Bu yazımda,
DHL tarafından 2016 yılında hazırlanan ve önümüzdeki 10 yılın lojistik
eğilimlerini derinlemesine ele alan rapordan (Logistics Trend Radar) seçtiğim 5
temel eğilimi sizinle paylaşmak istiyorum. DHL bu raporda, eğilimleri iki ana
başlıkta ele almış; sosyal ve İşletme yönlü eğilimler ve teknoloji eğilimleri.
Eğilimlerin etkisini de yorumlamayı unutmamış; yüksek, orta ve düşük etkili
eğimler. Diğer taraftan, bir zaman dilimi de koymuş; 5 yıldan önce gündeme
gelecek eğilimler ve 5 yıldan sonra gündeme gelecek eğilimler. Ben sizler için, yüksek etkili ve önümüzdeki
5 yıldan önce gündemimizde olacak 5 temel eğilimi seçtim.
Sezgisel
Lojistik: Bu kavram büyük veri tabanlı
algoritmaların talebi önceden tahminlemesi üzerine dayanıyor. Lojistik hizmet
sağlayıcıların süreçlerinde etkinliği ve hizmet kalitesini arttıracak olan bu
yapı perakende lojistiğinin değişmez bir parçası olacak. Özellikle, tüketici davranışlarının anlık
analizi ve büyük veri ile yorumlanmaya başlaması, otomatik sevkiyat ve stok
yenilemelerinin çok daha güvenilir bir boyutta yapılmasına olanak verecek. An
itibariyle, başarılı uygulamalarını gördüğümüz bu sistemlerin, yapay zekâ
uygulamaları ile çok daha ileri boyutlara gideceği de öngörülmekte.
Çok Kanallı
Lojistik: Yeni nesil perakendeciliğin
artık her satış kanalını kullanmaya başladığını somut bir şekilde
gözlemleyebiliyoruz. E-ticaret kanalından satışların artması ile birlikte,
tüketiciye ulaşabilecek kanalların çeşitliliği de her geçen gün artıyor. Çok
kanallı lojistik kavramı da, işte tüm bu kanalların stok ve sevkiyat
süreçlerini eş zamanlı planlama ve gerçekleştirme süreçlerine dayanmakta. IKEA örneğinde olduğu gibi, satış
noktalarının aynı zamanda depo olarak da kurgulanması bu yapının en somut
örneklerinden biri sayılabilir.
Talebe Dayalı
Sevkiyat: Teslimatın artık büyük oyuncuların tanımladığı kurallar (teslimat
zamanı ve yeri) ile belirlenmediğini gözlemlemekteyiz. Tüketicilerin siparişini
verdiği ürünü çok kısa süre içerisinde ulaşmak istemesi daha esnek kurye
çözümlerini de gündeme getirmeye başladı. Türkiye’de de uygulamalarını
gördüğümüz bukurye.com gibi platformlar, gönderici ile bireysel kuryeleri bir
araya getirerek bu sistemlerin etkin bir şekilde uygulanmasına önemli
katkılarda bulunmakta. Bu tür platformların, çok daha büyük bir hızla büyümeye
başladığını gözlemleyeceğiz.
Bulut
Lojistiği: Lojistik işletmelerinin, bulut teknolojisi üzerinden müşterilerine
verdikleri e-lojistik hizmetlerin genel adı olan bu kavramın önemi artmaya
devam ediyor. Faturalama, kargo-konteyner takip, rotalama gibi hizmetlerin yer
alabileceği bu kurguya özellikle Maersk, Safmarine gibi büyük lojistik
işletmelerinin son dönemlerde ciddi yatırımlar yapmaya başladığını
gözlemliyoruz.
Robotik ve
Otomasyon: Robot ve otomasyon teknolojileri lojistikte sıfır hatalı ve
verimliliği çok yüksek lojistik operasyonlara olanak verecek. Özellikle, el
işçiliğinin kullanımını, çok düşük maliyet ile gerçekleştirecek bu otomasyon
yapılarını, lojistik fonksiyonlarının her aşamasında görmeye başlayacağız.
Örneğin, Rethink Robotics tarafından geliştirilen Sawyer adlı 19 kg
ağırlığındaki tek kollu robot söz konusu faaliyetlerin birçoğunda kolaylıkla ve
esnek bir yapıda kullanılabilmekte. DHL’in de bu robotun denemelerini yaptığı
söylenmekte.
*Prof. Dr.
Okan TUNA / Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Lojistik Yönetimi
Bölüm Başkanı
Kaynak:
yesillojistikciler.com