hükümler içeriyor. Neden bu anlaşmaya ticaretin kolaylaştırılması adı
verilmiş?” diye düşünebiliyorsunuz. Ancak, anlaşmayı dikkatlice okuduğunuzda
Dünya Ticaret Örgütünün verdiği mesajı anlıyorsunuz. Mesaj şunu diyor: “Eğer
gümrük işlemlerini kolaylaştırırsanız, dünya ticaretini kolaylaştırmış olursunuz.”
Serbest
Ticaret Anlaşması incelendiğinde, temelde şu düzenlemeleri içerdiği
görülmektedir:
Dış ticaret ve gümrüklerle ilgili
hususlarda bilgiye erişim kolaylaştırılacak, gümrük idareleri dış ticaretle
ilgili düzenlemeleri elektronik ortamda paylaşacak.
Hazırlanan mevzuat yürürlüğe sokulmadan
önce ticaret erbabı ile paylaşılacak ve onların yorumları da değerlendirilecek.
Talep halinde gümrük idareleri, gümrük
yükümlüsünün beyanından önce kendisini bağlayan ön karar vermekle yükümlü olacak.
İnsan, hayvan veya bitki hayatı veya genel
sağlığın korunması amacıyla gıda ürünleri, içecekler, hayvan yemlerine yönelik
sınır kontrolleri ve muayenelerinin güçlendirilmesi yönünde düzenleme
yapıldığında, gümrük idareleri bu konuda önceden bir kılavuz yayımlamak zorunda
olacak.
Gümrük işlemleri nedeniyle alınan ücretler
verilen hizmetin maliyetleri ile sınırlı tutulacak.
Kesilen para cezaları, olayın maddi bulgu
ve şartlarını dayanacak ve ihlalin derecesi ve ciddiyeti ile orantılı olacak.
Gümrük vergilerinin ödenmesi, eşyanın
teslimi için önkoşul olmayacak. Vergiler fiili ithalattan 30 – 60 gün sonra da
ödenebilecek.
Eşyanın fiziki muayenesini eşyanın
tesliminden sonrasına erteleyen “Sonradan Kontrol” düzenlemeleri
yaygınlaştırılacak.
Güvenilir tacire ya da operatöre
“Yetkilendirilmiş Yükümlü” statüsü tanınacak ve bunların gümrük işlemleri
kolaylaştırılacak.
İthalat, ihracat veya transitte mutlaka
orijinal belge aranmayacak, fotokopi veya elektronik nüsha belgelere de itibar edilecek.
Tüm gümrük işlemlerinin tek ekrandan
tamamlanabildiği “Tek Pencere” sistemi yaygınlaştırılacak.
Transit serbestisi esas olduğundan, hiçbir
düzenleme transit trafik üzerinde örtülü bir kısıtlama teşkil edecek şekilde
uygulamayacak.
Anlaşmanın
taraf ülkelerde ve Türkiye’de ne zaman tümüyle benimseneceğini ve tüm
hükümlerinin uygulanmaya başlanacağını bekleyecek ve göreceğiz.
Cahit Soysal
Kaynak:
yesillojistikciler.com