Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin (DHMİ) Genel Müdürü Serdar Hüseyin Yıldırım, gazetecilerle bir araya gelerek gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Yeni havalimanı, havacılık tazminatı konusunda merak edilenleri cevapladı.
Geçtiğimiz Şubat ayında görevden alınarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı müşavirliği görevine atanan Orhan Birdal'ın yerine atanan Serdar Hüseyin Yıldırım, gazetecilerle bir araya geldi.
Florya'daki DHMİ Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen toplantıda Yıldırım önemli açıklamalarda bulundu. Bir aydır DHM Genel Müdürlük koltuğunda oturan Yıldırım, ilk kez gazetecilerle bir araya geldi. Kendi geçmişinden de bahseden Yıldırım, havacılık tazminatı, yeni havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı'na yapılacak ikinci pist ve gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
KISACA SERDAR HÜSEYİN YILDIRIM
Üsküdar doğumluyum. İstanbul’da büyüdüm. İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği 1978 girişliyim. Sonrasında Berlin’e yatay geçiş, Berlin’de havalimanı işletmeciliği ve havayolu işletmeciliğini tercih ettim. Yüksek lisansımı da bu sahada yaptım. Sonra Türkiye’ye döndük ve askerlik vazifesinden sonra başladık sektörde çalışmaya. İlk başladığımız şirket, Asil Nadir’in Noble Air’iydi.
2013’den sonra Türkiye’de bir şeyler yapmaya çalışırken, DHMİ konusu gündeme geldi. Tabi devlet tecrübemiz yoktu. Bu yüzden buralara gelmemiz biraz uzun sürdü. Bir ay kadar önce vazifeyi devraldık. Bir aydır yoğun bir şekilde çalışıyoruz kucağımıza aldığımız bir sürü nur topu gibi projelerle uğraşıyoruz. Gücümüz ve şartlar el verdiği sürece uğraşacağız. İdealist bir kafayla uğraşıyoruz. Bunu belirtmek istiyorum. Gençliğimdeki idealistliği kaybetmiş değilim. Gerçekten iyi bir şeyler yapmak istiyorum. Görev kabul etmemin sebebi de budur zaten. Yoksa ateşten gömlek gibi bir yerdir burası bizler gibi düşünenler için. Klasik devlet zihniyetinde olan için öyle olmayabilir. Her şey rutininde devam edebilir. Ancak biz öyle bakmıyoruz. Dünya standartlarında bir şeyler yapmak istiyoruz.
3. HAVALİMANINDA SON DURUM
Yeni havalimanı şu anda DHMİ’nin elindeki en önemli proje. Öncelikle bu proje çok gecikmiş bir proje. Bunu söylemem lazım. Keşke daha evvel başlasaydı, şu gün bitmiş olsaydı. Çünkü İstanbul hava trafiği zorlanıyor gerçekten. Atatürk Havalimanı istiap haddini doldurmuş durumda. Sabiha Gökçen ortada. Dolayısıyla bu havalimanı çoktan bitmiş olmalıydı. Biliyorsunuz belirtilen bir tarih var 2017’nin sonu gibi. Bu hedefin tutturulabilmesi için yoğun ciddi bir çalışma gerekiyor.
Şu anda inşaat başlamış değil bildiğiniz gibi. Zemin biraz problemli olduğu için henüz o zeminin ıslahıyla uğraşıyorlar. Medyada da çokça görülüyor. Tabi İstanbul’u önünüze koyduğunuz zaman o çapta bir havalimanının sığabileceği başka bir yer yok çok uzağa gitmemek kaydıyla. Şu andaki yer de ciddi bir mesafe aslında. İyi bağlantılar yapılmazsa sıkıntılar olabilecek bir mesafede. Ancak bağlantı meselesi paralel olarak yürüyor. Koordinasyon toplantılarına katılıyoruz. Bütün ikazlarımızı yapıyoruz.
Havalimanını yapmak yetmez, havalimanının entegrasyonunun da sağlanması lazım. Gerek hızlı demiryolu sistemleriyle, gerek yeterli karayolu bağlantılarıyla. Bu yapılmadığı müddetçe tek başına havalimanı bir anlam ifade etmez. Tabi bunun farkında herkes. Bununla ilgili koordineli bir çalışma yürüyor. Temennimiz, havalimanının ilk etabının açılışında İnşallah yeterli bağlantılar da kurulmuş olacaktır. 3. Köprü üzerinden hızlı tren hattı çok önemli bir bağlantı, bu bağlantı hem Sabiha Gökçen’i bağlayacak, hem de yeni havalimanını birbirine bağlayacak. Böylelikle iki havalimanı da birbirine entegre olmuş olacak. Gayrettepe’den bir metro hattı ki o da çok önemli bir bağlantı. Şehrin içinden direk havalimanına geçişi sağlayacak. Ve diğer karayolu bağlantılarıyla birlikte bunlar paralel olarak bitirildiği takdirde sadece İstanbul’un değil, hem Türkiye’nin hem de bana göre dünya havacılığının durumunu etkileyecek çapta bir projedir.
Fiili inşaata başlama tarihi, şu anda Mayıs ayı gibi görünüyor. O zamana kadar gerekli çalışmalar tamamlanacak.
GELECEĞE YÖNELİK PLANLARINIZ VAR MI?
DHMİ Genel Müdürü Serdar Hüseyin YıldırımTabii ki var. Bu göreve gelebileceğimi düşünmezden evvel de hayal ettiğim bazı şeyler var. Doğru planlayabilirsek, hayallerimizi gerçekleştirebiliriz. Bu hayalde şudur; açıkçası benim vizyonum da budur, bunu yapmaya çalışacağım.
DHMİ Türkiye’nin güzide kuruluşudur. Ciddi potansiyeli olan, tecrübesi olan bir kurumdur. Ancak DHMİ, Türkiye sınırları içerisine hapsolmuş vaziyette. Benim vizyonum bu kurumu dünyaya açmaktır. Global hale getirmektir. Sınırlarının Türkiye dışına çıktığı, Türkiye dışında da büyük işler yapacak bir yapıya kavuşturmaktır.
Tabii bunun zor bir iş olduğunu biliyorum. Ama bu yönde çalışacağız. Bunu bazı yerlerde açıkladım. Ancak bununla ilgili bir yol haritanız var mı derseniz, henüz yok. Bu ham bir fikir. Tabii ki siyasi iradenin de buna evet demesiyle çok hızlı mesafe alabileceğimiz, gerçekleşebilecek bir fikir.Havayolu tarafında olduğum zamanlardan da bildiğim dünyadaki birçok kuruluş ki bunlar DHMİ kadar gücvü ve potansiyeli olmayan kuruluşlardır.Bunlar dünyaya açıldı ve çok ciddi işler yapıyorlar. Biz de yapabiliriz.
DHMİ gitse, Afrika’da ilişkilerimizin olduğu bir ülkeye; tabi belli bir fizibilite çalışmalarından sonra, tespit edilen ülkeye DHMİ dese ki; sizin dökülen meydanınızı biz alsak yenilesek, ya da sıfırdan bir meydan yapsak. Sonra burayı 20-25 sene işletip devretsek. Bizim yap-işlet-devret modeli gibi.
Afrika ya da dünyanın bazı ülkelerinde bu teklifin bence üzerine atlarlar. Para çıkmayacak onlardan. Yatırımını biz yapacağız, bizim o gücümüz var. Türkiye’deki örnekler bunun yapılabileceğini gösteriyor zaten. Bizim ihale ettiğimiz örneklerle özel şirketlerimizin nerelere geldiği herkesin malumu.
Tabi mevzuat buna her yönüyle müsait değil. Ancak bazı şeyler değişebilir. Düzenlenen kanunla yurtdışı ihalelerine katılma durumumuz var. Bunun önü açıldı. Özellikle finansman ve işbirlikleri konusunda bazı değişikliklerle bu pekala yapılabilir. Ben Afrika’da, Asya’da hatta Latin Amerika’da, yani Avrupa hariç her yerde diyebilirim. Çünkü Avrupa tükenmiş bir yer. Yani Avrupa’da böyle bir şeye ihtiyaç olmaz. Fakat onun dışında dünyanın her yerinde bu tip projeleri yapabileceğimizi düşünüyorum. Tabi bunlar için DHMİ’nin içerisinde de bazı dönüşümleri yapmamız gerekecektir. Bu da olmayacak bir şey değil.
Bunu özelleştirme manasında söylemiyorum. Farklı şirketler kurulabilir, iştirakler olabilir, çeşitli yöntemleri var. İlla özelleştirme manasında söylemiyorum. Öyle bir durum gündemimizde yok. Bazı şirketlerle işbirliği yapabiliriz. Bu TAV da olabilir, diğer şirketler de olabilir.
Örneğin biz havalimanı yapıyoruz. Havalimanının radarını, ILS’ini, asansörünü, yürüyen merdivenini başkası getiriyorsa, bunun çok i kıymeti kalmıyor. Böyle bir projeyi dışarıda yapsak da bununla fazla övünemeyiz. Çünkü yarıdan fazlası yinen yabancıların olacak demektir. Benim kafamdaki bu değil. Biz bunları da sıra sıra, adım adım millileştirelim.
SMART PROJESİNDE NEREDEYİZ?
Aynı soruyu ben de sordum. İki hafta evvel orada brifingimizi aldık. O da çok gecikti maalesef. Aslında Smart’ta başlangıçta geç kalınmamış. Projenin seyri esnasında bazı olumsuzluklar nedeniyle proje çok uzamış. 3 senede bitmesi planlanan proje, bugün 6 yılı geçti. Halen devreye alınmış değil. Ancak devreye alınmak üzere. Her türlü testleri yapıldı. Hazırlayan firmada son testleri yapmak için, devreye almak için önümüzdeki günlerde Ankara’da olacak. SHGM ile de görüşmelerimiz devam ediyor. Dün Bilal Ekşi ile de görüşme yaptık bu konuda.
Şu tarih demeyeyim ama çok kısa sürede, bu ay çıkmadan Smart’ı devreye alma kararlılığındayız. Her türlü deneyi yapıldı. Geçtiğimiz günlerde yaşanan elektrik kesintisi gibi senaryolardan tutun, terör saldırı dahil, hepsi ön görülerek gerekli çalışmalar yapıldı. Hepsinden başarıyla geçti. Yedekli bir sistem. Dolayısıyla şu anda gecikmişliğinin dışında bir sıkıntı yok. İnşallah bu ay sonunu görmeden devreye alacağız.
“GENEL HAVACILIĞIN GELİŞMESİ LAZIM”
Altyapı sadece yeni havalimanları, veya bir takım modern teçhizat olarak anlamayalım. Aslında Türkiye’de havacılık altyapısı gelişmiyor. Bizim genel havacılığı geliştirmemiz lazım. Bu işin en temeli, Avrupa’da, Amerika’da baktığınız zaman, küçük uçaklar, planörler vesaire ile genel havacılıkla alt yapının gelişmesi esas mümkündür. Yani tabana yayılması. Evet uçaklarla tanıştık, herkes uçağa biniyor. Bu elbette büyük bir gelişme.
Benim gündemlerinden bir tanesi de budur. Seçimden sonra İnşallah genel havacılık maksatlı bir toplantı düzenlemeyi düşünüyorum bütün paydaşlarla. Sadece genel havacılık. Bunda business aviation olur, sportif mesele olur, taksi olur, ambulans, pilot eğitimi ya da turistik maksatlı çalışmalar olur. Tüm bunların katılacağı bir çalışma planlıyoruz. Zamanı henüz belli değil ama bu sene içerisinde yapacağız. Bu konu çok önemli. İnsanlar havacılığı gerçekten yaşayarak alırsa, tabana yayılırsa bu iş, o zaman daha sağlıklı yürüyebilecek havayolları kurmak mümkün olabilir.
KADRODA DEĞİŞİKLİK OLACAK MI?
Kadroda değişiklik gerekebilir. Ancak kamu kurumu olduğu için burası, tabi özeldeki gibi rahat değilim bu konuda. DHMİ kadrosu çok tecrübeli bir kadro. Asıl sıkıntımız, şahısların kendilerinden ziyade memur zihniyetinde. Bunu aşabilirsek, bir dönüşüm sağlayabilirsek, yani Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş meselesinde değil, Ahmet gidip Mehmet geldiğinde, o da aynı zihniyette çalışırsa bir şey değişmez. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken o memur anlayışını değiştirmek. Tabi bu da kolay bir şey değil. Bana garip geliyor tabii ki. Çünkü biz havacılar hızlı hareket etmeye alışmışız. Hızlı hareket etmek zorundayız, her şeyi önceden planlamak zorundayız. Uçağın önünde gideceksin. Hocalarımız bize öyle öğretti.
Dolayısıyla dönüştürülebilir ancak olay bir iş değil. Çalışacağız. Üst ve alt kadrolardaki yönetici arkadaşlarımızın bizim ne istediğimizi anlayacağını düşünüyorum.
Doğruyu insanların önüne koyduğunuzda kabul ederler. Kabul etmiyorlarsa orada bir art niyet vardı. Sırf değişiklik yapmak için değiştirmek iyi bir şey değildir. Çözüm de değildir. Ben o tip bir yönetici değilim. Bence isimlerden ziyade zihniyetin dönüşümü daha iyi.
ATATÜRK HAVALİMANI’NIN DURUMU NE OLACAK?
Evet. Çeşitli rivayetler var. Bende tam olarak bilmiyorum şu anda ne olacağını. Ancak şahsen Atatürk Havalimanı’nın havalimanı olmaktan çıkarılmasını doğru bulmuyorum açıkçası. Tabi bu siyasi de bir karardır neticede. Bizim fikrimizi de alacaklardır. Biz de beyan edeceğiz ama son karar bizde değil. Dediğim gibi kendi fikrim; Atatürk Havalimanı’nın yine havalimanı olarak devam etmesi ancak, belli sahalarına inhisar etmesi. Yani yolcu ve yük taşımacılığı konusunda çalışmaması. Çünkü THY’nin de burada bir durumu. Dev bir operasyonu ikiye bölemezsiniz. Ana üssünüz iki tane olmaz. Yoksa transferde korkunç sıkıntılar yaşanır. BU Sabiha Gökçen Havalimanı’nda belli ölçüde denendi, çok zor olduğu görüldü.
THY haklı olarak şunu söylüyor; ben bütün operasyonumu AHL’den oraya geçiririm. Yani buradan şuraya uçayım, oradan da şuraya uçayım gibi bir şey yapamam. Bu da çok doğrudur. Transfer yolcularının bu kadar arttığı, Türkiye’nin bir transit merkezi haline geldiği yerde böyle bir şey bana göre ölümcül bir hata olur. Kabul edilemez. O yüzden Avrupa yakasındaki yolcu trafiğinin tamamı yeni havalimanına geçecektir.
Kargoya gelince; ‘kargo burada kalsın’ görüşüne katılmıyorum. Çünkü yeni havalimanı bunları kaldıracak kapasitede yapılıyor zaten. Burada genel havacılık olabilir. Hava taksiler, ambulanslar, eğitim gibi şeyler için kullanılabilir. Business jetler kullanabilir. VIP kullanabilir. Devlet uçuşları olabilir. Gerek bizim, gerekse misafir devlet büyüklerinin uçakları buraya inebilir. Burada park edebilir. Ona göre bir güvenlik sağlanır. Benim şahsi görüşüm böyle olması yönünde.
DHMİ Genel Müdürü Serdar H. Yıldırım, İstanbul'da gazetecilerle bir arya gelerek gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
HAVACILIK TAZMİNATI KONUSU
Ciddi bir sıkıntı bu. Maalesef personelimizde de belli bir huzursuzluğa sebep olmuş. İşin kötü tarafı, bu konuda herkesi tatmin edecek bir çözüm bulmak neredeyse imkansız. Çünkü Eurocontrol bunu şartlı veriyor. Sadece Eurocontrol’ün ilgili olduğu hizmetlerin verildiği birimlerin bundan istifade edeceği söyleniyor. Özellikle Türkiye’nin üzerinden yapılan uçuşlarla ilgili hizmet veren. Bu para bunlara verilecek gibi konmuş. Tabi uzun zaman olmuş bu iş olup biteli. Bu sadece DHMİ’nin, hatta Ulaştırma Bakanlığı’nın da inisiyatifinde olmamış, Maliye Bakanlığı devrede olmuş, başka bakanlıklar devreye girmiş, hazine girmiş, Yüksek Planlama Kurulu girmiş vs. birçok devlet birimi işin içine girmiş ve bir takım kararlar alınmış. Bu kararlar alınırken de aslında çok da girift tablolar oluşturulmuş. Personel birkaç kategoriye ayrılmış, bir salt bu işe hizmet verenler, bir yarı yarıya görülenler, biraz ilgili olup biraz olmayanlar, bir de hiç ilgili olmayanlar gibi kategoriler olmuş. Bunlara farklı oranlarda, yüzdelerde bu tazminatın dağıtılması kararlaştırılmış. İşin ilginç tarafı, mevzuat haline getirilerek, bize verilmiş.
Maalesef çoğu personelimiz, bunları benim değiştirmeye yetkim olduğunu düşünüyor. Benim böyle bir yetkim yok. Bir haksızlık var mı? Haksızlık olarak görülebilir. Çünkü maaş işi hassas bir iş. Mesela bana şunu söylüyor, ben haklı görüyorum; ben elektronikçiyim, bu arkadaşım da elektronikçi. Aynı okuldan mezun olmuşuz. Hizmet süremiz yaklaşık aynı. Ama o seyrüseferde çalışıyor. Ben diğer tarafta çalışıyorum. O benden şu kadar fazla maaş alıyor. Bu hak mı, adalet mi diyor. Böyle baktığınızda haksızlık gibi görünüyor. Ama yapacak bir şey yok. Beni de o tarafa alın diyor. Herkesi o tarafa alırsak, orada öbür işleri yapacak personel kalmayacak.
Yani açıkçası çıkmaz bir durum. Belki en başta, rakamların birbirine yakın olması sağlanabilirdi diye düşünüyorum ancak olmamış geçmiş bu şekilde. Bu saatten sonra bunu değiştirecek şansımız da yok işin kötü tarafı. Tek yapmamız gereken, arkadaşlarımıza bunu iyi bir şekilde anlatmak ve bunu başka şekilde telafi etmek. Onun üzerinde de kafa yoruyoruz. Yani meydanlarda diğer birimlerde çalışan arkadaşlarımız da bundan çok müşteki. Apron memurlarımız, ARFF memurlarımız vs. onlarda bu durumdan şikayetçi. Biz de bu işin içindeyiz diyorlar. Haklılar. Fakat işte o tazminat şartlı olarak verilmiş. Bu huzursuzluğu en aza indirmek için neler yapabiliriz, nasıl bir telafi yöntemi bulabiliriz diye üzerinde düşünüyoruz. Ama kolay da bir şey değil. Elimiz kolumuz bağlı durumda tazminat konusunda.
THY MACERASININ BİR HİKAYESİ VAR MI?
Üyelikten çıkmamız, bu son genel kurulda oldu. Başbakanlığın düşüncesi, bizim havayolu tecrübemizden orada istifade etmek idi. Bildiğiniz gibi genel kurulda önemli kararlar alındı. Hamdi Bey görevinden ayrıldı. Tabi bu THY için önemli bir değişiklik. İlker Aycı Bey geldi. Temel beyin pozisyonu değişti. Yeni arkadaşlar girdi. Yeni bir sayfa açıldı. Bizim burada bulunmamamızın daha uygun olacağını düşündü başbakanlık. Dolayısıyla bizim de bir itirazımız olmadı.
Türk Hava Yolları’nda hiç çalışmadım. Genel müdürlük değil ama THY’de söz sahibi olmayı isterdim. Böyle bir hayalim vardı. Önümüze bakıyoruz artık.
ORDU-GİRESUN VE YÜKSEKOVA HAVALİMANI NE ZAMAN AÇILACAK?
Ordu-Giresun için 30 Mart tarihi verilmişti. Gittikten sonra baktık, mümkün değil açılmaz. Çünkü yağışlı bir bölge. Rutubetli bir bölge. Alçı yapılıyor, kurumuyor. Dolayısıyla Bakanımız, Başbakanımız hatta Cumhurbaşkanımıza kadar gitti bu iş. Onlar da kabul etti ve açılış ertelendi Nisan’ın sonuna doğru. Nisan sonunda açılır, operasyon Mayıs ayında başlar hiçbir problem olmaz.
Yüksekova Havalimanı’nı da Mayıs sonunda açacağız İnşallah. Tarih de verdim hatta. 25 Mayıs’ta buraya uçak inecek dedik. Tek şartla, çok beklenmedik bir problem olmadığı sürece.
SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI 2. PİSTİ NE ZAMAN YAPILACAK?
Oraya da gittim. Brifing aldım. Şimdi Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki farklılık, orası Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın sahipliğinde bir yer. İşletmecisi ayrı, sahibi ayrı. Biz sadece kulede varız orada. İstanbul için çok önemli bir havalimanı.
İkinci pist meseli iptal olmadı. İkinci pistin ihale görevi bize verildi. Biz yaptık. Sadece, kaybeden firma Kamu İhale Kurumu’na gitti. İtirazda bulundu. O yüzden başlayamamış olduk. Fakat o dava sonuçlandı. Reddedildi o itiraz. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde ikinci pistin yapılmasına başlayacağız. Eğer herhangi bir mahkeme süreci olmazsa, hemen başlayacağız. Oradaki tek pistte de sıkıntılar var. Gece saat 01.00’den 05.00’a kadar kapatılarak 4 saatlik bir çalışma yapılacak.
Nur topu gibi dediğim sorunlar bunlar işte. Çukurova Havalimanı var. Orada da sıkıntılar var. Şu anda tüm Türkiye’yi tarıyorum. Aciliyet sırasına göre sıraya koyup bunları çözmeye çalışıyoruz. Sabiha Gökçen bizim için önemli. İkinci piste hemen başlarsak bitiş süresi bir, bir buçuk yıl sürecek. Tamamlandıktan sonra da orası bizi çok rahatlatacak.
Kaynak: Ulaşım Online