TÜSİAD
Dış Politika Forumu Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz, Rusya ile Türkiye
arasındaki yeni krizin Kıbrıs kaynaklı olabileceğini söyledi.
“Eğer perde açıldığında duvarda bir tüfek
asılı duruyorsa, hikayenin bir yerinde o tüfek mutlaka patlar.” Boğaziçi
Üniversitesi - TÜSİAD Dış Politika Forumu Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz,
ünlü Rus yazar Çehov’un bu sözünü, önceki gün yapılan Türkiye Rusya raporunun
sunumunda kullandı. Uçak krizinin yıldönümünde tamamlanan rapor, Rusya ve
Türkiye ilişkilerine ‘tarih’ ile bakıyor. Geleceğe dair öngörüler ise çok da
umut vadetmiyor. Yılmaz, iki ülke arasında pek çok ihtilafl ı konu olduğunu,
yani duvarda pek çok tüfek asılı bulunduğunu ve er geç o tüfeklerin
patlayacağını söylerken bir sonraki krizin Kıbrıs kaynaklı olabileceğini
öngördü.
Boğaziçi
Üniversitesi TÜSİAD Dış Politika Forumu, Türkiye'nin Rus uçağını 24 Kasım
2015’te düşürmesinden 1 yıl sonra Türkiye Rusya ilişkilerine tarih perspektifinden
bakan bir rapor hazırladı.
Önceki
gün Dış Politika Forumu Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz’ın moderatörlük
yaptığı forumda, Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Evren Balta ve Marmara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yard.
Doç. Dr. Behlül Özkan “Türkiye-Rusya İlişkilerine Tarih ile Bakmak” başlıklı
raporlarını sundu.
Sunumun
ardından yapılan soru cevap bölümünde Prof. Yılmaz, Kıbrıs’ın iki ülke arasında
yeni bir krizin konusu olabileceğini söyledi. Halen Akdeniz’de çok büyük bir
Rus askeri filosunun seyir halinde olduğunu vurgulayan Prof. Yılmaz, “6.
filonun bile üzerinde bir güç bu. Tarihte ilk defa Rusya ordusu Akdeniz’de bu
kadar güçlü” ifadelerini kullandı. Yılmaz, Kıbrıs’ta tarafl arın müzakere
masasından kalkmasının ardında Rusya’nın olduğunu, Rum tarafının Rusya’nın
desteğini güçlü biçimde arkasında hissettiğini söyledi.
Tımar
kapitalizmi
Sunumu
yapan akademisyenler Evren Balta ve Behlül Özkan ise 1945’ten sonra kaderleri
ayrışan Türkiye ve Rusya’nın kaderlerinin tekrar birleştiğini, Avrupa’nın
bölgede hakimiyet arzusunun azalması ile Rusya ve Türkiye’nin bu nüfus alanını
yöneten güç olma arzusunun arttığını anlattı. Rusya’da oligarkların güçlenmesi
ile literatüre ‘tımar kapitalizmi’ olarak geçen; yönetimlerin ekonomik gücü
kendi etrafındaki kişilerde toplamasının da ortak bir yapı haline geldiği
belirtilirken, Evren Balta en iyimser tahminle iki ülke ilişkilerinin 4-5
yıldan önce eski seviyesine gelmeyeceğini vurguladı. Balta, iki ülke arasındaki
güç dengesinin Türkiye aleyhine ciddi bir biçimde bozulduğunu, Rus ordusunun
son 10 yılda modernize olarak büyük güç kazandığını da ekledi. Behlül Özkan ise
toplantıda bir soru üzerine Rusya’nın Türkiye’den toprak ve boğazlarda üs
talebinin tarihi bir ‘mit’ olduğunu, Rus kaynaklardan yapılan araştırmaların bu
talebin sadece Türkiye tarafından giden bir işbirliği teklifine getirilen bir
şart olduğunu belirtti.
Raporda
özet olarak Rusya ve Türkiye’nin kendi kimliklerini asıl olarak tanımladıkları
öteki Batı’nın olduğu belirtiliyor. Her iki ülke de diğerini Batı ile kurduğu
ilişki üzerinden anlıyor ve tanımlıyor.
NATO’yu
beklemeyelim
Kasım
2015’te Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrasında Rusya ile yaşanan krizde
görüldüğü üzere NATO Türkiye’yi koşulsuz olarak desteklemekten kaçınmış,
NATO’nun yardım garantisi “ancak ülkenin açık bir biçimde saldırıya uğraması
halinde geçerli olacaktır” denilmişti. Raporda bu bağlamda NATO ülkelerinin
kendi çıkarlarına uygun olmadığı sürece Türkiye’nin yanında Rusya ile çatışma
riskine girmekten kaçınacaklarının beklenmesi gerektiği vurgulandı. Raporda son
cümle olarak, “İki ülke ilişkilerinde Batı’ya yönelik stratejileri belirleyici
önemde olmuştur. Her iki ülkenin de telafi mekanizmalarını aynı anda devreye
soktukları dönemler, bu iki ülkenin yer kapabilmek için birbirleri ile rekabet
etmelerini beraberinde getirmiştir. Tam da bu telafinin rekabeti gerektirmesi
durumu iki ülkenin uzun dönemli işbirliğini zorlaştırmaktadır” denildi.
Kaynak:
lojiport.com