Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN “YEŞİL LOJİSTİK” SEKTÖRÜN GÜNDEMİNE GİRMELİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN “YEŞİL LOJİSTİK” SEKTÖRÜN GÜNDEMİNE GİRMELİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN “YEŞİL LOJİSTİK” SEKTÖRÜN GÜNDEMİNE GİRMELİ14.08.2013
Dünyada iklim değişikliği, azalan kaynakların durumu ve “sürdürülebilirlik” konusu, çevre duyarlılığının, sadece hükümetlerin değil, işletmelerin, hatta bireylerin de gündeminde bulunmasını zorunlu kılıyor.  Küreselleşme ile birlikte, tüketici ve üretici tarafında oluşan, uygun maliyetli mal ve hizmetlere hızlı ve zamanında ulaşma talebi, tüm sektörlerde rekabeti ve lojistik aktiviteleri  hızlandırıyor.

Bugün lojistik endüstrisinin global sera gazı emisyonlarının yüzde 24’ünü oluşturduğu belirtilmektedir. Örneğin lojistik bazlı karbon emisyonlarının, 1990 yılı düzeyine oranla 2030 yılında yüzde 30, 2050 yılında ise yüzde 35 daha yüksek olacağı öngörülmektedir. Bu artışın temel unsurlarından biri de ulaştırma alanında fosil yakıtlara olan bağımlılığın hala devam ediyor olmasıdır.

Çevreye etki ve yükler açısından baktığımızda ise küresel taşımacılık sektörünün bu konuda  çok daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiği sonucu ortaya çıkıyor.

Son yıllarda yük ve yolcu taşımacılığı alanında, tüm dünyada ülkelerin kendi plan ve yol haritalarını sürdürülebilirlik ve çevre başlığı altında oluşturduğunu görüyoruz. Özellikle BM protokolleri çerçevesinde yasaların çıkarılması, şehirlerin yük trafiğinden kurtarılması, tüketici tercihlerinin çevreci ürün ve hizmetlere yönlendirilmesi gibi uygulamalar, sadece taşımacılık değil tedarik zincirinin tüm süreçlerinde aktif olan işletmeleri, “Yeşil Lojistik” konusunda çalışmaya itmektedir. Taşımacılık sektörü de bu kapsamda, çevreci yaklaşım ve uygulamalara adapte olma zorunluluğunu hissetmektedir.

Gerek hükümetlerin, gerekse özel sektör şirketlerinin olumlu çabalarına rağmen; henüz düşük karbonlu ekonomiye geçiş için çok ciddi bir yol haritasının oluşturulduğunu söyleyemiyoruz. Diğer yandan küresel lojistik pazarının büyüklüğü ile orantılı bir pazar büyümesi dikkate alındığında, düşük karbonlu lojistik çözümleri ve taşıma modları pek yaygınlaşmamış, teknoloji üretimi ise yapılamamıştır.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada daha çevreci bir mod olarak demiryolu uzun mesafelerde hala yetersiz olup, karayolu hız ve verimlilik açısından cazibesini sürdürmektedir. Lojistik aktivitelerde hava ve denizyolunun gelecekte daha etkin olacağına ilişkin beklentiler de, karbon emisyonu konusuna lojistik sektörünün çok daha önemle yaklaşması gerektiğini sonucunu doğurmaktadır.

Ulaştırmada sürdürülebilirlik için alınan kararlarda geç kalınması, yöntemlerin net olarak belirlenememesi, “Yeşil Lojistik” konusunun sektörün gündemine girmesinin önündeki engellerden biridir. Ancak, AB’nin iklim ve enerji kapsamında ulaştırma sektörüne ilişkin koyduğu hedefler, “Yeşil Lojistik” adına önemli çabalardan biri olarak kabul edilmelidir.

Her ne kadar kamu tarafında yasal çerçevesi henüz tam ve net olarak çizilmemiş olsa da, mevzuatlarda yapılan bazı değişikliklerle ve son yıllarda “Yeşil Lojistik” konusunda bilincin sektörümüzün gündemine sayılı lojistik firmalarımız üzerinden girmesini son derece önemli bir gelişme olarak kabul ediyoruz. Dileğimiz bu bilincin ve uygulamalarının tüm sektörümüze yayılması ve ilgili mevzuatlarda sektöründe hazırlık ve geçiş süreci de dikkate alınarak gerekli değişikliklerin yapılmasıdır.

Bu amaçla firmalarımızın öncelikle karbon emisyonu minimuma düşürmek ve çevreye etkilerini telafi etmek amacıyla, ürün içerikleri, üretim teknolojileri ve ürün transferleri konusunda çevreci bir yaklaşımı benimsemeleri ve bu yaklaşımı benimseyen iş ortaklarını tercih etmeleri gerekmektedir.Taşımacılıkta kullanılan tüm araçlarda “Euro Emisyon Standartları”na uygun motor, egzoz sistemlerin kullanılması, yakıt tüketiminin azaltmasına yönelik uygulamaların geliştirilmesi, “Tersine Lojistik” uygulamalarının hayata geçirilmesi ve çevreci taşıma modlarının sürece dahil edilmesi gibi çalışmalara hız verilmelidir.

Başta yeşil ve çevre dostu ürün, karbon emisyonu taahhüdü, elektrik, hibrid ve alternatif araç filosu oluşturma, “Yeşil Ofis”-“Yeşil Bina” uygulamaları, geri dönüşüm ve atık yönetimi, “Tersine Lojistik”, çevreci yakıt kullanımı, yeşil lojistik koridor ve hatlar oluşturulması,intermodal taşımacılığa yönelim, yeşillendirme, enerji üretimi, “Yeşil Liman”-“Yeşil Depo”-“Yeşil Konteyner”  çevreci tesis uygulamaları, e-uygulamalar, dijital ve teknolojinin lojistik süreçlere katılması  ve  Ar-Ge çalışmalarına  bütçe ayrılması  gibi konularda, bazı sektör firmalarımız çeşitli projeler üretmektedirler.

Sivil toplum kuruluşlarına da bu konuda özellikle farkındalık yaratma anlamında önemli görevler düşmektedir. Sektörün en geniş kapsamlı sivil toplum kuruluşu UTİKAD bu çalışmalara öncülük etmek amacıyla  başlattığı WWF Türkiye  “Yeşil Ofis” programıyla,Türkiye’nin ilk ve tek “Yeşil Ofis” sertifikalı sivil toplum kuruluşu olmuştur. Bunun üyelerimizin konuya daha hassasiyetle yaklaşmalarında katkısı olduğunu her geçen gün görmekteyiz.

Diğer taraftan UTİKAD  13-18 Eylül 2014 tarihinde FIATA Dünya Kongresi’ne ikinci kez İstanbul’da ev sahipliği yapacak. Konumuz hem dünya hem de Türk lojistik sektörünün üzerinde en çok konuştuğu  ve tartıştığı “Lojistikte Sürdürülebilir Büyüme” olacak.

Turgut Erkeskin/UTA