Etkisi azalsa da hala riskleri ve kırılganlıkları ile ekonomileri ‘temkinli iyimser’ olmaya zorlayan küresel kriz, cari açık gibi bir çok kalıcı sorununa rağmen ölçülü büyümesi sayesinde Türkiye bugün hala, sadece bulunduğu bölgede değil, tüm dünyada, yatırım fırsatları açısından dikkatle takip edilen bir ülke konumunda.
Çevre ülkelerde yaşanan siyasi sorunların ekonomik yansımaları kadar iç siyasetteki gerginliğin etkisi ile zaman zaman artan belirsizlik ve volatiliteye rağmen, Türkiye 2014 yılının ilk çeyreğinde beklentilerin aksine yüzde 4,3 oranında büyüdü. İhracatın 2,7 puanla desteklediği büyümenin yılın ikinci yarısında da devam etmesi, içerde ve dışarda yaşanan tüm sıkıntılara rağmen 2014 yılının yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme ile tamamlanmasını bekliyoruz.
Türkiye'nin hikayesine olan ilgi ve yatırım ortamı olarak önemi ve cazibesini sürdürdüğünün göstergelerinden biri de birleşme -satın almaların hacim ve sayısında diğer dünya ülkelerinden pozitif olarak ayrışıyor olması. 2010 yılında başlayan, 2011 ve 2012'de devam eden yatırım iklimindeki olumlu hava, 2013 yılında kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye'nin kredi notunu artırması ile daha da arttı.Her ne kadar birleşme-satın almalarda hacim olarak bir azalış söz konusu olsa da, 2013 birleşme ve satın alma işlem sayısında rekor kırılan bir yıl oldu. 2014 yılına yönelik beklentiler, birleşme ve satın alma işlemlerinde hareketliliğin devam edeceği ancak bu kez işlemlerin daha çok küçük ve orta ölçeklerde olacağı şeklinde.
Bu yılın ilk çeyreğinde gelen verileri değerlendirdiğimizde de özellikle doğrudan yabancı yatırımlarda hemen hemen her sektör için farklı oranlarda düşüşler yaşandığını görüyoruz. Buna rağmen 2014 yılında, 2013 yılındaki 20 milyar dolarlık işlem hacmin korunması bekleniyor.
Birleşme-satın alma performansını ulaştırma başlığı altında lojistik ve taşımacılık sektörünü açısından değerlendirdiğimizde, 2013 yılında işlem hacmi açısından enerji sektörünün hemen ardından ikinci sırada yer aldığını görmekteyiz. Tespitlerimiz, özel sermaye fonlarının ağırlıklı olarak ilgi gösterdiği Türkiye'de, 2013 yılını 15 işlem ve 2,6 milyar dolarlık birleşme-satın alma ile kapatan sektörümüzün, bu yıl önemli sayıda yerli ve yabancı şirket birleşmeleri ve satın almalarına sahne olacağı yönünde.
Ülke ihracatında önem arz eden ve başta Suriye, Irak ve Mısır olmak üzere çevre ülkelerde yaşanan siyasi gerginlikler ile AB ekonomisindeki sınırlı toparlanmanın yansımalarını da göz ardı etmeden, genel olarak Türkiye'de devam eden olumlu yatırım iklimi, ulaştırma alanındaki gerek yatırımlar gerekse özelleştirme ve serbestleştirmeye yönelik önemli adımlar, esnek ve girişimci yapısı ile lojistik ve taşımacılık sektöründeki dinamizmi desteklemeyi sürdürüyor.
Sektörümüzde yaşanan bu gelişmeleri değerlendirmek, üyelerimizi bilgilendirmek, yurt içi ve yurt dışında olası yatırım, birleşme ve satın alma girişimlerine hazırlıklı olmalarını sağlamak amacıyla geçtiğimiz ay, tüm dünyada en üst düzey sektör uzmanlığı ile müşterilerine denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan PriceWaterhouseCoopers Türkiye ile ortaklaşa bir seminer düzenledik.
Lojistik ve Taşımacılık Sektöründe, "Kurumsallaşma ve Kurumsallaşmanın Birleşme-Satın Almalardaki Etkileri" konulu seminerde, başta sektörümüzün gündeminde yer almasına ragmen henüz ciddi adımlar atamadığımız ve eksikliğini hissettiğimiz kurumsallaşma konusu olmak üzere birleşme-satın alma ile kurumsallaşmanın birleşme-satın almalara olan etkilerini konuştuk.
Dernek üyesi firmalarımızın sahipleri, ortakları ve üst düzey yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu toplantıda, PwC Türkiye uzmanları tarafından kurumsallaşmaya ilişkin bir yol haritası çizilirken, birleşme-satın alma sürecini etkileyen unsurlar ve bu süreçlerde kurumsallaşmış firmaların kazanımlarının ne olacağı ortaya kondu.
Türkiye’nin uzun dönemli hedefleri içerisindeki anahtar rolünü düşündüğümüzde lojistik ve taşımacılık sektörünün kurumsallaşma yönünde atması gereken önemli adımlar olduğunun bilincindeyiz. Kurumsallaşma gerekliliği şirketlerin büyüme hedeflerini belirlerken kesinlikle atlamamaları gereken bir unsur. Artan rekabet ortamında ve büyüyen hacimler karşısında yatay ve dikey olarak büyüme ihtiyacı bugün kaçınılmaz bir gerçek. Sektörümüzün önümüzdeki yıllarda büyüyeceği öngörüsünden yola çıktığımızda da bu aşamalarda geride kalmamak, daha güçlü ve dayanıklı bir sektör yapısının oluşturulması bakımından daha da önem kazanıyor.
Sektördeki her türlü birleşme, satın alma, satış veya halka arz işleminin kendisine özgü riskleri ve fırsatları içinde barındırdığını gözden kaçırmadan ,firmalarımızın söz konusu bu riskleri minimuma indirmek için birleşme ve satın alma öncesinde kurumsallaşmadan başlayarak kendilerini hazırlamaları, bu doğrultuda bir yol haritası çıkarmaları ve ajandalarını buna göre planlamaları öncelikleri arasında yer almalıdır.
Yabancı yatırımcıların merceğinde yer alan sektörümüzde, satın alma ve birleşmelerin önemli bir basamağı olan kurumsallaşma noktasında hatırı sayılır eksikliklerimiz olduğunun gün ışığına çıktığı bu toplantıda, son yıllarda oldukça hızlı büyüyen taşımacılık sektörünün belirli bir master plan dahilinde büyümesinin dizayn edilmemiş olmasının, mevcut potansiyelin tam olarak hayata geçirilmesinin önüne geçtiği ve büyüyen hacimlere rağmen kurumsallaşma eksikliğininin hala giderilemediğinin altını bir kez daha önemle çizmek gerekiyor.
Toplantımızda öne çıkan bir diğer önemli konu başlığı da, şirket kaynaklarının etkin kullanılarak performansın artmasında ve düşük maliyetli finansal kaynaklara erişimde, kurumsal yönetimin önemi oldu. PwC Türkiye uzmanları, sürdürülebilir yapılarda risklerin erken saptanması ve yönetimi için atılması gereken adımları konusu detayları ile paylaşarak, bu konudaki sorularımızı yanıtladılar.
Sonuç olarak; şirketlerimizin ihtiyaçlarını organik büyüme ile karşılayamaması, ilerleyen süreçte amaçlarından uzaklaşmaları ya da rekabette geri kalmalarına neden olurken, yeni pazarlara, varlıklara, teknolojilere, personele, fikri mülkiyet haklarına ve sermaye ve kredi kaynaklarına ulaşmaları için şirket birleşme ve satın almaları, stratejik bir seçenek ve karar olarak önlerine çıkacak.
Özellikle hızlı bir şekilde yabancı oyuncuların pazarda yer almaya başladığı ve ağırlığını hissettirdiği bir sektör yapısında, kuralların küresel rekabet şartlarına göre belirlendiğini, küreselleşme ve rekabet nedeniyle şirket satın almaları yoluyla gerçekleşen konsolidasyonların diğer şirketleri rekabette geride bıraktığını öngörmek ve buna hazırlıklı olmak gerekiyor.Şirketlerimizin, mevcut varlıklarını yeniden yapılandırırken, yeni pazarlara ve varlıklara olan ihtiyaçlarını da göz ardı etmeden, birleşme ve satın almaları gündemlerinde tutmaları, önümüzdeki süreç için önemli bir alternatif strateji olarak değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz.
Birleşme veya satın alma işleminin başından sonuna kadar tüm süreçlerde; strateji belirleme, finansal, vergisel ve hukuki konularda uzmanlardan destek alma, iş planlarının hazırlanması, finansal projeksiyon modellerinin oluşturulması, borç yapılandırması ve işlem sürecinde yer alan diğer danışmanlarla koordinasyonun sağlanması aşamaları hakkında bilgi sahibi olmak, şirketlerimizin küresel pazarın aktif oyuncuları arasında yer alma yolunda atacakları adımlar noktasında son derece faydalı olacaktır.
UTA KÖŞE YAZISI