Bakmayın siz son günlerdeki, ‘sağlığı ve siyasi geleceği’ ile ilgili haberlere. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan dün yine zıpkın gibi çıktı karşımıza. Çağlayan uzun bir süredir Türkiye’nin ihracatının artması, cari açığın azalması için büyük mücadele veriyor.
Dün yine çok önemli bir çalışmayı açıkladı. Bu çalışma teknoloji, Ar-Ge, patent, tasarım ve markanın firmaların rekabet gücüne etkisini içeriyor. Sonuçlar çok çarpıcı. Son 5 yılda ihracat yapan 114 bin 443 firma tek tek mercek altına alınmış. Bu firmaların ihracat hacmi, birim fiyatı ve finansal verilerinden yararlanılmış. 26 bin 780 firmanın patent, endüstriyel tasarım marka verilerinin yanı sıra 2 bin 688 firmanın yararlandığı kamu destekleri de göz önünde bulundurulmuş.
Çağlayan diyor ki, “Rekabet gücünü arttırmak artık dünyanın tüm ülkeleri için esas hedef. Hal böyleyken, 2023 hedeflerimize ulaşmak için vites değiştirmemizin zamanı çoktan geldi. 2023’e giden yolda fiyat bazlı değil kalite bazlı rekabete geçmeliyiz. Fiyat bazında rekabete devam edersek bugün Uzakdoğu’daki rakiplerimizin yerini yarın Afrika ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri alacak. Ucuz ve kalabalık işgüçleriyle daha düşük fiyata ürün üretip satabilen sonsuz sayıda rakibimiz olacak. Bu sarmaldan çıkmak için daha kaliteli, markalı ve yüksek katma değerli ürünleri üretmeliyiz.”
Zafer Çağlayan bunun içinde ihraç edilen malların yükte hafif ancak pahada ağır olması gerektiğini özellikle ekliyor. Almanya’nın, Kore’nin, Japonya’nın ve diğer pek çok ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası içinde sanayinin payının Türkiye’dekinden çok daha yüksek olduğuna da dikkat çekiyor. Sanayinin payı artmalı derken bir de hatırlatma yapıyor: “Bu pay artarken daha yüksek teknolojili, daha yüksek katma değerli üretim yapacak tesislerin kurulması ile modernizasyonu ile bunun olabileceğini de hatırlatmak istiyorum. Ekonomi Bakanlığı olarak böylesi bir vizyonun altyapısını oluşturmak için durmaksızın çalışıyoruz. Mal ve hizmet ihracatına verdiğimiz destekler, yeni teşvik sisteminin omurgası, doğrudan yabancı yatırım çekme süreci, hep bu bilinçle tasarlanıyor.”
HAVA TAŞITININ KİLOGRAMI 354 DOLAR
Çalışmadan bazı ilginç veriler paylaşayım. İleri teknoloji ürünlerinde hava taşıtlarında Türkiye’nin kilogram başı ihracat değeri 354 doları buluyor. Elektrik makinelerinde ise 31 doları. Türkiye’nin ihracatının ortalama kilogram değerinin 1.5 dolar olduğunu düşünürsek zaten konunun önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Peki ne yapmalıyız. Çalışmadan çıkan önemli bir tespit daha var. Türkiye’nin ihracat performansının artırılmasında yalnızca teknoloji değil diğer katma değer yaratıcı unsurların tamamını kapsayan bir bakış açısına ihtiyacımız var.
Teknoparklarda üretilen ihraç ürünleri dış pazarlara kilogramı 6.9 dolardan satılmış. Patentli ürünler 3 dolara, Tasarım ürünleri 2.6 dolara, Ar-Ge teşviki almış ürünler ise 2 dolara.
Çağlayan’ın çağrısına kulak verip kaliteli ihracat için hükümet, kamu, özel sektör kısacası tüm kesimler eğitim, üretim, denetim, kalite için zaman geçirmeden çalışmalı. Gelecek de bir gün gelecek. Geç kalmış sayılmayız…
Sefer Levent / Hürriyet