Lojistik sektörü temsilcileri İran’la BM Güvenlik Konseyi
daimi üyeleri arasında varılan nükleer mutabakatın ardından 3 yıldır süregelen
ambargonun kalkmasının ticari ilişkilere pozitif yansıyacağını söylüyor.
Temsilcilere göre, bu yeni durum Türkiye lojistik sektörü için riskleri ve
avantajları bir arada barındırıyor.
İran ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi arasında
yürütülen nükleer müzakereler sonucunda imzalanan anlaşma, 3 yıldır süregelen
İran üzerindeki ambargoyu da sonlandırdı. Bu anlaşma, aynı zamanda ticaret ve
lojistik açısından da bir hareket yaratacak. Özellikle Avrupa’dan İran’a büyük
bir yük akışı bekleniyor. Ayrıca bu gelişmeler Türkiye ve İran arasındaki
ticaret hacmini de etkileyecek. 2014 yılında 13.7 milyar dolar olan iki ülke
arasındaki ticaret hacminin 2015’te 16 milyar dolara, 2016'da 35 milyar dolara
yükseleceği tahmin ediliyor. Ambargonun kalkması Türk lojistik sektörü için ise
riskleri ve avantajları bir arada barındırıyor. Lojistik sektör temsilcileri,
Avrupa’dan İran’a yönelik ihracatta tek transit ülke olma konumuna sahip Türkiye’nin
doğru tedbir, politika ve yatırımlarla bu süreçten kazançlı çıkacağını
söylüyor.
TURGUT ERKESKİN: TRANSİT İŞLEMLERİNİ KOLAYLAŞTIRMALIYIZ
Yaptırımların kalkmasıyla iki ülke arasındaki ticaret
hacminin ve işbirliğinin artacağını belirten UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin,
“İran ile ilişkilerimize baktığımız zaman 1980’li yıllardan bu yana dış ticaret
alanında yakın işbirliği içerisinde olduğumuzu ve hatta uluslararası ticaret
işleyişi konusunda İran’dan çok şey öğrendiğimizi söyleyebiliriz. Bu ambargo
döneminde ticaret hacmi düşmesine rağmen, Türkiye İran’a nükleer faaliyetlerde
kullanılmaması şartıyla ürünlerin ülkeye ulaşması konusunda destek olmaya devam
etti. Bu ilişkileri göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin İran ile olan 15 milyar
dolar civarındaki ticaret hacminin 30 milyar dolarlara çıkması zor bir hedef
değil. Gelecek yılın başlarında bu canlanmaya yönelik ilk sinyalleri görmüş
oluruz” diyor. Erkeskin, İran’a yönelik ticaret organizasyonlarının artacağı bu
dönemde Türk lojistik sektörünün de bu pazardan aldığı payın mutlaka artacağını
söylüyor. Yakın vadede sektör için görülecek ilk etkinin son yıllarda Suriye’de
yaşanan gelişmeler nedeniyle güneyde atıl kalan filoların tekrar canlanması
olacağını vurgulayan Erkeskin, uzun zamandır bölgede görülmeyen hareketliliğin
tekrar başlayacağının altını çiziyor. İki ülke arasındaki taşımalarda en çok
kullanılan modun karayolu olduğunun altını çizen Erkeskin, “Karayolunda geçen
yıl gerçekleştirdiğimiz sefer sayısı 30-32 bin dolaylarında, bu düşük bir rakamdır.
Karayolundaki payımızı artırmalıyız” diyor. Erkeskin, dünyaya entegre olmuş bir
İran’ın coğrafi avantajını ve altyapı sistemini kullanarak Türk lojistik
sektörü üzerinde bir baskı unsuru oluşturabileceğine dikkat çekerek şunları
aktarıyor: “Özellikle Türkiye ve İran Çin’den Kafkas ülkelerine yapılacak
ticaretin tam göbeğinde kalıyor. İran’ın taşımacılık alanındaki imkânlarını
düşündüğümüzde Çin’den Azerbaycan’a, Türkmenistan’a İran üzerinden gitmek daha
avantajlı oluyor. Avrupa pazarında bir sıkıntı yaşamayız ama Çin’den Kafkas
ülkelerine yapılan transit taşımalarda dezavantajlı bir duruma düşebiliriz. Bu
faktörü de göz önüne alarak tedbirlerimizi ve yatırımlarımızı şimdiden hayata
geçirmeliyiz. Özellikle ülkemiz üzerinden yapılacak olan transit taşımacılık
için gümrük prosedürlerimizi kolaylaştırmalı, antrepo kullanımına imkân
vermeli, gümrük kapılarımızın daha etkin çalışmasını sağlayarak, işlemleri
hızlandırmalıyız. Ayrıca, demiryolu taşımacılığımıza da ağırlık vermeliyiz.
İran ile yapılan ticarette demiryolu taşımacılığının oranının artırılması için
Van Gölü geçişlerindeki kapasite artışının vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi
gerekmektedir.”
FATİH ŞENER: İRAN VE TÜRKİYE KOL KOLA BÜYÜYEBİLİR
İran’a ambargonun kalkmasıyla önemli bir ticaret potansiyelinin
harekete geçeceğini vurgulayan UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ise,
“Türkiye ile İran bölgenin tedarik zinciri konusunda birbirini tamamlayıcı
özelliğe sahip iki ülkesi. Geçtiğimiz aylarda İran ile Türkiye arasında
‘Kolaylaştırılmış Ticaret Anlaşması’ yapıldı. Bu anlaşmayla İran’dan gelecek
birçok tarım ürününde ve Türkiye’den gidecek birçok sanayi ürününde vergi
indirimi hayata geçirildi. Ambargonun kalkmasıyla birlikte bu anlaşmanın da
etkisiyle iki ülke arasındaki ticaret artacak ve taşımacılık da buna paralel
olarak gelişecektir” diyor. Şener, dünyaya entegre olmuş bir İran’ın hem bölge
itibariyle hem de özellikle Türkiye için önemli bir avantaj sağlayacağını
söylüyor. İran’ın Avrupa ile karayolu ticaretinin büyük bir bölümünün Türkiye üzerinden
yapılacağına dikkat çeken Şener şunları aktarıyor: “Bu durum Türkiye’nin transit konumunu
güçlendirecektir. Türk ve İran lojistik sektörü arasında önemli bir işbirliği
fırsatı yaratacaktır. Bu işbirliği, iki ülkenin de lojistik performans endeksinin
gelişimine fayda sağlayacağı kesin olup, iki ülkenin dünyadaki sıralamasını
daha üst sıralara getirecektir. Türk taşımacılarına kendi taşımacıları ile aynı
haklarda eşit davrandığı sürece İran'ın uluslararası teamüllere göre lojistik
açısından gelişmesi Türk nakliyecilerine fayda sağlayacaktır. Sonuç olarak;
Türkiye İran’ın lojistik başarısından ve İran da Türkiye'nin lojistik
üstünlüğünden faydalanacaktır.”
Şener 15 Ocak’ta İran ve Türkiye arasında imzalanan
anlaşmada yer alan maddelere İran’ın riayet etmediğini, bunun da Türk
nakliyecileri zorladığını söylüyor. Rakamlar Türkiye’den İran’a yapılan
ihracatın %30 oranında arttığını gösterse de durumun pek böyle olmadığına
dikkat çeken Şener, “İran’ın Türk araçlarına yaptırımları Türk araçlarının Orta
Asya taşımalarını yapamaz hale getiriyor. Türk araçları Orta Asya yüklerini
İran’a kadar taşıyor ve yükleri İran plakalı araçlara aktarmak zorunda
bırakılıyor. 2014 yılının ilk altı ayında Türk araçlarının İran’a yaptığı
taşıma sayısı 17.500 iken 2015’in aynı döneminde bu sayı 20.900’e çıkmış, yani
Türk plakalı araçların İran’a ihracatındaki pazar payı %46’dan %54’e
yükselmiştir. Ancak aynı dönemde Türkiye’nin İran üzerinden Orta Asya
ülkelerine yapılan taşımaları düşmüştür. Kısacası Türk araçlarının İran’a ihracatında
%9’luk pazar payı artışı gibi görünse de bu artış Orta Asya taşımalarına düşüş
olarak yansıyor” diyor.
KOSTA SANDALCI: PASTAYI EŞİT ŞEKİLDE PAYLAŞARAK
KAZANABİLİRİZ
FIATA Karayolu Çalışma Grubu Başkanı Kosta Sandalcı, İran’a
ambargonun kaldırılmasının Türkiye lojistik sektörüne yansımalarının çok da
pozitif olmayacağını düşünüyor. Kalan 5-6 aylık süreçte gerekli önemleri almaz
ve ılımlı bir politika izlemezse bu süreçten Türkiye’nin faydadan çok zarar
göreceğine dikkat çeken Sandalcı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ambargo
sürecinde Mersin Limanı İran’a giden yükler için transit olarak kullanılıyordu.
Ancak ambargonun kalkmasıyla Bandar Abbas Limanı eski gücüne kavuşacak ve
Mersin Limanı’na rakip olacaktır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne baktığımızda;
Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan gibi ülkeler Bandar Abbas’ın kapalı olması
nedeniyle Mersin Limanı’nı kullanıyordu. Türk tırları bu ülkelerden ihracat
yüklerini alıp, İran üzerinden transit geçip Mersin Limanı’na getiriyor ve bu
yükler buradan gemiyle Amerika, Japonya, Çin gibi dünyanın birçok ülkesine
gönderiliyordu. Bu aslında ‘sol kulağı sağ elle göstermek’ yani kolay ve kısa
yoldan yapılabilecek bir işi, zor ve dolambaçlı yoldan yapmak anlamına
geliyordu. Ancak Bandar Abbas açılınca bu ülkeler eskiden olduğu gibi kolay
olan yolu seçip, bütün nakliye işlemlerini bu liman üzerinden yapacaklardır.
Bandar Abbas ile birlikte karşısında bulunan Dubai Limanı da güçlenecektir.
Bandar Abbas’ın tekrar güçlenmesinin, Türk limanlarının özellikle de Mersin
Limanı’nın zayıflaması anlamına geldiği kesin. Türkiye’nin bunları görerek
İran’a karşı bundan sonra sert değil, daha yumuşak, daha insancıl, daha
uzlaşıcı bir politika izlemesi gerekiyor. Yine lojistik pastasının
paylaşılmasında ‘büyük kısmını biz alalım, küçük kısmını karşı tarafa verelim’
şeklinde bir yaklaşımı geride bırakması gerekiyor. 5-6 ay sonra İran’da
dengelerin değişeceğini görerek en azından pastayı eşit bir şekilde paylaşmayı
önerebilir. Türkiye bir adım atar ve el uzatırsa İran’ın da pozitif yaklaşım
içinde olacağına inanıyorum. Ancak ipleri gererse maalesef Türkiye zararlı
çıkacaktır.” Sandalcı bu tabloya rağmen Türkiye’nin elinde önemli bir koz
olduğunu hatırlatarak, “Ambargonun kalkmasıyla birlikte Avrupa’dan İran’a çok
büyük bir yük akışının olacağı kesin. Bu taşımalar Karadeniz’in kuzeyinden
değil Türkiye üzerinden yapılacağından ülkemiz İran için önemli bir transit
merkez görevini üstlenecektir. Ciddi bir koz olan bu durum eşit paylaşım
şartları çerçevesinde kullanırsa Türkiye bu işten kazançlı çıkar ve yaşanacak
kayıpların da önüne geçer” diyor.
BETÜL BAŞER: BTK DEMİRYOLU BİRAN ÖNCE HAYATA GEÇİRİLMELİ
Mira Taşımacılık Satış ve Pazarlama Müdürü Betül Başer ise,
Türkiye ve İran arasında önümüzdeki yıllar için beklenen ticaret hacmi
artışının gerçekleşmesi için hem kültürel hem ticari bağlantıların
kuvvetlendirilmesi, karşılıklı ziyaretlerin artması ve en önemlisi de siyasi
açıdan istikrarın sağlanması gerektiğinin altını çiziyor. Başer, dış ticarette
yaşanacak artışların lojistik alanda da her iki ülke açısından gelişmeleri
beraberinde getireceğini söylüyor. Buna karşın atılması gereken adımların
varlığına dikkat çeken Başer, şunları aktarıyor: “İlk olarak, İran’la Türkiye
arasında bulunan sınır kapılarında geçişlerin hızlandırılması ve kapıların
kapasitelerinin artırılması gerekmektedir. Karayolu taşımacılığında özellikle Türkiye’nin güney bölgesinde var
olan atıl kapasite tır ve kamyon stoklarında hareketlilik oluşmasını
bekliyoruz. İşlerin hızlı ve kolay ilerleyebilmesi için özellikle gümrüklerdeki
işleyişimizi hızlandırmalıyız. İran ile karayolu taşımacılığımızda da öncelikli
olarak atacağımız adım Gürbulak Sınır Kapısı’nda ‘tek beyan” sistemini hayata
geçirmek olmalı. Bilindiği üzere demiryolu taşımacılığı maalesef ülkemizde çok gelişmiş
değildir. Rota üzerindeki Van-Tatvan
arasındaki feribot seferleri daha sıklıkla gerçekleştirilmesi halinde demiryolu
verimliliği artırılarak yükleme kapasitesindeki alternatif güzergahların
oluşturulması ayrı bir konu olarak beklentilerimiz içerisine girmektedir.
Bunlara ek olarak; denizyolu taşımacılığı hem konteyner hem açık yük
gemisi olarak önem kazanacaktır. Ambargo
sonrası global denizyolu konteyner hatlarının servislerini durdurması, pazarda
NVOCC olarak servis veren konteyner hatlarına fırsat yaratmıştı. Hem pazarın
büyümesi hem de global konteyner hatlarının pazara tekrar dönmesi bir
hareketlilik kazandıracak ve beklentileri karşılayacak başka bir taşıma modeli
olacaktır.” Ambargonun kaldırılmasıyla gelecek yatırımların da etkisiyle uzun vadede
İran’ın Ortadoğu’nun lojistik merkezi olma yolunda kendini geliştirebileceğine
dikkat çeken Başer, “Özellikle Çin pazarından Kafkas, Azerbaycan ve
Türkmenistan’a İran üzerinden ticaretin daha efektif olması, Türkiye’nin bu
trafikte kan kaybına neden olacaktır. Bu transit ticarette pazar kaybetmemek
için Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu hattının bir an önce hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Avrupa pazarında bir sıkıntı yaşanacağını pek düşünmüyoruz,
azalma olsa da Türkiye yine bazı rotaları elinde tutacaktır” diyor. Mira
Taşımacılık’ın son yıllarda İran’da vermiş olduğu servislerle bölgede güçlü bir
lojistik firması haline geldiğinin altını çizen Başer, şunları ekliyor: “İran,
her zaman kuvvetli ilişkilerimizin olduğu,
pazarda ismimizi duyurduğumuz bir
bölgedir ve gücümüzü ve iş hacmimizi artırmaya yönelik aktiviteler devam
edecektir. Ülkemizin izleyeceği politika ışığında mutlaka her firma gibi bizler
de bu alandaki başrol oyuncalarından biri olmayı hedefliyoruz.”
TANER ANKARA: İRAN TÜRKİYE’YE RAKİP OLAMAZ
Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner
Ankara İran’a yönelik ambargonun kaldırılmasının Türkiye için avantaj ve
dezavantajları birlikte barındırdığını vurgulayarak şunları aktarıyor: “Bazı
ülkeler ambargo sebebiyle İran’a direkt satış yapamıyor. Örneğin Fransa’dan
yola çıkan bir ürün direkt olarak İran’a ulaşamıyor. Durum böyle olunca ürün
Fransa’dan Türkiye’ye geliyor. Türkiye’den de İran’a satışı gerçekleşiyordu.
Türkiye bu durumda kazançlıydı. İki defa taşıma gerçekleşiyordu. Ambargo
kalktığında Avrupalı firma direkt satış yapabilecek. Bu bir dezavantaj.
Avrupa’dan Türkiye’ye yapılan taşımalarda ve Türkiye’den İran’a yapılan
taşımalarda bir azalma görülürse bunun nedeni İran’a olan ambargonun kalkması
olacaktır. Avantaj kısmına gelince, bölge Avrupa ülkeleri için direkt satış
yapılabilen bir pazar olarak görülecek. İran’a daha fazla ürün satmak
isteyecekler. Bunun için Türkiye’deki lojistik firmalarından yararlanmayı
tercih edeceklerdir.” Ankara, ambargo kalksa da İran’ın lojistik merkez
olabileceğini düşünmüyor. Bunun nedenini İran’da her an bir iç karışıklık ya da
siyasi kriz yaşanabilme ihtimaline bağlayan Ankara, “Türkiye’de de son
zamanlarda terör olayları yaşanıyor, ancak hiçbir zaman Suriye ya da Irak gibi
olmadı. Aynı zamanda ülkemizin jeopolitik konumu, denizyolu ve havayolu
imkanları değerlendirildiğinde İran’dan çok daha avantajlıyız, kısa vadede
rakibimiz olmaları söz konusu dahi olamaz” diyor.
HAKAN KELEŞ: YATIRIMLAR ARTACAK
Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Keleş
ise, İran’ın özellikle coğrafi konumuyla Türkiye için büyük önem taşıdığını
vurguluyor. Ambargonun kalkmasıyla gelecek yıl Türkiye-İran arasındaki ihracat
miktarının %35 artacağının öngörüldüğünü aktaran Keleş sözlerini şöyle
sürdürüyor: “Yaşanan bu olumlu gelişmeler lojistik sektöründe de bir
hareketliliğe neden olacak. Mısır’la lojistik anlaşmasının Nisan ayında
bitmesi, karayolu kotaları ve sürücü vizeleri gibi ‘tarife dışı kısıtlamalar’
sektörü olumsuz etkiledi. İran’a yönelik ambargonun kaldırılması lojistik
sektörü için yeni bir umut oldu. Türkiye’de makine, perakende ve otomotiv başta
olmak üzere, pek çok sektör bu ülkeyi yakından takip etmeye başladı. Ambargonun
kalkmasının yanı sıra İran’ın bir geçiş ülkesi olması da bizim için önemli.
İran ile yaşanan gelişmelerin akabinde bu yeni pazar lojistik şirketlerini ve
onların İran’a yapacakları yatırımları hızlandıracaktır. Sertrans olarak
kesintilerle de olsa yıllardır İran’a komple ve parsiyel taşıma hizmeti
vermekteydik. İki ülke arasında uluslararası ticaretin artması ve bu bölgeyle
iş yapan firmaların giderek çoğalması İran’a da direkt hat açmamıza olanak
vermekte. Böylelikle 26 yıllık deneyimimiz ve yüksek kalitede verdiğimiz hızlı
hizmetlerimizle bu bölgeyle iş yapan sektör ve firmalara büyük bir maliyet ve
rekabet avantajı kazandıracağız.” Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa
arasında bir aktarma merkezi ve köprü oluşturmasından kaynaklanan avantajlı
konumu ile Türkiye’nin lojistik üssü adayı olarak görüldüğünü belirten Keleş,
“Yaşanan bu gelişmeler ile birlikte konum olarak da avantaja sahip olan İran,
Türkiye’nin lojistik merkezi olma hedefinde rakip olarak görülebilir. Ancak
fiziksel ve kurumsal altyapı eksikliklerimizi giderdiğimiz zaman lojistik
merkez olma hedefinde bizi İran karşısında öne geçirebilir. Lojistik ağın
geliştirilmesi ve dış ticaret politikalarının iyileştirilmesi Türkiye’nin
atması gereken adımların başında gelmektedir” diyor.
Kaynak: Lojistik Hattı